• sezen aksu'nun gülümse (aka. bir kedim bile yok) adlı şarkısının söz yazarı kişi. aynı zamanda 1980'den önce mantar gibi türeyen yasadışı örgütlerden olan "özgürlük yolu"nun kurucusudur. netekim paşanın efsunlu çomağı kemal bey'e de dokunmuş ve kemal bey rotasını özgürlükten aşka çevirmiştir bu şiirle.
  • 1937 yılında tunceli'de doğdu. dicle köy enstitüsü'nden sonra anka üniversitesi hukuk fakültesinde öğrenim gördü. ingilizce öğretmenliği, avukatlık yaptı. dost, forum, papirüs, sesimiz, varlık ve yeni akış dergilerinde yazdı. çıra dergisini çıkardı.
  • bu zattan hep surgundeki kurt sair diye bahsedilir
  • kurdistan sosyalist partisi gibi iddiali bir isme sahip bir orgutun baskani olarak, almanya'da yasiyor. zamaninda pkk'nin aksine, siyasi cozum diye yirtiniyordu..
  • 12 mart doneminde, komünist oldugu gerekcesiyle, mamak cezaevinde yatmıs kurt asilli avukat. mamak turkusu olarak da bilinen sonbahardan cizgiler'in yazari. hapisden cikinca paris'e gitmis ve oraya yerlesmistir ve de vatandasliktan cikarilmistir.

    sonbahardan cizgiler'in mamak turkusu olarak bilinmesinin sebebi kemal burkay'in bu siiri mamak cezaevinde yatarken yazmis olmasi ve yeni turku'nun bu siiri besteleyip sarkinin adini mamak turkusu koymasidir.
  • spartakus adlı şaheserin şairi...
  • sezen aksunun gülümse isimli sarkisinin sairidir. bu siirden "isciler iyi calissin" satiri cikarilmistir.
  • güzel şiir yazar, sadece bu kadardır.
  • kendisi hakkında dersim post adlı sitede fuad sipan tarafından bir yazı kaleme alınmıştır yazı aynen şöyledir

    arkadaşları bir yılı aşkın bir süre silahlı eğitim gördü, ama mustafa kemal burkay herhangi bir şey yapmadı. çünkü onda o yürek yoktu. sadece adamlarını o konuyla oyalayıp kendisine bağlı kalmalarını sağlamaya çalışıyordu. sonunda kamptaki arkadaşları arasında kişisel sürtüşmeler başlamış. aralarından üç kişi kamptan ayrılarak duhok'a gidiyor. biri ağrılı, biri muşlu, biri de bingölden gençlermiş bunlar.

    mustafa kemal burkay yakınlarda anılarının 2. cildini yayınladı. bilindiği gibi mustafa kemal burkay sözüm ona kürtler için 1970lerde bir parti kurmuş ve partisine "sosyalist" adı koymuştu (psk). siyaseti üçkağıtçılık sanan mustafa kemal burkay sonunda hiçbir başarı elde edemeden partisini dağılma noktasına getirmiş ve kendisi de "genel sekreter" likten ayrılarak perde arkasına çekilmek zorunda kalmıştır. bu anılarında mustafa kemal burkay kendisine sonuna kadar bağlı kalan ve kendisi gibi üçkağıtçı birkaç kişi dışında,birlikte siyaset yaptığı herkese iftiralar atarak hakaret etmiştir. ben de 1981'den 1994'e kadar burkay'ın partisinde ve onun yan kuruluşu olan komkar'da bulundum. bu nedenle sözkonusu dönemde tanık olduğum bir-iki olayı anlatmak için bu yazıyı yazıyorum.

    okuyucu niçin mustafa kemal burkay dediğimi merak edecektir. hemen anlatayım. faşist türk devletinin katil sürüleri dersimi insansızlaştırmak üzere operasyona başladığında, burkay'ın babası devlet güçlerine hizmet vermiş ve rehberlik etmiştir. devlet de o hizmetlerine karşılık olarak onu memur (eğitmen) yapıp maaşa bağlamıştır. tam o sırada, 1937'de bir oğlu olunca, mustafa kemal'e olan hayranlık ve minnet duygusuyla oğluna mustafa kemal adını vermiştir. bu nedenle onun esas adı mustafa kemal burkay'dır. o sıralarda devlet yanlısı pek çok dersimli'nin çocuklarına mustafa kemal veya kemal adını verdiği herkesin bildiği bir gerçektir. kemal kılıçdaroğlu ve daha pek çok kimsenin olduğu gibi.

