• skyturk'te yeni başlayan program. kerimcan kamal sunuyor. an itibariyle cem mumcu, nihal yalçın konuk...
  • almanca çorba anlamına gelen suppe'nin okunuşu.

    öte yandan aynı ada sahip gece talk show programını hazırlayıp sunan kerimcan kamal'ın, mikserden geçirilmiş aristokrat, elegance ve humoryen birlikteliğine de tekabül ediyor. yani burada da bir karıştırmaca (çorbalamaca) esprisi hakim sanki.

    programa yatırım yapılsa, o dekor yeni baştan revize edilse, büyük bir stüdyoya taşınılsa; şimdiki minimalist ölçekleri şaşırtıcı aşamalar kat edebilir. şahsi kanaatimi bu yönde tayin ettim.
  • düşünün ki aşağıdaki alıntı, william thackeray'in 1848'de yayımlanan meşhur züppeler kitabı'ndan*, yani yüzelli yıldan uzun zaman geçmiş, ama yaşlı rütbeli subayların kibirli ve laçka davranışlarını en azından biraz gözlemleyen kişinin isabetine şaşıracağı derecede bu sosyal tipi ifşa edebiliyor (zaten snobluk/züppelik kavramının gerçek yaratıcısı da thackeray'dir.) vardır gerçekten böyle birkaç kutu bonibon büyüklüğünde emekli subay göbeğiyle gezen, eline azıcık imkan verilse "kıza öroyin yükleyin" diyecek, arada köşeden genç kadınları dikizleyip duran, her konuda tek söz sahibi olduğundan kesinlikle emin, hikmetinden sual olunamaz emekli subay modelleri. thackeray'in metni snobluk üzerine kurucu metindir ama türkçede çevirisi yok halen. biz her sözümüze orduyu, askeri ululayarak başlarız ama kibirli ve dünyayı anlamaktan uzak olan bir rütbeli modeli de vardır ki edebi gelenekte tam bir makara nesnesidirler:

    "askeri eğitimin bir numunesi olan, tüm ömrü boyunca dağıtma birliklerinde yer almış ya da onlara emir vermiş yaşlı bir adam ile bir ya da iki kez karşılaşma onuruna eriştim. burada k.c.b., k.t.s.,k.h., k.s.w.'den korgeneral, onurlu sör george granby tufto'dan bahsediyorum. tavırlarına söylenecek söz bulunamaz; toplum içinde kusursuz centilmen ve en eksiksiz züppedir. bir insan bu kadar yaşlı olunca ahmak olmadan edemez ve sör george, 65 yaşındayken, orduya girdiği 15 yaşında olduğundan daha fazla göt sahibidir. her yerde kendini belli eder; adı gazetelerin sayfalarında saygıyla söz edilir; sayısız dekorasyonla parıldayan pamukla doldurulmuş dik göğsünü zaten okuyucuya daha önce anlatmıştım. bu zengin centilmenin hangi erdemlere sahip olduğundan bahsetmeye başlamak zordur. hayatı boyunca tek bir kitap dahi okumuşluğu yoktur ve o mor, yaşlı damlalı parmaklarıyla halen okul çocuğu eliyle yazar. ileri yaşlara ve gri saçlara, mümkün olan en düşük muhteremlik ile ulaşabilmeyi başarmıştır. şimdiki zamanda halen taşkınca genç bir adam gibi giyinir ve o yaşlı kaburgalarının bağcıklarını sanki o halen 1800'ün yakışıklı genç george tuflo'su imişcesine şişirir. bencil, gaddar, tutkulu ve açgözlüdür halen. onu yemek masasında görmek merak uyandırır; kemerini bir o yana bir bu yana oynatır, kan çanağı gözlerini yemeğine diker. dikkat çekecek derecede sövüp sayar konuşmalarında ve yemek sonrasi da çirkin askerlik hikayeleri anlatır. rütbesi ve hizmetleri yüzünden insanlar bu yıldızlı ve rütbeli yaşlı yabaniye bir tür saygı beslerler ve o da kalkıp sen ve bana aşağılayarak bakar, izlemesi eğlenceli olan aptal ve sanattan yoksun bir açıkgönüllülükle tiksinmesini sergiler (...) kendisini dünya üzerindeki en onurlu ve her şeyi hak eden varlıklardan birisi olarak tahayyül eder. öğleden sonraları waterloo palazında botlarıyla sendeleye sendeleye yürürken geçen kadınların kaputlarına kötü niyetle şehvet dolu bakarken onu görebilirsiniz. felç geçirip de öldüğünde times dergisi bir köşenin çeyreğini ona ayırıp, onun hizmetlerini ve mücadelelerini anlatacak -dört satır sadece ünvan ve kararlarına ayrılacak- ve dünya, üzerinde horozlanarak yürüyen bu en kötü ve en ruhsuz yaşlı alçak insanlardan birinin daha üzerini kapayacaktır." (thackeray, w. m., 1852, the book of snobs, d appleton & company, new york, s: 58-59)
  • lütfen sonuna kadar okuyun:

