hesabın var mı? giriş yap

  • öncelikle allah rahmet eylesin.

    ama ne kadar duayen gazeteci, ne kadar örnek gazeteciydi bilemem.
    zira 14 aralık 2004 g-mall yangını'nda yaptığı habercilik ile kendi kalitesini herkese ispatlamıştır.

    sinemada yangın çıkmış, insanlar içeride mahsur kalmış ve yoğun dumandan etkilenmişler.
    itfaiyeciler sinemada mahsur kalanları tahliye etmeye çalışırken rahmetli savaş abimiz olay yerine bir minibüs ile ulaşıyor ve ulaşır ulaşmaz minibüs içinden her yeri siyah boyalı olarak çıkıyor ve başlıyor kamera kaydetmeye...
    olaya şahit olan itfaiyeciler şaşkın zira adam minibüsün içinden çıkıp itfaiyecilere "içeride durum çok kötüydü tahliye neden gecikti" gibi sorular soruyor ve itfaiye amiri kendi işine bakmasını söyleyerek tersliyor abimizi.
    tabii rahmetli gidiyor bu sefer başka kimselere, içeriden çıkan insanlara, durum çok kötüydü ne hissediyorsun diye soruyor, birisi "aa savaş abi sen içerdemiydin ben görmedim" diyor.
    bunların hiçbiri yansımadı kameralara...
    ama yangın güvenliği ile ilgilenenler, itfaiyeciler kendisinin programını seyredince hemen anlıyorlar düzmeceyi...
    çünkü; sinemadaki yoğun dumana maruz kalmış herkesin ağız ve burun bölgeleri havadaki nem ile beraber nefes alıp verdikçe is yüzünden simsiyah olmuşken sadece savaş ay'ın ağız bölgesi bembeyaz ve yüzünün her yeri sıvama usulü simsiyahtı...

    bu olay ayyuka çıktı, savaş ay önce yalanladı, sonra itiraf etti.

    işte böyle bir haberciydi, olmadığı yerde varmış gibi davranarak insanlara düzmece şekilde haber ulaştıran...

  • benzin niye pahali diye sorgulayacagina, niye benzin aliyorsun diye sorgulayanlari gordugumuz baslik.

    sonra bu ulke niye boyle?

  • orijinalinin yerini tutamamış yeniden çekim filmlerdir.

    sinema tarihinde filmlerin hikayelerinin, görüntülerinin ya da çekim tekniklerinin birbirinden ilham alması kaçınılmaz bir gerçek. hatta bazı eserlerin tekrar çekilmesi de alışık olduğumuz ve sıkça rastladığımız bir durum haline geldi.
    izleyicinin takdirini toplamış ve geniş hayran kitlesine ulaşmış bazı başyapıtlar, bazen teknik aksaklıklar sebebi ile, bazen bir yönetmen denemesi olarak, bazen yapımcıların daha fazla kitleye ulaşma hevesi ile hatta bazen de sadece deneysel olarak tekrar çekilmiş ve hayran kitlesi tarafından pek de hoş karşılanmamıştır.

    1- psycho
    1960 yılında alfred hitchcock tarafından çekilmiş ve sinemada bir devrim olarak görülmüş psycho, 1998 yılında gus van sant tarafından tekrar çekilmiştir. bir çok kişi good will hunting, milk, elephant, promised land ve daha nice filmin de yönetmenliğini yapmış usta yönetmen gus van sant’ın, psycho’yu aslında bir çeşit deneme olarak çektiğine inanmıştır. zaten daha sonraları yönetmen ile yapılan röportajlarda bunun açıkça bir deneme olduğu itirafı da gelmiş ve izleyici kitlesi bir nebze de olsa rahat bir nefes almıştır.
    1998 yapımı psycho, her sahnenin orjinaline sağdık kalınarak, birebir, plan plan aynı çekilmiş hatta van sant, hitchcock’un kamera hareketlerini bile birebir kopyalamıştır.
    beklenildiği üzere, film 5 milyon dolar civarında zarar etmiş ayrıca en kötü yeniden çekim ve en kötü yönetmenlik kategorisinde altın ahududu kazanmıştır. ayrıca en kötü kadın oyuncu kategorisine de aday olmuştur.

