• ensar çetin tarafından yazılan ve 2004 yılında kum saati yayınlarından piyasaya çıkan kitap.

    kitabın açıklaması :

    1071 yılında selçuklu sultanı alparslan'ın malazgirt savaşının zaferle sonuçlanmasına ve anadolu'nun kapısının türklere açılmasında rol oynayan bu hristiyan türk'ler asırlar sonra milli mücadelede anadolu'nun ebediyen türk yurdu kalmasını sağlamışlardır.
  • ergenekon operasyonu ile adi su siralar sikca anilmakta olan "bagimsiz turk ortodoks patrikhanesi", gercekten de her yonuyle bagimsizdir, oyle ki, kendileri disinda kimse onlari tanimaz. 1922'de, hukumetin tesvikiyle kendisini patrik ilan eden herhangi bir teoloji egitimi bulunmayan birinci papa eftim tarafindan kurulmus, babadan ogula gibi inanilmaz bir hanedan sistemiyle "patriklik" unvani tarih icinde tasinmistir. ortodoks dunyasinda ekumenik kabul edilen fener rum patrikhanesi ile bir nevi "racial enemy"si olmak disinda hic bir baglantisi yoktur bu tuhaf ve cemaatsiz kurumun; buna ragmen mhp ile olan siki baglari bilinmektedir.
  • "bilindiği gibi, türk ortodoks patrikhanesi, 1922'de atatürk tarafından fener patrikhanesi'ne "alternatif" olarak kayseri'de kurduruldu, sonra istanbul'a, karaköy'de küçük bir kiliseye taşındı... demek ki emir ve komuta zinciriyle yoktan kilise örgütü bile yaratılabiliyordu!..
    başına geçen pavlos karahisaritis, ortodoks gelenekleri uyarınca papa eftim adını aldı, daha sonra da gerçek adını zeki erenerol olarak değiştirdi.
    alternatif patrikhaneyi hemen hiçbir ortodoks ciddiye almadı, "türk" patrikhanesinin cemaat sayısı hiçbir zaman 250'yi geçemedi! operasyon büyük bir fiyaskoyla sonuçlanmış, rumlar "transfer" edilememişti...
    daha sonra ilk patriğin büyük oğlu yiorghios başa geçti (artık turgut olmuştu), ikinci eftim yapıldı.
    sonra da küçük oğlu selçuk, üçüncü eftim... şimdi de paşa, torunu... (yanlış anlamayınız, adamın adı paşa)... ilahiyat eğitimleri yoktu, kutsal bir meclis tarafından seçilmiş değillerdi, "kendi kafalarına göre ortodoksluk ediyorlardı", hristiyan dünyasında hiç kimse de onları takmadı."

    http://arsiv.sabah.com.tr/2008/08/01/ardic.html
  • türk ortodoks patrikhanesi ve siyasi faaliyetleri, 2003

    “bağımsız türk ortodoks patrikhanesi”, türk kamuoyunun iyi bilmediği aslında var olmayan bir cemaatin temsilcisidir. bu kilisenin “patriği”, papa eftim iii’ün vefatı ile, türk ve yunan ilişkilerinde olmasa bile en azından türkiyenin rum toplumu ile türk devleti ilişkilerinde bir çıban teşkil eden bir konu daha çözülmüş sayılabilir. papa eftim iii, cemaatsız “türk ortodoks patrikhanesini” patrik ünvanı ile yöneten selçuk erenerol’du.

    “türk ortodoksları”, anadolu rumlarından ayrılan birkaç rum ile başlayan aslen bir rum cemaatiydi ve rumları türkleştirme politikasının bir parçasını teşkil etmiştir. gazeteci baskın oran bu olayı hazin bir konu olarak tanımlamıştır.[1] aslında bu kilisenin cemaati hiç bir zaman 250 kişiyi geçmemiştir. önce “müstakil türk patrikhanesi” adı altında papa eftim tarafından, mustafa kemal’in emri ile kurulmuştur. amacı istanbul’un rum toplumunu ve ekümenik (evrensel) fener rum patrikhanesini baltalamaktı. son yıllarda “türk ortodoks” terimi romanya’dan gelen gagauz türkleri ile ilişkili kullanılıyor. halbuki aralarında hakiki herhangi bir tarihi ilişki yoktur. gagauz türkleri dini ortodoks hıristiyan ve kimliği türk olan gerçek bir azınlıktır. türk ortodoks toplumu ise bir fanteziden ibarettir. son yıllarda bu iki varlık arasında ilişki kurulmaya çalışıldı. devletin azınlıklar ile ilgili kullandığı metodların bilinci ile bu konunun araştırılmasında yarar vardır.

