• kuran'daki surelerin indirili$ sirasidir. surelerin kuran'daki siralarindan farklidir niyeyse.

    (bkz: nuzul)
  • kur'an'in surelerinin $u anda bizim elimizdeki $ekliyle yapilan siralamasi halifeler tarafindan degil, bilâkis, allah'in yol gosterdigi $ekilde hz. peygamber (s.a) tarafindan yapilmi$tir. ne zaman bir sure nazil olsa hz. peygamber (s.a) vahiy kâtiplerini cagirir, kelime kelime onu dikte ettirir ve $u surenin, $u sureden once veya sonraya yerle$tirilmesini emrederdi. ayni $ekilde, ba$li ba$ina bir sure olu$turmayan bir pasaj, bir bolum veya bir ayet nazil oldugunda onun nereye yerle$tirilecegini, hangi surenin butunu oldugunu belirtirdi. namaz sirasinda veya ba$ka zamanlarda, bu siralamaya gore kur'an'i okur ve ashabina da bu siralamaya gore ezberleyip okumalarini soylerdi. o halde, kur'an'in bugunku siralamasinin hz. rasûl (s.a) tarafindan, vahyedenin bildirdigi $ekilde, tamamlandigi gunku tertiple ayni oldugu tesbit edilmi$ bir gercektir.

    yukaridaki paragraf http://www.enfal.de/tefhim/ adresinden alinmistir. gunumuzde okudugumuz kur'an'in neden nuzul sirasina gore dizili olmadigi konusu ile ilgili daha fazla bilgi ayni sayfadan edinilebilir.
  • kur'an, birebir o zamanın insanlarının hayatlarında baş gösteren ihtiyaçlara, hızlı cevap niteliği taşımasından ötürü, ayetleri parça parça inmiş, belki bir surenin sonlanışı 20 sene sürmüştü.

    bu özelliği nedeniyle kur'an, indirildiği yıllarda, insanların kendi dünyalarıyla alakalı tıkandıkları, birbirleri arasında ihtilafa düştükleri, fakat çözümü bildirilmemiş meseleleri halletmek ve canlı yaşanan hadiseleri en dinamik, en "hayatın içinden" bir tarzda çözmek için, frekansların kendisine ayarlandığı bir kılavuz mahiyetini kazanmıştı. her konuda insanları yönlendirdiği bant, en cızırtısızından çekilmeye başlanıyordu.

    bununla beraber, o toplumda, gündelik hayatın parametreleri olan olaylar ve öncü figüratif ögeler, def'aten değil, peyderpey yeni nizama göre şekillendiriliyordu. yani kur'an, iner inmez, insanlara, uymalarını beklediği normları dikte etmemiştir. önce, çokluğu bütün bütün reddi ve ardından tek allah'a inanma mecburiyetini, hangi taraftan olduğunu belli etme şekli olarak ortaya koymuştur. tarafını belli eden mü'minlerine, ondan sonra beklediği şeyleri sırasıyla, 23 senelik uzun bir zaman zarfında tebliğ etmiştir. eline aldığı insanları yoğururken, alışkanlıkları bıçakla keser gibi kesme yolunu asla ihtiyar etmemiştir. fakat, toplum yapısında, kangren haline gelmiş, kan davası, faiz, adam öldürme, kız çocuklarını canlı olarak toprağa gömme gibi vakaları, bir çırpıda kesip atmıştır. kişisel hayata müteallik meseleleri ise, insanlara, olayların, normalde cereyan etmesi gereken istikametin reklamını veya tahşidatını yapmak suretiyle dönüştürmüştür. yani, dinamik kabulu, birer birer insanların vicdanlarını işin içine koyarak gerçekleştirmiştir.

    mesele buraya varmışken, örnek olarak, kur'anın en sağlam psikolojik eğilimini, bu doğrultudaki hüküm koyuculuğunu ve ona karşı koşulsuz itaati, içkinin yasaklanış sürecini örnek olarak vererek, gözümüzün önünde canlandırabiliriz.

    içki bir çırpıda yasak edilmemişti. süreç şöyle başlamıştı: ailenin ve ferdin hem maddi hem de manevi sağlığını tehdit eden, ama müptelasının yakasını kolay kolay bırakmayan bu illet için, hz. ömer, hz. peygamber'den hüküm öğrenme babında: "ya resulullah! şarabın malı helâk edici ve aklı giderici olduğu malumunuzdur. yüce allah'tan, şarabın hükmünü bize açıklamasını iste. hz. peygamber; "ey allah'ım, şarap hakkında bize açıklayıcı beyanını bildir" diye dua edince şu ayet indi:

