• tarihe ismini "bi şekilde" yazdırabilmiş insanlardan biri... tarihte tanıdıkları olabilir.
  • kendi dilini yaratarak okunmasi zor, ama cozulunce gayet hos metinler olusturmus, tarihin ve bugünün düşünürü*. lacan kendisini akademisyenlikten menetmiştir. oysa o, deconstruction'ın hakkını vermiştir*.
  • yaptıgı elestiriler yüzünden lacan okulundan dışlanmış fransız feminist ve psikiyatrist. eleştirisinin temeline kadınların konuştugu dille erkeklerin konuştugu dilin önemli farklılıklar barındırdığını yerleştirmiş ve böylece lacan'ın simgesel analizinde bir açık oluşturmuştur, önemsenmesi gereken bir sestir.
  • ne heidegger'in söyleyeceği gibi bir vorhandene, ne de freud'un kötü resmedilmiş ve sahnelenmiş bir fantezisi: sadece yeniden üretmek takıntısı wardı herhalde biraz.
  • freud'un görüşlerine tam anlamıyla karşı çıkmaz. onun da tüm modern düşünürler gibi erkeği öne çıkarıcı, erkeği tek ve tarihi yazan cinsellik olarak gördüğünü bilir.
  • (bkz: derrida)
  • yazdıklarının fransızcadan ingilizceye çevirisi okunurken ruhunuzu teslim edebileceğiniz düşünür. siyaset biliminde teorik olarak ele alınan klişe konular üzerinde cinsiyete bağlı farklılıkların hüküm sürdüğü bir saplantıyla yazmıştır. bahsi geçen cinsiyet farklılıklarını ise kadın ve erkek vücudunu oluşturan sıvıların farklılığı ile açıklayıp vajina salgısının kadının ruhunu içinde bulundurup bulundurmadığı üzerinde spekülatif açıklamalarda da bulunmuştur.

    bu farklılaşmayı ele alırken love of same-love of other tanımlamalarına girişmiş ve bu noktada samenessı feminen olma ile eşleştirmiştir. perspektifine göre doğa da feminen özellikler taşıdığından love of same insanın farkında olamadığı, unutulmuş bir doğa sevgisi olarak da düşünülebilir. bu noktada düzen de doğa ile bağlantılanmış ve havaya, suya, güneşe saygı göstermek olarak tanımlanmıştır. irigaray bu noktada koparak yasaları da kozmik düzenle bağdaştırmıştır. ona göre, feminen özelliklere sahip olamayan erkek doğurganlık özelliğini bir noktada kazanmak için feminen olanı yani doğayı sömürmek suretiyle üretmiş ve kapitalist ekonomi denilen canavarı yaratmıştır.

    bu düzeni alt etmek içinse yapılması gereken yeni bir kültür, yeni bir dünya yaratmaktır. bu kadın dünyasıdır. erkek ve erkeğin söylemi bu dünyanın dışında tutulur. bu süreçte dengeleyici kurumsa sivil toplumdur; ama nasıl dengeler ne yapar irigaray bunlara pek değinmemiştir.

    ayrıca yazılarını üzerine temellendirdiği antigone'unu nasıl yanlış yorumlandığını günümüz fransız entellektüellerine giydirerek pek güzel anlatır.
  • "i love to you" demiştir kendisi. "i love you" ya inat..

    aslen kitaplarını fransız olduğu için kendi dilinde yazar. sonra onlar ingilizceye çevrilir. bu i love to you da fransızcadan ingilizceye çevrilirken ortaya çıkmış bir öbektir. aslı j aime a toi dur. ve buradaki "a", yani ingilizce versiyonundaki tonun amacı i ve you nun arasına bir şey sokmaktır. yani bizler birer bütün değilizdir, farklı insanlarızdır. kendi alanı ile karşısındaki kişinin alanlarını gösterir. ve tabi bunları ayırır.

    aslında romantik bir insandır. ama "ben" ve "sen" i birbirinden ayırmaya çalışacak kadar da bencildir kanımca.

    motto su, "insanlar doğaları gereği farklıdırlar" dır.

    ama bu sonuca ulaşmadan önce, aslında her insanın bir şekilde akışkanlardan oluştuğunu, bunun da her insanın ortak bir noktası olduğunu vurgular. burada farklılığı yaratan öğe ise bu akışkanların kendileridir. zira her insanın akışkanı diğerlerinkinden farklıdır.

    aslında buna cinsiyetler farklıdır desek daha yerinde olur. zira irigaray in kadınlar birbirinden, ya da erkekler birbirinden farklıdır gibi kesin bir söylemi yoktur.
  • helene cixous ve julia cristeva ile birlikte en önemli fransız feminist düşünürlerdendir.
  • “bizim için güneş ne kolayca doğar ne de batar. gün ve gece bakışlarımızda birbirine karışır... tam söylenirse, bizim gölgemiz yoktur. aramızda karanlık bir ikizimizin dolaşması riski de yoktur. ben gecede kalmak istiyorum...”
hesabın var mı? giriş yap