• bir şeyi başarmak için gerekli şeylere (yetenek, güç) sahip olmamak
    (ukte)
  • (bkz: kifayetsiz)
  • (bkz: az)
  • optimumun altında.

    zıttı ise fazla
  • yeterlinin tersi.
  • bugün hala;

    o eski fotoğraftaki

    yüzü avuçlarının içinde, o minicik kalbiyle içinde bulunduğu sevgisizliği ve az önce akıttığı göz yaşlarını yokmuş-hiç olmamış gibi sayan, ağladıktan sonra neye ağladığını unutacak kadar affedici ve sevilmeye hasret, onu ağlatan insandan gelecek bir gülümsemeye binlerce gülücükle karşılık verebilecek kadar sevgi dolu

    gülümseyen kız çocuğundan hiç farkı olmayan kişi.
  • yıllar önceydi, daha okulu bile bitirmemişken çalışmaya başladığım zamanların ilk başı... yeni çalışmaya başlamıştım işte anlayın artık.

    yanında çalıştığım (mesleğin pratiğine dair hemen her şeyi kendisinden öğrendiğim) avukat bi dosya teslim almak üzere yaşlıca bi avukatın ofisine göndermişti beni. meğerse (görseniz ton ton dedem diyip yanaklarını mıncırabileceğiniz) ihtiyar avukata da dosya başka bi avukattan intikal etmiş kısa süre önce. neyse, ton ton amca biraz muhabbet edip biraz da mesleğe dair tavsiyelerde bulunduktan ve gerekli imzaları attıktan sonra dosyayı bana verdi. ben de sırf bişey söylemiş olmak refleksiyle (artık nasıl bir refleksse bu) ''bu avukat da dosyayı hiç güzel takip etmemiş'' deyiverdim. hay dilim kopsaydı da demez olsaydım. o ton ton amca gitti, yerine görüp görebileceğiniz en korkunç, en asabi bi moruk geldi. adam açtı ağzını yumdu gözünü;

    sen dedi, nasıl hiç tanımadığın bir meslektaşın, bir büyüğün hakkında böyle konuşursun? utanmıyor musun? hiç mi meslek etiği diye bir şey duymadın? yazık, bir de modern genç bi avukat olacaksın! saydırıyor da saydırıyor, arkası gelmiyor bir türlü. neyse baya bi esip gürledikten sonra, benim hatamı anladığımı ve karşılık vermediğimi (üste çıkmaya çalışmadığımı) görünce tekrar ton ton amca silüetine büründü ve bana aynen şu mealde bi konuşma yaptı;

    -yavrucum bu meslek saygıyla başlar. önce saygı duymayı öğreneceksin ki saygı göresin. yoksa allame-i cihan olsan kimsenin umrunda olmazsın.

    üstadın adını hiç hatırlamıyorum, kadıköy'deydi ofisi, böyle bi işhanının 2-3. katında. yüzünü de hatırlamıyorum. o güne dair bu anlattıklarım dışında hiçbir şey hatırlamıyorum. ama öğüdünü hiç unutmadım.

    bazen ofise başka avukatlarla çalışmış ve benimle çalışmak isteyen müvekkil adayları gelirler ve eski avukatları hakkında atıp tutmaya başlarlar, benim de sırf işlerini almak için bu karalamaya dahil olacağımı düşünerek. ama her defasında aklıma ton ton üstadın öğütleri gelir ve müvekkil adaylarını hiç vakit kaybetmeden postalarım. zira bugün başkasını karalayan yarın beni karalayacaktır.

    ***
    neyse. mevzuya gelelim. bu yazar meslektaşım bir entrym dolayısıyla önce kendi entrysinde sonra da özel mesaj yoluyla bana hakaret etti. (biraz sertçe) uyardım, daha fazla hakaret etti. kullandığı ifadeler tck kapsamında değerlendirildiğinde suç. baroya şikayet etsem disiplin cezası da gerektirir. manevi tazminat da bunların hemen arkasından gelir zaten. niyetlendim, dilekçemi bile hazırladım, hatta moderasyondan ip bilgilerini dahi istedim. kendisine de mesajla ilettim bunu. ama sonra aklıma yine ton ton üstad geldi. bu defaya mahsus bu hakaretlerini duymamışım-görmemişim kabul ediyorum.
  • (bkz: inadequate)
  • kanımca dünya bu gibi insanlardan tamamen kurtulursa çok daha yaşanılası bir yer olacak.

    (bkz: #31200802)
hesabın var mı? giriş yap