hesabın var mı? giriş yap

  • ülkenin muhafazakarından kendini seküler olarak adlandıran kemalistine kadar her grubun içinde o kadar yoğunlukta bir gerizekalı kitle var ki her geçen gün yok ya bu kadar da olamaz falan diyorsun ama bu mallar seni şaşırtmaktan bıkmıyorlar.

  • en azından hesaplamada kolaylık sağlamıştır. çok basit, bir litresi 4 liraysa 50 litresi 200 lira. 100 km'de kaç litre yakıyosun 7 litre, 7x4 28 lira.
    çok güzel lan. allah hükümetimizden razı olsun.

  • büyük bir sinemacı.

    bizde genellikle uluslararası tanınırlık kazandığı susuz yaz, sevmek zamanı, yılanların öcü gibi filmleriyle tanınıyor. hepsi çok değerli filmler ve sözlükte de, diğer platformlarda da uzun uzadıya incelenmişler. ancak 60'larda yaptığı iki başyapıtı var ki, böylesine az bilinmeleri ciddi manada üzücü: gecelerin ötesi ve suçlular aramızda.

    1960 yapımı gecelerin ötesi, demokrat parti iktidarının (sonraları özal ve erdoğan tarafından da tekrarlanacak) 'her mahalleden bir zengin çıkarma' söylemini ve amerikan rüyasını eleştiren şahane bir suç filmi. yer yer clouzot'un le salaire de la peur'ünü, jules dassin'in thieves highway'ini, sautet'in (yine '60 mahsulü) classe tous risques'ini andırıyor; bazen film noir'a, bazen de italyan yeni gerçekçiliği'ne göz kırpıyor. erksan'ın sinemasında sonradan iyiden iyiye kendini gösterecek marksist bakış açısının izlerini bulmak da mümkün. rock'n roll hayranı müzisyen karakterlerin 'bu sanat bu memlekete fazla' diye hayıflanmaları, bir suç ve ceza temsilini sahneleyen oyuncu karakterin rolünün gerçek olması ve mezarlıktaki final sahnesi çok incelikli dokunuşlar. hayran olmamak elde değil.

    1964 yapımı suçlular aramızda ise politik dokundurmaları daha gizliden yapan ancak sınıf ayrımına yönelik eleştirilerini de sakınmayan dört dörtlük bir film noir. bu filmde özellikle dikkatimi çeken unsur, kendi de sinema yazarlığı yapmış erksan'ın türe ne kadar hakim olduğu. noir'lara has bir ironi, 'etme bulma dünyası' mesajı, kendini beğenmiş zengin karakterler, amerikalı türdaşlarını aratmayan ışık ve kamera kullanımı, fecri ebcioğlu'nun caz soundtrack'i; her şey tam olması gerektiği gibi. patlamalı finali de ayrıca muhteşem. özellikle ışık kullanımı ve kimi kompozisyonlar bana yine jules dassin'in soygun klasiği rififi'yi ve daha az bilinen jacques becker imzalı touchez pas au grisbi 'yi hatırlattı.

    erksan farklı türler arasında gidip gelmiş bir yönetmen. bence onu çağdaşlarından ayıran başlıca unsur ise, yukarıdaki iki filmle de ispatladığı üzere, yerelleştirmedeki başarısı. o dönemin türk yapımı janr filmleri çoğunlukla avrupalı/amerikalı muadillerinin kötü birer kopyasıyken erksan bu türleri yapı taşlarına ayırıp türkiye konjonktürüne çok iyi yedirebiliyor. bunu yaparken o türlerin kodlarını da kenara atmıyor, mekanın getirdiği otantiklikten de feragat etmiyor. özellikle 60lı yıllarda çıkardığı başyapıtların sırrı bence bu. keşke hakkı daha fazla teslim edilse.

    not: izlemek isteyenler için entry'deki iki film de youtube'da mevcut: gecelerin ötesi ve suçlular aramızda. meraklısı bir saniye durmasın, yeşilçam sevenler ise kesinlikle şans tanısın derim.

