yenilmişler için on parça
-
yenilgiler tarihi-cilt 1'in* ilk bölümü...on ayrı şiirden oluşur...birinci parçanınn ilk dizeleri yeterince açıklayıcıdır;
"...
gene mahzunuz muhip! onlar sevindi
sallantılı aşklar şakırdar yerkürenin kulağında
başarı tanrısı beton akıllara hükmünü bildirdi
spartaküs değil, işte gene sparta kazandı
biz, büyüyen kiplerin tanrıları
"ve cümle yitikleri, mağluplar, mahzunlar"
bir meyhaneyi bile haneye çeviremeyiz artık
..." -
"peki beni kim intihar etti
kim tedavülden kaldırdı böyle erken
inlerken görülmem hoşlarına gitmedi mi
bir içevurum fazla mı geldi bu sığlıkta
nasıl da dijital şimdi yakınlıklar
parlak kanatlarıyla gökyüzüne kaybolurken anka
kimse tanrıyım demesin,
hepimiz sarhoş kaldık "
yenilmişler için ikinci parça. -
mahmut sezen için
“biz buraya hiçbir yerden gelmedik”doğrudur; kuşkusuz bir babadan, sapan camlarından belki
inanmanın ayrık her halinden, ansızın dağılan bir şeylerden
seksen beşlik babaanneden –ki anne’annesini sevenlerin yolu ayrıdır
hep – evlerden, güneşi saklı taşlıklardan, kapı aralıklarından dinlenen
tatyos efendi ve neveser kökdeş hanımefendi’den
hele bir kadından, hele tek bir kadından, tekbir seslerinden
üç alilere kırdırılan boynundan senin, astroloji kitaplarından
kısa pantolonlu cumhuriyet bayramlarından, tunç imgelerden
açık alınla gökyüzü avlamalardan da gelmedikbiz buraya gelmedik“azgın itlerin kovaladığı ruhum” oh! azgın itlerle kovalanan
düşüncenin sürüklediği dipten, diptekilerden
dipsiz bir ana bocalayan yolayrımlarından
yok bir günün ilk sesleriyle sefere çıkan
yoksul sadakat bekçilerinin hazin seslerinden de gelmedik
“ben onun yanlış anlaşılmasıyım” denilmişti bir kez
belki bütün yanlış anlaşılmalardan, yetersizliğin aslolduğu yerden
montmarte’a yel değirmeni çizenlerden, martyre’lerden: cemil meriç
kolsuz kahramanla soluk soluğa abdullah ziya
abdullah djevdet ve mizancı ve prens ve rıza ve’den
ama hayır! jön değiliz, kese de şangırdatmadık
tek bir söz, belki hepsi onu söyledik geleli’beri
biz buraya hiçbir yerden geldik.
yenilmişler için üçüncü parça. -
"aklımın sınırlarında dolaştım
uçuruma inmeyecek kadar temkinli miydim yoksa
yoksa sandığım kadar değil miydim?
ne çok soru
kırılan sesler kırıldıkları yerde kalmıyor işte
an dokunaklı bir halden çok, hazin
olmakla aramızda nasıl da uzuyor ara
yara büyüyor aldırmazlığın kara gözlerinde
işte, ayaklarım bir iklimden diğerine duruyor
hiçbir yere, ah! bun hiçbir yere gitmiyorne söylememi istiyorlar, yanıldığımı mı
zamansız bir akhilleus muyum sanki; yok
aklımın ufkundayım, görüyorum sırtlanları
iktidar ve muhalefet! yerin dibine batsın düalite
ete saplanmış bir aşk nasıl haz verir, kim bilir
kim bilir tırnakların söküldüğü kara gülüşü
dil iskelesinde karaya oturan kayık nasıl dağılır
kim bilir hazzın bütün iskeletlerinden geçtiğimi
gözüm arkada değil içerdedir. sözüm… sözcükler, tutsaklığım benim"
yenilmisler için dördüncü parça. -
"bülent’e, nihal’e, ayşe sıla’ya”
yurdum, uzun gözlü akşamın yurdu
birlikte çıktığımız bütün yollarda sarsak adımlarımla
adımla kaldım tek yönlü gidişlerde
-yolunu yitirmiş bir kurtarıcının düşleri nedir ki? -
nedir ki bir ukrayna boşluğunda çırpınmak
on birinci paralelden geçmek neyi değiştirdi
neyi değiştirdi althusser? işte
