hesabın var mı? giriş yap

  • vedat milor taksim gezi parkı'ndaymış. biber gazı atmışlar, “aslında bunu akaretler'de yiyeceksin” demiş.

  • migros veya herhangi bir süpermarket dilim karpuz satabilir. çekirdeğini bile satabilir. ancak ben ömrümde ilk defa pazarda yarım karpuz gördüm. işte bu çok daha dehşet verici bir şey.

  • bütün fakirlerin hırsız olduğunu iddia eden tiplerin iddia ettiği burukluktur.
    alnının teriyle kazanıp burslu okuduğu okulda, annesinin helal parasıyla yediği yemek burukluk değil gurur kaynağı olabilir mi? hiç böyle düşünmüş müydün?

    yıllar sonra gelen edit: başlık sahibi umuyorum ki yazdıklarından utanmış ve kaçmış.

  • 10 aralık 2016 beşiktaş patlamasıda canını yitiren daha 19 yaşında gencecik bir çocuk. ülkeyi yönetenlerin ona layık gördüğü isimsiz bir ölü değil o. bir ismi var, bir ailesi var, bir hikayesi var. hayatının baharında kopardılar onu bu hayattan. geçen sene tıp fakültesini kazanmıştı, büyüyüp doktor olacaktı. artık olamayacak.
    bu son 1 yılda patlamalarda hayatını kaybeden 2. tanıdığım oluyor. siz gerçekten de sadece tanımadığınız insanlar ölecek sanıyor olabilirsiniz, ama tanıdığınız insanlar da ölecek. alışmayın, alıştırmayın. öfkenizi azaltmayın.

  • nüfusu 32 kişi olan mikro ulus, muz cumhuriyeti.

    başkanı kevin baugh.

    burada ingilizce ve esperanto konuşuyorlarmış. kendi bayrakları, para birimleri ve pulları varmış. ''fantezi nitelikli'' devlet diye geçiyor. fantezi olsun diye devlet mi kurulur amk. ama bu isim gitmemiş, tutmaz bu.

    kamu personeli olarak mankenleri kullanıyorlarmış çünkü maliyeti düşükmüş, adam kendine egemenlik sahası, zaman dilimi, ölçü birimleri ilan etmiş, uzay araştırmalarına ciddi kaynak harcıyoruz diyor.

    akıllara türk sinemasından bir filmi getiriyor.

    ama bu mikrouluslar baya dikkatimi çekti. geçtiğimiz yıllarda gündeme gelen liberland'i biliyorduk da bunlardan bir hayli fazla varmış. biraz araştırayım.

  • cübbeli’nin yakın zamanda imam hatipleri eleştirmesi jakuzi medyası tarafından tepkiyle karşılanmıştı. “çocuklarınızı imam hatip’e vermeyin” diyen cübbeli, yeni şafak başta olmak üzere yandaş gazeteler tarafından hedef alınmıştı. bunun yanı sıra akp taraftarlarının da ağır eleştirilerine uğrayan cübbeli isyan etti.

    --- spoiler ---

    ben dinin, imanın gereklerini söylüyorum, mahmut hoca’yı savunuyorum, saldırılara maruz kalıyorum. söylediğimin hangisi yalan, hangisi inanca aykırı? sorsan yüzde 99’u müslüman diyorlar, toplumun yüzde 17’si ateist olmuş, ne kadar deist var bilmiyoruz, ama hataları dile getirdiğim için beni hedef alıyorlar.

    bir zamanlar atatürk’ü savunduğum için de hedef olmuştum. ben atatürk dönemi diyaneti’ni istiyorum. onun döneminde diyanet, maturidi çizgisindeydi. ya şimdiki ilahiyatçılar? bir kısmı vehhabi, bir kısmı ehli sünnet dışı başka ekollerden. bunları söylemeyelim mi?

    inanın artık tarikatları, cemaatleri savunamaz oldum. liyakat yok, koltuklara oturmuşlar. dernek diye, vakıf diye holdingleşmişler. ben bedel ödedim, fetö de beni hedef aldı, hapse attı. ya bunlar? bugün beni hedef alan yeni şafakçılar o vakit fetö’nün izindeydi
    --- spoiler ---

    kaynak

  • fransız matematikçi laplace'ın olasılık teorisini kullanarak gök cisimlerinin en doğru konumlarını hesaplamasından sonra ortaya koyduğu görüşe verilen isim. buna göre evrendeki bütün yasalar bilindiğinde gelecekteki tüm olaylar öngörülebilir. yani aslında evrende şans diye bir şey yoktur. 100 tane zarın aynı anda atılıp hepsinin 1 gelme olasılığı bir şans değildir nedeni evrendeki tüm değişkenler bilinirse olmakta olan ya da olacak olan bir duruma müdahale edilebilir. eğer uygun çevresel ve fiziksel şartlar sağlanırsa zar olayı gerçekleşir veya her oynayışta loto tutturulabilir.

    açıkçası böyle bir varlığın olamayacağı, en azından bunun bir insan olamayacağı sabittir. bu konuda adam fawerın olasılıksızda alıntılandırdığı bölüme şöyle bir gözatmakta fayda var;

    "bir an için doğanın tüm güçlerinin ve bunu oluşturan tüm varlıkların konumlarını anlayabilen bir canlı olduğunu düşünürsek -ve bunun verileri inceleyebilecegini de düşünürsek-aynı anda evrendeki en büyük varlıkları ve en küçük atomları da hesaba katarak bir hesap yaparsa, hiçbirşey belirsiz değildir ve gelecek de aynen geçmiş gibi gözlerinin önündedir."

  • o zamanlar tığ gibi delikanlı, cepte para çok. oyuncu bir de. mavi boncuk filmini çekiyoruz. bir gün setten çıktık, eve gidiyoruz. ben laleli’de oturuyorum, kemal benden önce çıktı. herkes yevmiyesini almış, taksiyle giden gitti, kendi arabasıyla giden de gitti. ben baktım ki kemal yürüyerek gidiyor. üç kilometre var gideceği yere. her gün yürüyerek gidip geliyor, merak ettim nereye gidiyor bu adam böyle diye.
    uzun süre yürüdü. sonra bir bankta bir adam yatıyordu, kaldırdı adamı bir şeyler konuştular. cebinden para çıkarıp verdi. şaşırmıştım, sonra biraz daha ilerde bir lokantaya girdi. bir şey yemeden çıktı. oraya da para verdiğini görmüştüm...
    bıraktım takibi. banktaki adama yaklaştım, "tanıyor musunuz o az önce size para veren adamı?" dedim. "adını bilmem, sormam da her gün para verir bana..."dedi. teşekkür ettim. daha sonra az ilerideki lokantaya gittim, "az önce gelen beyin borcu mu var size?" dedim. tanımadılar beni. "kemal abi’nin mi? yok hayır, bize her gün evsizler uğrar, yemek yediririz, o da sağ olsun onların yemek masrafını öder." dedi.
    ertesi gün kemal’in yanına gittim.
    "sen ne güzel bir adamsın ya..." dedim. ne olduğunu anlayamadı, sarıldım ağladım... "ölme sen benden önce." dedim.
    dinletemedim...

    emel sayın.

  • o kadar uzun sürdü ki, ilk şutun veli'nin elinden dönmesine itiraz etmeyi düşünen kiev'li futbolcular pozisyon bittiğinde bunu unuttular.