    mustafa kemal burkay türk medyasındaki ahbap-çavuşları vasıtasıyla hep bir yalanı pompalıyor. gazetelerde, televizyonlarda silaha şiddete karşı barışçı bir kişi olduğunu, demokrat bir kürt aydını olduğunu söyleyip duruyor. bu propaganda faaliyetlerine son zamanlarda daha da hız vermiş durumda.

    1980'lerin ortalarında pkk silahlı eylemlere başlayınca mustafa kemal burkay, bir yandan türk kamuoyunda puan toplamak amacıyla pkk'yı teröristlikle suçlarken, diğer yandan bir kısım arkadaşlarını iran kürdistanına, kasımlo'nun yanına gönderip silahlı eğitim yaptırıyordu. ardında da irak kürdistanında 1992'de silahlı eğitim kampı kurdurdu. kendisi de irak kürdistanına gidip peşmerge kıyafetiyle gezip hava atıyordu.

    otuz kadar adamını da bu kampa gönderip silahlı eğitim yaptırmaya başladı. bu arkadaşlarına birkaç aylık eğitimin ardından türkiye'ye geçip silahlı eylem başlatacağını söylemişti.

    arkadaşları bir yılı aşkın bir süre silahlı eğitim gördü, ama mustafa kemal burkay herhangi bir şey yapmadı. çünkü onda o yürek yoktu. sadece adamlarını o konuyla oyalayıp kendisine bağlı kalmalarını sağlamaya çalışıyordu. sonunda kamptaki arkadaşları arasında kişisel sürtüşmeler başlamış. aralarından üç kişi kamptan ayrılarak duhok'a gidiyor. biri ağrılı, biri muşlu, biri de bingölden gençlermiş bunlar.

    mustafa kemal burkay, partisine sürekli genel sekreter (!) yaptığı mesut tek'le ismail öztürk ve newroz bawer adlı katillere talimat verip peşlerine takıyor."gidin nerede bulursanız öldürün!" diye.

    mesut tek'le arkadaşları duhok'a giderek o ayrılanların kaldıkları evi buluyor, kapıyı çalıp sesleniyor, "sizinle konuşmaya geldik" diye. onlar önce kapıyı açmak istemiyorlar. mesut, "kemal abimiz selam söyledi, gelsinler konuşalım, bir problem varsa çözeriz" diyerek kapıyı açtırıyor. o gençler kapıyı açar açmaz mesut diğer iki katille birlikte tarıyorlar o gençleri. o taramada bingöllü genç hemen ölüyor, diğer iki genç te ağır yaralanıyorlar.

    kdp duhok teşkilatı hemen olaya el koyup mesut tekle ismail öztürk ve nevroz baweri tutukluyor. bu katiller duhok'ta dört ay tutuklu kalıyor. sonra mustafa kemal burkay duhok'taki bazı yekiti sorumlularını devreye sokarak bu katilleri hapishaneden kaçırtıyor.

    bu üç katil şu anda almanya'nın wuppertal kenti çevresinde yaşıyor. mesut tek daha önce kod adı kullandığı için- her yıl birkaç kere güney kürdistan’a gidip geliyor. eğer o gençlerin yakınlarından birileri bu mesut tek'in durumunu takip ederek durumu kürdistan bölge hükümetine bildirirse, orada kesinlikle tutuklanacağına inanıyorum.

    bu olay duyulduğunda, o sırada benim gibi almanya'da bulunan pek çok psk'lı şok olduk. kendi aramızdaki konuşmalarda bu konudaki rahatsızlık pek çok kimse tarafından açıkça konuşuluyordu. 1994 sonbaharında almanya'da psk'nın kongre hazırlık konferansı yapıldı. pek çok kimse mustafa kemal burkay'ın o konuda nasıl bir tavır sergileyeceğini merak ediyordu. toplantının hemen başında, daha sonra hak-par genel başkanlığını da yapan sertaç bucak söz alarak şöyle konuştu: "ben yıllardan beri insan hakları konusunda mücadele veriyorum. güney kürdistan'daki kampımızda arkadaşlarımız birbirine girmiş. bir ölü, iki de ağır yaralı var. insan haklarını önemseyen birçok arkadaşımız bundan çok büyük rahatsızlık duyuyor. ben bu olayın aydınlatılmasını istiyorum."

