hesabın var mı? giriş yap

  • edit : link uçmuş diyenler için yeniden, ayrıca en sona yazıyı da kopyaladım ama orijinal yazının sonunda foto da var. dh link

    iddia bana ait değil sadece dh'den buraya ilettim .

    donanımhaber yazarı, covid-19 ölümlerinin gizlendiğine dair iddiasını, kız arkadaşının babasının ölümü ile delillendirmiş.

    sosyal medyada paylaşılmasını da özellikle istediği için linki aşağıya bırakıyorum.

    ne kadar doğru bilemiyorum, ben sadece iddiayı taşıdım.

    dh link

    --- spoiler ---

    herkese sağlıklı günler dileyerek yazıya başlıyorum. şimdiden yazının gidişatını kestiremiyorum fakat biraz uzun olabilir, okuyun ve okutturun lütfen. bizzat tecrübelerimi içerir.

    6 ağustos 2020 günü kız arkadaşımın babası corona şüphesiyle apar topar ambulans ile hastaneye kaldırıldı. çekilen ciğer filmi sonucunda buzlu cam görünümü mevcuttu ve hasta istanbul'da bir hastanede karantinaya alındı. yapılan test sonucu 9 ağustos 2020 günü covid-19 pozitif tanısı kesin olarak koyuldu ve hasta istanbul sancaktepe'deki pandemi hastanesine sevk edildi. hastayla irtibatımız hiçbir şekilde mümkün olmadığı için elimizden geldiği kadarını yapıp enabiz'dan uygulanan tüm işlemleri, tahlil ve raporları takip ediyorduk. bu süreçte hastane personeli de bizi her gün arayıp durum hakkında bilgilendiriyordu.

    günden güne durumu kötüye giden ve yoğun bakımda tedavisine devam edilen hastamızın 24 ağustos günü enabiz da tahlillerini kontrol ederken, ne hikmetse bir kez daha covid testi yapıldığını ve test sonucunun negatif olduğunu görmem üzere vefat haberini alacağımızı düşünmeye başladım. nitekim öyle de oldu. bir-iki saat içinde hastaneden arandık ve negatif covid sonucunun sisteme girildiği gün vefat haberini aldık.

    bu hastanede covid yüzünden vefat eden hastaların naaşı sancaktepe cenaze işlerine gönderilip burada cenaze namazı kılındıktan sonra defin işleminin yapılacağı yere naklediliyor. ve covid yüzünden ölen merhumun yanına hiçkimse alınmadığı için naaşı tanıma işlemi fotoğrafı çekilip yakınlarına gösterilmek suretiyle yapılıyor. biz sancaktepe cenaze işlerinde geçirdiğimiz yaklaşık 1 saatlik süre içerisinde 5 naaş buraya getirildi ve hepsinin ölüm sebebi covid idi.

    şimdi nasıl oluyor da sadece istanbul sancaktepe de 1 saat içinde 5 covid vakası defin ediliyorken, türkiye genelindeki günlük ölüm sayısı 15-20 arası lanse ediliyor?

    covid yüzünden vefat eden hastanın pozitifden negatife çevrilmesine dair kanıt:
    --- spoiler ---

  • kanadada doktoraya gitmiş bir kız çocuğuna sorulur:

    -sizin ülkede kızlar okuyabiliyor mu?
    -yok ben türkiyede okuyabilen ilk türk kızıyım!

  • espri anlayışı olmayan, mutsuz halkımın bir ferdini çileden çıkartmış gelin. ulan orası cenaze evi ya da devlet dairesi değil, senin düğünün, nedir bu kadar kasıyorsun? sen de çal bir parça pastayı gelinin suratına, beraberce eğlenin gitsin. bu kendini çok ciddiye almalar yüzünden çekilmez, mutsuz bir millet olduk çıktık.

  • 3 yildir kullandigim alet. merak edenler icin hayat kurtaran güzel özelliklerinden bahsedecegim. muhtemelen bahsedilen özellikler diger marka e-book reader'lar icin de gecerlidir.

