• bordo siyah yayinevinden cikan osman cakmakcinin cevirdigi franz kafka kitabi. olumunden sonra bulunan kagitlarin arasinda sekiz tane mavi oktav defteri bulunmus. taslak, bitmemis oyku vs iceren bir kafka kitabi.
  • max brod'un ihaneti üzerine en çok kafa yorduran kafka kitabı sanırım. çünkü bu kitapta yazılanlar, kimi yerde bir günlük, kimi yerde parça parça, bitmemiş öykücükler ya da denemeler, kimi yerde de bir paragrafında birinci tekil, bir paragrafında da ikinci tekil üzerinden cümlelerden oluşan birtakım metinler oldugu için, insan bir an durup düşünüyor kafka gerçekten de bunların böyle yayınlanmış olmasını ister miydi diye. ha max brod'un yaptığının bir ihanet oldugunu düşünen romantiklerden değilim, ama belki bunlar basılmamalıydı?
    yine de içinden çok güzel kesitler çıkıyor. 'her insan, içinde bir oda taşır.'
  • mahremiyete giriş no 1. iyi olmuş yayınlanması dedirten kafka ((bkz: 3 temmuz 1883)) eserleri. "her insan, içinde bir oda taşır." bu sözü okuyup kapatılabilir aslında kitap. belki başka gün başka zamanda başka cümlede çarpılmak için açılır.
  • max richterin albümü (bkz: the blue notebooks) adından da anlaşılacağı gibi bu defterlerden adını almış. 2si birlikte olunca farklı odalara girebiliyorsunuz.
  • franz kafka nın yazdığı max brodun ihanetiyle günümüze ulaşan mükemmel eseri. bordo siyah yayınlarından osman çakmakçının çevirisiyle yayınlanan eserin arkasında şöyle yazmaktadır;
    "kafka nın ölümünden sonra bulunan kağıtları arasında sekiz tane mavi oktav defteri de vardı.bu defterler aforizmaların("günah,ıstırap,umut ve doğru yol üzerine")yanı sıra,çok sayıda başka notları içeriyordu.hazırladığımız kitapta bu notlar yazıldıkları özgün sıraya göre verilmektedir.mavi oktav defterlerinde çok sayıda fragman bitmemiş öykü taslakları ile bitmiş öyküler bulunuyor.kitabın sonuna max brodun hazırladığı,her bir oktav defterinin içeriğine ve bunların yazılış tarihlerine ilişkin notlar eklenmiştir.
    işte kitaptan bir kaç sevdiğim alıntı;
    "don kişotun şanssızlığı hayal gücü değil sanço panzadır."

    "bir ışık huzmesi kadar mutluluk

    insanın evreni kendince kavrayışının izlediği yol ve bu yolun ayrıntılarını hatırlamakta belleğinin zayıflığı kötüye işarettir.bir bütünün yalnızca parçaları.nasıl oluyor da böylesine büyük bir ödevin yakınlığını hissediyorsun,hatta varlığını düşleyebiliyorsun,hatta bu düş için yalvarabiliyorsun,yalvarma sözcüğünün harflerini öğrenmeye cesaret edebiliyorsun,karar anı geldiğinde ,kendi bütünlüğünü atılacak bir taş gibi ,ya da öldürecek bir bıçak gibi kendi avucunun içinde toplayamamışken? öte yandan:sıkıp yumruk haline getirmeden önce insanın ellerinin içine tükürmesine de gerek yoktur."
  • bu kitabı okuyunca elinizde altı çizili cümleler kalıyor ve belki bunlar da insanın içindeki kafka'nın bahsettiği o odanın anahtarları oluyordur: "yaşamak demek yaşam ortasında olmak, yaşamı yaratan bakışımla yaşama girmem demektir."
  • kafka'nın kendini tanıttığı bölüm de vardır bunda.

