hesabın var mı? giriş yap

  • --- spoiler ---

    2x16 kesinlikle bugüne kadar yayınlanmış en iyi bölümüydü. ayrıca bu muhteşem bölümde muhteşem bir detay çarptı gözüme.

    malum 1985 yılındayız. diğer evrende gözcüler sinemadan çıkıyorlar. sinemada back to the future'ın oynadığını görüyoruz. hatta filmle ilgili yorumlar yapıyor gözcüler, teorisi sağlam falan şeklinde. fakat bir de ne görelim. başrol michael j. fox değil, eric stoltz.

    bilenler bilir, back to the future'da ilk olarak marty rolü eric stoltz'a verilmiş hatta filmin büyük kısmı onunla çekilmiş, fakat eric stoltz'un marty gibi genç bir karakter için biraz yavaş, ağır düştüğü düşüncesiyle michael j. fox'da karar kılıp marty sahnelerinin hepsini m.j.fox ile tekrar çekmişler. vay anasını lan, diğer evrende eric stoltz oynamış marty'yi. detay harikaydı, özellikle benim gibi back to the future manyağı bir adamsanız bölümün sonuna kadar o sinema tabelası gözününüz önünden gitmeyecek bölüm bitene kadar. hatta bittikten sonra.

    --- spoiler ---

  • tercümesi "esirleri kurtarmaya gittik, kurtaramadık. üstüne rütbeli personel kaybettik ama başarılı olduk." olan açıklamadır.

    gerçekten çok başarılı olmuşsunuz, tebrikler. keşke bu büyük başarıyı çarşamba günü müjdeleseydiniz.

  • bugün kariyerinde ilk kez ballon d’or kazanacak futbolcu.

    cristiano veya leo’nun şampiyonlar ligi’nde çok özel şampiyonluklarını izledik, ama inanın hiçbiri geçen seneki benzema kadar ortalama bir takımla bunu başarmadı.
    cristiano’nun yanında; prime ramos, marcelo, modric, kroos vardı.
    messi’nin yanında: prime suarez, neymar, xavi, iniesta vardı.

    oysa geçtiğimiz sezon karim inanılmaz bir iş başardı. kendisi 34 yaşındayken, 36’lık modric ve yetenekli ama oyun zekası yönünden noksan vinicius’la bu adam ucl kazandı. evet neredeyse tek başına ucl kazandı.
    paris’e 3 gol, chelsea’ye 4 gol ve manchester city’e 3 gol attı elemelerde… ve bu gollerin çoğunu gol olma istatistiği %5’lik pozisyonlardan çıkardı.

    tarihin en hak edilmiş ballon d’or’udur fikrimce..

    not: sene 2017 fatih’te oturan kız arkadaşımdan kadıköy’e dönüyorum. aylardan ramazan. çadırların orada büyük bir kalabalık gördüm. olayı anlamadım. heralde sütlü nuriye falan dağıtıyorlar ekstradan dedim. malum bizim halk çeşit görünce dayanamaz. meğerse benzema oradaymış. fatih belediyesine gelmiş. daha bir iki gün önce şampiyonlar ligi finalinde izlediğimiz adamın 50 metre yakınından geçmişiz. hala aşamıyorum bu saçmalığı. hatırladıkça gülerim. ulan senin ne işin var fatih belediyesinin iftar çadırında. bari ibb falan olsaydı. ilçe belediyesine gitmiş bir de…

    edit: aldı. hak etti. tebrikler benzi..

  • izmirliler üzülmesin izmir'e ayrılan paranın tamamı izmir için harcanır lakin ankara için ayrılan 955 milyon tl den 62 milyon tl bile ankara için harcanmaz.

  • rahip kilisede bulunur papaz 52lik destede. neyseki kulturlu adamim. birilerine faydam olmasi guzel bisey asdfakdf.

  • eleman salakmış kızlar da çakal

    vahşi savana'da kıran kırana bir mücadeyi minik ceylan kazanmış

    pozisyon temiz, devam kararı doğru.

  • kendisinin 5.000.000 türk lirası değerinde kontratının olmasından daha şaşırtıcı olmayan durumdur.

  • bir film eleştiri sitesindeki şu yoruma çok güldüm:

    "leonardo dicaprio'dan kendi yaşındaki kadınlardan hoşlanıyormuş gibi yaptığı rolü ile oscarlık performans."

    bilmeyenler için: leo'nun 25 yaşına ulaşan kız arkadaşlarından ayrılma grafiği*
    görsel

  • kız arkadaşı, kız kardeşi veya annesinin çantasını tutmak zorunda kalan erkektir. durumdan ne kadar rahatsız olduğunu belirtmek için çantayı tutulmaması gereken hangi şekil varsa öyle tutar. saate bakar, volta atar, erkekliğini konuşturur. belli oluyor senin olmadığı o kadar kasmaya gerek yok koca yürekli adam.