    önce sunu izah edeyim. ilkokuldan beri araliksiz kitap okurum. babamdan kalan kitaplarla birlikte evimde 1000'e yakin kitabim var. e-book readerlar ilk ciktigi zamanlarda (yaklasik olarak 2009) acaba bu is olur mu diye düsündüm, fakat hem fiyatlarin pahaliligindan (sony e-book reader 300 dolar, 200 euro idi, su anda muadili 60-70 euro civarina satin alinabilir) hem de e-kitaba ulasmanin zorlugundan vazgectim. aradan yillar gectikten sonra yurt disinda iken indirimde bir kindle gördüm ve aldim. sonra da kindle kullanmanin inanilmaz kolayligi kesfettim. kitap mi e-kitap mi diye sürekli münakasa edenlere avantajlari ve dezavantajlari siralayinca rahatlikla söyleyebilirim ki acik ara e-kitap. hatta benim icin öyle bir noktaya geldi ki basili kitap okumayi cesitli nedenlerden dolayi tercih etmiyorum. (genelde puntolarin kücük olmasi, not almanin zor olmasi ve bu yüzden belirli bir süre sonra önemli bilgilerin ucup gitmesi vs). özellikle kitaplarin dijital halini ariyorum. ayrica sunu da rahatlikla söyleyebilirim ki zaten olan okuma aliskanligim daha da artti.

    bahsettigim bu avantajlari belirli bir düzen olamadan aklima geldigi gibi siraliyorum.

    1. arka plan isigi olmadigi icin kesinlikle göz yormuyor (herkesce malum)

    2. cok kisa sürelerde kitap temin edilebiliyor. yurt disinda yasayip türkce kitap; türkiye'de yasayip yabanci dilde yazilmis kitap okumak isteyenler icin ideal.

    3. yüzlerce kitap tasinabiliyor. bol seyahat edenler icin ideal.

    4. sarji hergün bir kac saat okudugunuz takdirde 3-4 hafta kadar dayanabiliyor.

    5. tek bir dokunusla kitapta istenilen yerlerin alti cizilebiliyor ve not alinabiliyor. alti cizilen yerler ve notlar bir .doc dosyasina otomatik olarak kaydediliyor. cok önemli bir özellik zira kitapta belirli yerlerin altini cizmek pek pratik degil ve aradan zaman gectikten sonra önemli yerler unutuluyor.

    6. kitaplar arasinda ve belirli bir kitapta arama yapmak mümkün. daha önce okuyup da yarim yamalak aklinizda kalmis hos bir cümleyi yeniden okumak istediginizde hatirladiginiz bir iki kelimeyi yazin ve saniyeler icinde cümle önünüze gelsin.

    7. yazi fontu ayarlarmak mümkün. göz problemi olanlar icin ideal.

    8. yabanci dilde bir kitap okuyorsaniz ve bilmediginiz bir kelime varsa sadece o kelimeye tiklamaniz yeterli. böylece default olarak kindleda bulunan ya da sizin de ekleyebileceginiz bir sözlük yardimiyla kelimenin anlamini göreceksiniz. ayrica internet baglantisi varsa kelimenin ya da kavramin wikipedia'daki tanimina da ulasabilirsiniz.

    9. daha önce anlamina baktiginiz tüm sözcükler 'kindle'a kaydolacaktir. vocabulary builder olarak adlandirilan bir uygulama ile kelimeleri ögrenip ögrenemediginizi kontrol edebilirisiz.

    10. amazondan alinmis kitaplara mahsus olmak üzere wise uygulamasi ile zor kelimelerin üstünde kücük bir sekilde izahat olacak (bunun sikligi ayarlanabiliyor). böylece dil problemi cekenler ya da yabanci dil bilgisini gelistirmeye calisanlar icin kolay bir okuma gerceklesecek.

