• universitelerde bulunan kemikleşmiş andropoz komitelerince *çogu zaman engellenmeye çalışılan oluşum
  • tübitak popüler bilim kitapları dizisi içinde 1994’de çıkan bu kitabın orjinali 1977’de the construction of modern science adıyla çıkmıştır.

    ricahard westfall’un yazdığı bu kitabın orjinali ile kıyaslandığında iki husus göze çarpar. ilki bilimin kendiliğinden “oluşan” bir yapı olmak yerine “construct” edilen yani inşa edilen bir bilgi hazinesi olduğudur. bu bağlamda yapılan çeviri anlamı tam olarak verememiştir. bu çeviri yerine “modern bilimin inşası” daha uygun olabilirdi.

    ikinci husus da orijinal kitabın 1977 de yayınlanmasına rağmen dilimize 17 yıllık bir gecikme ile kazandırılmış olmasıdır. bu gecikme de bir çok açıdan düşündürücüdür.

    kitap, yazarın üniversitede verdiği 17 yy bilim tarihi dersi notlarından oluşmaktadır. kitap akıcılık yönünden zayıftır. yazara göre hedef kitlenin ortalama lisans öğrencisi olması ve kitabın ders notlarından oluşması (kullanılış amacı) akıcılık yoksunluğunu anlaşılır kılmaktadır. bunlara rağmen, genel bilim kültürü yüksek, merak sahibi ve öğrenmeye hevesli kişiler için iyi bir okuma tecrübesi olabilir.

    kitabın içeriği değişik alanlardan bazı bilimsel gelişmelerden örnekler, bunları tetikleyen düşünce tartışmaları, o vakte kadar geçerli olan dine ve kültüre dayalı düşünce sistemi ile mücadelenin zorlukları ve bilimsel girişimciliğin örgütlenmesi konularından oluşmaktadır.

    kitapta bahsedilen ilk örnekler astronomiden verilmiştir. 17. yy ın başına kadar hükmeden gelenekçi yaklaşıma göre güneş sistemi ve yörüngeler geometrik olarak kusursuz şekiller olan küre, düzgün 8gen, 12gen ve benzeri şekiller ile açıklanıyordu. bu düşünceye göre; satürn’ün yörüngesi içine bir küp konur. bu kübün içine oturtulan küre jüpiter’in yörüngesini verir. son kürenin içine bir düzgün dört yüzlü ve bunun da içine bir küre konulup mars’ın yörüngesi elde edilir. bahsedilen yörüngelerin kristal küreler halinde teşkil edildiğine dair bir inanç da egemendi.

    gelenekçi yaklaşıma ilk karşı çıkış olarak kepler, tycho brahe'nin gözlemlerine dayanarak bahsedilen kristal kürelerin gerçekte var olmadığını yayınladı. bu adımın önemi gözlemlerin genel inanışa tercih edilmesi olmuştur.

    kepler’in yer mekaniğindeki ilkeler ile astronomideki olayları açıklama eğilimi kepler’i modern bilimin esin kaynağı bir sima yapmıştır. esas ilgi alanı yörüngelerin kendisi olan kepler ilk oluşturduğu teorideki 8 dakikalık hatayı bulan tycho brahe’nin gözlemlerine değer vermek gerektiğini ifade etti. değer vermek adına yaptığı ilk iş 2 yıllık çalışmasını çöpe atmak oldu. yine de teorisini aynı değerli gözlemcinin yardımı ile geliştirip yörüngelerin elips şeklinde olduğunu buldu. bugün bu gezegen hareketleri hakkındaki birinci yasa olarak bilinir.

    kapler’in gelenekçi yaklaşımla mücadelesi aslında o zamanın sağduyusu ile olmuştur. güneş doğar ve batarken, dünya merkezli bir evrenden daha sağduyusal bir sistem olarak güneş merkezli sistemi kabul ettirmek mümkün değildi. gelenekçi yaklaşım kendini dini, felsefi, psikolojik yönlerden de beslediği için kepler’in dünya merkezli ve elips şeklindeki yörüngelere sahip sistemi kabul görmek için zaman ve belki de galileo’ya ihtiyaç duydu.

    galileo, 17. yy astronomisinde bir başka önemli simadır. esas çalışma alanı hareket olan galileo herkesin bildiği üzere dünyanın kendi ekseni etrafında döndüğünü iddia etmiş ve kepler’in de mücadele ettiği gelenekçi yaklaşım ile ters düşmüştü. gelenekçi yaklaşıma göre dünyanın dönüyor olması da saçmaydı. gelileo dünyanın döndüğüne dair tartışmalarda fikrini ispatlayabilmek için bugün bağıl hız, bileşik hız ve eylemsizlik olarak bilinen kavramları ortaya koymuş ve açıklamıştır. bunlar sayesinde de güneş merkezli ve dönen bir sistem yavaş yavaş kabul görmeye başlamıştır.

