• [peter dawkins'i nasıl tanıtacağımı bilemedim, biraz kendimden biraz da bacon'dan söz ederek onu anlatmaya çalıştım, umarım tatmin edici olur.]

    kendisini baconian (baconcı)-rosicrucian (gül ve haç kardeşliği üyesi) sayan, fbrt yani francis bacon research trust'ın kurucusu peter dawkins'le ilk tanışmam, francis bacon üzerine yapmış olduğum çalışmaların ilk meyvesini almak üzere olduğum günlere denk geldi. sadece adı geçen filozof, üstat (birinci dereceden) bacon'ın okultik ve ilim anlayışı üzerine değil, shakespeare'le alakalı enigmalarla uğraşan ve antik çağ bilgeliği üzerine eğilen peter dawkins'in sıcak, kucaklayıcı ve mütevazı üslubu, içine nüfuz etmiş olduğu ilim deryasından sadece biçimsel değil içsel de yararlanmış olduğunu gösteriyordu. kendisiyle olan yazışmalarım da temel nokta tabi ki bacon'ın ilim anlayışı ve mistik tutumu oldu, yaklaşık iki sene boyunca gece gündüz, karda kışta, güneşte yazda sürekli didik didik ettiğim külliyatı yalamış yutmuş bir zihin olarak bende daha önce çiğdem dürüşken ve teoman duralı hocamdan istifade ettiğim alanımla alakalı heyecanı körükledi. örneğin sayın dürüşken hocamdan bir "numen" kapmışsam, sayın duralı hocamdan da yeni çağ din dışı batı medeniyetinin ruhunu özümseyebilme imkanım olmuştu. peter dawkins'in özellikle de kitaplarından alınabilen bacon'la sayısı bilmemkaçı bulan felsefe derleme kitaplarından söküp çıakrtabileceğiniz bacon arasında dağlar kadar fark var, yani belleğimdeki kocaman boşluklardan birini, felsefe-bilim'deki okült bacon boşluğunu dawkins sayesinde toplayabildim.

    evvelden "shakespeare'i yazan aslında bacon mıydı?" sorununda sonraki araştırmacılardan delia bacon'ın 1857 tarihli the philosophy of the plays of shakspere unfolded adlı eserinde özellikle vurguladığı, mark twain'in de "is shakespeare dead?" adlı eserinde ciddiyetle üzerinde durduğu gibi başında bacon'ın bulunduğu bir yazarlar grubunun oturup da shakespeare'in eserlerini yazmış olabileceği iddiasına daha yatkındım. ancak dawkins'in araştırmış / yazmış olduğu "the wisdom of shakespeare ..." serisinin çizmiş olduğu shakespeare gizemi, kafamdaki boşluğu doldurmaktan ziyade cebelleştiğim problemi daha da kompleks bir hale soktu. (teyit ediniz: http://www.fbrt.org.uk/enigma3.html) zira dawkins olaya çift taraflı yaklaşıyor ve ya yukarıda söz ettiğim gibi bir yazarlar grubunun ya da bacon'ın shakespeare nickiyle o meşhur ve kadim eserleri yazmış olduğunu söylüyordu. bu onun için sadece bacon'ın yüceltilmesi için önemli bir problemdi. yani ingiliz edebiyatını ve ingilizcenin altın çağı'nın yaşandığı bir dönemde şu şu tragedyaların, komedyaların asıl yazarının kim olduğu pek de önemli değildi. delia bacon'da veyahut diğer "aynı iddianın sahiplerinde" bu tutumu göremezsiniz. peter dawkins daha çok 1900'lerin başında yaşamış olan walter ellis gibi bacon'ın rosicrucians,mason ve diğer gizli cemiyetleri kuran ya da ihya eden kişiliğine ağırlık veriyordu. bu çerçevede shakespeare'in eserlerini böyle bir zatın yazmış olması ihtimali, tragedyalar açısından değilse de bu okült tavırlı düşünce sistemlerinin yüceltilmesi için önemliydi. bunu dawkins'in her satırında okursunuz, bizzat kendisiyle yazışarak da benzer bir hisse kapılmanız olası.