    2- oldboy
    2003 yılında güney kore’li yönetmen park chan-wook tarafından aynı ismi taşıyan bir japon manga çizgi romanı uyarlaması olarak çekilmiş oldboy, hem orijinal ve çarpıcı senaryosu hem ustaca çekilmiş sahneleriyle, uzak doğu hatta dünya sinema tarihinde bir mihenk taşı olarak yerini almıştır. 2013 yılına geldiğimizde, do the right things, malcolm x, blackkklansman gibi filmleri ile sinemaseverlerin gönlüne taht kurmuş, hatta 2021 yılında gerçekleştirilecek 74. cannes film festivalinin jüri başkanlığı görevini de üstlenmiş ünlü yönetmen spike lee tarafından tekrar çekilmiştir.
    spike lee, oldboy’u bir yeniden çekim değil, ‘yeniden yorumlama’ olarak nitelendirmiş ve filmin karakterler davranışları, sahne teknikleri hatta finalinde bile orijinaline sağdık kalmamıştır.
    orijinal oldboy ile 2004 yılında grand prix kazanan yöneten park chan-wook, filmin haklarını satarken orijinaline sağdık kalınmasını talep etmiştir. daha sonraları, bu ricaya uygun davranmayan yapımcılara tepkisini, yeni oldboy’u izlemediği ve izlemeyi düşünmediğini söyleyerek göstermiştir.
    25 milyon dolar civarında zarar ederek gişede çakılan film, izleyiciden çektiği tepkinin yanı sıra, posterindeki görsel çalışmanın çalıntı olması, çizgi roman yayıncısından izin istenmeden yapıma başlanması gibi başka skandallarla da gündeme gelmiştir.

    3- funny games
    1997 yılında avusturya’lı usta yönetmen michael haneke tarafından çekilen funny games, replikleri, altyapısı, metaforları ve eşi benzeri olmayan hikayesi ile dönemine ustaca atılmış bir imza olmuştur. sinema severler tarafından türünün en iyisi olarak nitelendirilen funny games bütün dünyada en geniş hayran kitlesine sahip filmlerden biri olmuştur.
    1997 yılında filmi avusturya’lı oyuncular ile avusturya’da almanca olarak çeken haneke, yeniden çekimi tekrar kendisi yönetmiş ve bunu bazı ön koşullar karşılığında kabul etmiştir. yeni çekilen funny games’in, tıpkı van sant’ın psycho’sunda yaptığı gibi, sahne sahne plan plan birebir eskinin replikası olmasını, fakat bu defa amerikalı oyuncular ile amerika’da ve ingilizce olarak çekilmesini istemiştir.
    2007 yılında, orijinal filminin yayınlanmasından tam 10 yıl sonra, yeni funny games haneke’nin yeniden yönetmenliğinde, farklı oyuncular tekrar izleyici karışına çıkmıştır.
    bu film ile 7 milyon dolar civarında bir zarar ile gişede büyük bir darbe yiyen usta yönetmen sadece finansal konular değil sanatsal anlamda da ağır eleştirilere maruz kalmış öyle ki, bu filmden 2 yıl sonra çektiği white ribbon ile cannes’te palme d’or kazanmıştır.

    4- the upside / ıntouchables
    2011 yılında fransız yönetmen éric toledano tarafından yönetilen, gerçek bir hayat hikayesinden uyarlama ıntouchables, gerçekçi, dokunaklı ve eğlenceli hikayesi ve mükemmel oyunculukları ile sinema severler tarafından çok sevilmiş ve bir çok listede boy göstermiştir. 9 milyon dolarlık bütçe ile çekilen ve neredeyse 500 milyon dolar brüt hasılat yapan film, yayınlanmasından sadece 9 hafta sonra, gişede en başarılı ikinci fransız filmi olmayı da başarmıştır.
    2017 yılına geldiğimizde, filmin yayın haklarını satın alan aralarında amazon studios gibi ortaklarında bulunduğu yapımcılar, filmin yönetmenlik koltuğuna, limitless, divergent ve the ıllusionist gibi filmlerin de yönetmenliğini yapmış neil burger’i oturtmuş, ismini de the upside olarak belirlemiştir.
    kadrosunda, kevin hart, bryan cranston ve nicole kidman gibi yıldızları barındıran the upside, sinema severler tarafından çok fazla olumlu yorumlarla karşılanmamıştır. karakterlerin derinliği, mizah unsurları ve oyunculukları ile devamlı orijinal filmi ile kıyaslanmak zorunda kalan the upside, gişede zarara uğramamış ve hatta bazı eleştirmenler tarafından olumlu dahi karşılanmıştır.

    5- papillon
    1973 yılında, efsanevi senarist dalton trumbo’nun henri charrière’nin aynı isimli kitabının senaryolaştırması, usta yönetmen franklin schaffner’in rejisinin üstüne denkleme katılan steve mcqueen ve dustin hoffman’ın kusursuz performansları ile izleyiciye iki buçuk saatlik nefes kesen bir deneyim yaşatan papillon, sinefillerin gözünde altın tahtına oturmuştur.
    2017 yılına geldiğimizde, danimarka’lı yönetmen michael noer tarafından yeniden çekilmiş ve kadrosunda charlie hunnam, rami malek gibi yıldızlar yerini almıştır.
    fakat, film çıktığı andan itibaren izleyiciler ve eleştirmenler tarafından fazlaca eleştiriye maruz kalmış ve yapımcısını 5 milyon dolar civarında bir zarara sokmuştur.