  • sonuna kadar haklı adam. bölgeye en iyi, en hızlı, en etkili, en disiplinli ve en organize şekilde müdahale edecek kurum türk silahlı kuvvetleridir. genelkurmay başkanlığı'nın serbest iradesi ile saatler öncesinde olaya müdahale etmesi gerekirdi fakat türk ordusu gitmiş yerine rte'nin ordusu gelmiş. ondan emir gelmeden ordu kendi milletine yardım edemiyor.

  • toplamda 310 saat dinlemeye ulaştığım platform. bilen bilir benim gibi konsantrasyon sorunu olanlar için bu bir mucize. bu vesileyle tecrübelerimi ve tavsiyelerimi paylaşmak istedim;

    doğrusunu söylemek gerekirse, sesli kitaba bu derece bağlanmadan önce seslendirenin bu kadar etkili olabileceğini düşünmüyordum. hiç ilgilenmediğim alanlardaki kitapları saatlerce dinleten, en sevdiğim kitapları ise ilk 5 dakikada kapattıran seslendirmeler var. kötü seslendirmeler için belki isim vermem gerekiyor ama saatlerce uğraşan seslendiriciye * bu emeği karşılığı kötü bir şey yazmak içimden gelmiyor. bazı ünlü isimler ise tamamen hayal kırıklığı yarattı bende. ilk denemelerinde bırakanlara tavsiyem farklı seslendirmeleri de denesinler ve mümkünse yüksek puan alan seslendirmelerden başlasınlar. ben şuraya favori seslendiricileri iliştireyim.

    şerif erol : bu beyefendi ağzından çıkan her kelimeyi dinletiyor. ben; tutunamayanları, don kişot'u, 1984'ü, suç ve ceza'yı ve hayvan çiftliği'ni bitirdim. tutunamayanlar'da özellikle selim'in günlükleri bölümü mükemmel.

    tolga korkut : yine muhteşem bir okuyucu ancak benim asıl dikkat ettiğim karakterleri o anki duygu durumlarına göre tiyatral bir şekilde seslendiriyor ve bunu koca koca kitaplarda bile tek bir sefer olsun atlamadan yapıyor. dinlenen diğer kalın kitaplarla kıyaslandığında bunun ne kadar zor olduğunu fark ediyor insan. ben millenium serisini dinledim yaklaşık olarak 35-40 saat arası falan. kitap zaten güzel okuyucu da iyi olunca storytel boş zaman aktivitesi olmaktan çıktı tabi. işte, evde, yemek yerken. her an dinlemeye başlandı,

    canan çiftel : anna karenina'yı başarılı bir şekilde seslendirmiş. 2 haftada bitirmiştim 33 saatlik kitabı.

    zeynep aşkın: bu hanfendi storytel'de yok ama seslendirme üstadlarından söz açmışken kendisinin büyülü sesini es geçmek olmaz. youtube'da mevcut.

    benim favorilerim şimdilik bunlar. diğer yandan aynı seslendiricilerin seslendirdikleri diğer kitaplara odaklandığımdan henüz keşfetmediğim seslendiriciler de vardır elbet. ama yeni başlayanlar için bu isimler yardımcı olabilir.

    bunun dışında kategori olarak sesli sahne ve radyo tiyatrosu var sevdiğim. yurtdışındayım doğal olarak kendi dilimde tiyatroya, oyuncunun pür sesine hasret kaldım. belki o yüzden bu kadar sevdim. şu sesli sahne kategorinizi biraz zenginleştirin artık diyerek eleştirimi de yapayım.

    podcastler kategorisini ilginç bir şekilde kaldırmışlar. kategori içeriği duruyor ama başlığı yok. o yüzden tek tek aramak gerekecek. o kategoride tavsiyem nilay örnek - nasıl olunur. nilay örnek'de konuklar var sadece sevdiğiniz konuğu dinlemenizi tavsiye ederim. bazı konuklar aşırı sıkıcı.

    dergilerden episode'u sevdim. notos'da iyi ama bazı seslendiriciler bazı bölümleri aceleye getirmiş gibi. çok fazla pazarlama, kişisel gelişim dergisi var ilgilenmediğim için dinlemedim ama ilgilisi için iyi olabilir.