    11. klip.me adli chrome uzantisiyla, sadece bir tik ile internette gördügünüz bir sayfayi kindle formatina uygun bir sekilde makale olarak kindle'a yollamak mümkün. böylece bilgisayar ekraninda okumaya üsendiginiz köse yazilarini ya da uzun eksisözluk entrylerini otobüste, metroda, vapurda okuyabilirisiniz.

    12. internetten satin aldiginiz ya da klip.me ile yolladiginiz metinler amazon cloud'da kaydedilir. dolayisiyla bir internet baglantisi ile yillar önce okumus oldugunuz ve birden akliniza gelen bir makaleye ya da daha önce satin almis oldugunuz bir kitaba ulasabilirsiniz.

    13. calibre adli program ile kindle'a göndereceginiz makaleleri programlayabilirsiniz. mesela begendiginiz bir köse yazarinin günlük yazilari ayarlayacaginiz bir saatte kindleiniza otomatik olarak gönderebilirsiniz.

    14. cok verimli olmasa da internete girip birseyler okuyabilirsiniz.

    15. kitaplari yaklasik olarak yüzde 20-25 daha ucuza alabilirsiniz.

    16. sadece sizin satin aldiginiz kitaplara degil arkadaslarinizin satin aldigi kitaplara da sahip olabilirsiniz. (bence bunda sorun yok:))

    17. okuma aliskanliginiz artar

    18. ben basili kitabin kokusunu seviyorum ya da ona dokunmayi seviyorum diyenlere yüzlerce kitap okumus biri olarak söylüyorum ki henüz daha güzel kokan bir kitaba rastlamadim. ayrica genelde kitaplarin baskisi iyi olmadiginindan dokundugunuzda elde kasinmaya benzer garip bir his birakir. e-book reader ile bu sorun da olmaz.

    edit: yukarida klip.me uzantisindan bahsetmistim. @doxanikee'nin bilgilendirmesiyle ögrendim ki amazon'un send to kindle adli orijinal bir uzantisi varmis. send to kindle

    edit-2: kindle'a makale gönderme uzantisi olarak kesinlikle kindle'in kendi uzantisini öneririm. klip. me uzantisi ile gönderilen makalelerin formatinda sikinti olabiliyor. basliklar, alt basliklar, paragraf ve resim alti yazilari birbirlerine karisabiliyorlar. send to kindle ile gönderilen makalelerde ise en ufak bir problem daha yok.

  • insana facebook falan kapattıracak bir düşünce.

    paylaşımlara bir bakıyorum;

    -hehehe teknemizden ilk görüntüler yarın devamı vaaaaar (sanki çok merak ediyoruz senin tekne fotoğraflarını)
    -yhaaa benim kızım dünyaaanın en güzel çocuuuu (eciş bücüş bi tip ne dünyası ne güzeli)
    -kocişimle tatiiiiiiil -at italy* (kocana da sokayım sana da)
    -anne oluyorraaaam dinyinin in gizil diygisi (sen olma ulan ayı)
    -zengin zenginoğlu is at california with 82 others - kankslarlaaa kopmalarrr (bitmedi ulan şu babanın parası bitmedi)

    bi ben mi evde oturuyorum? bi ben mi işsizim, yalnızım? yettiniz be kapattırıcaksınız yine facebooku.

    debe editi: bu entrym mutsuzluğumu ve mutsuzluğunu paylaşan güzel insanlar sayesinde debeye girmiş. geri kalan bütün entrylerim de böyle bir başlık altında bile hakaretler edip ayar vermeye çalışanlara girsin. hele 'düşüncesi' ile biten başlığa 'vik vik vik vik kişidir' diye tanım kasan bi taneniz var ki ona laflar hazırladım. ama söylemeyeceğim.

  • twitterda bir kız bununla ilgili bir twit atmış. arkadaş da kendi düşünmüş gibi başlık açmış.

    işte o twit !!11

    edit: arkadaş da başka yerlerden çalmış. bu kutudan bende de var. erkek de değilim tarz meselesi. ne ekmeği yendi konunun durduk yere.