    6- ben-hur
    1959 yılında, yönetmen koltuğunda william wyler’ın oturduğu ben- hur, kültürel, tarihi ve estetik olarak sinema tarihinde ilklerden biri olarak sinema severlerin gönlünde yer etmiştir. bir çok kişi tarafından döneminin en iyisini olarak işaret edilen ben-hur, teknik şartlarıyla izleyicisini büyülemiş ve 11 akademi ödülü ile karşılığını bulmuştur. gişede bütçesinin beş katını kazanmış ben-hur, bugün hala bir çok sinema listesinde yerini almaktadır.
    2016 yılında, kazak yönetmen timur bekmambetov, tarafından tekrar çekilen ben-hur, aradan geçen onca yıldan sonra hala orijinalini unutmamış sinema izleyicisi sayesinde eleştiri oklarını üzerine çekti. ülkemizde de o dönem, oyuncu kadrosunda haluk bilginer de bulunduğu için, epey adı duyulmuş olan ben-hur gişede 5 milyon dolara yakın zarar edip, batmıştır.

    7- solaris
    1972 yılında, andrey tarkovski’nin yönetmenliğini yaptığı, stanislaw lem’in aynı adlı romanının uyarlaması solaris, bilim kurgu türüne attığı farklı bakış, çekim teknikleri, şairane replikleri ve eşsiz atmosferi ile aradan yıllar geçse dahi sinema listelerinde üst sıralarda yerini almış, bir eşik olarak tanımlanmış, üzerine makaleler, kitaplar yazılmış bir filmdir. cannes film festivali’nde jüri özel ödülü ile başarısını ispat eden film, şu an hala dünyanın dört bir yanından, bir çok izleyicinin favori filmidir.
    2002 yılında, james cameron prodüktörlüğünde ve ocean’s, traffic, che gibi filmlerden tanıdığımız amerikan bağımsız sinemasının önde gelen isimlerinden steven soderbergh’in yönetmenliğinde yeniden çekimi başlayan solaris, izleyiciler tarafından hemen orijinali ile karşı karşıya getirilmiş ve kıyaslanmıştır.
    yönetmen soderbergh yaptığı açıklamalarda, kendi çektiği solaris’in tarkovski’nin filminin yeniden çekimi değil, stanislaw lem’in kitabının kendine has bir uyarlaması olduğunu belirtmiştir. fakat izleyiciler tarafında yer bulmayan bu açıklama yeni solaris üzerine gelen eleştirilerin şiddetinde bir azalma yaratmamıştır. ne var ki, 2010 yılında, time dergisi, "top 10 hollywood uyarlaması” listesine soderbergh’in solaris’ini de almıştır.
    kitabın yazarı stanislaw lem, 1972 yılında çekilen tarkovski’nin solaris’ine gösterdiği tepkinin aynısını bu filme de göstermiş ve beğenmediğini açıkça söylemiştir.
    gişede15 milyon dolar civarı bir felaket ile zarar eden yeni solaris, bugün hala sinema izleyicisi için bir dilemmadır.

    8- suspiria
    1977 yılında, italya korku sinemasının önemli yönetmeni dario argento tarafından yönetilmiş ve döneme etkisini bırakmış suspiria, yönetmenin le tre madri adını verdiği üçlemenin ilk filmidir. suspiria, özellikle şiddet sahneleri ve çarpıcı ölüm sahneleri ile izleyiciyi büyük bi şoka sokarak 70’li yılların sinemasına göre çok cesur bulunmuştur. film argento'yu tüm dünyadaki önde gelen korku filmi yönetmenlerinden biri haline getirmiştir. daha sonra çektiği pek çok film hayranları tarafından büyük ilgiyle karşılansa da, suspiria genelde yönetmenin başyapıtı olarak değelendirilmiş ve izleyici tarafından yıllar sonra bile takdirle karşılanmıştır.
    2018 yılında a bigger splash ve özellikle call me by your name filmi ile sıkça adını duyduğumuz italyan yönetmen luca guadagnino, vatandaşı argento’nun suspiria’sını onun senaryosunu ve karakterlerini kullanarak, kadrosuna tilda swinton, dokota johnson, chole grace moretz gibi bazı yıldızları da katarak ingilizce olarak tekrar çekmiştir.
    fakat guadagnino’un yeniden çekilen filminin orijinal suspiria hikayesinden fazlaca ayrılması, ayrıca kullanılan renkleri ve oyunculukları orjinaline göre farklı yorumlaması sinema severler tarafından çok da sıcak karşılanmamıştır. guadagnino bu duruma sebep olarak, izleyicinin kendi filmi ile 1977 yapımı suspiria’yı kıyaslamasına engel olmak için böyle bir yol izlediğini söylemiştir. eleştirmenler tarafından her ne kadar beğeneni olsa da beğenmeyenlerin çoğunlukta olduğu filmi savunmak için guadagnino, bu filmin en kişisel projesi olduğunu da söylemiştir. ne var ki, gişede 12 milyon dolar civarında bir zarar uğrayan film rüştünü ispat edememiş ve hala eski suspiria ile kıyaslanmak öteye geçememiştir.

