hesabın var mı? giriş yap

  • diyarbakır'daki bir newrozda izleyenlere "denizin çocuklarından dağların çocuklarına selam getirdim" diyen unutulmayacak laz müzisyen. vefatından bir gün sonra harbiye açıkhava tiyatrosu'ndaki 5000 kişilik cenaze töreninde sahneye çıkan mkm*'li bir kürt sanatçı da dağların çocuklarından denizin çocuğuna selam getirmiştir ve böylece en kutsal emanetlerden birisi olan selam, dostlarının huzurunda sahibine ulaşmıştır.

    edit: bu entry'nin yazılma sebebi kazım'ın dağlar diyarına kadar ulaşan ve oradakilerin gönüllerinde taht kurabilen ilk karadenizli müzisyen olmasıdır. ama hikmetinden sual olunmayan okur-yazar kitle tarafından kötülenmeye layık görülmüştür. zaten alkış bekleyen bir anekdot değildir de, kötülemek neden anlamak zor...

  • sen doğduğundan beri ben hiç parasız kalmadım. sen bana hep uğurlu geldin.

    şimdi ben bunu bir anlatayım, ilerde açar açaar okurum.

    seneyi tam hatırlamıyorum ama 2001 falan, babamın işsiz olduğu zamanlar, iş aramak için dışarıya çıkmış cebinde 10 lira parası var, ankarada bütün gün dolaşıp iş aramış. dönerken de işportada satılan kitaplar var, harry potter’in ilk kitabını görüyor, çocuğa ne zamandır kitap alamadım diye düşünüp ne olduğunu falan bilmeden 10 lirasının 7’sini işportacıya veriyor. çok mutlu oluyorum. 10 yaşındayım. durumumuzun da farkındayım ama, yine de çok mutlu oluyorum, çok da mahçup.

    ertesi gün beni gazete almaya gönderiyor, milliyet almam gerekiyor ama kalmamış, eve gazete almadan gidersem üzülür, belki de kızar, o bana okuyacak bir şey almış, ben de ona alayım diyip star gazetesi alıyorum. eve geliyorum. babam gazetede bir iş ilanı görüyor. evimize çok yakın, yürüme mesafesinde. bir gideyim, görüşeyim diye çıkıp gidiyor. yarım saat sonra eve geliyor, beni çağırıyor yanına, işe aldılar beni, yarın başlıyorum, sen doğduğundan beri işsiz kalmama rağmen hiç parasız kalmadım. sen bana hep uğurlu geldin diyip sarılıyor. 10 yaşındayım, çok mutluyum, babam da çok mutlu. 29 yaşındayım, çok mutluyum, babam da hala öyle.

    edit : debeye giren ilk entry’m babamla ilgili oldu. çok mutlu oldum, hepinize teşekkürler (bkz: gülücük).

  • türk futbol tarihinin en fantastik maçlarından birisi.

    o yaz sezon öncesi kampını avusturya'da yapan iki ekip bu hazırlık maçında karşı karşıya gelmiş ve o sıralarda kocaelispor'un başında olan türk futbolunun duayen hocalarından hikmet karaman, mahalle futbolumuzun yıllardır yıkılamayan mantığıyla "sizi eleyip, uefa kupası'nı alan galatasaray'ı, biz istanbul'da yendik. ona göre kadro çıkar, hafife alma" diyerek arsene wenger'i baştan uyarmış, gözü korkan wenger de bütün aslarını sahaya sürmüştü.

    ama yine de david seaman, lee dixon, martin keown, patrick vieira, robert pires, dennis bergkamp, tony adams, ray parlour, ashley cole ve junichi inamoto'lu arsenal kadrosu, ahmet şahin, timko, aleksandrov, cem sinan, lazarov ve abdelaziz ayman'lı kocaelispor karşısında fazlasıyla zayıf kalmıştı

    dakika 4'te lazarov'la öne geçen kocaelispor'a arsenal dk.16'da ray parlour'la cevap vermiş ancak daha sonra yine lazarov'un golüyle devreyi 2-1 geride kapatmıştı. ikinci yarı daha da coşan körfez ekibi nuri çolak ve serdar topraktepe'nin golleriyle maçı 4-1'lik galibiyetle bitirmiş ve arsene wenger'e sanırım hayatının utancını yaşatmıştı.

    maçı canlı takip eden ingiltere milli takımı teknik direktörü sven goran eriksson sahaya inip hikmet hocanın elini öpmüş, arsene wenger de bu kurt hocayla hatıra resmi çektirmiş gaza gelen hikmet hoca rotamız şampiyonlar ligi demiş ancak kocaelispor sezonu küme düşen rize'nin 6 puan üstünde bitirebilmişti.

    arsenal ise bu yenilgiden büyük dersler çıkararak premier lig'de o sezon bütün maçlarında gol atmayı başarmış, old trafford'da manchester'ı devirerek şampiyonluğunu ilan etmiş, fa cup finalinde de chelsea'yi sürklase ederek kupaya uzanmıştı.

