• derlemesini hüseyin erdem'in yaptığı; bir çok mezopotamya ve anadolu destanında*** göremediğimiz ayrıntılar ile dolu, aykırı bir kürt destanı...

    okuyanı şaşırtan, tanışık olmadığımız noktalar ta en başta çıkar karşımıza; mesela bir çok destanda kahramanlar saf ve temiz iken siyabend değildir; yaşadığı köye bir çok zarar vermiştir, köyün yiğitlerini öldürmüştür...ama yaptığı her kötülüğün yanında bir iyilik yapmak istemekte "belki kötülüğümle iyiliğim başbaşa gider" diyerek kendini affettirme derdi vardır...bir kap yemek için çobanın karısını yaralamıştır ama tutup onu evine kadar taşımış, çocuklarına sofra kurmuştur...

    neyse efendim, şöyle kısaca bir anlatalım söylencemizi: siyabend, büyüdükten ve köyünden kovulduktan sonra eşkiya olur...bir kan kardeşi olur, onunla yolda giderken bir çadır görür ve orada yaşayan xece'ye aşık olur...xece'yi şikak mirinin oğlu (ki kitapta miroğlu diye geçmekte kendisi, demek ki miroğlu ve andavallık ilişkisi çok eskilere dayanmakta) istemektedir ancak xece onu istemediği için abileri kızkardeşlerini de alarak yaşadıkları yerden ayrılmıştır...siyabend xece'nin abileri ile konuşur ve abileri de xece istediği için onunla evlenmesine izin verirler...

    ancak miroğlu siyabend'in düğün hazırlıkları için gitmiş olmasını fırsat bilerek xece'yi kaçırır, abilerini ve siyabend'in kankardeşini öldürür...siyabend döndüğünde olanları görür, intikam yemini eder, miroğlu'nun köyünü basar*, xece'yi kurtarır, kankardeşinin ve xece'nin abilerinin öcünü alır, miroğlunu öldürür...

    ama destanımız burda mutlu son ile bitmez; söylencenin sonunda siyabend bir geyiği avlar, ancak tam onun başını kesecekken bir darbesi ile uçurumdan aşağı yuvarlanır...siyabend'in yolunu bekleyen xece de daha sonra kendisini o uçurumdan aşağı atar...

    kısa özetimizden sonra destanımıza biraz da uzaktan bakalım: bu söylencede bildik törelerin dışında noktalar göze çarpar; xece'nin abilerinin kardeşleri istemediği için onu isteyen miroğlu'na hayır derler, yaşadıkları yerden göç ederler (yani güç vs için kızkardeşlerini vermezler)...miroğlu, xece'yi kaçırmış düğün yapmaktadır ama xece onunla birlikte olmayı red ettiğinden düğün 39 gün sürmüştür ve o pes edene kadar sürecektir (normalde gerdek gecesinde neler olduğundan, nasıl geçtiğinden bahsetmeye gerek var mı?)...siyabend, xece'yi kaçırdıktan sonra "tek beden, tek yürek" olurlar (varın kendiniz tercüme edin)...siyabend uçurma düştükten sonra xece'ye seslenir "ben burda öleceğim, var git kendine başka bir yiğit bul...bir gün oğlun olursa ismini karakatran (siyabend'in ölen kankardeşi) koy" der (ya benimsin ya kara toprağın demiyor bu adam) ...xece bunu red eder, kendini süphan dağından aşağı atar...

    bu arada kürtlerde rastladığımız "siyabend" ve "xece" isimlerinin bu destandan geldiğini sanıyorum...
  • orijinal adı siyamend ibnü'l-edğal olan kitabı muhammed said ramazan el-buti kaleme alıyor. gerçek bir hayat hikayesinin nesiller boyunca sözlü olarak aktarılmasından sonra yazar onu ölümsüzleştirmek amacıyla yazıya döküyor. abdülhadi timurtaş tarafından çevirisi yapılan eser birçok dilde yayınlanmıştır.

    doğduğu günden beri günyüzü görmeyen kitabın ana karakteri siyabend'in hayat hikayesini konu alınıyor. kitabın sonlarına doğru yüreklerimizin derinliklerine yapılan ince dokunuşlarla uzaklara doğru kısa bir yolculuğa çıkıyorsunuz. yaklaşık 150 sayfa olan hikaye, aşk ve dram ağırlıklı olarak bizlere sunulmuş.

    (bkz: muhammed said ramazan el-buti)
  • ez û te bigihîn hev,
    ronî dibe her şev
    xece û sîyabend bin,
    bila bibê dinya tev

    ikimiz kavuşursak
    aydınlık olur her gece
    xece ve sîyabend olalım
    dünya bizi anlatsın

    zinar sozdar - evina dilemin şarkısında geçen sözler. çeviri bir youtube yorumunda yazılmış.
  • okuduğum ilk kürt destanıdır . sonu kötü bitmiştir. dengbejler sık sık okurlar . bizdeki `alageyik destanı` na benzer tarafları vardır . memleketimin her yeri ayrı güzel.
  • kitap, 1991 yılında sinemaya uyarlanmıştır. filmde hikâye dengbêjlerin anlatımlarına göre biraz farklılık gösterir. van'ın çatak ilçesinde çekilen film dönemine göre sakıncalı bulunduğu için türkçe çekilip, üzerine kürtçe dublaj yapılmıştır.
    filmin yapımcısının göz altına alındığı, set ekibinin ekiplerce dağıtıldığı bu film, almanya'ya kaçırılmış ve çekiminin üzerinden 20 yıl sonra türkiye'de yayınlanabilmiştir.
    konu itibariyle dramatik bir aşk ve hikayedir.
    ve sadece bu kadar.
  • senaryosu cem düzova'ya ait olan, yönetmenliğini ise gül urgan yıldız'ın üstlendiği bir van devlet tiyatrosu oyunu. 22-26 kasım 2022 tarihleri arasında ankara'daki akün sahnesi'nde misafir oyun olarak temsilleri düzenlenecek.
  • bugün akün sahnesinde izlediğim oyun. çok geniş bir kadrosu var. çok enerjikler. ben çok beğendim.