: altmış sekizi satıyor çocuklar, büyüdüler
erdiler bir tasarım köprüsünün ne çabuk berhava olduğuna“kardeşlik, müsavat, adalet! ” – süt kokuyor
yüzyılların ağzı, süt kokuyor cenevreli saatçı ve berlin kartalı
yurdum, türkiye’m, gitgide büyüyor gölgelerin dansı
büyüyor kanser bilginin kalbine
kırlardan şehirlere büyüyor iktidar
çırpınıyorum eskişehir marşı’yla
papa’nın ruhuyla dört motorlu pamela şimdi bütün umutlar
şimdi hiçbir uçak çek! ilmiyor küba’yazamanın dar kapısında düşler sıkıştı
seksen dört, ah kara kehanet! in cin
ve incil’in satır aralarına santraller kuruldu
akdimiz eski ahitte sular ayırırdı
on iki yol açardık yoksulların yazgısına
çoktuk, haklıydık, belki azdık – ne çıkar –
mermere dönüştükçe meydanlarda, erimeye başladık
yalnız bakara mı kaldı; kan kan kan
bir kırmızı güldür insan’ın içine akaney bütün dağların ardındaki çok kuş; otuzlar da dağıldı
en sıkı öpüşlerle suçortağımız kaldırımlara dağıldık
yurdum! biz bu cumhuriyete yaban kaldık.
yenilmisler için beşinci parça. -
umutlar mı dağıldı? yalan
benim dağılan; odaların uçbeyi
sırtımı kollayacak dört duvar ve düşmansızım
yalnızım, saklı ve kansızım
tarih yapılırken uyuyamam! yalan
uyku kuşunun kanatlarını kırdığım için uyuyamam
öğrendiğim ne varsa silbaştan
kahraman olma şansını yitirmiş bir karşı kahraman
gibilerdeyim bütün gibisizliğimle
“göllerde bu dem bir kamış olsam”aşklar mı dağıldı? yalan
bütün güzel kadınlarla sevişme arzusudur dağılan
arkama dönmem hiç! yalan
dönemem, hades’in kırk kapısını göremem
daphnee, leyla, lili, cynthia, heloise, şirin
artık kağıtlarsızım, bunu bilin
emanet hislerin neresindeyim, sim ve tortu
nasılda dolaysızmış dokunuş ve huşû
“bende mecnûn’dan füzûn âşıklık istidadı var”
yalan! alın şu aklımı
“âşık-ı sâdık menem, mecnûn’un ancak adı var”düşler mi dağıldı?
yalan!
ömrümdür dağılan; bir siyah melek
büyük fiyakasıyla düşlerinin altında kalan
yakamda taşırdım güzellikleri – ne yanılgı –
düşler sırlı, hayat acımasız ve gizliymiş
şimdi kuru bir göz: benim açığa çıkan
bir saat, kusursuz ve büyük bir enlem
küçümsenmiş ve kinli bir saldırgan işte zaman
“la historia me absolvere”! yalan
en çok da tarihtir düşleri sınıfta bırakanonlar mı dağıldı ben mi büyüdüm
kâbuslarımla sevişirim artık, alnımla
yanılmak da güzel, şu gece olmasa.
yenilmişler için altıncı parça. -
"nilgün! ”
kendine kapandıkça her siyah amfora
içinden ben çıkarım anaforumla
birim ve birlik nasıl uzak benden
bir bedenden bir bedene uzanan bütün yollar çıkmaz
haz bir bedenden bir bedene niçin akmaz
işte gene kuşkularımlayım, haklıyım
çünkü ben tanrıyım. çünkü ben tanrıyımzihnimin dokunaklı yerlerindeyim, bir siyam gülü
ölü aşkların kahkahası parmaklarımda
tütsü, ipek ve kedi tüyü
bütün kumarlarınıza oynadığım kendimle baş başa
bir karar daha veriyorum, birkaç damla siyanür
gür bir akşama asıyorum kendimi, geçerken görün
gökyüzüne en yakın yıldız bile değil, yanınızdayım
çünkü ben tanrıyım… çünkü ben tanrıyımoysa gene kuşkularımlayım bütün tanımların aralığında
değiştiriyorum hep yerimi bir divandan bir yatağa
size sizi söylüyorum, size bizi
izi silinmiş her seste bir uyum tonu
tozlanmış yüzüm unuttuğunuz her hatıraya
içerdeyim; kapanan bütün kapıların dışında
ay büyüyor işte, ay! burada kalayım
çünkü ben buradayım, çünkü ben buradayım.
