hesabın var mı? giriş yap

  • an itibariyle resmi rakamlarla 95 kişinin ölüp 246 yaralandığı türkiye tarihindeki en kanlı terör saldırısının üzerinden daha 24 saat bile geçmemişken doğal olarak bir gram umrumda olmayan köşe yazısıdır.

    yine de okuyanlara hayırlı olsun.eminim çok değerli (!) şeyler yazmıştır pucca.

    edit:imla

  • petrolü olmayan, dünyanin en pahalı ülkelerinden biri olan isviçre de benzin fiyat ortalamasinin 1.3 dolar olması düşünüldüğünde gülümseten trolleme

  • görsel

    dört ay boyunca her gün bir tane yenildiği takdirde, yağını iyi süzmezseniz tüketmek zorunda kalacağınız yağ miktarı yaklaşık beş litrelik bir şişeyi dolduruyor. bu da aşağı yukarı beş kilogramlık bir yağ anlamına geliyor. konserve halde satılanlar bu bahsettiğim. basit bir formülle:

    1 gr yağ 9.2 kalori
    5 litrelik yağ yaklaşık 5000 gram
    5000 gr x 9.2
    = 46.000 kalori

    alınan binlerce kalorinin yanında kullanılan yağın kalitesiz olması da cabası. bir de, alınan bu kalorileri yakabilmek için yapmamız gereken aktiviteler ve yaklaşık değerlerine bakalım.

    hızlı tempo bisiklet: 30 dakikada yaklaşık 350 kalori.

    - 46.000 kaloriyi yakmak için 65 saat bisiklet sürmek gerekir. 2 ay boyunca her gün 1 saat bisiklet sürmek demek bu.

    koşu: 30 dakikalık bir koşu 450 kalori yaktırır.

    - 46.000 kaloriyi yakmak için 50 saat koşu yapmak gerekiyor. aynı şekilde 2 ay boyunca günlük 1 saat ekstra koşu.

    ip atlamak: 30 dakika 500 kalori

    - 46.000 kalori harcayabilmek için 46 saat ip atlamak gerekir.

    tenis oynamak: 30 dakika 300 kalori

    - 46.000 kalori için yaklaşık 75 saat tenis oynamak gerekiyor.

    araba kullanmak: 1 saat 150 kalori

    - 46.000 kaloriyi yakabilmek için yaklaşık 300 saat araba kullanmak gerekir. saate 100 km hızla gidiyor olsak toplam 30.000 km yol yaptığımızda tamamını yakmış oluruz.

    temizlik yapmak: 30 dakika 100 kalori

    - 230 saat temizlik yapmak gerekir. düşüncesi bile iğrenç, haftada bir kere temizlik yapmak bile nefret ettiriyor.

    merdiven çıkmak: 30 dakika 300 kalori

    - 75 saatlik bir merdiven serüveni sonrasında aldığınız kalorilerden kurtulmuş oluyorsunuz. 'stairway to heaven' şarkısı eşliğinde olması tercih sebebidir.

    bulaşık yıkamak: 30 dakika 180 kalori

    - yaklaşık 130 saatlik bir bulaşık yıkama işlemi gerekiyor. önceki hayatınızda bulaşık makinesi değilseniz bunun da ne kadar sinir bozucu bir şey olduğunun farkındasınızdır.

    yukarıdaki görselde dört aylık süreçte yediğim ton balıklarından süzdüğüm yağı görebilirsiniz. sağlıksız oluşunu geçtim, kokusunu duysanız uykularınız kaçar, mevcudiyetinizi sorgulamaya başlarsınız. üniversiteye giriş sınavında kaydırma yapmış bir gencin hüznü çöker üzerinize ve ruhunuzun karanlık dehlizlerine saklanmak istersiniz. yanlış şehirlere gider bindiğiniz trenler... öyle iğrenç bir koku ki bu voldemort olmak istersiniz.

    not: atık yağları kesinlikle lavaboya dökmeyiniz. plastik şişelerde biriktirip atık dönüşüm yerlerine bırakmalısınız. lavaboya dökülen 1 litre yağ, 1 milyon litre temiz suyu kirletiyor. ayrıca, kanalizasyon ve gider sisteminde donarak tıkanmalara sebep olmaktadır.

  • bi 2-3 senedir var bende de bu his. sarkazm yok.