  • hangi taga girersen gir tagla alakasız saçma sapan şeyler çıkıyor.
    bot mudur nedir anlamadım ama yazı çöplüğüne dönüşmüş durumda
    elon musk istifa

  • başlık: beyler elim ayağım titriyor şuan inanamazsnız

    1.amını sikim ekmek almaya gittim bakkal amcaya. son 3 ekmek vardı aldım onları tam çıkacakken bizim mahhalleden bi kız girdi çok tatlı bi kız öğrenci ünide. o da ekmek var mı diye sordu. bakkal amca beni gösterdi son 3 taneyi aldı diye.

    kız bana baktı sonra ve "yaa rica etsem birini verseniz dedi bizim evde hiç kalmadı" dedi. anında koşarak uzaklaştım eve zor attım kendimi.

    ekmeği kaptıracaktım az kalsın lan elim ayağım titriyor piçler

  • yıl 2001: stajyer maaşıyla her hafta sonu geziyorum, yiyorum içiyorum
    yıl 2005: yeni mezun maaşıyla her akşam işten sonra arkadaşlarımla çıkıp bir iki bir şey içiyorum, yemek yiyorum, geç kalırsam ciddi mesafeleri taksiyle dönüyorum. yine de ailemle yaşadığım için kenara para koyabiliyorum.
    yıl 2010: proje şefi maaşıyla kenara para koyuyorum, yılın 9 ayı yoğun çalışıyor, 12 ayı her yere gidip her şeyi kaygısızca (görgüsüzce değil) yapabiliyorum. bayağı bir ülke de görüyorum bu arada hey gidi...
    yıl 2020: 2010-2019 arası kenara koyduğum parayı yiyorum, aylık mutfak masrafım 2005 yılındaki maaşımdan fazla.

    sürünerek emeğini ve hayatını ziyan ettirmeye fit olan arkadaşlar için ise sadece üzülüyorum. en azından ben gençliğimde güzel, keyifli yaşadım. kültürden, eğlenceden, bilgiden geri kalmadım. emeğimin hep bir karşılığı oldu. sizin neslin hayatının bile bedeli yok neredeyse.

    edit: bir 2022 güncellenmesi istendi entryde. deniyorum, ama ne kadar anlamlı olacak bilemiyorum çünkü entrynin varsaydigi tüm standartlar (yaşam, geçim, ekonomi) yerle yeksan olmuş durumda. 2020 yılına kadar kendi işimizi yaparak mütevazı biçimde yaşamımızı sürdürürken, aynı çalışma sistemi ile geçinmek 2022 yılında sürdürülebilir olmaktan çıktı. haftada 60+ saat çalışarak sıfıra sıfır ayı gecirebiliyoruz. ilave masraflar çıkması halinde (örneğin son iki ay ortaya çıkan sağlık masrafları) basbayağı içeri giriyoruz ve bu içeri girenler nasıl çıkacak bilemiyoruz. bayağı kayaya çarpmış durumdayız. kurduğumuz düzen alt üst olmuş durumda. emeği geçenlerin allah belasını versin gerçekten.

  • sıfır fiyatı 380 tl.
    sattığım fiyat 120 tl.
    ilk mesaj: s.a 30 tl olur mu?

    olmaz amın evladı, olmaz.

  • -okul uzamış biraz. çok mu gezdiniz? ehe ehe ( gerizekalıca sırıtmaktadır)
    +üçüncü sınıftayken annemle babamı kaybettim.
    -ee..ıı..omf...başınız sağ olsun...

    (görüşmeden sonra)

    + alo anne! aldım lan işi. sen babama da haber var. he.

  • türk erkeklerinin de büyük bir kısmının çirkin oluşuyla dengelenen durum. yine kaldık mı baş başa?