    "sana içkiyi ve kumarı sorarlar, de ki. "onlarda hem büyük günah hem de insanlar için bazı faydalar vardır. ancak günahları faydalarından daha büyüktür" (el-bakara, 2/219). bu ayet inince, bazı sahabîler "büyük günah" diye içkiyi bırakmış bazıları ise "insanlara faydası da var" diyerek içmeye devam etmişlerdir.

    bir başka gün ise, sahabenin büyüklerinden abdurrahman b. avf bir ziyafet vermiş, ashâb-ı kirâmdan bazıları da bu ziyafette hazır bulunmuştu. yemekte içki de içmişlerdi. akşam namazının vakti girince, içlerinden birisi imam olmuş ve namaz kıldırırken "kâfirûn" sûresini yanlış okumuştu. bunun üzerine hz. ömer: "ya rabbi bize içki konusundaki beyanında ziyade yap" diye dua etmiş ve daha sonra şu ayet inmiştir:

    "ey iman edenler, siz sarhoşken ne söyleyeceğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın" (en-nisa, 4/43). bu surette içki yalnız namaz vakitlerinde olmak üzere yasaklanmıştır. artık onu içenler yatsı namazından sonra içiyorlar, sarhoşlukları geçtikten sonra sabah namazını kılıyorlardı.

    yine bir gün utbe b. mâlik (r.a) bir evlenme ziyafeti vermişti. sa'd b. ebî vakkas da oradaydı. deve eti yediler, içki içtiler, sarhoş olunca da asalet iddiasına kalkıştılar. sa'd bu konuda kavmini öven ve ensar'ı hicveden bir şiir okudu. ensar'dan birisi buna kızarak, sofradaki bir deve kemiği ile sa'd'ı yaraladı. sa'd da durumu resulullah (s.a.s)'a şikâyette bulundu. bunun üzerine bu konuya noktayı koyan ve kesin içki yasağını bildiren ayetler indi:

    "ey iman edenler, içki, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak şeytanın amelinden bir murdardır. bunlardan kaçınınız ki, felaha eresiniz. şeytan içki ve kumarla aranıza kin ve düşmanlık sokmak, sizi allah'ı anmaktan ve namazı kılmaktan alıkoymak ister. artık vazgeçmeyecek misiniz?" (el-mâide, 5/90-91)

    son hitap, zamanın mü'minlerinin bağrına bıçak gibi değmişti. onları tam da bam tellerinden vurmuştu. "artık vazgeçmeyecek misiniz?"i duyan, kadehi, elindeyse, indiriyordu. ağzına dayamışsa, derhal elinden fırlatıyordu. ağzında içki yudumu olan, ağzındakini tükürmeye başlıyor, hatta kendini kusmaya zorluyordu. inen bu ayeti, medine sokaklarında nida edip tebliğ eden münadiyi duyan her hane, içki fıçılarını kırıp, döküyordu. mesele o kadar hızlı kabul görmüştü ki, olayı nakledenler, medine sokaklarının günlerce içki koktuğunu söylüyorlardı.

    içkinin, zinanın, kul hakkının, hırsızlığın ve gündelik hayatta karşı karşıya kalınan daha birçok meselenin çözümü, meydana gelen müşahhas bir olay üzerine inen ayetlerle sağlanmış ve o zamanın tüm fertleri, 23 senelik bir dekorda, rejiye ve senaryoya emsali görülmemiş bir katkı sağlayarak üstün bir oyunculuk sergilemişlerdir.

    yardım: http://www.sevde.de/islam_ans/ii/icki.htm
  • kuranın nuzul sırasına göre değil de elimizdeki haliyle dizimi ebubekir zamanında olmuştur, kuran bu haliyle osman zamanında kitaplaştırılmıştır. bu duruma imam ali karşı çıkmıştır ama müslümanların arasında nifak çıkmasın diye bu sıraya rıza göstermiş, hatta onda sonra gelen ehli beyt imamlarıda kuranı gümüzdeki diziliş şekliyle okunması konusunda uyarmış ve nuzul sırasını yasaklamışlardır. ancak şu bir gerçek ki kuran'ı anlamak adına nuzul sırası daha faydalıdır
  • kur'anı nuzul sırasına göre okumak yetmez, esbab i nuzulü de okumak gerekir....