    mustafa kemal burkay hemen sertaç bucak'ın sözlerini keserek büyük bir öfkeyle şunları söyledi: "sen ne diyorsun yahu!..onlar bizim keleşkoflarımızı alıp kaçtılar. orada olsaydım bizzat ben onları kurşuna dizerdim. mesut tekle diğer arkadaşlarımız parti görevini yerine getirdiler. sen hangi hakla hainleri savunma cüretinde bulunuyorsun!" diyerek noktayı koydu. ondan sonra da, hain damgası yememek için kimse sesini çıkaramadı.

    ben de o anda mustafa kemal burkay'ın çevresinden uzaklaşmaya karar verdim.

    sertaç bucak hayattadır. eğer dürüstse çıkıp o gün o toplantıda cereyan etmiş olan hususlarda tanıklık edebilir.

    eğer o öldürülen gencin ailesi ve ağır yaralanan ve ölümden dönen diğer iki kişi davacı olursa ister türkiye'de, ister mustafa kemal burkay'ın şu anda yaşadığı isveç'te dava açarlarsa ben bu konuda tanıklık yapmaya hazırım ve bunu vicdani bir borç olarak yerine getireceğim.

    bu olaydan kısa bir süre sonra ben psk'dan uzaklaştım. daha sonra med tv'nin bir programına katılarak mustafa kemal burkay'ı eleştirdim. bu eleştirim üzerine mustafa kemal burkay ronahi dergisinde beni "türk konsolosluğunun ajanı" olmakla suçladı.

    şimdiki anılarımda mustafa kemal burkay tarafından hakaret ve iftiralara uğradıkları için tepki gösterenlerden bazıları dahil etrafındakilerin hiçbiri bu suçlamaya ses çıkarmadı. hatta pek çoğu onun bu iftirasını doğru kabul ederek bana tavır aldı. o sırada aşağı saksonya eyaleti adalet bakanı olan bayan heidrun merk ile konuştum. bayan merk psk'ya bağlı olan komkar'ın faaliyetlerine sempati duyuyor ve zaman zaman toplantılarına katılıyordu. bayan merk mustafa kemal burkay'ın beni bu şekilde suçlamasına hayret etti ve sonra ona bir mektup yazarak izahat vermesini istedi.

    elinde hiçbir kanıt olmadan bir kişinin haksız yere suçlamasının feci bir yanlış olduğunu belirtti. elinde bir kanıt varsa kendisine bildirmesini istedi. kanıt gösteremezse iftiracı olacağını da hatırlatmıştı. mustafa kemal burkay bayan merke hiçbir yanıt veremedi, çünkü yalan söylemişti.

    mustafa kemal burkay anılarında, kendisine sonuna kadar bağlı kalan ve kendisi gibi ruh hastası suç ortağı ve kendisi gibi birkaç üçkağıtçı dışında hemen herkese kara çalarak iftira atmıştır. herkes bilir ki mustafa kemal burkay'ın partisi 1977 yerel seçimlerinde orhan urfan alparslanla ağrı, mehdi zanayla diyarbakır belediye başkanlıklarını kazanmış ve siyasal ağırlığını bunlar sayesinde sağlamıştı. bu adam anılarında en çok bu kişilere kara çalmaktadır. orhan urfan alpaslan ve zeki atsız'ın fedakar ve namuslu insanlar olarak inançları uğrunda hayatlarını kaybetmiş kürt yurtseverleri oldukları konusunda kendilerini tanıyan hiç kimsenin kuşkusu yoktur. mustafa kemal burkay bu kahraman fedakar ve namuslu insanlara iftira atıyor. mustafa kemal burkay'ın iki adamı 12 eylül'den önce diyarbakır'da bir subayı vurduktan sonra kaçıp nazif kaleli'nin çalıştığı büroya sığınıyorlar. polisler peşlerinden gidip büroyu basınca nazif kaleli onları arka kapıdan çıkartıp kendini feda ediyor. ardından tutuklanan kaleli'nin ne tür işkencelerden sonra nasıl sakatlandığını ve ardından hayatını kaybettiği biliniyor. nazif kaleli öldüğünde mustafa kemal burkay kendi yayın organında ona da hakaret edip iftira atmıştı. nazif kaleli'nin tek suçu ölümünden bir süre önce onun partisinden ayrılmış olmasıydı.

