hesabın var mı? giriş yap

  • üç gündür yemek veremediği üşüyen çocuğunu ısıtmak için saç kurutma makinesini çalıştırdıktan sonra kendini asan bir annenin yaşadığı ülkede yaşamaktadır. ben böyle ülkenin, böyle sistemin, bu sistemi destekleyen bütün liboşların, buna gözünü yuman apolitiklerin topunun.........

  • kykc mecidiyeköy'de bir alışveriş merkezinin en üst katındaki kahvecinin terasında kız arkadaşıyla birlikte oturmaktadır.

    k: kykc
    g: garson
    a: kaba adam.

    k: afedersiniz beyfendi, biz iki türk kahvesi alabilir miyiz?
    g: (hiç bir ses çıkarmaz. bakışlarıyla duyduğunu ifade eder.)

    yaklaşık 20 dk. sonra...

    k: beyfendi bizim iki türk kahvesi vardı.
    g: (gene ses yok, haa tamam hatırladım tarzı bi bakış.)

    2 dk .sonra kahveler gelir.

    k: beyfendi kusura bakmayın ama bu kahveler soğuk lütfen değiştirir misiniz?
    g: (her zaman ki gibi sessiz modda. kahveleri alır. bsg bakışı atar.)

    5 dk. sonra kahveler gelir. tabi ki tam sıcak değildir. ama en azından soğuk da değildir.
    yaklaşık yarım saat sonra içeriye kykc'den yaşça daha genç olduğu her halinden anlaşılan biri gelir ve yakın bir masaya oturur.

    a: garson bana bir kahve getir. orta olsun.
    g: tabi efendim hemen getiriyorum. başka bir şey ister misiniz efendim. (o yarım saattir gıkı çıkayan adam bülbül amk.)
    a: yok sadece kahve.

    3 dk. geçmeden kahve gelir. adam yudumlar kahveyi ve ta bizim masadan, tüten dumanı gözüken kahve için;

    a: garson bu ne be böyle, buz gibi kahve getirmişsin bana.
    g: çok özür dilerim efendim. hemen değiştiriyorum.

    2 dk. sürmez kahve gelir.

    g: kusurumuza bakmayın efendim. bu kahve bizim ikramımızdır.
    a: tamam olmasın bir daha.

    konuşmayı işiten kykc ile sevgilisi bir süre bakışır.
    sahne biter.

    not: allah benim belamı versin.

  • dünyanın en büyük diş macunu firmasıdır. o kadar büyük ve güçlüdür ki, ipana, colgate, sensodyne gibi küçük diş macunu firmaları sürekli kendisine bok atar. yok efendim, sıradan diş macunlarına göre 2 kat daha uzun ferahlık sağlarmış, sıradan diş macunlarına göre çürük riskini %80 azaltırmış. kanmayalım lütfen.

  • "âmâların kendi dünyaları vardır, kendine has dünyaları. siz bilmezsiniz. bu dünyayı görsem nolur, görmesem nolur...o bir pencere. sen bakıp geçtin ablacım, ben bakmadan geçtim."

    6 aylıkken cehalet sonucu gözlerini kaybeden sivaslı turan dedenin müthiş sabır ve tevekkül öyküsünün bizleri hüngür şakır ağlattığı program olmuştur bu akşam.

    acaba gözleri gerçekten görmeyen kim?

  • nevruza başka adlar takmaya çalışanlara kapak olan durumdur.

    faşik de sensin ipne.

  • gercek hayatta yasamis olan doktor faust, 15. yuzyilin sonlarinda ingostadt sehrinde dogmustur. soyledigi yalanlarla, anlattigi abartili hikayelerle ve gelecek hakkinda yaptigi tahminlerle kimi zaman halki korkutan, kimi zamansa eglendiren bir kimsedir. cok buyuk bir buyucu oldugunu iddia etmis ve isa’dan beri mucizeler yaratabilen tek kisinin kendisi oldugunu soylemistir. ayrica bir oluyu de diriltecegini halka aciklamis; fakat her hatirlatista daha hazir olmadigini belirterek bu iddiasini gerceklestirmeye calismaktan kacinmistir. 16. yuzyilda oldukca yaygin olan seytan korkusu nedeniyle; surekli kehanetlerde bulunan ve yemegini yerken yanindan kopegini eksik etmeyen (o donemde, seytanin kopek seklinde insanlarin yaninda gezebildigine dair bir inanis da mevcutmus) faust, yavas yavas halki huzursuz etmeye baslamis ve sonunda yoneticiler tarafindan surgun cezasina carptirilmistir. nerede ve hangi tarihte oldugu ya da olup olmedigi hakkinda bir bilgi mevcut degildir.