    bununla birlikte kur'anın şimdiki sırasını belirleyen bizzat hz. peygamberin kendisidir (benim bildiğim böyle)....
  • 1. alak(96) 2. kalem(68) 3. müzzemmil(73) 4. müdessir(74) 5. fatiha(1)
    6. tebbet(111) 7. tekvir(81) 8. ala(87) 9. leyl(92) 10. fecr(89)
    11. duha(93) 12. insirah(94) 13. asr(103) 14. adiyat(100) 15. kevser(108)
    16. tekasür(102) 17. maun(107) 18. kafirun(109) 19. fil(105) 20. felak(113)
    21. nas(114) 22. ihlas(112) 23. necm(53) 24. abese(80) 25. kadr(97)
    26. sems(91) 27. büruc(85) 28. tin(95) 29. kureys (106) 30. karia(101)
    31. kiyame(75) 32. hümeze(104) 33. mürselat(77) 34. kaf(50) 35. beled(90) 36. tarik(86)
    37. kamer(54) 38. sad(38) 39. araf(7) 40. cin(72) 41. yasin(36)
    42. furkan (25) 43. fatir(35) 44. meryem(19) 45. taha (20) 46. vakia(56)
    47. suara(26) 48. neml(27) 49. kasas(28) 50. isra (17) 51. yunus(10)
    52. hud(11) 53. yusuf(12) 54. hicr(15) 55. enam(6) 56. saffat(37)
    57. lokman(31) 58. sebe(34) 59. zümer(39) 60. mümin(40) 61. fussilet(41)
    62. sura(42) 63. zuhruf(43) 64. duhan(44) 65. casiye(45) 66. ahkaf(46)
    67. zariyat(51) 68. gasiye(88) 69. kehf(18) 70. nahl(16)
    71. nuh(71) 72. ibrahim(14) 73. enbiya(21) 74. müminun(23) 75. secde(32)
    76. tur(52) 77. mülk(67) 78. hakka(69) 79. mearic(70) 80. nebe(78)
    81. naziat(79) 82. infitar(82) 83. insikak(84) 84. rum(30) 85. ankebut(29)
    86. mutaffifin(83) 87. rad(13) 88. hac(22) 89. rahman(55) 90. insan(76)
    91. zizal(99) 92. bakara(2) 93. enfal(8) 94. al-i imran (3) 95. hasr(59)
    96. cuma(62) 97. ahzab(33) 98. nisa(4) 99. muhammed(47) 100. talak(65)
    101. beyyine(98) 102. nur(24) 103. münafikun(63) 104. mücadele(58) 105. hucurat(49)
    106. tahrim(66) 107. tagabün(64) 108. saff(61) 109. fetih(48) 110. maide(5)
    111. mümtehine(60) 112. hadid(57) 113. tevbe(9) 114. nasr(110)

    kuran-ı kerim sırası için; (bkz: kuran-ı kerim/#694521)
  • iniş sırasından bahis açılmışken, bugün okuduğumuz haliyle kuran'da her ne hikmetse alkolü konu alan ayetlerden ilk indirilen nahl 67'nin daha sonra indirilen düzenlemeler olan bakara (2/216), nisa (4/43), maide (5/90-91)'in ardından gelmekte olduğunu yazmak da gerekir.
    şöyle der nahl (16/67): "hurma ve üzüm gibi meyvelerden hem içki hem de güzel gıdalar edinirsiniz. işte bunlarda da aklını kullanan kimseler için büyük bir ibret vardır."
    (buradaki içki (sekeren) sözcüğünün alkollü içkileri kasdettiği konusunda ulema arasında görüş çokluğu mevcuttur)
  • alıntıdır:

    ilk indiği konusunda geniş çaplı mutabakat bulunan alak suresi mushaftaki sıralamada doksan altıncı, iniş sırasına göre birinci sûredir. ka-lem sûresinden önce mekke'de inmiştir. baştan beş âyeti hz. peygamber'e gelen ilk vahiy olduğundan ilk inen sûre kabul edilir. geri kalan 14 âyetinin ise sonrala-rı ebû cehil hakkında indiği rivayet edilmiştir. bazı müfessirler ise ilk inen sûre-nin müddessir, bazıları da fatiha olduğunu ileri sürmüşlerdir. [1]
    bu sure iki kısma ayrılır. birinci kısım, "ikra"dan beşinci ayet olan "ma lem ya'lem"e kadardır. ikinci kısım, "kellâ inne'l-insane le yetğa"dan surenin sonuna kadardır. cumhur ulema, birinci kısmın rasulullah'a gelen ilk vahiy olduğunda ittifak etmiştir. bunun hakkında, imam ahmed, buharî ve müslim müteaddit senetlerle en sahih hadislerden sayılan bir rivayeti aişe'den rivayet etmişlerdir. bu rivayette aişe, vahyin nasıl başladığını rasulullah'ın kendisinden duymuştur. ayrıca aynı rivayet ibn abbas, ebu musa el eş'ari ve sahabeden bir cemaatten de şu şekilde menkuldür: "kur'an'ın ilk inen ayetleri bunlardır." ikinci kısım, rasulullah harem-i şerif'te namaz kılmaya başladığı ve ebu cehil'in de onu namazdan menetmek için tehdit ettiği zaman nazil olmuştur.[2]
    alimlerin icmaı ile sûre mekkîdir. kur'ân'dan ilk nazil olandır. vahyin ilk nüzulünde başından beş âyet-i kerimenin nazil olduğu, sûrenin kalan kısmının ise daha sonraları ebu cehl hakkında nazil olduğu da söylenmiştir.[3]
    allâme zemahşerî de aynı tesbit ve gö-rüştedir. nitekim ibn abbas (r.a.), ebû musa el-eş'ârî (r.a.) ve hz. aişe (r.a.)’dan yapılan sahîh rivayetler de bu görüş ve tesbiti doğrulamakta-dır. cumhurun da görüşü bu doğrultuda gerçekleşmiştir. [4]
    hz. aişe (r.anh.), abdullah b. şeddad, ibn-i ishak, ubeyd b. umeyr, ebu reca, atâ b. yesar ve mücahid, kur'an’ın ilk inen âyetlerinin, bu surenin ilk beş âyeti olduğunu zikretmişlerdir.[5]
    ibn abbas şöyle demiştir:
    “alak suresinin ilk beş ayeti, kur'ân'ın ilk inen âyetleridir.”[6]
    ebû musa el-eş'ârî şöyle haber vermiştir:
    “alak suresi, hz. muhammed'e (a.s.) ilk inen sûredir.”[7]
    hz. aişe şöyle demiştir:
    “alak suresi, kur'ân'dan inen ilk sûredir”[8]
    böylece kur'ân'dan ilk inen, alâk sûresi'nin başındaki beş âyettir ki bu, allah'ın kullarına kapısını açtığı ilk rahmet, verdiği ilk nimettir. altı asra yakın geçen fetret devrinde bu rahmet ve nimetin esintisi kesilmiş; katılaşan kalpler ilâhî vahyin hayat veren davetinden mahrum kalmıştı.[9]
    mâverdî'nin tesbitine göre, hz. aişe (r.a.) ilk inen sûre hakkında şöy-le demiştir:
    “allah'ın kendi resulü (muhammed a.s.) üzerine indirdiği ilk sûre, alâk sûresi'dir. ondan sonra nûn ve'l-kalem sûresi, ondan sonra da müddessir süresidir ve arkasından duhâ sûresi inmiştir.” [10]
    bu surenin baş kısmı kur'an-ı kerim'in ilk inen bölümüdür. surenin diğer kısmı ise, peygamber (s.a.)'in daveti kureyş arasında yayıldıktan ve ona yönelik eziyetler başladıktan sonra inmiştir.[11]
    bu surenin mekke’de indiğinde hiç ihtilaf yoktur. ancak ilk inen sure bu mudur, değil midir? bunda ihtilaf edilmiştir. ibn cerir ve mu’cemu’l-kebir’de taberani ebu reca el-utari’den şöyle rivayet etmişlerdir: demiş ki: ebu musa el-eş’ari bize kur’an öğretiyordu, bizi halka halinde oturturdu. üzerinde iki beyaz elbise vardı. bu sureyi tilavet ettiğinde: “bu sure, muhammed (s.a.v.) hazretlerine ilk inen suredir.”[12] derdi.
    bunun gibi müstedrek’te hakim; delail’de beyhaki aişe’den de rivayet etmişlerdir. birçokları mücahid’den de: “kur’an’da ilk inen alak, sonra kalem suresidir.”[13] diye nakletmişlerdir.
    buna karşılık buhari ve müslim, ebu seleme b. abdurrahman’dan şunu rivayet etmişlerdir:
    “demiş ki cabir b. abdullah’a:
