• nam i dige "gorunmezler" ya da lazca istavrozun sapini gulle donatimcilar. bugun aklimizin almadigi gullu hac, gamali hac, piramitli goz gibi okult sembollerini ilk yerli yersiz kllanmis gizli orguttur. rosencreutzun mistik ogretilerini takip ederek yari bilimsel, yari mistik (sanirim aklin yettigi noktalara kadar bilimsel, kafanin basmadigi yerlerde mistik) bir ogreti takip etmislerdir. templar sovalyelerinin bir uzantisi kabul edilen bu insanlar alumbrados, cabalist, hermetic buyucu ve simyacilarla da iliskilendirilebilecek, cok zorlanirsa bunlarin atasi gnostiklerdir denilebilecek bu sahislarin toplu olarak kimseye bir yarari dokundugu gorulmemisse de, birey bazinda amerikanin kurucu ekibinden jefferson ve franklin gibi gonul dostlarinin muhabbetiyle senlenmislerdir. grubun diger onemli toplari bu macta forma giyemeecek olan debussy, paracelsus, dante, charlmange (demirbas), ve hayrettindir (demirbas)
  • "...ertesi sabah, kapıyı açtık. ortaya yedi yüzü ve köşesi olan bir yeraltı mezarı çıktı. her yüz beş ayak genişliğinde ve sekiz ayak yüksekliğindeydi. bu mezarda güneş hiçbir zaman ışıldamadığı halde, tavanın ortasında yer alan başka bir güneş her yanı aydınlatıyordu. mezartaşı yerine pirinç levhalarla kaplı yuvarlak bir altar konulmuştu." -fama'dan alıntı-

    gül-haç, eski çağlardan beri aktarılan ezoterik bilgeliğe sahip olduğunu ileri süren, dünya çapında bir örgüttür. örgütün adı, gül ve haçtan oluşan simgelerinden türemiştir. gül-haç öğretisi, farklı dinsel inanç ve uygulamaları yansıtan okült unsurlardan oluşur. örgüt üyelerine göre gül, evrensel uyumun canlı ve gelişen bir simgesidir. bu simge güzellik, yaşam, sevgi ve zevkleri kendinde birleştirir. elbette üyelerine göre. bana kalırsa bildiğimiz gül.

    gizli örgütlerin arasında bence en anlaşılmazı olan gül-haç örgütünü incelemek için öncelikle "fama fraternitatis"ı ele almak gerekli. örgütün kuruluş öyküsünü anlatan "fama", gül-haç adını açık ve kesin bir biçimde dile getiren ilk belgedir. yazarı belli olmayan ilk almanca el yazısı nüsha 1610 yılında çıkmış; sonradan birkaç dile çevrilerek basılmıştır. "fama"nın ilk basımı 1614 yılında, almanya'nın kassel kentinde yapılmıştır. "fama", örgütün kurucusunun, yani christian rosenkreuz'un gezilerini anlatmaktadır. kurucunun 106 yıl yaşadığı iddia edilmektedir. bazıları, 1541 yılında ölen isviçreli simyager paracelsus'un, örgütün gerçek kurucusu olduğunu kabul ederler. diğerleri, 16’ncı ve 17’nci yüzyıldaki gelişmelerin örgütün yeniden canlanması olduğunu; aslında gül-haç öğretilerinin eski mısır'da filizlendiğini ve platon, isa ve iskenderiyeli philo gibi, sıra dışı din ve felsefe önderlerinin de örgüte üye olduklarını ileri sürerler. ancak, örgütün tarihini 17’nci yüzyıldan daha eskiye dayandıracak herhangi bir kanıt bulunamamıştır.

    zamanla kurucu olarak gösterilen kişinin kimliği de değişiyor tabii. bugünlerde rosenkreuz, gerçek değil simgesel bir kişi olarak kabul ediliyor. onun öyküsü örgütün efsanevi kökenini açıklıyor. fama'ya göre, rosenkreuz gizli bilgeliğe ulaşmış ve almanya'ya geri dönünce bildiklerini üç öğrencisine aktarmıştır. öğrencilerinin sayısı bir süre sonra sekize yükselmiş. sonradan bu öğrencilerin her biri değişik bir ülkeye yerleşmişler. mesela rosenkreuz için fama diyor ki: tıpta ve insanları iyileştirmekte büyük hünerler göstermiş ve böylece kentteki bilgelerin dikkatini üzerine çekmiş; bu bilgelerin bilim, matematik ve diğer önemli konulardaki bilgilerinden ilham almış; daha sonra arap bilgeliğini kaynağından öğrenmeye karar vermiş ve damcar’a gitmiştir.