yenilmişler için yedinci parça. -
u z u n b i r m a s a l h a l i y l e ö l d ü m
s o n r a b ü t ü n m a s a l l a r d a ö l d ü m
on milyonlar olmadan çok önce bilmiştim
yel üfürür sel götürürdü boyumu toplayan anlarıbüyük zamandan kopan sayfalara yenilmiştim önce
on binlerle yürümüştüm hep bir doğuya sürüp katarlarıkırık bir sevinçle incelerek, inleyerek
kollarımda büyüyenleri vermiştim… cansız kollarıışığın sessiz kızlarıydı süt sağan akşama
kan ılığında dağılan martılar toplardı ölü kızlarışiddet çoğalırdı gülün döküldüğü toprağa
akan kan birleştirirmiş topallayan bütün aşklarıben seçilmiştim; acıya büyüyen dağların çocuğu
anam, yarim sanırken böyle siyaset ettim kırları“ev rengê biratî me nevê ger tımî wa bın”
ey yâren! ey komşu! ey kovuğu delik gizlerin asrıkararsız duruşlara boğulurken kardeşin
eş tamlamalarla bozulur güzel bakışların kasrıbir dilim var bugün, bir yurdum, bir tutkum
göklerin anası dur! durana kadar korurum onlarıçünkü gidecek doğu kalmadı… doğu kalmadı
u z u n b i r m a s a l h a l i y l e ö l d ü y d ü m
d e ğ i ş t i r i r i m b i r g ü n b ü t ü n m a s a l l a r ı
yenilmişler için sekizinci parça. -
bencil hesapların buzlu sularında kan
kanlı bir an; düşlerin uzun gecesi
uzun gecesi çağrılan ruhların ve çağrılmayan
uzun gecesi kınında bilenen bıçakların
geldiğinde üç kere vuran ruh ve üç kere vurulan“avrupa’da bir dehşet hüküm sürüyor:”
dehşet dünyada… güneş batıda batıyor
düşler kaynatılıyor kravatlı cadıların kazanında
hür dünyada ilân-ı hürriyet boğazlanıyor
hür dünyada mazlum milletler bir kez dahamoskova’da hayaletler koz geziyor bugün
ama değil kötü kuşkulara kurban edilenler
değil trotskiy, mandelştam, meyerhold, buharin
iniyor yedi uyuyan düvelin gecesine keskin balta
büyük bir iştahla kendi mezarını kazıyor
mezar kazıcılar: proletaryatarih uzun hayat kısa! ey vatansız sınıf
ey sınıfsız bilinç! yalnız küllerinden mi
asıl yalnızlığından doğar ankâgecelerimde hayaletler kol geziyor bugün
ünlemeyi unutmuş kün olamıyor işte. bütün
ülkelerin işçileri çünkü kefen biçiyor boylarına
bütün ülkelerin işçileri birleşin! ve biçin
süslü bir kefen; kamu yararınadar zamanda fili yutmuş bir yılan
sanmayın ne fil kalacak ne yılan yarına
yıkım başlarsa eğer kalelerinde mülkiyetin
büyük prens’ten küçük prens’e giden sarp yollarda
bir masal büyük işçisiz ve sınıfsız
aceleci bir ruhla aydınlanır dünyaişte tam sırasıdır kalleş aklım
alexandr nevskiy bulvarı’nda yürümeye benzemiyor
devrim! diye bağır alçak aklım
bir ünlemle ayır kendini ah! – eski komünistler
bir parti terk etti onları; beni boydan boya iklimben ki kan tanır bir kentsoylu
ve kaç manifestodan malûlen emekliyim
bir kalem kaldı şimdi elimde bir de o eski komünizm
yenilmişler için dokuzuncu parça. -
bilinemezlerimizi çoğaltırken birer birer
büyük sözlerden geri kalanları
kirin alçak tepelerinde gezmiştik – dilsiz benzetmeler
ah! suskunluk nasıl da büyüyor; pus ve ölüm
bütün zamanların rövanşını yitiriyoruz
eksik ışıklarıyla boşalan evinde çocukluğun
bir kez daha… bir kez daha
mümkün olsaydı yaşamak – aynı suda bir daha
karşıya geçmek için ince kayığında düşlerimin
karşı olurdum yeniden – belki bu kez
nirvana
yenilmişler için onuncu parça.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap