hesabın var mı? giriş yap

  • yalnız bu hasan'ı, yağmur ormanları'na yalnız başına bıraksanız, 2 yıla sıfırdan kabile kurmuş olur. 5 yıla da game of thrones'da khaleesi'yi koluna takar. amk böyle bir insan olabilir mi lan?

  • asıl adı bu olmalıymış hani şarkının, zerdaliler yerine.
    ne çok dinlerdik seninle bu canım şarkıyı. sen orda ben burda.
    bundan sonra ilk kim diyecek "gel" diye bilemiyorum. belki de olmayacak artık bu şarkı. kimse çağırmayacak birbirini.
    çünkü ben seni üzdüm, çok yordum. en kötüsü de bu, asıl üzüldüğüm bu. sende ben kendimi vurdum.

    "anlardım aklından geçenleri
    sustukça konuştuk sanki
    sevdaymış meğer o içimizde
    yıllardır uyuyan deli
    sessizlik sensin geceleri"

    aramızda ince bir iplik vardı sanki. önce beni sana bağladı. öyle ki kalbine, düşüncene giden yolu bilirdim. sen söylemeden bilirdim bir sürü şeyi, hissederdim. zamanla o ince iplik senin de kalbine dolandı, bana doğru yol oldu. bir zaman geldi ki sen de hissetmeye başladın benim aklımdan geçenleri. susarken üstelik, bir kelime bile etmemişken, o susuş sonlarını "öyle işte" diye bitirdiğimizde, anlardık aklımızdan geçenleri.

    arada uzaklıklar varken ve elimizde sadece kelimelerle birbirimize ulaşmak varken o susuşlar kıymetliydi. hele bir mektuba şöyle başlamıştın ya sen, benim içim erimişti okurken; "ne yazacağımı bilmiyorum, yanında susmaya geldim. öyle." sen burada olsaydın, ya da ben orada, velhasıl karşı be karşı olsaydık konuşmaya hacet yoktu zaten. öyle bakardım sana uzun uzun. arada ellerimle yüzümü kapatırdım belki, utanırdım biraz işte, ne var. hem güneşe o kadar uzun süre bakılmaz...konuştuğumda da çok konuşurdum bak, konuşmam gereken, söylemem gerekenin dışında ne varsa onu konuşurdum; heyecandan, korkudan, sevgiden...

    seninle aynı şehirde yaşamadım, sana bir caddede rastlamadım mesela, eğer rastlasaydım mutlaka tanırdım seni. belki bu yüzdendir insanların yanımdan, içimden geçip gitmesi, benim onları bile görmeden yürümeye devam etmem. ne zormuş şu uzaklıklar, ah ne zormuş başka başka şehirlerde emanet gibi yaşamak. şarkılara, kelimelere, mektuplara tutunarak bir sevgiyi yudumlamaya çalışmak ne zormuş.

    konuşurken ellerin, kolların nasıl hareket eder, kızınca nasıl çatılır kaşların, gülünce nice haller alır güzel yüzünün coğrafyası? daha ben bunları bilmez görmezken nasıl da bu kadar yandım ahh... o kırmızı iplik var ya hani, beni ruhuna ulaştıran, seni bana getiren o bağ; ruhunu sevmişim demek ki, ruhunla ışımış üstüm başım.

    sen kiminle istersen yürü yaşadığın şehirde. görebildiğini, dokunabildiğini, yanında olabileni sev istersen.
    ama bak bu kadar kahve içmişiz. hiç mi hatırı yok?
    ben ipin öbür ucundayım. birazcık çeksen anlarım orda olduğunu, coşar, taşar, ışırım yine.
    içimdeki mavi kuş yine şarkılar söylemeye başlar, büzüşüp bir kenarında oturmaz kalbimin kafesinde.

    dedim ya, ben ipin öbür ucundayım.
    fincana kahve koydum gel de bana lütfen.
    sadece bu. sonra git istediğin yere.

    bilsen ne çok şey aslında bu.

  • her bu tarz video izlediğimde, atatürk'e çok daha büyük saygı duyuyorum. düşünsene bu insanların 100 yıl önceki versiyonuyla neler başarabilmiş...

  • sığır gibi resimlere bakıp hatta bakmayıp dalga geçen beni saatlerce van gogh tablolarını incelemeye yönlendirmiş belgesel. eğer ben bu belgeselle resme ilgi duyduysam eminim ki bu türkiyede resmin pek sallanmadığındandır. arkadaş o kadar okullarda resim yaptırıp çocuklara işkence çektireceğinize meşhur tabloları bu formatta anlatmaya çalışsaydınız ya da bi kaç isim öğreteydiniz picasso dışında şimdi böyle mi olurdum ben.

  • sabahın köründe kalkılır, integraller türevler kalın kalın kitaplar bitirilir. sınavlar sınavlar geçilir. çok okullar bitirilir.

    dayısı şirketin sahibi diye ortaokul terk eleman üç kuruş maaşa çalıştığınız yerde başınıza müdür verilir.

    işte o andır...

  • ulan karda yürüyeyim diye çıktım 17 tane araba ittim. öldü içimdeki romantik adam :)

  • sting'in büyük ayıbıdır.

    inanmayanlar olabilir ama maalesef var böyle bir klip... inanılmaz ama gerçek...

    sting'in çektiği desert rose isimli klip, serdar ortaç'ın klibinden çalıntı çıktı.

    bu orijinali:

    http://www.youtube.com/watch?v=yhvkuawxvpq

    bu da sting'in yaptığı fikir hırsızlığının belgesi:

    http://www.youtube.com/watch?v=c3lwwbslwqg

    neyse ki sting efendi, deli gibi uğraşmasına, klibi birebir şekilde taklit etmesine rağmen serdar ortaç'ın karizmasını ve yakışıklılığını taklit etmeyi başaramamış. ee kolay mı arka koltukta oturan serdar olmak... önüne kadın şoför oturtup, eline bi de kamera falan almış ya, özenti sting!

    yalnız serdar abimiz... karizma tamam ama şarkının ismi biraz garip olmuş sanki? bazı insanlarda farklı çağrışımlar yapabilir.

  • bakkal varsa ve veresiye de satış yapıyorsa fakir semtidir. net. bakkal varsa ve veresiye satış yapmıyorsa orta alt sınıf semtidir. bakkal varsa ama adı bilmemnemarket veya büfeyse orta-üst sınıf semtidir. bakkal yoksa zengin semtidir. bakkal bordo bereliyse merak etmeyin, o sizi bulur.

  • birinin çıkıp acilen yalanlaması gerekn iddia. yemin ediyorum sinirden kendimi sevicem şimdi.

    yahu bu kadın ne iş yapar? programının vasfı nedir? günde 3 saat boş muhabbet etmek için bu kadar para alabilir hale nasıl geldi bu kadın?

    komik desem değil. eğlenceli desem değil. yeri doldurulamaz desem değil. eğitici desem değil. faydalı desem değil. bir bok değil ulan! günde 50.000 lira nedir yahu?

    kriterlerin ne? e hadi siz bir çay için demek için bu kadar para nasıl kazanabilir bir insan?

    sümeyyenin maaşından sonra en çok sinirlendiğim para kazanma durumu bu oldu sanırım. bir süre atlatamam bunun şokunu.