hesabın var mı? giriş yap

  • anarko-primitivizm veya anarko-ilkelcilik, uygarligin kokeni ve gelisiminin anarsist bir elestirisidir. primitivistler avci-toplayiciliktan tarimsal gecime gecince sosyal siniflasma, baski vb. unsurlarin dogdugunu one surmektedir ve bu nedenle insanligin uygarlik oncesi duruma geri donmek icin calismasi gerektigini savunur. bu deendustrializasyon, teknolojinin terki gibi ciddi eylem ve surecleri de icerir.

    sadece nukleer/biyolojik bir savas sonucu insanligin kendi kendini yok etmesiyle gerceklesebilir gibi gozukuyor bana.

  • bu konuda daha önce yazmıştım.

    burada kumar bağımlısı olmuş arkadaşlara, bırakamayacağını düşünenlere, özgüvenini yitirenlere birşeyler daha söylemek isterim, umarım faydam dokunur:

    1. para
    ---------
    elbette kaybettiğiniz ilk şey. aslında kumar bağımlısı olmanın tek bir yolu vardır: "bir kereye mahsus sizin için hatırı sayılır bir para kazanmak". "ne alaka?" diyenleri duyar gibiyim. kumardan para kazanmamış, bunun tadını almamış kimse kumar bağımlısı olmaz. bağımlı olmanız için önce para kazanmanız gerekir. beyin, "bu işten para kazanılıyor" demeli herşeyden önce. zamanla o kazandığınız paradan fazlasını batırırsınız. bir süre için "batırdığım çıksın bırakıcam"lar başlar. batırılan para artık çıkmayacak noktalara geldiğinde, algı "bi 10luk vursam şu borcu öderim"e döner. ama aslında olan tek şey kaybetmeye devam ediliyor olmasıdır. bu boka uzun dönem bulaşan herkes "zarar eder". bunun profösyönel poker oyuncuları haricinde hiç ama hiç alternatif örneği yoktur. kumar oynar ve oynamaya devam ederseniz, para kaybeder ve kaybetmeye devam edersiniz.

    2. zaman
    ------------
    para kadar önemli bir başka şey ise zamandır. sanal casino, idda, gerçek casino farketmez. saatleriniz, günleriniz o ekran yada makinanın başında geçer. aklınızda her zaman kumar vardır. ah o "j 5'in yanına bir kağıt daha çekseydim", "ah o kupona son maçı yazmasaydım". alakası yok biliyormusunuz? çünkü bir sonraki, olmadı ondan sonrakinde gene kaybedecektiniz. geçmişe dönüp baktığınızda, kaybettiğiniz parayı bir kenara koyun, kaybettiğiniz zamanda neler yapabileceğinizi düşündüğünüzde kendinize bir kere daha kızacaksınız.

    3. özgüven
    --------------
    bu döngü içerisinde alternatifsiz yitirdiğiniz birşey vardır. özgüveniniz. "ben ne yaptım?", "ben bu boku bırakamam", "oynamadığımda kötü hissediyorum"... say say bitmez. kendinize olan güveniniz yavaş yavaş kaybolur. bir süre sonra bırakamayacağınızdan okadar emin olursunuz ki, "bırakmak" konusunu bir kenara koyar, "ben artık böyle bir adamım" der hale gelirsiniz. halbuki büyük bir gerçek var: bıraktığınız andan itibaren her geçen gün o kaybettiğiniz özgüven yerine gelecek, bir süre sonra "kumar mı? aptal mısın oğlum?" diyen adam olacaksınız.

    4. fizyolojik ve psikolojik bağımlılık
    -----------------------------------------------
    kumar bağımlılarının bir çoğu aslında bilmese de, "dürtü kontrol bozukluğu"na sahiptir. içinden gelen "oyna lan ne olacak" dürtüsünü kontrol edememesinin sebeplerinden biri de budur. sadece kumar oynarken değil hayatın bir çok alanında bu dürtü kontrol sorununu yaşarlar.

    psikolojik tarafını bir kenara koyar, fizyolojik tarafına bakarsanız da dopamin i görürsünüz. beyindeki bu salak saçma mutluluk hormonu, sigara, kumar, uyuşturucu gibi alışkanlıklarla tetiklenir ve salgılandıkça sizi iyi hissettirir, eksikliğinde mutsuz kılar. yani o huzursuzluklarınızın, kötü hissetmenizin, oynamak istemenizin altında psikolojik ve biyolojik sebeplerde vardır.

