• kurbağa sesi.
  • ... gözlerimizi açtık, karanlık. ama gökyüzü yıldız dolu. sağ tarafımızdan sazların hışırtısı ve binlerce kurbağanın vrak sesleri kulağımıza kadar geliyor. ne kadar huzurlu ve sakin. soğukça bir toprağın üzerinde yatıyoruz. serin sayılabilecek bir rüzgar gelip ara ara vücudumuzu yalıyor. ne kadar güzel, kainat sanki biz, sazlar, kurbağalar, toprak, hava, rüzgar ve yıldızlardan ibaret. rüzgar vücudumuzu yalıyor, neden ki? hııı? üstümüzde hiçbir şey yok, çırılçıplak yatıyoruz meranın ortasında. karnımızın oralarda bir ağrı var. dün geceyi hatırla, en son 4 adam üzerine geliyordu, boğuşmalar, ellerinde bıçaklar ve arkadaki cerrah kılıklı adamlar... elini vücuduna götür ve orada dikişler... böbreğim, böbreğimizi çalmışlar.

    bir merada çırılçıplak yatıyorsak ve bu esnada kurbağalar vraklamıyorsa sorun var demek, sorun soğuk. soğuktan dolayı donabiliriz, çok ağır hasta olabilir, ciğerlerimizi bırakabiliriz. ama artık mevsimi gelip de kurbağalar vraklamaya başladılarsa (tam şu an, burada, bu çiftlikte, açık havadaki bu masada otururken hamitabat termik santrali'nin dereden yansıyan ışıklarının gözüme geldiği andaki gibi) o zaman artık merada öleceğim diye sorun yapmana gerek yok, çünkü hava ısındı, toprak ısındı, belki biraz öksürürsün birkaç gün. doktor ilaç verir geçirirsin.

    merada artık kurbağa vraklıyorsa soğuktan öleceğim diye sorun yapmana gerek yok, keyfini çıkar. ama böbreğini çaldılarsa çok keyfini çıkarma, kalk köye git, yardım iste, seni jandarmaya götürsünler.
  • an-dua

    misler koksun dünya
    açsın eteğini babadağlar
    çimen çayırı tattırsın
    süzülüverelim bacalardan
    bir ateşten bir havaya ılık ılık
    ada kurbağası vraklar kulaktadır

    (bkz: vrak vrak)
    (bkz: vraklama dönemi)
hesabın var mı? giriş yap