    “kur’an’da önce indirilen sure hangisidir?” diye sordum.
    “müddessir”, dedi.
    “alak suresi diyorlar”, dedim.
    “ben size rasulullah’ın bize söylediğini rivayet ediyorum.”[14] dedi, diye hadisi rivayet etmekle bir istidlal yapılmıştır. bu hadiste vahyin bir ara kesilmesinden bahsederken şöyle denilmiştir: “ben yürüyordum, o esnada gökten bir ses işittim, gözümü kaldırdım, bir de gördüm ki hira’da bana gelen melek gök ile yer arasında bir kürsüde oturmuş. ondan korktum, döndüm. “beni örtünüz, beni örtünüz.” dedim. o vakit müddessir. 74/1-5 ayetleri indirildi. derken vahiy kızıştı ve ardarda devam etti...” bu da görülüyor ki meleğin daha önce hira’da daha önce gelmiş olduğu anlatılmıştı. daha önce meleğin hira’da gelmesi ise alak suresinin indirilmesidir. şu halde bunun manası nübüvvet için ilk olarak alak suresi indirilmişti. bir ara vahyin kesilmesinden sonra ilk peygamberlik ve davet için müddessir suresi indirildi demektir.
    bir de fatiha’da geçtiği üzere delailu’n-nübüvve’de beyhaki ile vahidi’nin yunus b. bukeyr yoluyla yunus, ibn ömer’den, o da babasından, ebu meysere amr b. şurahbil’den rivayet ettikleri ve rivayet edenleri sikat (güvenilir) olan bir mürsel hadis ile delil gösterilerek fatiha’nın ilk önce indirildiği söylenmiştir.[15]
    cabir b. zeyd de önce indirilen alak, sonra kalem, sonra müzzemmil, sonra müddessir, sonra fatiha olduğunu kesin olarak ifade etmiştir. fakat bu ihtilaflı görünen öncelik, bu surelerin tamamları itibarıyla mıdır? yoksa başlarında bazı ayetleri itibarıyla mıdır? bu rivayetlerde bunlar açıkça görülmüyor. problemi bu bakımdan inceleyenler, fatiha tefsirinde de geçtiği üzere, sahih olarak şu sonuca varmışlardır ki ayet itibarıyla kur’an’dan ilk inen alak sûresinin başından ilk beş âyettir. tam sûre itibarıyla da fatiha'dır. fatiha bundan ve muddessir ve müzzemil’in baş kısımlarından sonra inmekle beraber tam sûre olarak indirildiğinden, sûre itibarıyla önce indirilen fatiha, âyet itibarıyla önce indirilen de alak suresidir.
    imam ahmed b. hanbel, buharî ve müslim ve abd b. humeyd ve adurrezzak ve daha başkaları ibnü şihab yoluyla "urve b. zübeyr'den, hazreti aişe (r.a.)'den vahyin başlaması ile ilgili hadiste -ki fatiha’da tamamı nakl edilmişti- ilk vahyin rüyayı sadıka (doğru çıkan rüyalar) ile başladığını açıkladıktan sonra hira mağarasında meleğin gelip tazyik ile tutup sıkıp da "oku" dediğini, "ben okumuş değilim." diye cevap verdiğini[16], bunun üzerine bir daha sıkıp yine diye cevap verdiğini, üçüncüde yine bütün çabasını sona erdirinceye kadar sıkıp bırakıp da alak suresinin ilk be? ayetini indirdiğini rivayet etmiş olduklarından ve hepsinden en sahih (doğru) olan bu rivayette ise beşinci ayete kadar âyetler diye anlatılmış ve açıkça ifade edilmiş bulunduğundan ilk inen âyetlerin bu âyetler olduğu en sahih olarak isbatlanmış bulunmaktadır. yalnız alak ile yetinen bazı rivayetten maksat, sûrenin tamamına işaret olduğunu zannedenler olmuş ise de bu mücmel be?inci ayete kadar açıkça ifade eden rivayet müfessir demek olduğundan, müfessirin mücmele tercih edilmesi gerekir.
    tamamı birden indirilen sûrelerin pek az olup azar azar ve çoğunlukla beşer veya onar âyet indiği bilindiği gibi, bunlarda da beşer âyet anlatıldığı ve bu sûrenin geride kalan kısmı da anlamlarına göre sonra davetin başlamasıyla karşılıklı mücadelenin meydana gelmesinden sonra indiğine delalet ettiği ve namazın farz kılınmasından sonra olduğu anlaşılan bu âyetlerin ebu cehil'in azgınlığı sebebiyle indiği hakkında da buhari ve diğer (hadis) kitaplarında rivayetler nakledilmekte bulunduğundan dolayı ilk indirilen, bu sûrenin tamamı değil, başından beş âyet ve tam sûre olarak indirilenin fatiha olduğu ve değişik rivayetlerin bu şekilde bağdaştırılması bu konudaki sözlerin ve rivayetlerin gerek rivayet ve gerek dirayet bakımından en sahihi (doğrusu) bulunduğu gerçekten tesbit edilmiştir. onun için zamahşerî'nin ibnü abbas ve mücahid'den: bu sûre ilk inendir.[17] tefsir bilginlerinin çoğu ise; "ilk inen (sûre) fatiha, sonra kalem sûresidir" sözü de fatiha tefsirinde geçtiği tarzda bu mânâ ile açıklanmış ve rivayetler arasında uyum sağlanmıştır.