    aile yaşamı, arkadaşlık, evlilik, meslek, edebiyat gibi ne varsa her şeyde başarısız olmamın, hatta başarısız bile olamayışımın nedeni miskinlik, kötü niyet ya da beceriksizlik değil -gerçi bunların hepsinin de kendince bir rolü var bunda, çünkü "haşarat boşluktan doğar"- bütün bunlar değil, ayağımın altında bir zeminden, havadan, buyruktan yoksun oluşumdur. benim ödevim bunları yaratmak, sadece belki, o zaman, elden kaçırdıklarımı ele geçirebileceğim için değil, ama elden kaçırdığım bir şey olmadığı için, çünkü ödev ödevdir nasıl olsa. hatta bu en birincil ödevimizdir, ya da hiç değilse, bu ödevin yansıması, tıpkı, hava basıncının düşük olduğu yüksekliklere tırmanan birinin aniden çok uzaklardaki güneş ışığıyla karşılaşması gibi. istisnai ödev de değil; kuşkusuz daha önceden bana yöneltildi. doğru, şimdiki ölçüde yöneltilmiş miydi, bilmiyorum. bildiğim kadarıyla, dünyaya gelirken evrensel insan zayıflığının dışında, yaşamın gerektiği hiçbir şey getirmemiştim yanımda. bu güçsüzlük ki, bir bakıma devcileyin güç- içinde, asla savaşma değil, sadece temsil etme hakkını kendimde gördüğüm ve kuşkusuz kendime çok yakın bulduğum içinde yaşadığım çağın olumsuz özelliklerini gayretle özümsedim. ne bir parça olumlu, ne de olumluya devrilip aşırı olumsuz, bunlar benim kalıtımsal olarak pay almadığım şeyler. ben kierkegaard gibi, hıristiyanlığın artık iyice iki yana düşmüş eli tarafından yaşama salınmadım, ne de siyonistler gibi artık bizden uzaklaşarak uçup giden yahudi ibadet cübbesinin ucundan yakalayabildim. bir son ya da bir başlangıcım ben.
  • 3. kısmında şöyle bir paragraf yer alır;

    "dünyanın kürüne pasına bulanmış gözlerle bakınca, bir tünelde kaza geçirmiş trenin yolcularına benziyoruz. kaza yerinden artık tünelin girişindeki ışık görünemiyor. çıkıştaki ışık ise henüz öylesine küçük ki, onu seçebilmek için bakışların sürekli arayışta olması gerekiyor, ve hatta bir girişin ve çıkışın olduğu da kesin değil. çevremizde, yine de duyularımız karmaşasında, ya da aşırı duyarlılığında, ucubelerden başka bir şey göremeyiz; ve her birimizin o andaki ruh haline ve aldığı yasaya göre değişen, insanı hayran bırakan ya da yorgun düşüren bir kaleydeskop oyunu seyrederiz. şimdi ne yapacağım ya da neden yapmalıyım bunu soruları, böylesi yerlerde sorulacak sorular değildir."
  • atlas'ın* özgür olduğunu düşünmesine izin verildi. dilediği an dünya'yı omuzlarından atabilir ve çekip gidebilirdi.
    fakat, o'na verilen tek izin bunu düşünmesiydi.
  • kafka 1924 yılında yakalandığı verem hastalığı sebebiyle ölür. garip bir vasiyeti vardır. yakın dostu max brod'a bıraktığı tüm eserlerin yakılmasını söyler. bu şu demektir. "ne yazmışsam ne söylemişsem kimse için söylemedim, her şeyi kendim için yazdım ve söyledim. ben yoksam onlarda yok!"

    yakın dostu max brod, kafka'nın bu vasiyetine ihanet eder ve eserlerini yayınlar. 41 yıllık yaşam; bu kadar büyüyen, iz bırakan bir deha ve kafa bir yazar için cidden çok kısa.

    "mavi oktav defterleri" ise ölümünden sonra ortaya çıkan sekiz mavi oktav defterini içerir. kafka'nın inanılmaz aforizmaları, çok sayıda fragmanı ve öykü taslaklarını içeriyor. aforizmalar tek kelimeyle büyüleyici. aforizmalarında iyilik ve kötülük kavramlarına yaklaşımıyla ilgili altını çizdiğim cümleler şöyle;

    "dışarıdan insan her zaman başarıyla kuramlara başvurarak dünyayı çökertebilir. ancak sonra dosdoğru birinin kazdığı hendeğe düşecektir...

    kötü şaşırtmacalara başvurur. ansızın arkasına dönüp şöyle der: "beni yanlış anladın" kimbilir belki de gerçekten öyledir. kötü, kendini senin dudaklarına dönüştürebilir., dişlerinin onu çiğnemesine izin verir. kötü akıl çelendir. kötü, iyiyi bilir, ama iyi kötü'yü bilmez. iyiler uygun adım yürürler. iyilerin varlığından habersiz olan başkaları onların çevresinde dans eder, zamanın oyunlarını oynarlar...

    ayrıcalıklı kişilerin ezilmişler karşısında kendilerini bağışlatmak için omuzlarında hissettikleri kaygılar, aslında ayrıcalıklı kişilerin ayrıcalıklı kanunlarını koruyabilme kaygılarıdır..."
hesabın var mı? giriş yap