    bu konuya özellikle fener rum patrikhanesi ile ilgili kitaplarda türk araştırmacılar tarafından değinilmiştir, fakat bu bölümlerde rum ortodoks patrikhanesini eleştirmekten öteye gidilmemiştir. bu yazı istanbullu bir rum tarafından ve rum görüş açısından yazılmıştır. dolayısı ile yazar yansız olduğu iddiasında değildir, fakat bu konuda türkçe dilinde değişik bir görüş açısı sunduğundan yararlı olacağı kanısındadır ve eleştiriye açıktır.

    bu kilisenin kurucusu eftimdir. eftim, pavlos karahisaritis’in seçtiği kilise adıdır. sonradan rum isminden memnun olmadığı için zeki erenerol’a değiştirmiştir.[2] eftim kappadokya’nın türkçe konuşan karamanlı rum toplumundandı. 1884’te doğdu; 1912’de diyagos ve 1915’te papaz oldu. kendisini kayseri metropoliti nikolas takdîs etti.
    başka din adamları ile 1919-1922 yunan-türk savaşında mustafa kemal’ın yanında “umum anadolu türk ortodoksları cemaatleri” adı ile yer almıştı. sonradan mustafa kemal eftim’i ve ailesini yunanistan’a göç etmekten muaf etmişti. 30 ocak 1924 yılında imzalanan lozan mübadele sözleşmesine göre istanbul, imroz ve bozcaada’daki rumlar hariç türkiye’deki bütün rumlar ve kuzey yunanistan türkleri hariç yunanistan’daki bütün türkler mübadele edildi. mustafa kemal’e göre “papa eftim kurtulus savaşına bir ordu kadar hizmet etti”.[3] şunuda belirtmek gerekiyor, papa eftimin 4 kızkardeşinin üçü yunanistan’a göç etmeyi yeğlemişti.

    sebebi belli olmamasına rağmen muhakkak olan papa eftimin rum patrikhanesine karşı tutumu çok eskiden düşmanca idi. 1921’de “fener patrikhanesinin ışıklarını söndüreceğim ve bunu çok çabuk yapacağım” demistir.[4] baska rum din adamları ile birlikte kayseri’de 15 eylül 1922’de “müstakil türk ortodoks patrikhanesi” adı altında yeni bir patrikhane kurdu.[5]

    papa eftimin oğlu selçuk erenerol’a gore, mustafa kemal papa eftimden rum ortodoks fener patrikhanesinin başına geçmesini istemiş. yani türkiye bir yandan lozan anlaşmasını imzalarken diğer yandan daha cumhuriyetin ilk yıllarında bu anlaşmayı uygulamaya niyeti olmadığını göstermiştir. papa eftim, “benden üstün dini ruhbanlar dururken benim o makamı doldurmam mümkün değil” diyerek görevi kabul etmemişti.[6] bu durumda alçakgönüllülük gösteren papa eftim halbuki sonraki yıllarda aynı alçakgönüllüğü gösteremeyip kendisine anlamsız ünvanlar vermiştir ve fener patrikhanesini işgal etmiştir.

    papa eftim galata’da birkaç taraftar kazanmayı başarmıştı. galata istanbul’un rum toplumunun büyük bir bölümünün yaşadığı bir semtti. 1924’te panayia (meryem ana) kilisesine el koydu. bir sıra dramatik olaylar o kilisenin el konulmasına yol açmıştı. 1 haziran 1923’te eftimin taraftarları patrik iv. meletios’u kaçırmaya çalışmıştı. 2 kasım 1923’te de papa eftim fener’de sen sinod (ruhani meclis) toplantısını bastı ve kendini “bütün ortodoks ceemaatleri vekil umumisi” ilân etti.[7] 6 aralık 1923’te yeni rum patrik vii. grigorios ismi ile seçildiğinde, papa eftim ikinci kere patrikhaneyi bastı. fakat bu kez polis nedense papa eftimi patrikhane’den çıkmasını mecbur etti.[8]

