hesabın var mı? giriş yap

  • öncelikle orta cağ avrupasındaki kilise camlarının altlarının kalın olması camın yavaş akması nedeni ile değildir. o zamanda camcılar düzgün bir cam tabakası kalıbı çıkaramamakta idi. bu yüzden normal bir biçimde, camın kalın tarafını aşağıya yerleştiriyorlardı.

    şimdi gelelim asıl konuya; katılar doğada amorf veya kristal halinde bulunabilirler. amorf katılar maddenin taneciklerinin düzensiz olma durumudur. kristal katılar ise de maddenin taneciklerinin düzenli olma durumudur. düzensiz tanecik dizilimine sahip katılardır. kristal katıların aksine erime sıcaklıkları yoktur. amorf katının erimeye başladığı sıcaklık değişkenlik gösterebilir.

    amorf katılar genellikle sıvı haldeki bir maddenin ani olarak soğutulması ile oluşturulur. günlük hayatımızda bulunan cam, plastik, lastik, mum amorf katılara örnektir. şekilleri de belirsizlik gösterir.

    dolayısıyla cam bir katıdır.

  • 7 numara doneminin ogrenci evini, gecim sorunlarini, universiteli cogunlugun dertlerini ve sevinclerini, gelecek hayallerini tebessum ettirerek anlatan donem dizisidir. guldurmek gibi bir derdi olmamistir ama espriler yayinlandigi donem icin incedir.
    gunumuz dizilerindeki gibi bagirarak konusan abartili oyunculuklar yoktur. oyuncular nisana gider gibi giyinip suslenmemistir. ozetle hayatın kendisi gibidir. dizi bu yuzden sevilmistir.

  • herkese kredi kartına on iki ay iki yüz elli tl yi kitleyip bu dünyadan göçmüş ceo.

  • babamın bi kez anlattığı, benimse her aklıma geldiğinde içimi dağlayan anıdır.

    dedemi kaybetmişler, babam 6-7 yaşlarındayken. rahmetli babannem 5 erkek çocukla kalakalıyor. bi ara memlekete gidiyor, babam evde yalnız, ilkokul falan. para yok pul yok, aç kalıyor evde. ertesi gün okulda, derste öğretmeni anlıyor, bu çocuk aç. çağırıyor tenefüste, git bana tost yaptır diyor, bi tane de kendine yaptır. babam nasıl koşuyor, nasıl soluğu kantinde alıyor, hatırlamıyor bile. tıpkı 2 tostu birden nasıl yediğini hatırlamadığı gibi. yedikten sonra farkına varıyor, öğretmenin tostunu da yedik. bahçede dolanıyor, utancından geri dönemiyor. bi arkadaşıyla para yolluyor öğretmeni, git bunu halil'e ver diyor. babam bu kez 2 tostla geliyor gönül rahatlığıyla. öğretmeni dönüp, sen ye ben bişeyler atıştırdım deyip o 2 tostu da babama veriyor.

    yıllar sonra babam işi gücü eline aldığında ziyaretine gidiyor öğretmenin. babam hikayeyi hatırlatıyor. ikisinin de gözleri dolup sarılıyorlar.

  • allahtan biri yanina gelip "atam sen kalk da ben oturam." geyigini yapip, yerine oturmamis.

  • atatürk'ü kullanıp para kazanmaya doymamış birinin yeni hedesi.

    bununla sürekli allah ve bilmem ne diye kitap çıkaran adamlar arasında cidden ne fark var?

