hesabın var mı? giriş yap

  • yavuzcuk, bunu tekrar tekrar oku, hatta çerçeveletip görebileceğin her yere as. o her zerresini para bürümüş gözlerine insanlık nedir hatırlatır.

    "ne hırsızlık ne arsızlık yaptın da bizi bastırmaya çalışıyorsun? o meydanda olsan sen de yuhalayacak mıydın? ne ben, ne de ailem bizi yuhalatanın da yuhalayanın da ailesini tanımayız, ismini de bilmeyiz, ağzımızdan asla kötü söz söylemez, aklımızdan ve kalbimizden asla kötü düşünce geçirmeyiz.

    ancak biz seni dünyaya getiren o güzel kadını tanırız, ellerinden öper, önünde saygıyla eğilir ve olur da bir haddiniz bilmez ona dil uzatırsa bedenizmizi siper ederiz. sen yine de o onurlu ve güzel kadına laf etme şerefsizliğini gösteren bir alçak olursa, çık ve ilk konserinde beni berkin elvan'ın annesi gülsüm'ü yuhalat. gocunmam, yaralanmam, üzülmem. derim ki şahsenem bacı anamdır ona gelen bana gelsin."

    gülsüm elvan 03/12/2014 ankara

    http://www.cumhuriyet.com.tr/…de_beni_yuhalat_.html

  • dün sabah farkettiğimiz ve farkettiğimiz andan itibaren canımızı sıkan olaylar silsilesi.

    4 mayıs 2024 tarihinde aşağıdaki görselde de görebileceğiniz gibi akbank kredi kartımdan tam 4 kere üst üste para balıkesir merkezli bir gıda toptancısı firma üzerine çekim yapılmış.

    görsel

    çekilen tutarların toplam miktarı neredeyse 170 bin tl.
    işin asıl üzücü ve sinir bozucu kısmı ise bu işlemler yapılırken bana ne sms ne de bir 3d secure kodu gelmesi. yani durumu tesadüfen ekstreye bakınca öğreniyorum.

    olayı fark etmem ile birlikte bankayı arayıp olayı anlatıp kredi kartını kullanıma kapattırdım. ardından olayla ilgili dilekçe doldurup bankaya gönderdim.

    bununla beraber dün paranın çekildiği firmanın muhasebe departmanından olduğunu söyleyen biri beni aradı ve olayın dolandırıcılık olduğunu ve paranın iadesinin gerçekleştiğini söyledi. bu işin kimin yaptığını bildiklerini isim ve tc kimlik numarasına kadar benle paylaşacaklarını söylediler. ben bu numarayı 2 gün farklı numaradan aradım ve bana 2 gün de farklı isim ve tc söylediler. yani işin bu tarafında bir sıkıntı olduğu belliydi.

    ben de teyit amaçlı firmayı geri aradım ve böyle bir şahsın firmada çalışmadığından bahsettiler. sizi vazgeçirmek için böyle bir oyun içerisindeler diye söylediler. olayı firmaya da anlattım. bu ödemenin karşılığında mal çıkışı yapmayıp bu ücreti karta iade edebileceklerini söyledim.(başka türlü neye istinaden para ya da mal ellerine geçebilir bilmiyorum) onlar da beni şirketin avukatına bağladı. avukat bu olay için işlemlerin başlatılacağını ve çok uzun süreceğini söyledi. (avukata da artık ulaşılamıyor)

    bütün detayları geçiyorum. benim kredi kartımdan en basit bir işlem için bile 3d secure istenirken böyle büyük bir bedel nasıl oluyor da bilgi dahil gelmeden çekim yapılabiliyor.

    bununla birlikte banka bana ekstre gününe kadar olay çözülmezse bu miktarı benim ödemem gerektiğini söylüyor.

    böyle saçma sapan bir güvenlik açığı yüzünden bu olay çözümlenene kadar benim 170 bin tl ödemem gerekiyor.

    sonuç olarak böyle bir mağduriyet karşısında bu işlemi hızlandırmak için daha başka nasıl bir yol izlemem gerektiğini bilmiyorum ve bu parayı ben ödemek istemiyorum.

    edit: tüm yazar arkadaşlara destekleri için teşekkürler. sayısız mesaj aldım. aynı konuyla ilgili bir çok arkadaşımız da mağdur olmuş. gerekli tüm işlem ve başvuruları yaptık. bugün savcılığa da dilekçemizi veriyoruz. umarım en kısa zamanda çözülür.

    debe editi: arkadaşlar tekrardan tüm destekleyenlere teşekkür ederim. bu vesile ile kredi kartlarımızı mail order ödemelerine kapatalım. buradan bunu öğrenmiş olduk. bu boşlukla ilgili de umarım bankalar tarafından bir adım atılır ve daha fazla kimse mağdur olmaz.

    edit2: bankaya harcama itiraz dilekçemizi gönderdik. bankadan bununla ilgili tespit işlemlerinin başladığını bildiren email aldık. edevlet üzerinden bddk şikayetini de oluşturduk. ayrıca savcılığa dilekçemizi verdik. sonuçlarını paylaşacağım.