    seçiminden sonra vii. grigorios türk devletine sadakâtini ilan etti ve 25 aralık 1923 tarihinde mustafa kemal kendisine bir telegraf göndererek teşekkür etti.[9] bu evrede devlet papa eftim’e açıkça yardım etmemeye karar verdi; artık bu “türk ortodoks” dalaveresinin başarılı olamıyacağı belli olmustu ve rum toplumundan umulan bu kiliseye geçişler gerçekleşmemişti. aynı zamanda gelişen türk-yunan ilişkilerinin çerçevesi içinde en azından kısa bir sure için türkiye rum azınlığı politikasını değiştirmek zorunda kaldı.

    6 haziran 1924’te, panayia kilisesinde bir müzekerede türk ortodoks kilisesinin merkezi kayseri’den istanbul’a getirilmesine ve panayia kilisesinin patrikhanenin merkezinin olması kararı alındı.[10] artık anadolu’da rum kalmamıştı ve bu ‘kilisenin’ amacı rum toplumun’dan üye çalmaktı. 1926’da hükümet görevlilerinin de yardımı ile papa eftim galata’da ikinci bir kiliseye, “sotiris hristos’a” (kurtarıcı isa), el koydu.[11]

    bu “başarılara” rağmen o devrin milliyetçi gazetesi son saat bile 1926 şubat’ında hükümetinin türk ortodoks patrikhanesi ve papa eftim hayalleri olmamasını tavsiye edip türk ortodoks diye bir cemaatin olmadığına dikkat çekiyordu.[12]

    atatürk’ün vefatından sonra, papa eftim devletin gözünde prestijini kaybetmiş ve devlet yavaş yavaş elini çekmişti. gölgede gecen uzun yıllar sonra, 1960 askeri darbesinden sonra kendisi için yeni bir fırsat çıkmıştı. darbenin liderlerinden alpaslan türkeş bu “patrikhane” ile ilgileniyordu.[13] fakat yeni rejim türkeşi sürgüne gönderdi ve türk ortodoks patriği yeni hükümetin desteğini istediği düzeyde kazanma şansını kaybetti. halbuki eftim devlete hizmet etmeye devam etmişti. 1953’te rum ortodoks patriği atenagoras’a karşı protesto yürüyüşü düzenlemişti ve gerçek patrikhaneye karşı demeçler vermeye devam etmişti.[14] bu arada 1956 yılında galata’da iki kiliseye daha el koymuştu: aya nikolas ve ioanis hrisostomos. tabii yetkililer bu olaylara karşı çıkmadı ve rum patrikhanesine yardımcı olmadı.

    1962’de papa eftim hastalanıp dini görevlerini yapamaz olmuştu. oğlu turgut (yorgo) ernerol yerine papa eftim ii adıyla geçti ve oda “patrik” oldu. papa eftim, 1968 yılında vefat etti. rum ortodoks patrikhanesi şişli rum mezarlığına defnedilmesine karşı çıktı ancak yetkililerin müdahalesi ile en nihayet orada gömüldü. cenaze törenine milletvekilleri, senatörler ve başka yüksek mevki sahipleri katıldı.

    değişik devirlerde türk ortodoks patrikhanesi fener rum patrikhanesi’ne karşı rum ortodoks patrikhane ve devlet arasında bir itimasızlık ortamı yaratmak amacı ile demeçler vermeye devam etmiştir. papa eftimin başlattığı bu gelenek bugüne kadar devam etmiştir. 1972 yılında ii. eftim “fener patrikhanesi’nin bir an önce türkiye hudutlarının dısına çıkarılmasını istiyoruz. çünkü türkiye’de bir türk (vatandaşı) ortodoks toplumu vardır. rumların işi ne? sayet rumluğu bırakırlarsa o vakit diyeceğimiz yok” dedi.[15] peki bir kişi etnik kimliğini sözde patrikhaneyi memnun etmek için nasıl bırakır? papa eftim etnik kimliğini kolayca değistirmişse veya kendini her zaman türk olarak görmüşse bu kendine ait bir histir ve baska kişilerden beklenemez. tabii eftim ii yeni müritler edinmek peşindeydi bu konuşması ile.