    2-3 sene önceydi işte, yanımda başka bir kaç yıllık mühendis (makina), beraber kimi verilere bakıp bi özet çıkarıyoruz. klavye bende. neyse... işte hazırlarken zırt pırt santigrat derece demek gerekiyor, artı eksi tolerans demek gerekiyor, mikron demek gerekiyor. ben ilgili yere gelince alt 238, alt 241, alt 230 bam bam düşünmeden ilgili simgeleri koyuyorum. adam durdurdu beni nası yaptın nası nası diye.. dereceyi nası çıkardın.. dedim eööö işte beyle?? çok etkilendi. hiç bilmiyormuş öyle bir olay olduğunu. böyle arkasına falan yaslanıp oha yaa diye diye etkilendi yani öyle böyle değil. bana bi havalar geldi tabii. bını biliyon mu? ya bını? peki ya bını? diye diye şoktan şoka koşturdum elemanı. gide gide iyice havalara girdim, kontrolaltdel’i de gösterdim. onu biliyormuş gerçi ama dedi bunu çoğu kişi bilmez bak sen biliyosun tabii ki. dedim ne sandın.

    o gün bugündür it’ye ne zaman yeni bi eleman başlasa, ilk denk gelişte muhakkak bi “pardon bi bakabilir misiniz” diyip çekerim. hemen kontrolaltdel yapıp “yhaa şu uygulama çok kaynak tüketiyo ne bu” diye bi ayak sorusu sorarım “beni bilgisayardan anlamayan saftiriklerden sanma” mesajını vermek için. etkilenmezse “bi de word’de bi şey yazarken” -şıkı şıkı word açarım alt 300 500 bi şeyler yazarım hemen kaş altından yandan yandan keserek- “böyle bi ekran titriyo sankim” diye ölümcül silahımı saplarım.

    eşşek kadar insansın stajyer it’ciye bilgisayardan anlıyorum havası atmaktan ne anlıyorsun dersen.. böyle bir işin uzmanına “biz de biliriz olm bu işleri... heh heh heh... aferim” amcalığı yapmaktan delicesine bir haz alıyorum. yıldızın etrafına dyson küresi ören uzaylıyla tanışsam “ben de evin çatısına güneş paneli kaplattım yaa yeni” diye hava atarım.

  • "hocam formülü unuttum ama ben size sorunun nasıl çözüleceğini anlatıyım.biliyorum yani.bilmediğimden değil,eşekliğimden"

  • altta kalan kol karıncalanırsa çekin olum aptal olmayın.

    edit: “altta kalan kol karıncalansa da çekmem felç olsa da çekmem” gibi bir şeye cevaben yazmıştım.

  • yolu açık olamayacak ama belki de güzel olan bir insandır. yolunun açık olamayacak olma nedeni ilkokul bilgisi ve torna makinesiyle günümüz teknolojilerinde uçak motoru yapılmasının mümkün olmamasıdır. örneğin jet motorlarının soğutma sistemlerinde su veya yağ değil high tech alloys, teknik seramikler kullanılır. bu malzemeler tanzim çadırında satılmaz (bkz: tanzim çadırında ysz kalmaması sorunu). ayrıca uçak motorlarının şu anda yüksek teknoloji üzerine çalışan kurumlar tarafından üzerinde çalışılmakta olan sorunları vardır. uçak motoru teknolojileri hakkında binlerce akademik makale bulunabilir, bu ustanın o makaleleri anlayabilmesi gerekir. yüksek hızda pervane döndüren bir motor yapmış, buna lafım yok ama uçak motoru demek doğru değildir, bu ustayı uçak motoru yapmasına yürekten destek vermek safi salaklıktan ve bilgisizlikten kaynaklanır. ülkeye faydalı olacağına mühendisliği küçük düşürerek zararlı olur. pek çok man kafalıya "ya bu mühendisler napıyor sanki aq" dedirtebilir.
    edit: (bkz: #87375074)

  • eğer gerçekse mükemmel bir cesaret. borç batağına saplanmadan evlenmeye müsaade etmeyen topluma karşı güzel bir duruştur bu.

  • benim küçük bir kedim var. onu izliyorum bazen;

    mama koyuyorum bayıla bayıla yiyor, sonra kendim için bi yiyecek hazırlıyorum hemen kafayı döndürüyor, koşa koşa yanıma geliyor, o yemeği de tadayım diye gözümün içine bakıyor, deliriyor resmen. maması falan tamamen yalan oluyor. aklı fikri benim yediğimde. daha mı güzel acaba diye merak mi ediyor nedir.
    veya yerde peluş ayıcığı ile oynuyor, sonra bi top atıyorum halıya, o ayıcığı anında satıp topla oynamaya gidiyor, bazen karar veremiyor manyak oluyor, iki oyuncakla birden aynı anda oynuyor. bi süre sonra iki oyuncaktan birini tercih edip gerçekten istediğinin yanına gidiyor. daha çok sevdiği oyuncağı önünden aldığımda ise, diğerine; daha az istediğine geri dönüyor, ama o neşeli halinden eser yok.. oynuyor ama sanki mecbur, sanki zorunlu. ne kendini oynadığı oyuncağa verebiliyor ne de aklını benim önünden aldığım oyuncaktan kurtarabiliyor. ama o kedi, mutsuz olmuyor, düşünemiyor çünkü.

    düşünüyorum da bazen küçücük bir kediden bizi farklı kılan ne var? hiçbir şey sanki..
    mutsuzluk kader mi tercih mi? alternatifler azalmayacak bu belli, o zaman telkin şart.