    5. kumardan sonrası
    ---------------------------
    düne baktığınız, dünü düşündüğünüz her an dünde kalırsınız. atıyorum kumardan önce 50.000 tl birikimi olan, ayda 5.000 tl kazanan bir bireydiniz. şimdi ise birikiminiz yok ve 100.000 tl borcunuz var. bunların hepsi kumar yüzünden. çıkış yolu ne? tekrar oynamak mı? hayır.

    dünü unutun. şunu çok iyi biliyoruz, kaybettiğiniz paralar hayatınızı etkileyecek kadar büyük. zaten kimse kazandığında haz almayacağı bir para için oynamaz. bu yüzden de riske atılan para her zaman kişiye göre büyük olur. önünüzde ödemeniz gereken bir borç ve yaşamanız gereken bir hayat var.

    iki alternatifinizin biri oynayarak bu parayı çıkarmak. bunu yaparsanız ne olur? %1 ihtimalle 150 bin vurur, hem borcunuzu kapar hem birikiminizi geri alırsınız. sonrasında yine oynar aynı noktaya yine gelirsiniz. %99 ihtimalle ise borcunuz büyümeye devam eder. kendinizi kötü hissetmeye, aklınızı yitirmeye devam edersiniz. özet: oynadıkça her zaman kaybedilir.

    ikinci alternatifiniz (net olarak yapılması gereken tek şey) çalışarak borcunuzu 1,2,3 kaç seneyse o dönemde ödemek, geçmişe çizgi çekmektir. bir çok insan yanlış yatırımla para batırıyor, dolandırılıyor, soyuluyor. siz de kumar oynayıp batırdınız. artık bunu düşünmeyi bırakın.

    çıkın şu bok çukurundan dışarı, hayatınızı geri kazanın.

    bunları okuyan sana söylüyorum, "ne diyor bu adam?" diyorsan, bağımlı değilsin, sadece olursan neler olacağını okudun. "hasiktir aynı ben" diyorsan, çözümü de yazdım sana. "artık çok geç" diyorsan da, sakın deme. kendine güven. hemen şimdi şuan bırak.

    saygılar.

    edit: imla ve düzenlemeler.
    edit2: bu yazıyı yazdıktan sonra bırakmalı başlamalı bir süre daha oynadım. en son artık tamam deyip üstünü çizdiğimden sonra 1 sene olmuş. ben ki sadece slot oynuyordum, ofiste evde, cep telefonundan tuvallette bile. (tuvalette 45 bin vurmuştum vermemişlerdi, hesabı kapamışlardı. verseler de zaten ertesi gün batırırdım sıkıntı değildi. :) 2-3 senelik bu boktan serüvenim bittiğinden beri hesabımı kitabımı biliyorum. herşey çok daha güzel. 100 tl nin değeri var. bir gecede 5000 i 200 bin yapıp ertesi gün batırmış adamım. 200 bin birşey ifade etmezken şuan 100 tl benim için alın teri olduğundan çok değerli. geçmişe bakmıyorum. arkanıza bakarak koşarsanız düşerseniz. özetle ben bıraktım siz de bırakabilirsiniz. ancak unutmayın, aynı sigara gibi. asla bir kere bile denemeyin. o dopamin endofrin gel baba gel diyor ve sizi geri içine çekiyor. bırakın, bırakabilirsiniz!
    edit3: 2 seneyi geçmiş oynamayalı. bu da size ümit/motivasyon olsun.

  • 20 yaşındaki kızın 40 yaşındaki adamla çıkması başlığında eleştiren insanlara eleştirilerinin doğru olduğunu kanıtlamak için elinden geleni yapan sözlük yengesi.

    garibim sözlük müdürü de kırılmasın diye favoriye almak durumunda kalmış. ablacım (abla diyorsak yaştan değil öyle olsa abi demen gerekirdi. senden 8 yaş büyüğüm sevdiceğinden de 12 yaş küçüğüm) burada insanlar dahil olduğunuz ilişkiye dair (size hitaben değil başlıkta sizden önce girilmiş 400 entry var çoğu aynı şeyi savunuyor) eleştirilerde bulunurken 20'lerindeki kişinin yeterince olgun olamayacağını belirtirken sen çıkıp da millete;

    "@sözlükkullanıcısı dilediğinizce kusabilirsiniz ama az ötede lütfen... ben "kalbim" diyerek seviyorum, siz başka türlü sevin tutan mı var? insanların içlerinden gelerek, tüm samimiyetleriyle sevdikleri kişilere hitap etmeleri sizi neden rahatsız ediyor? asıl ben sizin yerinize utanıyorum, konuşmuş olmak için konuşuyorsunuz; zaman kaybısınız.

    edit: yolun açık olsun paşam."

    yazarsan, başka bir entry'de "ilişkimizi anlatacağım" diye lafa girip "kanzuk kalbim iyiki seni tanıdım" diye facebook gönderisi paylaşırsan sadece onları haklı çıkarmış olursun. az sessiz sakin oturup beklemek lazım. kanzuk bu sözlük'ün sahibi tabii ki hakkında burada konuşulacak. iyice yeni türkiye'ye dönen sözlük'ü tümden tüme akp türkiyesi'ne çevirmenin lüzumu yok...