    “dini değistiren bir ferdin mutlaka milliyetini de, ırkını da değiştirmesi gerekmez. esasen buna imkân da yoktur. din değistirmek, bir arzu ve irade meselesidir. irk ve milliyet ise, insanın arzu ve iradesine değil, dile, kültüre, tarihi münasebetlere bağlıdır”.[16] bu sözlerin papa eftim’e ait olmasina rağmen, nedense, “türk ortodoks patrikhanesi’nin” faaliyetleri bu çerçevenin dışında kalmıştır.

    1991’de papa eftim ii öldüğünde kilisede dinsel ayin yapabilecek din adamı yoktu.[17] kardesi selçuk erenerol papa eftim iii. ismiyle “patrik” oldu. selçuk erenerol rum patrikhanesi ve genellikle rumlara karşı beyan verme geleneğine devam etti: “vartholomeo [bügünkü patrik] ... heybeliada ruhban okulunu açacak …. ruhbanlar için türkiye cumhuriyeti vatandaşı olma mecburiyeti kalkacak. en korkulan nokta ise bunun vatikan usülü olmasıdır. bu noktaya gelindiği an (istanbul bizimdir) deyip, mal varlıklarını talep edecekler. zaten istanbul için konstantinopol lafını kullanmaları da bu günlere hazırlık yaptıklarını gösteriyor.”[18] bunları söyleyen “patrik” selçuk erenerol hayali bir senaryo ile servetleri değişik yöntemlerle feshedilen istanbullu rumların tazminat haklarını reddediyordu. istanbul’un yunanca’da konstantinopol olarak anılmasına gelince, şunu unutmamak gerekiyor, yunanistan’ın bazı bölgeleri de türk isimleri ile türkiye’de anılıyor: örneğin türkçede komotiniye gümülcine ve hios adasına sakız deniliyor ve bunun herhangi bir mahzuru yoktur.
    2000 yılında, “müstakil türk ortodoks patrikhanesi basın ve halkla ilişkiler sorumlusu”, gibi gösterişli bir ünvan taşıyan patriğin kızı sevgi erenerol, rum patrikhanesini “devlet içinde devlet” olmakla suçladı. bu suçlamanın nedeni fener rum patrikhanesi’nin türkiye’yi ziyaret eden alman cumhurbaşkanı rau’ya aziz andrea nişanı vermesi. sevgi erenerol yabancı politikacıları da kendi patrikhanesini ziyaret etmedikleri için sitem ediyor.[19] sanki türkiye’de fener rum patrikhanesini izleyecek gizli servis veya kamu kurumu kalmamış ve bu görevi sevgi erenerol yüklenmiş.

    sevgi erenerol devletin de milliyetçiliğini yeterli görmeyip kültür bakanlığının yayınladığı “inanç ve kültür turizmi” adı altında bastırılan harita ve kitapçıkları da eleştirmiştir. bir kitapçıkta, anadolu bir hıristiyan vatanı olarak nitelendiriyor. sevgi erenerol’a göre “anadolu hıristiyanlara değil müslümanlara aittir”[20] diyor; zaten çok az hıristiyanın (asuriler) kaldığı anadoluda bu tip beyanların ne gereği vardır? üstelik türkiye’de islam dinini ve müslümanların haklarını türk ortodoks patrikhanesinden daha iyi destekleyecek kurumlar eksik değildir. bu kilisenin kalan son üyeleri sözde hıristiyandır ve yalnızca islam dinini ve aşırı sağcı yani yobaz milliyetçiliği desteklemekten baska bir işlevi kalmamıştır. eğer bu kilisenin amacı, hakiki veya hayali, dini ve kültür miras ve haklarını destekleme niyetinde değilse var olması gereksizdir.

