• (bkz: sefer tası)
  • mâzîde kalan mutfak eşyalarından. birkaç gözden oluşan bu güzel kap, bir zamanlar evinin rızkını kazanmak için yollara düşen babaların yoldaşıydı. şimdi yeni nesile sorsak kaç kişi bilir, bilinmez; zîrâ kendisi gibi taşıdığı anlam da unutuldu, babalar değil öğlen yemeğini yanına yoldaş etmek, kahvaltı bile edemeden yola düşmekte, sefer tasları ise ancak şark köşelerinde süs eşyası olarak sergilenmekte.

    lâkin mehmet nuri yardım çocukluğunun bu güzel aracını unutmamış, onunla babasına yemek götürdüğü ve köprü vazifesini gördüğü günleri hikâye tadında kaleme almış; yanı sıra geçmişin güzel günlerini ve insanlarını da sayfalarına konu(k) etmiş, nostaljiyi seven okuyucularla buluşturmuş.

    kapağını araladığınızda mâzînin hoş kokusunu etrafınıza yayan kitapta hâtıra ve hikâye iç içe.

    ~ kitaba adını veren "sefertası", bir dönemi, aile içinde birliği ve bereketin sırlarını bir çocuğun gözünden anlatıyor; bolluk içinde yaşayan ama bir türlü bir arada ve mutlu olamayan günümüz ailelerine satır aralarından güzel mesajlar veriyor.

    ~ "gaz lâmbası" başlıklı bölüm, imkânlar çoğaldıkça kaybettiğimiz 'azla yetinme ve mutlu olma' duygusunu hatırlatıyor; boş bakanın boş gördüğü duvarlar, gaz lâmbasının ışığıyla gölgelendiğinde, düş gücü engin çocukların hayâl perdesine dönüşüyormuş dedirtiyor.

    ~ "hüzünlü bayram", anadolu'da "kara bayram" olarak tâbir edilen o en zor ve buruk bayramı anlatıyor, bir veda niteliği taşıyor.

    ~ "uçak korkusu" benzer fobisi olanları yalnız hissettirmiyor; yazarın maceralı dönüş yolculuğu ve soyismiyle yapılan kelime oyunları ise gülümsetiyor.

    ~ "bir yazarın imza günü sendromu" kitap fuarlarına kısıtlı bir bütçe ile giden ve bu yüzden de sevdiği yazarların çoğundan imzalı bir kitap alamadan dönen okuyuculara hayıfla iç çektiriyor.

    ~ "huzurevi penceresindeki adam" vefasızlığımızı yüzümüze çarpıyor, yüreğimizi hüzünle burkuyor.

    kitapta altı çizilecek kadar güzel cümleler-ifadeler de mevcut:

    "(sefertası) annemle babam arasında benim kurduğum sevgi köprüsüydü. evin sıcaklığını çarşıdaki soğuk dükkânın içine taşıyan bir büyülü nesneydi (...) evden sıcak yemeklerle birlikte saygı ve sadakat taşırdı dükkâna, dönüşte sevgi yüklü duygularla geri dönerdi."

    "çapraz ateş: bilgisayar ve televizyon."

    "insanlar sessizliğin kıymetini bilebilse, sessizliğin sesini dinleyebilse keşke..."

    "ilim yanıbaşınızdaki masada bile olsa edinin."
  • (bkz: the lunchbox)
  • mehmet nuri yardım'ın anılarını hikayeleştirerek anlattığı; kimi yerde okuyucunun yüzüne tebessüm konduran, kimi yerde ise gözleri buğulandıran, boğazları düğümleyen bir kitabı. diğeri için (bkz: halim selim efendi)

    "her birimizin hayatı aslında bir hikaye... ansızın yaşadığımız... bir sahnede geçer bütün hayat... rollerimiz bazen kısacıktır, bazen de upuzun... ama başroldeki aktör ve aktristler de oyunun sonuna, yolun nihayetine geliverirler apansız... ve hikaye bittiğinde bir ses duyulur: "perde!" alkışlar, nümayişler, ıslıklar... birkaç dakika sürer bu seremoni... sonra o kalabalıklar sizi bırakıp giderler. siz hayallerinizle, rüyalarınızla, amellerinizle, sahnenizle baş başa kalırsınız, yapayalnız..." diyor yazar, "bugün benim doğum günüm" adlı bölümde.

    "ziyaret" isimli bölümde geçen şu teşbih de tebessüm ettiriyor insana:
    "bindük vasıta-i mübarekeye... önde güzin hanım, meryem hanım'ın evlad-ı güzidesi gibi. arkada biz harflere inkılap etmiş olarak oturduk koltuklara. hilal hanım, ayaklı bir l harfi. mürsel bey çarpılmış bir ş. ömer hoca karnı şiş bir c. bendeniz de bu zarif harfe sığınmış bir w idim dersem hal-i pür melalimizi bir nebze izah etmiş olur muyum acaba?"

    yazarın diğer bazı kitapları gibi bu kitabı da çağrı yayınları tarafından yayınlanmış.
  • herkesin aynı olmak zorunda olmadığını, hollywood filmlerindeki klişeleşmiş rahat umursamaz tavrın sadece hollywood u yansıttığını ve sadece hollywood da başarıyı getireceğini, bunun dışında ancak kendin olabildiğin noktalardan başarının doğdunu, bunun en güzel örneğinin de bollywood olduğunu gösteren bir hint filmi daha.

    oyunculuklarda, kurguda, mekanlarda hiçbir zorlama yok. tertemiz sıcacık ve en önemlisi konusu -en azından hindistan için- sıradan olduğu kadar özgün olmayı başarmış izlenesi film.
  • beslenme çantası gibi de kullanılmıştır.
    yuvana dön baba (1968)
hesabın var mı? giriş yap