  • shounen denen, aksiyon dolu animelerde, bir adet hiçbir şeyi sallamayan, sürekli uyuyan ya da yemek düşünen, diğer karakterlere pek yardım etmeyen ancak ciddi olduğunda ortalıkta düşman bırakmayan aşırı güçlü bir karakter vardır. bu karakter genelde olaylara pek karışmaz, ana karakter kan ter içinde mücadele ederken bu karakter etrafta olmaz ve savaşın son anına kadar da kendisini göstermez. iş kendisine kadar geldiğinde ise bıkkın bir ifadeyle ortaya çıkar, ana karakterin bölümler boyu uğraştığı düşmanı takribi iki üç dakikada yere serer, bilgece birkaç söz söyledikten sonra da yine ortadan kaybolur.

    bu karakterler de genelde izleyici tarafından çok sevilir. mesela bleach'teki urahara kisuke ve one piece'teki shanks bu konuya örnek gösterilebilir. bu karakterler de sanjuro kadar rahat ancak tehlikelidir. ben de bu filmi tekrar izlerken önce animeleri, daha sonra bu filmin yapıldığı tarihi düşündüm ve sanjuro'nun bütün bu karakterlerin atası olabileceğine karar verdim. şimdi animelerde de önemli yer tutan bu karakterlerin özellikleri nelerdir sanjuro üzerinden bir inceleyelim.

    --- spoiler ---

    1) rahatlık: bu konu, karakterimizi tanımlayan en önemli noktalardan biri. ayrıca yazılan karakterlerin karizmasına karizma katan da bir özellik. mesela bu filmin hemen başında sanjuro, bedava diye bir shrine'da kalıyor. daha sonra bir takım insanlar olduğu için uyanıyor ve bir bakıyor ki kendisini klan ve yöneticilerin dahil olduğu büyük bir komplonun içinde bulmuş. burada diğer insanlar gibi panikleyebilir çünkü kendisinin durumla hiç alakası yok ve sırf uyumayı tercih ettiği yer nedeniyle hayatı tehlikede. ancak sanjuro o kadar rahat ki dışarı çıkıp biraz konuşarak, biraz güç gösterisi yaparak ekibin hayatını kurtarıyor.

    sanjuro'nun rahatlığı sadece yalan söylemesi gereken durumlarda ortaya çıkmıyor. kendisi hep böyle. oturabiliyorsan ayakta durma, yatabiliyorsan oturma felsefesini hayat görüşü olarak benimsemiş. mesela diğer samuraylar baston yutmuş gibi sırtları dümdüz otururken sanjuro'yu sürekli bir yerlere yayılmış şekilde görüyoruz. ancak sanjuro'nun bu rahatlığı gamsızlıktan değil, olayların nasıl gelişeceğini adım adım bilmesinden geliyor. çünkü kendisi de eski bir samuray ve muhtemelen bu tip klan içi politik çatışmaları gördü daha önce. düşmanını çok iyi tanıması da bu rahatlığına ayrı bir etkileyicilik katıyor.

    2) roninlik müessesesi ve umursamazlık: feodal dönem japonya'sında her samuray bir daimyo'ya bağlıdır. ve bir samurayın amacı daimyo'ya hizmet ederken ölmektir. çünkü tüm hayatını bağlı olduğu lorda adamıştır. ancak bu süreç her insan için aynı şekilde işlemez ve bazı samuraylar efendisiz kalır. samurayların görevi daimyo'sunu her koşulda desteklemek olduğu için bir samuray efendisiz kaldıysa burada ortaya iki ihtimal çıkıyor. ya samuray efendisini terk etti, ya da daimyo öldürüldü ancak samuray onu koruyamadı. bu ihtimaller nedeniyle de insanlar ronin'lere pek iyi gözle bakmıyor.

    ancak bu durum sanjuro'nun umurunda değil. zaten filmin başındaki dövüş sahnesinde gördüğümüz üzere yeteneklerini azıcık gösterdiğinde hemen kendisine yeni bir efendi bulabiliyor. ki burada da iyi para kazanıp rahat yaşayacağı ortada. ancak sanjuro, artık bir efendiye bağlanmayı istemiyor çünkü bu filmde de gördüğümüz üzere daimyo'lar ve klan liderleri kendi çıkarları için onlarca insanın hayatını tehlikeye atan kişiler. bu yüzden sanjuro'nun roninliği tercihli bir durum ve kazanacağı paraya sırtını bu kadar kolay dönebilmesi de etkileyici bir hareket.

