• hiç bir yere varmayan kısır çekişmelerle yapılan kavgaları anlatan bir deyim olsa gerek. herkes bir saf tutar ve karşılıklı olarak çekişmeye kavga etmeye başlar. meselenin özüne inmeden bir kaç klişe lafla ve karşı tarafı alt etme kaygısıyla ne dediklerini de bilmeden didişir durur kavganın tarafları.
  • günümüzde, bir fikir tartışmasının aslında göstermelik olduğunu anlatmak için kullanılan bir deyiştir. bu tür "çift taraflı takiye" esasına dayanan tartışmalara gündemde sıkça rastlamak mümkündür. özlü deyişimizin hikayesi ise şöyledir:

    eskiden istanbul’da eminönü - karaköy arasında yolcu taşıyan kayıkçılar, müşteri beklerken kendi aralarında kavgaya tutuşurmuş. durup dururken çıkan kavgada sesler yükselir, kürekler havaya kalkar, sağa sola savrulurmuş. kavga çıkınca etraflarında toplanan halktan bazılarının kafasına kürekler iner, ama kürekler ne hikmet ise kavga eden kürekçilerin hiçbirinin başına değmezmiş. bu düzmece kavga daha sonra denizden karaya taşınmış ve yankesiciler, yeni camii önünde kayıkçı kavgası benzeri düzmece kavgalar ile halkı çevrelerine toplayıp soymayı adet edinmiş.
  • günümüzde siyasiler, toplum mühendisliğine soyunanlar ve medya tarafından sıkça başvurulan yöntemdir.
  • herhalde abd destekli bir hükümet ile, abd komutasındaki nato'ya bağlı bir ordu arasında dönen ülkenin tepesine kim binecek de bunu neo-liberalizmin kulvarında yönetecek kavgası, kayıkçı dövüşüne verilebilecek örnektir.
  • i.melih gökçek bunun kralını yapardı programlarda. karşısında duranı da kendine benzetirdi. kılıçdaroğluna kadar böyle devam etti. şimdi biraz duruldular. çoğu zamanda genç bakış adlı programda şahit oluruz buna. kendini her şeyi bilen adam ilan eden üniversite 1. sınıf öğrencisi "cehalet yuvası", gelen konuklara sararlar. sonra sürekli şakşaklanırlar. kim kimi alkışlıyor, kim kime laf soktu, kim haklı o da karışır.
  • istanbul'daki kayıkçılar üzerinden kültürümüze katılmış hoş deyim. rivayete göre eminönü karaköy vs yerlerdeki kayıkçılar müşteri kapma, iskeleye yanaşma gibi sebeplerden tartışmaya başlarlarmış. sözlü başlayan olay kayıkçıların birbirini kürekle itelemesine kadar varır, karşılıklı olarak vuruşsalar da kimsenin kayığı batmaz, kimse denize düşmezmiş.

    bir sonu olmayan seyir zevki yüksek anlamsız mücadele.

    (bkz: türkiye israil ilişkileri)
  • bu kayık denen meretlerin yapısı gereği suyun içinde götü başı ayrı oynadığından, içerisinde dururken doğru düzgün hareketli kavga etmek mümkün olmaz. zamanının kayıkçıları da kendileri suya düşmemek için kavga ettiği kişiyi kuvvetlice iteleyemezlermiş. kibar kibar birbirlerini dürter, gayet sinirli olmalarına rağmen komik bir görüntü ortaya koyarlarmış. işte kayıkçı kavgası budur. kavga ediyormuş gibi bir görüntü çizilir ama sonucu daha önce de söylendiği gibi sıfırdır.
hesabın var mı? giriş yap