  • “pirim” yazan, üç nokta yerine iki nokta ile cümleyi bitiren, “falan” diyen bir ceo'nun verdiği cevap. üstelik hacettepe'de master yapmış. muhtemelen aynı bir durumda mahalle bakkalının vereceği tepki şu metinden daha usturuplu olurdu. durumu toparlama şansı varken çok daha kötü hale getirmiş. tam bir streisand etkisi olacak.*

  • manşinel, florida, karayipler ve orta ve güney amerika bölgelerine özgü yaprak dökmeyen bir ağaçtır. yaprakları ve meyveleri bir elmaya benzer ve bazen “plaj elması” olarak da bilinir. ispanyolca adı manzanilla de la muerte (“küçük ölüm elması”) bu bitkinin tehlikeli özelliklerini daha iyi yansıtır. bitki çok sayıda toksin içeriyor ve meyvelerini yemek sizi muhtemelen öldürebilir. ağız ve yemek borusunda kabarcıklar çıkarır. yaprakları ve gövde kabuğu güçlü bir alerjik cilt reaksiyonu oluşturan, forbol denilen tahriş edici bir kimyasal içerir. ağaca düşen yağmur damlaları, forbol toplayabilir ve altında duran bir insanı yakabilir. ağaca dokunmak bile derinin kabarmasına neden olabilir. yerli halklar uzun yıllar boyunca bu bitkinin dallarını oklarında kullandılar. ünlü kâşif juan ponce de león'un florida'ya yaptığı ikinci gezi sırasında muhtemelen böyle bir ok ile öldürüldüğü düşünülüyor.

  • 15 dk sonra görülmesi gereken adamdır.

    not: ben daha önce nasıl düşünemedim dediğim pipet hamlesini yapan admaın videosudur.

    mesajlar sonrası açıklama: cam şişeyi kafanıza dikince hava almazsa dudaklarınızı içeri doğru çekmeye başlar. pet şişe büzüşerek bu olayı absorbe edebiliyor ama cam şişe de büzüşme olmayacağı için bir noktadan sonra içmekte zorlanırsınız ya da içmeye ara vermeniz gerekir. işte bu noktada kıvrılabilen pipetin bir ucunu dışarıda, diğerini içerde bırakırsanız şişenin içine hava girebilir ve hacim kaybıyla oluşan vakum etkisi giderilir, rahat ve hızlı içim sağlanır.

  • bence zordur ya. vallahi bak. var benim böyle bi tanıdığım. evlendi sonra bir de aşık olmadığıyla. aşık olduğu ona yar olmamıştı çünkü. sanırım o da "benim sevdiğim beni sevmiyorsa ben de beni sevenle beraber olurum"* diye düşündü.

    mesela hayal kuracaksın. insan kendiyle ilgili hayaller de kuruyor elbet ama 2 kişilik hayaller daha bi tadından yenmiyo. sevdiğin biriyle olursa tabi. ama aşık değilsin işte. ne zevk alıcaksın ki o hayalden? insan kurmaya üşenir.

    mesela bişeyine sinirlendin diyelim ki. seven insan görmezden gelir, kabullenir, geçiştirir falan. sen hem sinir olmuşsun hem de aşık değilsin, napcan? insan sevdiği kişiye daha fazla tolerans gösterir. peki ya sevmediğine?

    ailesiyle oturup kalkman lazım. ben sevmediğim adamın annesine "annem" babasına "babam" gözüyle bakamam heralde. kendi annem-babamla aynı evde yaşadığım halde gün içinde illa ki ararım naptınız ne ettiniz diye, onları aramak istemem ki? ailesini benimseyebilmek için adamı sevip benimsemek lazım önce.

    arkadaşları var bir de. arkadaşlarıyla takılmaktan hoşlanmıyosam sırf onun hatrı için katlanabilirim. ama işte sevmediğim bi insan için hatır gönül falan bana biraz yalan geliyo.

    zaten bir defa geliyoruz bu dünyaya. bu eziyeti çekmeye değmez. ömür boyu yalandan mutluluk sahneleri pozlamanın manası yok. feysbuka boy boy gelin-damat fotoğrafı koyunca mutlu olunmuyo. -muş gibi oluyo.

  • avm açık, avm içindeki restoranlar açık, ortada masa sandalye yok sadece. olası sonuç buydu zaten.