*

  • bu iste güzel para var gaziyla layigini bulan saplantilardan biri. lakin dükkan önüne bir sehpa iki tabure koyarak civar esnafla tavla turnuvalari düzenleme firsatina haiz oldugu üzere yaygin bir takintidir..
  • ozellikle kahraman bakkal fenomenini surdurmeye niyetli mutesebbis turklerce pek bi revacta saplanti turudur. zaten yeni donem bakkallarin adi daha cok kuruyemisci seklinde modifiye edilmektedir.
  • kavga, mac, porno, savas, ayaklanma, eylem, facia, yangin, cinayet, liseli kiz olaylarini ya da nesnelerini cekirdek citleyerek seyreden bir ülkede kuruyemisci acilmasi her zaman iyi para kazandirmistir. tespit: g7 ülkelerinde kuruyemisci olmaz.
  • kuruyemişçilerde genelde tekel ürünleri de satıldığı için, dükkanı açan kişi, "içki alacak paramız olmazsa iner depoya orada içeriz biz de." diyerek rakısını garantilemiş olur. içkisiz kalmayalım da ne olursa olsun mantığı...
  • genetik olmasindan $uphe edilen bir saplantidir. zira macaristana giden bir turkten duyup dumur oldugum "abi buralarda hic kuruyemi$ci yok ya! biz bu i$ten iyi ekmek yeriz harbiden" laflari hala kulaklarimda cinlamaktadir.
  • almanyaya ilk geldigimde taze kuruyemisci olmadigini farkedip, acsa biri iyi para yapar dememe neden olan saplanti.
  • eglencelik cit cit mahdumu guruhun takintisi.
  • kuruyemişçiliği "ürünü rafa diziyon, oturup müşteri bekliyon" zanneden her türk evladının aklından geçen bir saplantıdır. hoş, bu tanıma göre bakkal da, market de, gros market de, wall mart da aynı kapı; ürünü diziyon, müşteri bekliyon... neyse.

    ilk yatırım tutarı düşük olarak hesaplandığından küçük esnaflığa, kıçı garantiye alarak başlamanın kolaycılığı olarak görüyor insanlar kuruyemişçiliği. dükkan dediğin zaten göt kadar olsa olur. böyle bakkal kadar büyük kuruyemişçiye ne gerek var. hatta aynı anda iki insanın yanyana duramayacağı kadar dar olmasını da kimse yadırgamaz. bitişik iki apartman arasındaki boşluğa bile açılabilir kuruyemişçi dediğin dükkan. e mekan ufak olunca kira da düşük olur haliyle.

    demirbaş olarak da bir ısıtmalı tezgah, bir elektronik terazi, bir de yazarkasa alındı mı tamamdır. kuruyemiş ürünlerinden beşer kiloluk mini çuvallardan çeşitleme yapmak da çarkın dönmesi için yeterlidir zati. tuvalet ve telefon olmasa da olur. gerçi telefon olsa "kontörlü telefon" olarak ek gelir de getirebilir. bu kadar az sermayeyle iyi bir kar marjını yakalamak mümkün görünür.

    lakin gerçek hiç de dışarıdan göründüğü gibi değildir. kuruyemişlerin saklanması gereken ideal sıcaklıkları vardır. rutubetten ve fareden korunması ve ürün bayatlamadan satılması gerekir. ayrıca stopaj, kdv, yazar kasayla ilgili harçlar, belediye ruhsatı, su ve elektrik sözleşmeleri, telefon devir işlemleri, aylık sabit giderler, otlakçılar, sahte ya da yarım para kakalamaya çalışan karı çeteleri, elinde demir 10 bin lira ile çikolata almaya gelen burnu sümüklü veletler, sabahın erkeni-gecenin yarısı mesaileri, polislerle ister istemez gelişen kapanma saati diyalogları, farenin ucundan kemirip içine girdiği bir çuval antep fıstığını içi kan ağlayarak çöpe atmalar, artan elektrik gideri üzerine kısılan ampuller ve karanlığa boğuldukça kaçan müşteriler tez zamanda bu saplantı sahibini hayatından bezdirip "koyyim dükkanına da kuruyemişine de" dedirtir.

    dakkan kapatıldığının ya da devredildiğinin ertesi sabahı erken vakit gözlerini açan kişi "geç kalıy...yok bee, kurtuldum ya ben o dükkandan eheha. ooleeey" deyip huzurlu bir uykuya dalar...

    oh be lan hakkaten.
  • tamamen adres tarif eden insanlara kolaylık sağlama içgüdüsünün bir sonucudur.
hesabın var mı? giriş yap