    yani ben "peter dawkins'ten ne alabilirim?" sorusuna tutarlı ve tatmin edici bir cevap verebiliyordum. çünkü her ne kadar bacon'ın tüm külliyatını da yalayıp yutsanız, satır satır ezberleseniz (ki bunu iddia etmiyorum şahsım adına) bir yer mutlaka boşlukta kalabiliyor. bu bütün felsefeciler, düşünürler, edebiyatçılar için geçerli bir durum değil. ancak bacon seviyesinde, yaşarken ve kendisinden sonra çok ama çok tartışılmış, bol eser bırakmış, ingiliz kraliyet ailesinin şaşası içinde doğup ölmüş bir düşün adamında ancak bu dehlize düşebilirsiniz. onun yeri çok müstesna, ellis yere göğe sığdıramaz bacon'ı, william shakespear adlı köy çocuğunu yerin dibine soktuğu risalesinde (the shakespeare myth). ama bunu yine söz konusu okült örgütlerin, kuruluşların yüceliği, bilgeliği çerçevesinde yapar. mesela şöyle der: "ilmin ilerlemesi için her taraftan malumat aramıştır. onun tesiri bugün dünyanın en uzak hücrelerine kadar kendini göstermiştir. kendi ait olduğu loca philadelphians, amerika'nın ikinci büyük şehrine adını verdi. ve şayet philadelphia'nın bugün arşivleri araştırılacak olsa, bacon'ın izini ve dolayısıyla amerikan terakki ve yükselmesindeki menba bulunacaktır... birçok fen ve ilim müesseseleri köklerini bacon'da veya onun cemiyetlerinde bulacaklardır. fakat bugün (buraya dikkat) bütün devirlerin en büyük adamına karşı dünyanın ne kadar borçlu olduğunu pek az kimse takdir edebiliyor." (shakespeare efsanesi, sacit polater çevirisi, x yayınları, sf.19, istanbul 1999) benzer bir tutuma dawkins'le olan münasebetimde de (kitaplarından da okuyabilirsiniz) tanık oldum. ona göre bacon, avrupa'nın, yakın ve orta doğu'nun kökünde bulunan mitoloji ve bilgelik hususunda [ki dawkins'in deyimiyle "western wisdom tradition", amerikalıların deyimiyle "wisdom tradition"] inanılmaz bir donanımına sahipti. bunun yanında belki de dawkins ve benzerleri için daha önemlisi, "secret wisdom traditions" yani geleneksel gizli bilgeliğin de farkındaydı. bu farkındalık basit veya tesadüfi değildi dawkins'e göre, bacon'ın tıpkı ellis'in dediği gibi ilmi araştırmalar bahsinde her yolu deneyen, her çıkarımı mübah sayan tavrı bu sonucu doğurmuştu. aslına bakılırsa bacon'ın geleceğin bilimine dair iyimserliği, aynı dönemdeki düşün adamı sanchez'in kötümserliğine tezat teşkil ediyordu. harald hoffding'in a brief history of modern philosophy adlı eserinde söylendiği gibi, bacon her haliyle büyük işlerin, muazzam planların peşindeydi. eski ve orta çağ düşünürlerinin küçümsediği bir çalışmayı, tabii bilimin yardımıyla insanın, doğanın güçlerine egemen olmasını sağlayacak, kültürde görülecek gelişimi öngörüyordu. yeni keşifler sayesinde insan yaşamını zenginleştirmek bilimin gayesi ve hedefiydi. bunun yanında bacon, nesnelerin tetkikine (contemplatio rerum) çok önem atfediyordu. ışığın vizyonu, yine ışığın çeşitli kullanımlardan çok daha olağanüstüydü! yüce beklentileri, bacon'ın kişisel karakterine ve bütün bunları gerçekleştirmedeki metoduna bir anlam katıyordu. o, bilimsel planlarının gerçekleşmesindeki imkansızlığı göz ardı ederek yararlı kullanımlarını dikkate alıyor ve yüce amaçlarının gerçekleşmesi gerektiğine inanıyordu. bacon kendisini, içine dahil olmadığı yeni bir çağın yaklaşmakta olduğunu bildiren bir haberci ("buccinator") olarak görüyordu. (a.g.e., p.16-17, tr. charles finley, the macmillan company, 1822) yani felsefe tarihi bacon'ın, -kendi deyimiyle- "buccinator"luğunu zaten anlamlı kılıyor, dawkins ve benzeri düşünceler içindeki araştırmacılar da bu haberciliği daha da yücelterek amerika'nın medeniyet projesinin kökündeki mimar olarak bile görebiliyordu. ellis de bu görüştedir, dawkins de; hatta dawkins'in de bir yerinde konuşmuş olduğu secret mysteries of america's beginningsbelgeselinin de özü budur: bacon ve kraliçe elizabeth kafa kafaya verip yeni ve güçlü (yenilmez) bir nation (imparatorluk aslında) yaratma fikrini düşünmüştür. yukarıda da alıntı yaptığım gibi ellis de aynı şeyi söylüyordu.

    dawkins'in baconian-rosicrucian tavrına daha çok eğilme imkanımız olur, sabah oldu sanırım.

    "homo, naturae minister et interpres, tantum facit et intelligit quantum de naturae ordine re vel mente observaverit, nec amplius scit aut potest."
hesabın var mı? giriş yap