    geçende nerden nereye züppe sözcüğünün etimolojik kökeni kafama takıldı. internette aradım karşıma şu bilgi çıktı.

    <<bir-bir buçuk aydan buyana pek sesi çıkmayan ve türkçe'yi âhenksizleştirme çabasına ara vermiş gibi görünen türk dil kurumu yeniden faaliyete geçmiş...
    mübarek kurum, maaşallah deprem gibi! şöyle her kımıldanışında türkçe'nin şimdiye kadar hasbelkader sağlam kalabilmiş birkaç kelimesi daha gümbür gümbür yıkılıp enkaz hâline geliyor, gidenin yerini takırtılı, tukurtulu, tatsız ve âhenksiz uydurmalar alıyor...
    ama, son uydurdukları kelimelere bakılırsa, kurum'da esaslı bir zihniyet değişikliği olmuş gibi! şimdiye kadar ancak bir çuval cevizin yere vurulması ile hâsıl olabilecek takırtılardan ibaret kelimeler uydurmakla meşgul bulunan üstadlar, artık rumca ve fransızca kelimeleri "türkçe" diye pazarlamaya başlamışlar...
    örnek mi? işte, geçen hafta teklif ettikleri yeni kelimelerden ikisi: "züppe" ve "kaput" sözleri...
    şımarık çevrelerin ingilizce'den kapıp pek sık kullanmaya başladıkları "snob" kelimesinin son senelerde moda olması beni de rahatsız ediyordu... kurum'u da rahatsız etmiş olacak ki, "snob" yerine "züppe" sözünün kullanılmasını istemişler...

    iyi güzel de, teklif ettikleri "züppe" kelimesi türkçe falan değil, halis yunanca'dır! aslı "zoppos"tur, "geleneğe uymayan" mânâsına gelir ve türkçe'ye 1920'lerin başında girmiştir... ama, sadeleştirme hevesi ile ingilizce bir kelimeyi türkçe'den atmaya heveslenen üstadlar teklif ettikleri kelimenin kökeni için "lexicon ethymologico"ya yahut "züppe"nin türkçe'de yeraldığı ilk sözlük olan m. bahaeddin'in (baha toven) "yeni türkçe lügat"inin 1926 baskısına bakmayı akıl etmedikleri için lisanımıza rumca bir kelime ihsan buyurmuşlardır!>>

    murat bardakçı

    vatandaş, rumca konuş!
    30 ekim 2013 çarşamba
    http://m.haberturk.com/…889495-vatandas-rumca-konus

    böyle yazmış hazret. biz de üşenmedik bir arkadaşımla bahaeddin toven'in. (baha toven) piyasada pek bulunmayan "yeni türkçe lügat"ini edindik..

