hesabın var mı? giriş yap

  • salak salak milliyetçilik kasan iki ülke vatandaşlarının ve siyasetçilerin dışında iki ülke halkının da birbiriyle derdi yok ki. zorla düşmanlık çıkartıyorlar.

    tanım: katıldığım önermedir.

  • oğul - kardeşim
    anne - benim de annem olan kadın.

    oğul kişisi havuzda çalışmakta, bu yüzden hergün işe parmak arası terlik giyerek gitmektedir. terlikleri çok eskimiştir ve her bir tekinin altında delik bulunmakta yürürken ayağının ufak bi kısmı yere değmektedir. oğul kendisine yeni terlik almıştır, terliklerle eve gelir ve olaylar gelişir...

    oğul - ben bu yeni terlikleri yolda giymeyeyim, işe giderken eski (altı delik) terliklerimle gideyim işte yenilerini giyerim.
    anne - oğlum sen evlenince karına da eskimesin diye haftada bir atlarsın.

    (100% gerçek)

  • hz. muhammed gibi kutsal kabul edilen sahislara edilen hakaretlerin tck'daki "toplum barisini bozmaya elverislilik" kriteriyle suc olarak kabul edildigini ve bu konuda mahkemelik olup ceza almaniz icin kendisinin ya da bir varisinin dava acma gerekliligi olmadigini,

    ataturk'un ise bonus olarak onu koruyan kendine ait yasasi oldugunu, kendisinden "bu adam" diye bahsetmenin hakkinda dahi verilmis ceza karari oldugunu,

    o yuzden bu kategorilere giren hakaretlerin basinizi kolaylikla belaya sokabilecegini

    biliyor muydunuz?

    --eksi sozluk genel kultur bakanligi, "turkiye gercekleri" serisi cilt 1

  • :/

    kelimeyle ifade edemedim özür dilerim.

    "redd-i miras" diyince hemen "aman!". kulağa kötü geliyor diye çünkü. halbuki hiç alakası yok.

    şimdi diyelim ki baban borç yaptı. sen hiçbir söz sahibi olamadın bu konuda. belki senin için borca girdi, bilemezsin, ama o borç karşılığında bir mal mülk proje tiyatro herneyse, birşey edindi. yani "maddi" bir karşılığı var. sonra da baban vefat etti. iki seçeneğin var.

    1) mirası alacaksın, vergini vereceksin, mal mülk -varsa- kalacak, ama borçlar da gelecek. ödeyecek paran varsa ödeyeceksin.

    2) mirası reddedeceksin. mal mülk -varsa- gidecek, ama hayatının baharına da borç yüküyle başlamamış olacaksın.

    gençler ikincisini seçmiştir.

    sana ne?

    şimdi gelmiş bazıları "vay efendim onun mirasına nasıl sahip çıkmaızya09a" mahiyetinde birşeyler filan deniyor.

    çocuklar manevi mirasını reddetmedi ki? maddi mirasını reddetti. borcuyla malıyla -kaldıysa- onu reddetti. eğer "sanatçıya vefa" ise belki de çocukların eğitimi için olan yapılmış borçlar -ki manevidir, karşılığı yoktur- borçları ister istemez çocuklar üstlerine aldılar zaten. o sorumluluk zaten onlarda var.

    hayata temiz başlamak onların da hakkı. ama sen kendi uydurmuş olduğun bir sorumluluk ile o gençlere bu borcu yüklemeyi "namus borcu" filan gibi görüyorsun.

    bravo.

    aynı şeyi başkaları sana "ataların için ölmelisin" filan şeklinde de yapıyor, hatırladın mı?

  • bir arkadaşımın * çeşitli durumlar karşısında ruh halini dile getirmek için kullandığı cümle.
    az sıkıntılı.

    bana dedi ki, beni arkadaş olarak görmüş hep. ben seni arkadaş olarak görüyorum dedi, ben de seni insanüstü görüyorum dedim, az pilav üstü çok döner gibi, mis dedim, o bana dedi ki, arkadaşlığımız bozulmasaymış, çünkü ben çok iyi biriymişim. ben dedim ki madem çok iyi biriyim neden sevgili olamıyoruz dedim. o dedi ki çünkü benim konuştuğum bir çocuk var dedi, ben de dedim ki, çocukla konuşmaktan bir zarar gelmez dedim çocuk o dedim. o da o çocuk değil şapşal benim sevgilim dedi. benim sevgilim dedi, benim sevgilim. benim sevgilim dedi.

    olaysızca dağıldım.

  • dersinde 'belirlenmiş sınırların' dışına çıkmak imkansız gibidir. hiçbir dersinde çözülmemiş bir problemden bahsettiği görülmez. araştırılmayanı araştırmaya teşvik etmez.

    "bu neden böyle" sorusuna "çünkü öyle" cevabını verecek bir profil çizer.

  • bu kardeşimizin cyborgvari davranışları beni ilk başta çok güldürdü fakat gerçekten distopik bir havası var videoların. sanki hiç eğlenmiyormuş ya da içinden gelmiyormuş da sırf kodlarında o yazdığı için pikniğe gidiyor, dolanıyor gibi gözüküyor.