    3) gerekmedikçe saldırma: bir samurayın ünlü olmasını sağlayan şey dövüşteki kabiliyetidir. bu nedenle samuraylar olabilecek her fırsatta birilerine saldırıp kendilerini kanıtlamaya çalışırlar. mesela bu filmin merkezindeki 9 samuraya bakarsanız, en ufak bir fırsat bulduklarında hemen saldırıya geçmek istediklerini görürsünüz. ancak bu kana susamış insanlar oldukları için değil. çünkü olabildiğince çok dövüşe girip "nam salmak" samuraylığın bir gerekliliği.

    sanjuro ise dövüş konusunda ne kadar yetenekli olursa olsun gerekmedikçe asla kılıcını çekmiyor. bunun da nedeni aslında sanjuro'nun bundan çekinmesi değil. evin hanımıyla konuşmadan önce mesela gözünü kırpmadan savaşa giriyordu ve insanların ölüyor oluşunu çok kafaya takmıyordu. dövüşe girmemesinin asıl sebebi ise sanjuro'nun "kanıtlayacak" bir şeyinin olmaması. bunu da ancak kendini gerçekleştirmiş bir insan başarabilir. mesela diğer samuraylar yeni kimonolarla gezerken sanjuro, kimonoyu reddedip yırtık çoraplarıyla yollara düşebiliyor. çünkü üst baş gibi ilk seferde fark edilebilen statü göstergeleriyle ilgilenmiyor.

    4) bilgelik: sanırım bu bir insanı karizmatik yapabilecek en önemli özellik. bir şeyleri bilmek ve üzerine bildiği şeyler ile ukalalık yapmamak. zaten üçüncü maddede bahsetmiştik sanjuro'nun kendisini kanıtlamak gibi bir amacı yok. bu yüzden düşmanının her bir adımını bilse de asla ukalalık yapmıyor ve bilgeliğini ölçülü bir şekilde kullanıyor.

    5) hevesli karakterle dalga geçmek: bu da yine bir anime klasiğidir aslında. her şeyi bitirmiş olan güçlü karakterimizin en önemli sorunu motivasyon eksikliğidir. çünkü zaten kazanacağını bildiği için savaşlar artık ona heyecanlı gelmiyordur. bu yüzden karakterimiz kariyerine yeni başlamış aşırı motive ana karakter ile sürekli dalga geçer. muhtemelen burada kendi gençliğini görür ama fark ettirmez.

    bu filmde de komik olarak görülebilecek pek çok an var. bunların bir kısmında sanjuro, seri olarak ekiple dalga geçiyor. hatta ekipten birkaç kişi buna bozuluyor ama sanjuro'nun niyetinin kötü olmadığı anlaşılıyor bir süre sonra.

    --- spoiler ---

    gördüğünüz gibi saydığımız beş madde urahara kisuke gibi karakterlerin hepsinde mevcut. her ne kadar bütün anime ve sinema arşivini incelemeden böyle bir çıkarıma ulaşmak zor olsa da tarih nedeniyle sanjuro'nun bu karakterlerin çıkış noktası olduğu varsayımı gerçeğe çok da uzak değil sanırım. zaten aynı ülkede üretim yapıp toshiro mifune'nin bu filmdeki karizmasından etkilenmemek ya da yakalandıktan sonra hayatını kapatıldığı dolapta sürdüren, arada sırada dolaptan çıkıp grupla konuşan hatta onlarla birlikte sevinen ne yaptığı fark edilince de sakince dolabına dönen adamın yarattığı mizahtan esinlenmemek çok kolay değil.

  • mebpersoneli.com.tr adlı süpersonik siteden bir haber başlığı. gezi eylemlerine katılan bir kızın ropörtajını içeriyor güya. şiddetle okumanızı tavsiye ediyorum, baya komik.

    ibretlik haber

    "gezi parkına başından beri destek veren sevgi isimli 18 yaşındaki genç kızın anlattıkları akıllara durgunluk veriyor... kasımpaşa'da oturan sevgi evin tek çocuğu... taksim'de çiçekçilerin olduğu bölgede başından geçenleri talha akyürek'e anlatmış sevgi...

    kendi ağzından dinleyelim

    "abi bu olaylar bizim için bir eğlenceydi, kendimize heyecaln, aksiyon arıyorduk. ne devrimi, ne parkı, ne başbakanı, biz işin heyecan kısmındaydık. ne bileyim öyle tomaların su sıkması, gaz geliyor diye arkadaşların bağırması, taş atmak falan bize acayip heyecan veriyordu. oradakilerin çoğu zaten liseli çocuklardı, üniversitelilerde çoktu. hem niye katılmayayım ki, para veriyorlar, bira ve içki sınırsız, yemekte veriyorlar, her gece çadırımıza erkekler geliyordu ama almıyorduk, abi geceleri zina fuhuşın haddi hesabı yoktu, kim kime belli değildi geceleri, e hal böyleyken nasıl katılmayalım. şimdi akıllandım artık gitmiyorum."

    ahahah çok iyi ya..