    17. yy bilim yaklaşımındaki temel öğe, skolastik düşünce’den ve dayanaksız, boş inanışlardan vazgeçilip deneysel sonuçlara değer verilmiş olmasıdır.

    genel bilim tartışmalarını yönlendiren olgular bazen de pratik sorunlar oldu. örneğin, pompalar 10 m den derinden su çekemiyordu. bu durumu gelenekçi yaklaşım “tabiatın boşluktan nefret etmesi” ile açıklamıştı. tabii ki bu açıklama olguların nedenlerini ve mekanizmasını açıklamaya çalışan mekanikçi bilim için yeterli olmamıştı.

    boşluk tartışması galileo’nun 1638 de basılan “konuşmalar” eseri ile başlamış oldu. bu tartışmalar toricelli’ye 1644 de ilk barometreyi yapma ilhamını verdi. barometrenin üst kısmındaki boşluğun aslında başka şeyler (gaz, buhar, vs.) olduğuna dair iddialar da deneylerle yanıtlanıp çürütüldü. bu konu da deneysel araştırma yönetiminin gelenekçi yaklaşıma üstünlüğüne dair bir örnek oldu.

    aynı boşluk tartışmaları içinde pascal, cam işlemede çok ileri bir kasabada yaşamanın verdiği avantajı kullandı. 17 metrelik, u şekilde iki cam boru ile açık hava basıncı deneyini yaptı. borulardan birinde kutsal sayılan şarap diğerinde su vardı. gelenekçilere göre şarapta kutsal olduğu için buhar daha çok olmalıydı ama lise müfredatından konuyu hatırlayanların da tahmin edebileceği gibi, şarap sudan daha hafif olduğundan o tüpteki buhar daha az oldu. bu da gelenekçi yaklaşıma deneysel yöntemle indirilmiş bir başka darbe olarak bilim tarihindeki yerini aldı.

    bu ortamda atmosfer basıncı deneyleri robert boyle’a boyle kanununu geliştirme imkanı sundu.

    17. yy da bilimsel gelişimin örgütlenmesi şimdikinden biraz farklı idi. ortaçağda ve şu anki toplumda üniversiteler bilimin ilerleyişindeki lokomotif rolü ile karşımıza çıkarken, 17. yy da üniversiteler modern bilime muhalefetin merkezi olmuşlardı.

    örneğin galileo en büyük eserlerini bir akademisyen olarak değil, toskani grand dükü’nün matematikçisi olarak yayınladı. bunun yanında, roma’daki yargılamasının ardındaki asıl itici güç, din adamları değil kendilerine karşı galileo’yu bir tehdit olarak gören akademisyenlerdi.

    buna rağmen (ve belki de bu sayede) 17. yy da bilim örgütlü bir toplumsal etkinlik halini aldı. bilimciler öyle üç beş kişi değil birbirinden haberdar olan ve dernekleri vasitası ile örgütlenmiş büyük bir küme insandı.

    17. yy daki bilimsel gelişmenin bir ölçütü olarak o dönemde araştırma araçlarının icadı olabilir. bu dönemde teleskop, mikroskop, termometre, duyarlı saat ve barometre gibi araçlar bilim hayatına kazandırılmıştır.