    birincisi sözlükte züppe diye bir kelime yok. züppü var. 1926 baskısında farklı mıydı bilemem ama şöyle geçiyor: ''isim. (avam lisani) kendisinden başkasını kolay beğenmeyen sonradan görmüş şık bey''
    yani kelimenin kökeni için argo olması dışında bir bilgi verilmiyor.

    araştırdığım kadarı ne eski ne de yeni yunanca'da da zoppos diye bir sözcük yok.

    murat bardakçı gibi "züppe"ler ortamı boş bulunca bol keseden sallamakta bir sakınca görmüyorlar. ne de olsa burası türkiye.

    edit:
    gelen kutusu » @bir sözlük yazarı
    birader züppe'nin türkçe olmadığı zaten apaçık. z p harfleri üzerinden gidersen bile kelime otomatik olarak batı dillerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. ayrıca züppü gibi bir ünlü sıralaması olan kelimenin türkçede ne işi var. adama giydirmek istiyorsun anladık da biraz destekli git. herifçioğlunun elindeki kitaplardan haberin var mı ki böyle giydiriyorsun. kelimenin türkçe olmadığı aşikâr neceyse o artık etimologların tespitine kalmış.

    züppe'ye türkçe kelime arıyorsan: baylan.

    andrew -> bir sözlük yazari: derdim adama giydirmek değildi (bu şekilde bir tartışma yöntemi mantıksal safsatadır). ben bir durum tespiti yaptım o kadar. kaynaklar belli istersen sen de araştır. sende de murat bardakçı'yı nafile savunma durumuna geçmek gibi bir refleks mi seziyorum? (sonuçta safsataya safsata ile karşılık vermek çok kolay)

    "senin derdin adama giydirmek": argumentum ad hominem
    "adamın elindeki kitapları biliyormusun" ve "o artık etimologların tespitine kalmış" argumentum ad verecundiam

    kelimenin otomatik olarak batı dillerinden biri olarak karşımıza çıkması savına z ve p harflerini örnek göstermen de çok zayıf bir dayanak. sözcük aynen "tikki" sözcüğü gibi tamamen belli bir kesim tarafından uydurulmuş bir argo sözcük olarak doğmuş da olabilir örneğin. toven'e bakarsan durum tam da bu!

    bir sözlük yazari:
    türkçenin en büyük sıkıntısı her zaman "türkçe kelimeleri kapsayan" sözlük eksikliği olmuştur. divan edebiyatında en zorlu farsça ve arapça kelimeleri için inanılmaz kaynak ve sözlükler, müşkilat kitapları, şerh kitapları varken türkçe için yok. çünkü insanlar bunları biliyor ve açıklama gereği duymuyorlar. şiir de geçti mi ne menem söz olduğu anlaşılıyor dönem şiir okuyucularınca.

    etimoloji de sadece kaynak aracılığıyla değil, kelimenin yapısı aracılığıyla da yorumlamada bulunabilir. türkçe kelimelerin kökenine dair yorumda bulunabilirim. araştırmalar yapıp bir şeyler bulabilirim. arapça farsça için de üç beş kaynak kurcalayabilirim.

    ancak grekçe, latince ve ermenice menşeli kelimeler genellikle aşıyor beni. dil sıkıntısı. nişanyan bu alandaki eksikliğe yardımcı oluyor. bardakçı koca götüne güveni haricinde gene fazla kaynağa sahip. "örnek" kelimesine dair nihat sami banarlı'nın tahlili gözümün önünde. mecbur kalıyoruz bu kelimeler için bu adamlara. makale olarak değil köşe yazısı olarak önümüze koyduklarından ötürü "bu diyorsa doğrudur" der gibi kalıyoruz. yapacak bir şey var mı?

    tdk ne işe yarıyor? her sene toplantı yapıp birilerinin cebini doldurup boktan boktan üç beş kelime ortaya koyup çekiliyorlar kenara. taaa kurulduğundan beri yaşanan temel sıkıntı.

    neden adam akıllı bir etimolojik sözlüğümüz yok? neden kaynak hep kıç?
  • (bkz: züppe)
hesabın var mı? giriş yap