    papa eftimin torunu ve kilisenin aktif son üyesinin aşırı milliyetçiliğe eğilimi besbellidir. örnegin, sevgi erenerol, 6. türk devlet ve toplulukları dostluk, kardeşlik ve işbirliği kurultayı için hazırlanan konuşmasında “turan’ın asıl evlatları, bozkurt’un ülkesine hoş geldiniz! nevruz bayraminiz kutlu olsun” diye başlayıp turan fikrini savunan yoz bir milliyetçilikten öteye gitmeyen bir konuşma hazırlamıştır. belli olmayan bir nedenle bu konuşma kurultay’a sunulmamıştır fakat yeni hayat dergisi yinede de yayınlamayı doğru bulmuştur.[21]

    aslında patrikhanenin kurucusu papa eftim, milliyetçi kesim ve alpaslan türkeş ile ilişkilerini hiç bir zaman gizlememiştir. özellikle türkeş kısa bir süre için, 1960 darbesinden sonra milli birlik kurulu üyesi iken, bu ilişki eftim için çok önemli idi. eftimin oğlu ve son “patrik”, turgut erenerol bu ilişkileri kolayca kabul etmiştir.[22] buna rağmen cumhuriyet arşivlerindeki dökümanlara göre papa eftim’in milliyetçiliğini ankara’dan oğlunu askerlikten muaf tutulması için 1946 yılında başbakanlı’ğa dilekçe yazmasına engel olmamıştı.[23] aynı zamanda, bilinmesi gereken cumhuriyet arşivlerindeki baska bir dökümana gore papa eftim mussolini’yi kutlayan bir telegrafta göndermiştir.[24]

    sözde patrikhaneyi bir derebeylik gibi yöneten erenerol ailesi dışında müritlerin rakkamı sıfıra yakındır; gazeteci jale özgentürk’e göre birdir.[25] doğal olarak zorbalıkla alınan kiliseler işlemez durumda. son yıllarda bu unutulan patrikhane hakkında bazı araştırmalar yayınlanmıştır fakat “türk ortodoksları” ile gagauzları birleştirme eğilimi kayda değerdir.

    gagauz ve türk ortodoksları ile ilişkilerine bakmakta yarar vardır çünkü tarihi ilişkileri olmayan bu iki varlığı birleştirmek için bazı çalışmalara girişilmiştir. suphi tanriöver, 1930 yıllarında türkiye’nin romanyada büyük elçilik görevini yürütüyordu. tanrıöver romaya’dan türkiye’ye türki hıristiyan getirmeye çalışmıştı. başlayan savaş bu planları bozmuştu fakat 1935 yılına 70 genç gagauzu türkiyeye getirmeyi başarmıştı. dinleri yüzünden bir sürü problemle karşılaşan bu gençler din değiştirip müslüman olmayı yeğledi. eftim, hamdullah suphi tanrıöver’e “hamdullah bey, hani ha benim yetmiş kişilik cemaatim?” diyerek sitem etti.”[26] efttimin hareketi o kadar başarısızdı ki, 70 göçmen türki hıristiyanı kilisesinde barındıramamıştı.

    mustafa ekincikli gagauzları türk ortodoks olarak tanımlıyor. ayrıca istanbul’un resmi internet turist rehberi, ortodoks hıristiyan kiliseleri ile ilgili kesimde “orthodox en turquie” (türkiye’de ortodokslar) başlığı altında ve fransızcada “istanbulda yaşayan istanbul patrikhanesine bağlı ortodoksların yanısıra, tanınmayan patrikhaneye bağlı ortodoksları ekleyebiliriz” diyor. aynı sayfada bulgaristan’da moldavya’da, romanya’da, batı trakya’da (yani yunanistan’da) 1,200,000 türk ortodoksun (?) yaşadığını iddia ediliyor.[27] hata mı yeni bir numara mı? zaman gösterecek.

    bu internet sayfasında hiperbağlaç patriarchat de l’eglise orthodoxe turquie (türk ortodoks patrikhanesi kilisesi) sitesine yönlendiriyor. sayfa gagauz türklere adanmış fakat galata’da türk ortodoks patrikhanesi’nin panayia kafatiani kilisesinin fotoğrafını içeriyor.[28]

    bütün bunlar rastlantı olabilir, fakat istanbul’da rum toplumunun çok az üyesi kaldığı bu aşamada gagauz toplumu türk ortodoks ismini alarak vaftiz olup dini gereksinmelerini karşılamak bahanesiyle baska kiliselere de el koyulabilir. bu bir varsayım olabilir fakat devletin eskiden beri türk ortodoks kilisesini kullanmak huyunu dikkate almak gerekiyor. özellikle, son “patrik”, selçuk erenerol, milli istihbarat teşkilatı ile hiçte gizlemediği bir ilişkisi vardı.[29] 1995 yılında siyah beyaz dergisine verdiği mülâkata gore mit ile her onbeş gün görüşüyordu. bu bağlantıların amacı neydi?