    (askerliğim esnasında bir kitabı tanıtan bir sunum hazırlamam emredilmişti. yukarıdaki entry o sunumun bir parçasından entry kıvamına getirilerek hazırlanmıştır. bahsettiğim sunuma türkiye’deki bilim hayatının dünyadaki bilim dünyası ile kıyaslanmasına dair bir başka bölüm de eklemiştim. o da bir başka entry konusu olsun.)
    (bkz: turkiyede bilimin gelismeme gerekceleri/#7458792)
  • aslında bu doğuş, tarihsel açıdan son derece sancılı olmuştur. çünkü klasik olanında modern olanına dönüşüm elden geldiğince uzatılmıştır. sorun bilimin hayatı kolaylaştırmaktan çok birilerinin hayatını kolaylaştırmak için yapılmasından ve desteklenmesinden kaynaklanıyor. tabi her zaman bir gelişim evresi gerekli, en büyük buluşların bile önce daha ilkel bir başlangıcı var, zamanla gelişerek o hale gelmişler ama haksızsam söyleyin, insanoğlu bunu elinden geldiğince yavaşlatmamış mıdır?. hatta çoğu durumda bilimi sadece bir zümreye faydalı olacak şekilde geliştirip en son dizginleri elinden bırakmıştır.
    düşünün, ki insan düşünmeden duramıyor, şimdi misal orta çağa gitsek, bunlar yeni yeni buluyorlar porseleni felan. hatta çinlilerden çalamıyorlar formülünü de yanlış yapıyorlar uzun zaman.
    neyse işte gitsek bunların yanına desek ki "bak sayın(!) burjuva, üst kesimim diye hava yapıp eziyorsunuz milleti. şimdi ayağımın altına alırım, parçalarım." yok pardon bu değildi. hep söyleme istemişimdir ama şimdi sırası değil. hoş misal filan ama ta orta çağa gitmişsin, bundan daha uygun bir zaman var mı çemkirmek için ama neyse. nerde kalmıştık, ha desek ki,
    "bak siz porselen tabaklarda filan yemek yiyorsunuz, bunu bir lüks, bir üstün kesim aparatı olarak görüyorsunuz ama kazın ayağı öyle değil. bak bundan bilmem kaç yıl sonra bütün halk porselen tabakta yemek yiyebiliyor. artık bir lüks değil tercih oldu bu. hepimiz de çok rahatız. hem bak, ne kadar paran olursa olsun, yapabileceklerin sınırlı. şimdi canın istese kalkıp ingilteredeki kuzenini görmeye gitsen. böyle amele gibi seksen saat yol gideceksin, hem de at arabasıyla. halbuki teknolojiyi geliştirseniz, bu paralarınızı, olanaklarınızı halka açsanız. bilimin her türlüsüne destek verseniz, kuzeni özlediğinde açarsın telefonunu en 3g lisinden, bakarsın yüzüne sonra kapıda biri var dersin bir daha da aramadan önce bu kadar özlenir mi lan bu adam dersin. neyse işte demem o ki bilimin önemini anlasanız hem bugünkünden daha rahat yaşarsınız, hem de halk sizi sever. farklılıklar olmazsa hayat daha güzel olur." ama anlamazlar. çünkü görmüyorlar ve daha kötüsü görmek istemiyorlar.

    günümüze uyarla bu durumu. git abrahamoviç'e olmadı paris hilton'a (bu kızın da adı bir türlü aklıma gelmiyor) böyle böyle de, anlat durumu. şimdi bütün olanaklarımızı bilime yönlendirsek. iki güne kalmaz ay'a üst kurarız. oraya da ışınlanarak gideriz anasını satıyım. yok anlamaz. halbuki biri artık yaşını başını aldı, kalan günü yaşadığından az. biriyse ne yapacvağını şaşırdı yok alkoldü yok partilerdi. kardeşim biliyoruz sıkar bir yerden sonra. artık hiçbir şey zevk vermez. bakmayın şimdi siz "bu kadın partiden partiye koşturuyor oh köpüklü köpüklü eğleniyor" diyorsunuz. insan her gün bal yese ondan da bıkar. neyse işte durum bu, anlatabildiğim ve anlayabildiğiniz kadarı en azından.

    (bkz: dünyada bilimin gelişmemesinin sebepleri)
  • richard s. westfall tarafından yazılan bilim tarihi kitabıdır. kitap rönesans dönemindeki astronominin gelişmesiyle,kepler'in gezegensel hareket yasalarıyla başlayıp newton dinamiği ile bitmektedir.ele alınış şekli olarak mekanikçi felsefe ve mekanikçi bilim üzerinden konular işlenir.rönesans döneminin biyoloji,kimya ve fizik dallarında yenilikleri ve icatları ele alır.
hesabın var mı? giriş yap