    damcar'ın neresi olduğu bugüne kadar belirlenememiştir ve bir çok kişi bu kenti mitolojik bir kent olarak kabul etmektedir. fama'da anlatılanlara göre: damcar'da bulunan "doğanın gizini bilen" bilge kişiler, bu erken olgunlaşmış genci bir yabancı gibi değil, uzun zamandır beklenen biri gibi karşılamışlar; matematik, fizik, simya öğretmişler. hatta aralarında "m kitabı" diye adlandırılan bir gizli eser de bulunan bir çok gizemi öğretmişler. bazılarına göre tam adı "liber mundi" (dünya'nın kitabı) olan bu hazine, tüm evrenin gizlerini açıklamaktaymış. rosenkreuz bu kitabı latince'ye tercüme etmeye karar vermiş; böylece avrupa'ya dönünce bu gizleri başkaları ile paylaşabilecekmiş. "damcar'da üç yıl kaldıktan sonra mısır'a geçmiş. mısır'da doğa tarihi ile efsanevi mısırlı bilge hermes trimegistus'un metafizik eserlerini incelemiş. daha sonra, fas'ın fez kentine gitmiş. orada da, sihir ile kabala'yı öğrenmiş...

    kaynaklara göre rosenkreuz 1484 yılında öldü. örgütün ilk üyelerinin tümü yaşama veda edince, mezarın yeri unutuldu. ancak, üçüncü nesilden ustalar, gizli bir toplantı yeri hazırlarken mezarı rastlantıyla buldular. tabii mezarın içinde nelerin olduğu da "fama"da anlatılıyordu. fama'ya göre, kitapların arasında, ünlü isviçreli fizikçi ve simyager paracelsus'un "vocabularium" adlı eserinin de bir nüshası vardı. sorun şu ki, gerçek adı theophrastus bombast von hehenheim olan paracelsus, 1493 yılında dünyaya geldi. bu tarih rosenkreuz'un ölümünden tam on yıl sonrasına denk gelir. inananlar bunu mucize olarak nitelendirseler de, bir sahtecilik olduğu ortada. bir süre sonra mezardan gerekli mesajı aldıklarına inanan üyeler mezarı kapatıp mühürlemişler ama akıllarındaki en net şey artık daha fazla kişiye ulaşmalarının gerektiği fikriymiş. ve örgütün yayılması da böylece başlamış.

    "fama", gül-haç ile ilgili tek eser değil elbet. bir sürü eser ortaya çıkarılmış ve gül-haç'ın görüşlerini savunmuştur. hatta bazıları mikrokozmos ile makrokozmos arasındaki ilişkiyi çözümlediklerini iddia etmişlerdir. robert fludd'ın da aynı türde bir eseri vardır. hatta fludd, bu nedenle kepler tarafından kabalacı simgeciliği kullanan bir gizemci olmakla suçlanmıştır. bacon, fludd ve descartes'in de bu örgüte mensup oldukları ileri sürülmektedir.

    örgüt aşina olduğumuz bazı inanışları da yansıtıyor. mesela fama'ya göre: tüm insanlar, kendilerine hizmet edebilen cin'lerle kuşatılmıştır. gül-haç'çılar cinleri aynalara, yüzüklere ya da taşların içine hapsedebilirler ve gerektiği zaman hizmet etmek üzere özgür bırakırlar.

    gül-haççılar’ın bu özelliği, binbir gece masalları ile folklorize edilmiş olan arap gizemciliği ile paralellik gösterir. eski kelt tanrıları irlanda, hıristiyan folklorunda nasıl perilere dönüşmüşse; iran, mısır, babil ve hint tanrıları da, islam halk inancında cinlere dönüşmüştür.

    "anatomi" filmini izlediyseniz "anti hipokrat loncası"nı hatırlatsınız. bilimi insan için değil, bilim için yapan bilim adamları var bu loncada. bir insanı canlıyken kesip parçalayabiliyorlar. hem de gereksiz yere! amaç sadece daha fazla şey öğrenmek. örgütün felsefesiyle bağdaştırılıyor. ne kadar doğrudur bilemem.
  • royal society'yi kuranlar da rosicrucian üyeleriydi diye küçük, teaser nitelikli bir bilgi bırakacağım başlık.

    (bkz: şunu yapanlar bunu da yaptı)
  • antik dönem mistik ve felsefi doktrinlerinden türetilmiş olan, amacı batini bilgeliğe ulaşmak olan teolojik doktrin.
    sapkınlıktan öte bir olgu değildir. inanmamak gerek.
hesabın var mı? giriş yap