ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
esenler otogarı'nın alt katı
-
mis gibi cs mapı olur.
ahmet hakan
-
müfredat aynı ise niye askeri lise var dedi.
imam hatipte sanırım öğretmemişler sana. hayatının şokuna hazır ol
fen liseleri ile anadolu lisesi müfredatı da aynı :(
japonya başbakanının dua etmesi
-
kendisini sempatik bulan şakirtler, aynısını misal veriyorum kılıçdaroğlu bir kilisede yapsaydı, yerin dibine sokarlardı.
haarp
-
bilim öncesi insanlar, deprem gibi doğal felaketleri tanrının gazabı, cezalandırması, uyarısı olarak görürlerdi. şimdi bilim ilerledi, depremin nasıl ve niçin olduğunu biliyoruz: fay hattına ev kurarsan, evini sağlam yapmazsan önünde sonunda yıkılacağından haberdarız. artık birkaç cahil dışında kimse depremi tanrının kullarını cezalandırması olarak değerlendirmiyor.
ancak, onca bilimsel ilerlememize karşın, depremin yerini ve zamanını tahmin edemiyoruz. bilemediğimiz için korkuyoruz, depremin tedirginliği ile yaşıyoruz.
ve bilemediğimiz, bizi korkutan, çaresiz kaldığımız tüm doğal afetlerin izahını, binlerce yıldır yaptığımız gibi "bilinmeyen bir güç"te arıyoruz. ilkel insanın; "açıklayamadığı" depremi "tanrıların kızgınlığı"na bağladığı gibi, modern insan da açıklayamadığı depremi "abd'nin kızgınlığı"na bağlıyor.
bir bilinmezi, yine başka bir bilinmezle, haarp ile, illuminati ile, gizli servisler ile, ufo'lar ile açıklamaya çalışıyoruz. cahil aklımız, gücümüzün yetmediği yerde, başımıza gelenleri "bizden çok daha güçlü" başka bir şeye bağlamaya o kadar bayılıyor ki...
ne zaman nerede olacağını bilemediğimiz depremin artık tanrı tarafından gönderilen ceza olmadığına eminiz ama, depremin "görünmeyen güçlerin" verdiği bir ceza olduğu o kadar işlemiş ki genlerimize; "tanrı yapmadıysa, abd yapmıştır, illuminati yapmıştır" diyor ve buna inanıyoruz...
masaya güzel kız gelince sevgilisine dokunan kız
-
elektrik almasın diye topraklama yapan kızdır.
1967'de istanbul
-
pırıl pırıl, muhteşem görüntüler.
görüntülerin en önemli detayı şu:
taksim meydanı 50 yıl önce bugünkünden herhalde 50 kat filan daha güzel. neredeyse uygar bir şehir meydanına benziyor.
edit: ayrıca gerçekten de ortalıkta tek bir türbanlının olmadığı, ülkenin balkan ülkesi havasında olduğu görüntüler. o günden bugüne bakınca dubai'ye dönmüşüz hissi geliyor insana.
edit2: bunun nesi gg yahu? şaşırdınız iyice. ülkenin geldiği hali sevmek zorunda mıyız lan?
yüzüne oturulmuş bir erkekle evlenmek
-
ancak midesi geniş bir kadının kabullenebileceği bir hareket.
düşünsenize sizin dokunmaya kıyamadığımız adamın çatır çatır yüzüne oturmuşlar, zaten bir kere yapan adam bunu sürekli yaptırır kim bilir kaç kişi oturdu sizin haberiniz yok.
arkanızdan elalem konuşacak “bununkine mahallede oturmayan kalmadı ruhu duymuyor” düşünmesi bile insanı çileden çıkarıyor.
hiç oturulmamış namuslu erkeklerin düğünde alnına kırmızı bandana bağlanması önerisi gerçekten hayata geçmeli artık.
örnek erkek
zenginlik belirten ufak detaylar
tuba mikrofonun açık
-
dolu dolu, tok bir sesle "evet, malım tuba" derken hoca; aslında tuba'ya akademik hayatında başarılar diliyor.