    özetle en sahih olan rivayetlere göre bu sûrenin beş âyetinin ilk inen olması, fatiha'nın tam sûre olarak ilk inen olmasına ve bu arada başka sûrelere ait bir takım âyetlerin inmiş olmasına aykırı değildir. şu halde ibnü abbas ve mücahid'in sözü ile tefsir bilginlerinin çoğunun sözleri arasında gerçekten çelişki yoktur ve bundan dolayı "keşşaf" sahibi gibi fatiha'nın ilk inen sûre olduğu sabit değildir zannedenlerin görüşü doğru değildir. kur'ân'ın gerek âyet ve gerek sûre tertibinde inme sırası gözetilmeyerek mekkî (mekke’de inen) ve medenî (medine’de inen) sûrelerin ve âyetlerin öne almak ve geriye bırakmakla karıştırılıp daha çok mânâ ilişkisi gözetilmiş bulunmasında ise nazmın güzellikleri ve kur'ân'ın icazı açısından çok büyük hikmetler vardır ki bunun en belirgini hayatın gidiş ve gelişmesinde ve zaman olayları ve değişmelerinin meydana gelmeleriyle analiz ve birleştirmesinde daima önceki ile sonraki arasındaki birlik ve düzen nizamını düşündürmektir. mesela bu beş âyet, fatiha'dan önce inmiştir diye bunları sûreden ayırıp da tertipde fatiha'dan önce koymaya kalkışmak gibi bir üslub takip edilecek olsaydı, ne bu sûre kalır, ne de kur'ân'ın (diğer) sûreleri ve âyetleri arasında bir uygunluk bulunurdu. öyle yapılmayıp kur'ân'ın herhangi bir kısmı okunurken ve hatta her hangi önemli bir işe başlarken “bismillahirrahmanirrahim” diye başlamakta hem her şeyden önce "rabb'ının ismiyle oku" emrinin mânâsının uygulama, hem de kur'ân nazmını hiç bozmadan bütün yönleriyle korumak vardır. bu sûrelerin bu şekilde kur'ân'ın (indirilmesinin) bitimine doğru buraya konulmasında şüphesiz ki ilk sırasında anlaşılan mânâdan fazla bir mânâsı vardır. henüz okunacak bir kitap verilmeden oku oku denilmekle "işte bu kitap"[18] diye başlayarak okunacak kitabı tamamladıktan sonra bitimine doğru "oku oku" diye emredilmesindeki mânâ elbette farklıdır. bunda olgunluk döneminden, zamanın geçmesinden sonra da peygamberliğin ilk durumunu hatırlatmakla sonu baş tarafa çeviren bir yenileme ve hiçbir zamanda okumaktan doyulmayacağını anlatmak üzere "o halde bir işi bitirdin mi daha yorucu olana koş, ancak rabbinden iste."[19] mânâsı gereğince biri bitince diğerine başlamak suretiyle bir devam mânâsı vardır. ilk indirildiğinde okumaya başlamak için varid olan bu pekiştirilmiş emir sonradan da tekrar tekrar devam etme mânâsını ifade etmek ve bu şekilde önceki sûrede geçen ahsen-i takvim ile ahkemü'l-hâkimîn (hükmedenlerin en doğru hükmedicisi) olan allah, dininin gereğini uzun uzadıya açıklama hususunda buraya derc etmiş. ve onun içindir ki bunun başında ilk indirilen beş âyet, sonradan insanın kendini ihtiyaçsız görmesinin sakıncalı olduğunu açıklayan ve allah'a dönüşü ifade eden "hayır! gerçekten insan, kendisini zengin görünce azıyor. oysa dönüş, elbette rabbinedir." âyetleri ile takip edilmiştir. demek ki islâm dini, başlangıçta “yaratan rabbinin adııyla oku!” diye okumak emri ile gelmiş ve sonra da insan bir mertebeye gelir de okumaktan, ilimden, din ve kulluktan kendisini doygun olur zannetmemesi ve başlangıç ve sonuç birleştirilerek, her sonucun bir başlangıç gibi bilinmesi için bu emri kapsayan bu sûre buraya yerleştirilmiştir. bu mânâ "ecelin gelinceye kadar rabbine ibadet et."[20]; "ve de ki: rabbim! ilmimi artır."[21] âyetlerinin de mânâsıdır.[22]