  • yüzüklerin efendisi adlı eser, orta dünya'da 4000 yılda medeniyetin bir adım ileri gidememişliğinin ispatıdır. isildur ve güç yüzüklerinin üretiminden beridir halen ok ve kılıçla uğraşırlar. 4000 yıl olmuş ve ormandasın, dağdasın ya? sokak adamısın yani? isildur zamanıyla aragorn zamanı bire bir aynı. 4000 yıl geçiyor ve teknolojik olarak hiçbir şey değişmemiş. kesinlikle acınası bir uygarlıkları var. atlı araba bile yapamamışlar. bir tek saruman çalışıyor. kristal kürelerle iletişim mühendisliğine katkıda bulunuyor. genetik çalışmaları var. endüstrinin, sanayileşmenin önderi. bir tek saruman uğraşıyor ve gidip herifin kristal küresini kırıp kulesini başına yıkıyorlar. adamcağız sanayi devrimini getirmeye çalışıyor ve hey! karşılığında ne alıyor? koca bir hiç dostum. orta dünya'nın uygar halkları denen şey aslında koca bir medeniyetsiz cahiller yığınıdır. herif kablosuz kürelerle 1000 kilometre ötesiyle haberleşiyor ve gidip o aleti suya atıyorlar. bütün o palanthir taşlarına, bütün teknolojiye gandalf falan hep "ıyyy şeytan! uzak tutun şunu benden!" gözüyle bakıyor. orklar savaş makineleri getiriyorlar. adamlar mancınık falan yapıyor. yanan ok kullanıyorlar. hep orklar uğraşıyor teknoloji için ya. 10 bin yıllık elf kültürü ise hala ellerinde yayla, tahta okla dolaşıyor. 5000 yıldır hayattasın ve elindeki silah bildiğin ok? o cahil cühela elfler, evde cenaze var diye müzik bile çalmıyorlar. evet yobazlık! türkiye gondor olmayacak.

  • yazık değil mi o hayvana ? hayvanı katletmişsin, sonrada gelip utanmadan başlık açmışsın, birde bunu başarı telakki ediyorsun. gibi şeyler söyleyeceğimi sanıyorsan yanılıyorsun.iyi olmuş öldürdüğün.

  • 2007 yılıydı yanılmıyorsam. istanbul'da garajistanbul diye bir mekanda koçani orkestar grubunun konseri var, ben de oradayım çok sevdiğim bir arkadaşımla. konser süper, adamlar zaten inanılmaz eğlenceli. istanbul'a dışardan gelen herkesin ilk fark ettikleri şeylerden birisiyle karşı karşıyayım: pek çok tv ünlüsü var etrafta. tanıdık bir kaç yüz, birkaç ünlü işte. yok dream tv'nin viceyi bilmem ne falan da çarpıyor gözüme. o sırada gözüm bir hanımefendiye takılıyor. çok güzel, çok zarif. çalan grubu dinliyor mutlulukla. kim dersiniz? şevval sam. ama nasıl güzel, nasıl zarif. şimdi şevval sam, şevval sam olarak orada durmuyor olsa, belki de bütün geceyi ona bakarak geçirmek isterdim. ama yapamıyorum. aklım 1 dakika içinde bu zarif hanımın kim olduğunu, ne kadar hoş olduğunu ve aynı anda ona bakmamam gerektiğini söylüyor. niye? çünkü bu hanımefendi sarı fırtına metin'in eşi de ondan. 2007'den önce ayrılmışlardı ama benim için hep metin tekin'in eşi işte. bakamıyorum, utanıyorum. benim için beşiktaşlı olmak, şevval sam'ı görünce utanıp başka yere bakmak, süleyman seba'yı her görüşünde duygulanmak, nartallo'nun bile iyi futbolcu olduğuna inanıp onu sevmek, madida'yı ölmüş bir aile büyüğünü yadeder gibi hayırla yad etmek, hiç tanımadığım taraftarları, inönü'yü dolduran adamları her haftasonu evimden izlerken onlarla gurur duymaktır.