    daha fazla uzatıp okuyucuların sabrını taşırmaya gerek yok. bu adam, kendisiyle birlikte parti kurmuş, merkez yöneticiliği, parti sekreterliği yapmış ne kadar insan varsa hepsini kötülüyor ve o kimselerin daha ilk andan itibaren kusurlu ve işe yaramaz olduklarının farkında olduğunu söylüyor. peki sormazlar mı adama, bu kadar işe yaramaz ve kötü kimselerle ne diye beraber oldun ve birlikte siyaset yapmaya devam ettin?

    mustafa kemal burkay'ın anıları, onun yalnız ikiyüzlü bir sahtekar değil, onun aynı zamanda zeka özürlü bir zavallı olduğunu da gösteriyor. hey adam, sen güya kürtlere özgürlük sağlamak için parti kurup harekete geçmişsin, pek çok insanı etrafına toplayıp dolandırmışsın, sonra da hiçbir halt etmeden silinip gitmişsin. daha neyin hesabını görüyorsun. seninle beraber olmuş bütün bu insanlar senin deyişinle kötü olsa ne yazar!.. ama ne demişler, "çingenenin hası övünmeye kalkışınca hırsızlıklarını sıralamaya koyulur."

    mustafa kemal burkay yaşamı boyunca hep iki kişiyi kendisine örnek almıştır, mustafa kemal atatürk ve stalin. totaliter zihniyetiyle, entrika ve ikiyüzlülüğüyle hep onları taklit etmiştir. anılarına baktığınızda, atatürk'ün nutku'nun adeta kopyası gibi. ama bir farkla. mustafa kemal atatürk, destek aldığı etrafındaki kimselere iftira atıp onların kellesini uçururken iktidar sahibiydi ve onları mutlak iktidarına ortak etmemek için yapmıştı bunu. bizimki de galiba başarısızlığının günahını başkalarına yüklemek için böyle yapıyor. bir yandan kılıcını çekip bütün iyi niyetli ve namuslu kürtlerin kellesini uçurup dehşet saçarken, öte yandan kemalist türk medyasında edindiği birkaç ahbap çavuş vasıtasıyla kendisini "barışçı, demokrat" kürt aydını olarak lanse edip sahiplerine kuyruk sallıyor. tam şairin dediği gibi "korkma bizden donna madona-biz afrika'da gözü dönmüş korsanlarız-amma lizbon'da namuslu bezirganlarız."
    demiş oluyor

    edit: amacım yalnızca kemal burkay'ı kötülemek değil amacım kürt hareketi önderlerinden (hepsinden)sıkılmış olmam al birini vur ötekisine .hepsi mi kompleksli ego manyagı olur. burkay'ın söylemleride zamanlama açısından acayip ;tam pkk'yi psikolojikmen sıkıştırılmak istendiğinde bir gazete çıkar ve burkay söyleşisi patlatır.yani bu ezber hiç bozulmaz
  • taraf'ta iki dizilik bir soylesisi yayinlanmis kisi. bu zamanda cok manidar (30 senedir devam eden bir savasta hangi zamanda degil ki?), o zaten bilmem neci, vay efendim soyle hain*, boyle bolucu, su sekilde terorist sempatizani, kedisiz, poliyanna, üçkağıtçı, etc. demeyin. okumaya, ve uzerinde dusunmeye deger..

    1. http://www.taraf.com.tr/…dam-i-ve-esad-i-taklit.htm

    2. http://www.taraf.com.tr/…urdistan-i-istanbul-da.htm
hesabın var mı? giriş yap