    8. türk devlet ve toplulukları dostluk, kardeşlik ve işbirliği kurultayının kapanışında şöyle bir karar alınmıştır: gagavuz, çuvaş ve diğer ortodoks inanca sahip türklerin, türk ortodoks kilisesi etrafında toplanması ve bu kiliseye ekümenik statüsünün kazandırılması istenmiştir. yani bir yandan patrikhanenin basın sözcüsü sevgi erenerol “fener rum patriği vatholomeos’un ekümenik sıfatıyle uluslararası toplantılara katılmasının suç olduğunu” söylerken, diğer yandan sözde patriğin böyle bir ünvan için çalışmasını kabulleniyordu.[30]

    papa eftim iii, selçuk erenerol’un vefatı ile rum azınlığı ve devlet arasında uzun yıllar bir problem teşkil eden bir konu çözülmüş sayılabilir. ancak türkiye’de derin devletin faaliyetlerinin ve konumunu unutmamak gerekir. gizli servisleri bu varlığı halen kullanmak istiyebilirler. ‘varlık’ diyorum çünkü “türk ortodoks patrikhanesi’nin” dini bir hareket olduğu kuşkuludur. ilk yıllarında bazı rum din adamları papa eftim’in kilisesine katılmıştı, yeni bir ortodoks kilise olabileceğini sanarak. ancak papa eftim bu “kiliseyi” kendi ihtirasinin bir aracı olarak görmüştür. papa eftim’in din eğitimi ve anlayışı temel teoloji bilgilerden öteye geçmiyordu; araştırmacı jacob’a göre patrikhanenin “kendi din kitapları yoktur: tek metinler bazı tercümelerden, bazı revizyonlar ve ortodoks ayinin türkçeye tercümesinden ibarettir”.[31] papa eftim kendi oğlu turgut’u papaz takdîs etmiştir ve böyle bir faaliyetin ortodokslukta pek eşi olduğunu sanmıyorum. papa eftim ii doktor ve papa eftim iii tüccardı.

    29 eylül 1999’de, türk ortodoks patrikhanesi’nde yapılan basın toplantısında basın mensuplarına bir bildiri dağıtılmıştır. bu bildiride türk ortodoks patrikhane’sinin siyasetle bir işi olmadığı iddia ediliyor. aynı bildiri de fener rum patriğini eleştirip siyaset yapmaktan öteye gitmiyor. fener rum patrikhanesi’nin heybeliada ruhban okulunun açmasını istemesi irticai bir faaliyet olarak tanımlanıyor.[32] yani din adamların yetiştirilmesi sakıncalıdır bu zihniyete göre. bu da kendisini “patrikhane” olarak tanımlayan bir kurumun görüşü. eğer “türk ortodoks” diye bir cemaat olmuş olsaydı, ruhbanlarını nerede yetiştirecekti?

    epilog
    mhp’lilerinde katıldığı iii. eftim’in cenaze töreninde sevgi erenerol, selçuk erenerol’un yolunda ilerleyeceklerine yemin etti. bu yolun kimin izleyeceği ve ne olabileceği belli değil. papa eftim iii’ün cenaze töreninin yöneten bulgar ortodoks papaz konstantin kostof’tu, çünkü “türk ortodoks” din adamı yoktur. gazetelere göre papa eftim iii şişli türk ortodoks mezarlığında toprağa verilmiştir. aslında şişli’de veya istanbul’un başka bir yerinde böyle bir mezarlık yoktur. mezarlık rum ortodoks mezarlığı’dır. papa eftim ve papa eftim ii rum toplulumunun tepkisinden sonra yetkililerin müdahelesi ile orada toprağa verilmiştir. kendisini rum olarak tanımlamayan ve rum etnik grubuna açıkça düşmanca bir tutum gösteren kişilerin rum ortodoks mezarlığında gömülmelerinin ne anlamı vardır?