    kanzuk "sen neden artık yazar olmuyorsun?" derken bunları tahmin edemedi sanıyorum. kendisi hakkında neler neler yazılıyor sözlük'te ve kendisi sözlük'ün işleyişini, dinamiklerini "bir zahmet" bildiği ve olgunluğu nedeni ile sesini çıkarmıyor, hakaret vs. içermiyorsa (bazen içerenleri dahi) okuyup geçiyor çünkü burası "ekşi sözlük".

    keşke yazarlığını açarken önce bunlar hakkında bilgi verip senin de daha olgun davranmanı sağlasaydı. durduk yere yukarıdaki başlıkta yazanları haklı çıkarmazdın.

    son olarak mutluluklar diliyorum. sizin ilişkiniz için bizim ahkam kesme gibi bir lüksümüz yok. sınırları dahilinde eleştirir ya da olumlar geçeriz. durduk yere birebir polemiklere girip de tepki çekmenin de lüzumu yok...

    edit: yukarıda @sözlükkullanıcısı olarak bahsettiğim londonphile adlı suser az önce uçuruldu... uçurulma sebebi: görsel

    edit 2: (bkz: 5 ekim 2020 birgün'ün ekşi sözlük haberi)

  • insan yaşamı var olduğundan beri devam eden muhabbet.

    "bugünün gençleri, lüks ve gösteriş düşkünü, saygısız, başkaldıran, geveze ve obur yaratıklardır." sokrates (m.ö. 400)

  • imamoğlu mansur başkana diss atıyor.

    anıtkabir'de yapılan temizlik haberine karşı imamoğlu'nun karşılık vermesi.
    türkiye böyle kapışma görmedi.

    olması gerekenlerin zamanla olacağının göstergesi.
    yıllardır kul hakkı diye yırtınıp dünyanın sayılı zenginleri haline gelen ''büyüklerimizin'' muslukları küçük küçük olsa da kapanıyor.

  • bence 1. sıradan zion willimson seçilir. şutu olan ve içerden dışardan oynayan acayip güçlü bir eleman. olağan dışı bir sakatlık yaşamaz ise ilk çaylak yılında 20 sayı ortalamasını rahat tutturur. ilk sene nba'de zach randolph etkisi yaratır. sonraki seneler için ise dış şutunu ne kadar iyi yapacağına göre karar verebiliriz.

    2. sıra rj. barrett : ayakları çok hızlı ve atletik. oyun zekası da çok iyi. size olarak çok ince duruyor ama şutu iyi. nba'de biraz güçlenir ise lige çok iyi bir skorer katılmış olur.

    3. sıra manute bol's : çok ince ama çok uzun bir oyuncu. dış şut tehlikesi de mevcut. yalnız çok zayıf ve ince olması sanki ağır bir sakatlık yaşama ihtimalini artırıyor. şu anda 3. sırada ama bence daha alt sıralarda seçilebilir. üst sıralar için çok lüks duruyor.

    4. sıra rui hachimura : japon asıllı siyahi oyuncu. direk bunu görünce naomi osaka aklıma geliyor. atletik ve hızlı bir oyuncu. bana göre şu anki hali ile 9-10 gibi sıralarda seçilir. izlediğim kadarı ile 4. sıra için ultra lüks. ancak içinden bir giannis antentekoumpo çıkmayacağının bir garantisi yok.

    5. sıra cameron reddish : bana göre draftın yıldızlarından biri olacak. yaşına göre hem oyunu olgun hem de gerçekten iyi bir skorer. ilk 3'den seçilir ise şaşırmayacağım.

    6. sıra nassir little : sıralama olarak bence daha aşağıdan seçilir. ancak kötü bir oyuncu olmayacak. sadece takımı tek başına sırtlamaz ama iyi bir takımda eksik olan her yeri tamamlar. sırtı dönük oyunu var ve mücadeleyi seviyor.

  • kendime sürekli olarak "oğlum, sen türkçe biliyorsun; alt yazıları okumana gerek yok" diye telkinde bulunsam da aksini yapamadığım yarışma.

  • sözlükteki yeni üniversite mezunlarını göreceğiniz başlıktır.

    ilk tasoların üzerinde sevimli kahramanlar vardı. tasolar üçe ayrılırdı. normal, süper ve mega diye. kalınlarından dolayı bu isimleri alıyordu. hatta değer olarak 1, 2 ve 5 değerleri biçilirdi. mega olan ayrıca pembeydi.

    sporcu kartlarından arta kalan vakitlerde oynanırdı. çevreye yapılan yeni binaların mermerli duvarlarında oynamak gerekirdi başka düz yer yoktu.

    çöküş sebebi ise beybileyd kuşağıdır. yok kenarı bilmem neli tasolar yapıldı. kimsenin aşina olmadığı karakterlerle süslendi.

    digimon'la duffy duck bir olabilir mi amk?