    [1] fahruddin er-râzi, tefsir-i kebir mefâtihu’l-gayb, akçağ yayınları: 23/253.
    [2] mevdudi, tefhimu’l-kur’an, insan yayınları: 7/171.
    [3] ibnu'l-cevzî, zadu’l-mesir, 9/175.
    [4] şevkani, fethu’l-kadir: 5/467.
    [5] ibn cerir et-taberî, camiu’l-beyan.
    [6] ibn merduye; şevkani, fethu’l-kadir: 5/467.
    [7] taberânî, hâkim; hakim bu hadis için sahih dedi. şevkani, fethu’l-kadir: 5/467.
    [8] ibn cerîr, hâkim, beyhakî, ibn merduyeh; hakim bu hadis için sahih dedi. şevkani, fethu’l-kadir: 5/467.
    [9] celal yıldırım, ilmin ışığında asrın kur’an tefsiri, anadolu yayınları: 13/6892.
    [10] şevkani, fethu’l-kadir: 5/467; tefsîr-i kurtubî: 20/118.
    [11] vehbe zuhayli, tefsiru’l-münir, risale yayınları: 15/562.
    [12] alusi, ruhu’l-meani: 30/227; taberi tefsiri: 30/162.
    [13] hakim, müstedrek: 2/529.
    [14] buhari, tefsir: 74/3; müslim, iman: 257; hakim, müstedrek: 2/529.
    [15] alusi, ruhu’l-meani: 30/227-228; kurtubi, camiu li ahkami’l-kur’an: 20/117.
    [16] alusi, ruhu’l-meani: 30/227-228; kurtubi, camiu li ahkami’l-kur’an: 20/117.
    [17] zemahşeri, keşşaf: 4/270.
    [18] bakara: 2/1.
    [19] inşirah: 94/7-8.
    [20] hicr: 15/99
    [21] tâhâ: 20/115.
    [22] elmalılı m. hamdi yazır, hak dini kur’an dili, azim yayınları: 9/318-320.
  • benim araştırmalarım sonucu farklı nuzul sırası var. nasıl oluyor bu? şöyle.
    kronolojik olarak örnek vereyim mesela

    1- a suresi başlıyor
    2- b suresi başlıyor
    3- b suresi bitiyor
    4- a suresi bitiyor

    bundan dolayı farklı sıralamalar mevcut.

    bu sıralamalar

    a.b olarak gidebiliyor

    b.a olarak gidebiliyor

    kimisi önce başlayanı sıralamada öne alıyor

    kimisi önce biteni sıralamada öne alıyor.

    yamulmuyorsam bu böyle sanırım.
  • nüzul'ün seyri efendimizin (s.a.v) kalblerine hasdır.

    fatiha ile başlayan seyir ise tüm beşeriyetin nefslerine/kalplerine inecek şekilde cebrail tarafından düzenlenmiştir.

    biz ancak onun düzenlediği seyri süluk ile mirac edebiliriz.
hesabın var mı? giriş yap