    -haydi ts212 biraz şurada ağacın altında oturalım..
    (oturma eylemi...)
    -evet, oturduk. şimdi şurada biraz güneşe bakalım.
    -baktık. şimdi biraz şu tarafa yürüyelim.
    -yürüdük...

    bi de bu formatta suç işlense çok komik olur gibi geldi bana.

    -evet arkadaşlar şimdi cinayet işleyecem.
    -hasmımızı bulduk, şimdi biraz bıçaklıyım.
    -evet, bıçakladık. şimdi torbaya koyup gizli bi yere atalım.
    -attık, şimdi eve gidelim.
    -gidemedik, polis yakaladı. şimdi biraz hapse girelim.
    -girdik, biraz volta atalım...
    -attık.

  • yılda yapacağınız km’ye, arabaya gösterdiğiniz algıya ve beklentilerinize göre değişecek olan durum. gerçekten mallık da olabilir, akıllılık da.

    öncelikle arabaların birçoğu değer kaybını eksponansiyel olarak azalan bir şekilde yaşıyor. yani sıfır bir arabanın değer kaybı ilk 2-3 yılda diğer yıllara göre biraz daha fazla, özellikle premium markalarda bu biraz daha şiddetli çünkü ikinci el piyasasında alıcı sayısı azalınca aracın pazardaki değeri de azalıyor.

    extreme bir örnek vermek gerekirse porsche panamera aracını satılığa çıkarsan ancak galerilere satarsın onu alacak şahıs zor bulursun ama atıyorum vw jetta’yı sahibindene koysan bir hafta 10 güne satarsın. bmw 3 serisi bir aracı satmaya kalksan bu iki durumun ortalaması bir durum çıkar ortaya.

    yani aracın değeri yükseldikçe ikinci el piyasasındaki hacim daralacağından dolayı, sıfır alınan bir aracın ilk 2-3 yıldaki değer kaybı daha alt segment araçlara göre daha hızlı olur.

    ikinci elin ise kendine göre riskleri var. malum insanlar üçkağıt çevirerek satış yapmaya pek bir meyilli, bu yüzden temiz ikinci eli anlamak da kolay değil. bir de gerçekten araç kazasız bile olsa, kullanıcı profiline göre önceki kullanım çok hoyratsa, mesela araç sürekli kök gaz kullanılmışsa durup dururken de arıza çıkarabilir. ikinci el içinde her zaman böyle bir risk unsuru barındırır.

    sıfır araba almak, eğer senede 30 bin üzeri km yapacaksanız ve 2-3 yılda bir araba değiştiren biri değilseniz ikinci el almaktan çok daha mantıklıdır, ama türkiye’de bu profilde kullanıcı sayısı çok azdır. araba bir statü göstergesi olduğundan dolayı, insanlar her fırsatta araba değiştirmeye meyillidir. zaten bu yüzden bu başlık böyle bir isimle açılmış.

    ister alt ister üst segment olsun, ben bu aracı ciddi bir sorun olmazsa 10 yıl kullanırım diyorsanız sıfır almak en mantıklı tercihtir. gerek aracın kasko masrafları, gerekse mtv sistemi nedeniyle araç yaşlandıkça masraf kalemleri azalmaya başlayacaktır. ilk 2-3 yıldan sonra ise aracın senelik değer kaybı ivme kaybetmeye başlayacaktır.

    burada diyebilirsiniz ki, ilk 2-3 seneden sonra aracın değer kaybı yavaşlayacaksa neden sıfır alayım 2-3 yaşında ikinci el almak yerine. çok saçma bir soru değil ama şöyle bir handikap var. ne olursa olsun ikinci el almak her zaman içinde bir risk barındırır. siz bu riski alıp karşılığında maddi bir getiri elde etmek istiyorsunuz.

    alt segmentte bu değer kaybının aracın sıfır değerine oranı çok yüksek değil, yani aldığınız riskin karşılığında elde ettiğiniz maddi getiri yüksek değil. üst segmentte ise ülkemizdeki kullanıcı profilinin sicili pek bozuk. yani ülkedeki lüks araç kullanıcısının trafikteki davranışlarını biliyorsunuz. bunun iki sakıncası var, bir kazalı aracın size kazasız diye kakalanma ihtimali yüksek, iki kazasız olsa dahi aracın hoyrat kullanılmış olma ihtimali alt segmente göre daha yüksek zira motor ve sürüş dinamikleri alt segment araçlara göre daha gelişmiş zaten bu da aynı nedenle aracın kazalı olma ihtimalini artırıyor.

    tüm bunlar dışında, aracı sıfır olarak almış ve kullanıcısını tanıyorsanız ikinci el almaktaki risk unsurunu düşürmüş olursunuz, ama bu istisnai bir durum olacağı için genele pek yansımaz.

    özetle, 2-3 yılda bir araba değiştiren araba meraklısı bir tipseniz hevesinizi alana kadar ikinci el alıp satmak sizin için daha karlıdır. ama araba aldığınızda 8-12 sene arası bir süre kullanma fikriniz varsa yukarıdaki istisnai durum da ortada yoksa, alt üst segment fark etmez bu ülkede azınlıksınız ve sıfır almak sizin için daha mantıklıdır.

  • yeni kapladığın defterin kapağının bir türlü kapanmamasının hiti olduğu tanımlardır.
    sadece mutsuzluk değil, başarısızlık hissi de yaşatır bu kapanmayan defter.