  • acımasız olduğu kadar gerçekçi bir kelime.
    boş oluyorsun, sade kabuk kalıyorsun geriye. içi boş bir kabuk ne işe yarar ki? ceviz olsan atarlar hemen çöpe.

    biz ilk önce evleri ayırdık.
    bir kendimi bir de kızımı alıp çıktım o evden. soranlara bunu söylüyorum hep, aslında o da aynını yaptı, bir kendini alıp çıktı.
    öyle karar verdik çünkü, bize mutluluk vermeyen, bize uğurlu gelmeyen eşyaları ne o ne de ben alamadık.
    çok gerekli bir kaç parça dışında üst baş bile kaldı o evde. sanırım ikimiz de yenilenmek istedik, maddiyat elverdiğince.
    sonra duruşma günü geldi. yön bulma hususunda tam bir kör tavuk gibiyim. kaybolurum hemen. izmir'de iken erkek kardeşimi hatay'dan aşağı mithatpaşa yönünde sahile indirmek isterken önce betonyol'a çıkarmış, sonra da madem çıktık hadi yeşildere'den karşıyaka'ya amcamlara gidelim diye kandırmaya çalışmışlığım vardır. alt üst, sağ sol yok bende, bunu bildiğinden telefonda bana adliyenin yerini o kadar mükemmel tarif etmişti ki elimle koysam bu kadar rahat bulamazdım.
    anlaşmalıydık zaten, uzun sürmeyecekti.
    sonra bitti mahkememiz. çıktık. adliyenin kantine gittik, "gel." dedi, "sana bir çay ısmarlayayım."
    "tamam" dedim, "tatlılar benden o zaman."
    en azından cuma namazlarına gitmesini çok isterdim hep. annemin babamı hazırladığı gibi cuma vakti onu hazırlamak namaza, çok isterdim. hiç nasip olmadı, onu tanıdığımdan itibaren bir kere bile gitmedi cuma namazına. namaz bu, allah ile kul arasında, ses etmemiştim; ama bilirdi üzüldüğümü. geçen cuma namaza gitmiş ve ikimiz için çok dua etmiş, onu söyledi. güldü sonra. "bak, demek senleyken imanım elden gitmiş, senden ayrılacağım için nasıl imana geldim görüyorsun. namaza bile başladım." dedi. beraber güldük, komikti gerçekten de. "sırtında da kaşıntı başlamıştır senin." dedim, anlamadı. "yoo, başlamadı." dedi. "benden ayrılıyorsun ya, kanatların da çıkacaktır. melaike oluyorsun. kaşınıyordur sırtın, dikkat et." dedim.
    iyice güldük. hep böyleydi zaten aramızdaki. bir atışma, bir altta kalmama, bir takılma birbirimize.
    gülerdik ama, hep gülerdik birbirimize. ben ona daha çok gülerdim; çünkü hiç hazırcevap değildim. hep alt ederdi beni. komiğime giderdi. bir de haklı da olurdu, inkar etmek yerine gülmek daha kolayıma gelirdi, gülerdim. zaten bizim evin delisi bendim.
    sonra tatlılar yendi, çaylar içildi, sigaralar söndürüldü. kalktık.
    birden anladım ben, boşanmayı isteyen ben olduğum halde, birden anladım. artık bitmişti.
    kendimi yokladım, pişman mıydım?
    hayır, değildim.
    mutlu değildim, kendi mutsuzluğumda onu da eritmiştim.
    biz birbirini ilk görüşte seven, iki zıt karakterdik.
    yedik bitirdik, sevgimizi.
    dünyanın en güzel şeyini, bizi yani, harcadık.
    pişman da olmadık bundan. geri adım da atmadık.
    çok güvendik karşı taraftakine, seviliyoruz nasılsa dedik.

    ama sevgi sorunları çözmüyor.

    şimdi evlendi.
    duyuyorum ki, çok da mutluymuş. ben de mutlu oluyorum.
    o beni, ben onu mutlu edemedik birlikteyken.
    ayrılığa adım atarak, ona mutluluk için şans vermişim demek ki.
    benimle konuşmuyor, eşi istemiyormuş.
    haklı olabilir. ben anlamıyorum bu mantığı; ama haklı olabilir. kendi tercihi.
    yeter ki mutlu olsun.

    yeniden evlenmeden bir ay kadar önce, kızla ilgili bir şey için buluşmuş çay içiyorduk. evleneceğini biliyordum; ama ilk kez akıl danıştı benden. kadının beni kıskandığından bahsetti, kendisinin nasıl davranacağını bilemediğinden.
    "benden esirgediğin ne varsa ona yap, mutlu olursun." dedim.
    "bir de ailenle fazla yüz göz etme eşini, her şey çözülür." dedim.

    söylediğimi yapmış. ne güzel, şu dünyada biri de benim sayemde mutlu olsun artık.
    mutlu da olsun zaten, o mutlu olsun ki kızımız da mutlu olsun.
    içim o kadar rahat ki, o kadar tüketmişiz ki sevgimizi.

    ..............................

    eski eşim denmesinden hoşlanmıyorum. eski eş nedir yahu, ne kadar kırıcı bir kelime öbeği, her iki taraf için de öyle. kendisinden bahsederken artık, kızımızın babası diyordum. böyle deyince insanlar, hâlâ unutamadığımı söylüyorlar. öyle değil aslında, kızımız değil mi zaten? yalan mı yani?
    yorum yapmaya meraklı insanlar her yerde.
    soğuk bir "kızın babası" diyorum, mesele kapanıyor.

    o da illa anlatmam gerekirse.
    yoksa ben kimseye anlatmıyorum onu.

    çünkü içi boş bir kabuk gibi kocaman bir kelime var aramızda. boşandık biz.
    o öyle mutlu, ben böyle.

    ekleme: ayrılalı 12 yıl olmuş bile. başlarda insan kendini basarısız zannediyor. hiç ilgisi yok oysa, aksine her şey insan için. hele de benim gibi boşanmayı isteyen tarafsanız zaman içinde unutuyorsunuz bile.