    yıllar sonra gelen edit:
    hikmet hocamın ağzından dinleyelim bir de mevzuyu. beckenbauer'i kocaelispor'a getirmeyi nasıl kılpayı kaçırdığını :) ve sonrasında onun yerine reinhard saftig'i getirdiklerini anlattığından hemen sonra mevzuya giriyor. sanki kendi anısını anlatmamış da benim entry'i okumuş :)

    https://youtu.be/xi9vuhulimc?t=548

    yıllar sonra gelen 2. edit:
    sözlük yazarı takmabanaad sağolsun gollerin video kaydının linkini iletti. serhan çeviktürk arşivi olarak görünüyor video.
    20 yıl sonra sonunda görebildim golleri. buyrun efendim

    https://www.youtube.com/watch?v=qbid8je5xl0

  • - dur meri dur! 350000 kere büyüt görüntüyü!
    - aman yarabbi!
    - aman yarabbi ya... bak işte, katilin dna'sı ile samuelin dna'sı aynı... gördün mü spirali...
    - dna, yanı deoksiribonükleik asit. aman yarabbi!
    - evet, katil samuel.

  • sol görüşün amerikanın kültürel yapısını değiştirdiğini alenen görmemize sebep olmuş olaydır.

    amerikan kültüründe böyle büyük etkinliklerde ofansif şakalar yapmak, birilerini yermek, kişinin kendiyle, geçmişiyle şakalar yapmak oturmuş ve sabit bir gelenektir. bir çoğumuz henüz doğmamışken bu şakalar amerikanın önemli etkinliklerinde yapılıyor ve gülünüyordu. sadece şahsi değil böyle etkinliklerin sunucuları endüstrinin yozlaşmasıyla, dini dogmalarla ve hatta tanrının kendiyle de dalga geçiyorlardı. herkes de elli altmış senedir bu şakalara gülüyordu. bırakın sahneye çıkıp tokat atmayı, bu şakadan katlarca fazla kabul edilemez şeylere gülünerek geçiliyordu.

    ne değişti?

    özellikle 15 yıldır süre gelen y kuşağı ve z kuşağıyla beraber sol görüşün amerikada ciddi olarak desteklenip yükselmesi bu tarz kültürel etkinlikleri de tabanından değiştirmeye başladı. 3. dalga feminizm, lgbtq+, azınlıklar gibi toplulukların bu sol görüşte yer etmesi, yer etmesiyle beraber bütün duygusal hassasiyetlerini, alınganlıklarını, kırılganlıklarını ve öfkelerini beraberinde getirmeleri ve özellikle sjw'lerin i'm offended kafa yapısını seneler içinde amerikan kültürüne ve hassasiyetine dahil etmesi sonucunda dünyanın en ünlü insanlarının amerikan kültürünün özünde olan eylemleri yaparken birbirlerine tokatlar atmasını izleyebiliyoruz.

    amerika için bu değişimin sancılı bir süreç olduğunu düşünüyorum. ülkemizde de yavaş yavaş yer etmeye başlayan bu hassasiyet kültürü amerikada bu noktaya gelmiş durumda. sol görüşün getirdiği bu hassasiyet ve alınganlığın hiçbir şekilde herhangi bir topluma yararlı olmadığını düşündüğümü de eklemeliyim.

    insanları hangi konularla ilgili şaka yapacağına - bu olay özelinde insan dediğimiz kişi amerikanın en ünlü ve en sevilen komedyenlerinden biri olmakta - tokat atarak karar veren, tokadı attıktan sonra da dünya barışının, azınlık ve kadın haklarının ne kadar önemli olduğunu anlatan insanlara ve onların bu iki yüzlü tezatlıklarına alışmalıyız sanırım.

    bir noktada ancak ve ancak heteroseksüel, beyaz erkeklerle ilgili şaka yapabileceğimiz noktaya gidişimiz ne yazık ki ünlülerin zeki insanlardan seçilmemesi sebebiyle hızlanmakta.

    amerika için hüzünlü bir tablo.

  • (bkz: chainard sen misin?)

    tamam ulan anladık. türkiye'deki tecavüzlerin sebebi malum din, malum parti ve malum şahıs değil. heryerde oluyo.

    edit üzerine gelen edit: başlık sahibi yazara sormak istediğim şey;
    birincisi eleştiri yaptığı için eleştirdiğin insanlar tecavüz hakkında ne düşünse veya ne tepki gösterse sen bu başlığı açma ihtiyacı duymazdın? yazdıklarına göre tepkisiz kalması gerekiyor ki bu normalleştirmedir.
    ikincisi tecavüzlere tepki göstermeleri için sadece türkiye'de mi yaşanıyor olması gerekmekte?

    senin o beğenmediğin 'sanrı insanı' tecavüze tepki göstermek için ülke,coğrafya,ırk,dost ayırt etmez. yobazlar, örümcek kafalar ise anasını bacısını hocalara, geri kalanları da kendilerine helal gördükleri için tepkisiz kalırlar.