    http://www.greece.org:8080/…/reports/papaeftim.html
  • suni olarak türetilmiş bir dini etiket altında aşırı türk milliyetçiliği yapıp rumlardan cemaat çalma taktiğiyle rum azınlığı zamanla türkleştirme misyonunu üstlenmiş ve bu zamana kadar da devlet tarafından desteklenmiş şirket. sevgi erenerol'un orada burada vermiş olduğu beyanatlarla aslında hristiyanlıkla, ortodokslukla da uzaktan yakından alakalı olmadıkları kabak gibi ortaya çıkmıştır.
  • 1922'de fener patrikhanesine karsi uretilmis basarisiz bir devlet projesidir ve "bir noktada faydalanilabilir" dusuncesiyle varligi muhafaza edilmistir. ancak boyle bu ihtiyac hic olmadi... nitekim varligi da kimsenin sikinde degil.

    turk ortodoks patrikhanesinin basarili bir proje olmasi icin oncelikle anadolu'daki turkce konusan ve megali idea'dan etkilenmemis ortodoks nufusun mubadelede yunanistan'a gonderilmemis olmasi gerekiyordu. kaldi ki bu bile projenin gelecegi icin yeterli garanti olmazdi...

    bir kere turk ortodoks patrikhanesi olarak adlandirilan kurum ortodoks kiliselerin karsilamasi gereken asgari yeterliliklere sahip degildir. hicbir zaman da olmamistir.

    patrik, kutsal meclis tarafindan secilir ve episkoposlarin ilahiyat egitimi almasi zorunludur.

    bir kilise dusunun ki ne ilk ruhani lideri papa efthim ne oglu turgut erenerol ne de torunu selcuk erenerol hicbir dini egitim gormemis. bu adamlar sirasiyla patrik oldular.
    episkoposlarin evlenemedikleri gercegine girmiyorum bile. bir erkek olarak bu konuda progressive, farkli bir yol izlemek istemis olabilmelerini anlayisla karsiliyorum. :) kaldi ki ruhban sinifinin evlenememesi sorunu gunumuzde yogun bir sekilde ele aliniyor. ileride ruhbana evlilik hakki taninanacagini dusunuyoruz.

    turk ortodoks patrikhanesine donecek olursak.
    bir kilise dusunun ki cemaati yalnizca tek bir ailenin uyelerinden olusuyor ve patriklik mertebesi kutsal meclis secimi degil babadan ogula gecerek devam ediyor.

    dunyada ulus kiliseleri yok mu? var... yunan kilisesi, estonya kilisesi. tum bunlar halihazirda istanbul patrikhanesi tarafindan bagimsizliklari taninmis ancak halen kendisine bagli kiliselerdir.

    dip not: ulusal kiliseler, milliyetci vurgulari nedeniyle avrupa birligi tarafindan da pek sevilmezler.

    neyse... hukumetin masasi ve zayif bir proje oldugu uzere turk ortodoks patrikhanesi hicbir kilise tarafindan taninmamaktadir.

    bir de kilise kursunlar diye istanbul'a yerlestirilmis bu ailenin devletten devamli gayrimenkul, para, maas isteme hikayeleri var ki esas eglence oradan cikar.
  • nicelerine sordum. bir kez daha görüşünüzü bekliyorum:
    d.s.320 yılında putatapar konstantin, taht korkusu ile hıristiyanların ibadetine izin verdi. d.s.325'te "ben de hıristiyan olacağım. 2000 incil var. hangisine inanayım. iznik'te bir konsil toplansın. düzenleme yapılsın" dedi. anlaşamadılar. roma-yunan tanrılarını da incil’e katatak "tahrif edilmiş incil" düzenlendi. isa tanrı değildir diyen, hıristiyan, musevi, şaman, …putataparlarla anadolu malazgirt 1071.08.26; 750 yıl sonra iznik kurtarılana dek soykırım sürdü. alp arslan han ile kutalmış oğlu süleyman şah anadolu halkının çağrısı ve katkı ile anadolu’u soykırımdan kurtarıldı.
    papa deus vunt(= tanrı istiyor) diyerek; yaptıkları soykırımlardan özür dileyip; dünya barışı mı kurulacak? yoksa "turizm döviz gelecek diye 2018-325= 7 yıl içinde 1700. yıl şenliklerle kutlanacağı anlaşılacak/islam düşmanları: “bakın ... iznik soykırımı kutlanacak. bunlar da ...” diyerek, kışkırtılacaklar ile yeni soykırımlara yol açacak?
hesabın var mı? giriş yap