    xece buraları okuyorsan sesini biraz daha yükselt anlamakta zorlandım :)
  • cem düzova'ya ait van dt'nin tek perdelik oyunu. akün sahnesinde izledim. oyun, hem öksüz hem yetim büyüyen siyabend'in süphan dağında geçen yaşam öyküsünü ve xece ile olan aşkını destansı bir biçimde anlatıyor. oyun, klasik senaryo olarak köylü genç ile bey kızının imkansız aşkını anlatsa da oyuncular, dekor, koreografi, kukla tasarımı ve müzisyenler sayesinde çok başarılıydı. oyun akışı, hem neşeli hem hüzünlü ilerliyor ama ağırlıklı olarak duygusal. beklentimin üzerinde bir oyun çıktı. müzikal ve koreografi tarza yakın hareketli bir oyundu. halay çekmek isterseniz biletlerinizi en ön sıradan alın. genel olarak puanım 7.9/10.
  • bir van devlet tiyatrosu oyunu. ankara'da turne bileti olunca kaçırmadım hemen aldım biletleri. süphan dağı ile özdeşleşmiş bir kürt destanı. ahahah gelenlerin çoğu esmer kavruktu anneme dedim tüm mezopotamya burda. some kürdish problems djsjd. oyun başlar başlamaz güzel sesli genç bir dengbej öyle bir girdi ki bir tüylerim diken diken oldu. bak şaka yapmıyorum sırf onu dinlemek için gidilir. şu akün'de ne molier'ler çehovlar'lar beckett'lar izledim bir kürt destani da izlemedim demem bir dengbejin sesiyle kürtçe müzik de yankilanmadi demem. tabi dedemin annemlere anlattiği hikaye daha dokunakli uzun. ama tiyatroya uyarlanmasi sahnelenmesi bile güzel. dağ dekoru çok etkileyici idi. ayrıca oyunun düğün kısmında davul zurna çıktı oyuncular en öndeki seyircileri halaya davet etti ahahah çohzel hareketti çok da eğlenceli idi. ben davul zurnayı duyunca yerimde başladım dhsjs. oyuna gelecek olursak bazı yerlerde müziğin sesinden ve oyuncuların sesinin az çıkmasından bazı yerler anlaşılmadı. özellikle xece'nin ağladığı, bey damatın sinirlendiği ve xece'nin bir abisinin de bağırdığı yer o esnada müzik biraz azalırsa onlarda sesini arttırırsa mükemmel olur. keşke turne oyunları daha çok gelse dedirten bir oyun oldu. yazan, yöneten, çalan, söyleyen oynayan tüm ekibin ellerine emeklerine sağlık..
  • benim de 22 kasım 2022 tarihinde, akün sahnesi'ndeki temsilini izleme fırsatı bulduğum güzel bir oyundu.

    böylesine kutuplaşmış ve hala halihazırda kimlik kavgalarının devam ettiği bir dönemde olmamıza rağmen ankara'nın göbeği diyebileceğimiz bir yerde, üstelik de her sanat sezonu boyunca yalnızca batı tiyatrosuna ait kült eserlerin sahnelendiği akün'de bu ülkenin etnik topluluklarından olan kürtlere ait bir destanının sahnelenmesi gerçekten sembolik ve nadide bir andı bence. bir kez daha sanatın ve tiyatronun birleştirici, kucaklayıcı yönüne hayran kaldım böylelikle.

    oyunun dekoru ve oyuncuların kıyafetleri görsel bir şölen yaratırken dengbejin sesi ve orkestranın nameleri de kulaklarımızın pasını sildi. aslında bu yönüyle de etnik müzikal diyebileceğimiz değişik bir tiyatro türü çıkmış ortaya. hikayenin her ne kadar kürt olduğu söylense de hemen hemen anadolu'nun her yerinde denk gelebileceğimiz klasik bir vuslat öyküsü aslında siyabend ile xece'ninki. temsil boyunca anlatılan kültürün de yine ülkenin geri kalanından bir farkı yok aslında. damat tıraşı, gelin çıkarma, çeyiz sandığının üstüne oturma, misafirperverlik, yiğitlik; bütün bunları kürtlere mal etmek yanlış. ha oyunun böyle bir gayesi de yoktu zaten. ben sadece aslında yıllardır süregelen ayrılıkçılığın anlamsızlığını bir kere daha görmüş oldum. insan inançlarıyla, alışkanlıklarıyla, gelenekleriyle yaşar ve ölür. bunların hepsi de ait olduğu kültür tarafından şekillendirilen şeylerdir. fakat bu bahsettiğimiz kültür az önce de bahsettiğim gibi anadolu halklarının ortak mirasıdır.

    van devlet tiyatrosu bünyesinde çalışan bütün ekip üyeleri gerçekten bu işin, aldıkları paranın hakkını vermişler böylesi bir oyun ortaya koyarak. bence kesinlikle devlet tiyatroları'nın yerli klasikler listesine girmesi gereken bir iş bu. emeği geçen herkesi tebrik ediyorum.
hesabın var mı? giriş yap