    tum bu ilginc ozellikleri sayesinde efsanelestirilen faust, tamamen alman kulturune ait olan tek mitik karakterdir. faust hikayesini konu alan ilk kitap johann spiess tarafindan 1587’de yazilmistir. bu ve benzeri on alti kitap almanca’da volkbücker adi verilen populer kitaplar kategorisine sokulur. volbücker’deki faust; dogayi kontrol etmek isteyen, bilgiye ac, kotu, cikarci, saklaban, zavalli ve gulunc bir karakterdir. amacina ulasmak icin seytan’la anlasir ve sonunda seytan’in tuzagina duser. donemin protestan yazarlari da bilgiye olan acliklarindan oturu karsi olduklari humanistleri, ogrenme arzusunun kurbani olan faust’u ornek gostererek elestirmislerdir.

    faust’un oykusunun almanya sinirlari icerisinde kalmasi kisa surmus, hikaye hizla avrupa’ya yayilmis ve tiyatroya aktarilmistir. ozellikle ingiltere’de gerceklesen tiyatro uyarlamalarinda faust karakterine yuklenen olumsuz nitelikler hafifletilmis ve bunlarin yerine bazi erdemler bahsedilmistir. bu uyarlamalardan en onemli olaniysa christopher marlowe’un 1592’de yazdigi dr faustus’tur.

    faust, almanya’da da tiyatroya aktarilmis ama 18. yuzyil almanyasi’nda tiyatronun yasaklanmasi nedeniyle sahnelerde uzun sure kalamamistir. bu sirada fransa’da yasanan siècle de lumières’in almanya’daki en onemli temsilcilerinden biri olan gotthold ephraim lessing de faust uzerine bir kitap yazmis ve bu karakteri tam anlamiyla yucelten ilk edebiyatci olmustur. bu noktada lessing’in goethe ve donemin diger onemli dusunurlerini buyuk olcude etkiledigini belirtmemiz ve ardindan johann wolfgang von goethe’nin faust’una gecmemiz gerekir.

    goethe, faust’la ilk kez cocukken izledigi kukla tiyatrosunda karsilasmistir. ardindan okudugu volbücker ve faust’tan bahseden sarkilarla (zamanla bu karakter alman kulturune iyice yerlesmistir) konuya olan ilgisi iyice artmis ve ogrencilik yillari sirasinda eserini yazmaya baslamistir. sturm und drang’in etkisinde oldugu donemde yazdigi bu bolumlerde (1770-1775) romantizm akimi kendini hissettirir. aslinda yazdiklarini urfaust (ilkel-faust) ismiyle bir kitap haline getirmis; fakat yayinlamamistir (19. yuzyilin baslarinda fikrini degistirip kitabinin bu halini de yayinlayacaktir). artik faust genc bir sarlatan degil, evrenin sirlarini ogrenmek isteyen yasli bir bilgindir. bu hikayeyi isleyen eserlerde farklilik gosterdigi icin; urfaust’taki (ve goethe’nin yazacagi diger faust kitaplarindaki) mephistopheles - faust anlasmasindan bahsetmekte de yarar var: tanri’yla faust’u bastan cikarabilecegine dair iddiaya giren mephisto, faust’un yanina gelir. bilgiye duydugu acligin dinmeyecegine ve dunyadaki hicbir seyin onu doyuramayacagina inandigi icin seytanla anlasma yapmayi faust ister. bu dunya’da mephisto onun her istedigini yapacak; fakat sonunda yasadigi mutluluklardan tatmin olursa ruhu mephisto’ya hizmet edecektir.
    faust’un son halindeki bircok bolum, daha basit halleriyle urfaust’ta da bulunur: kitap, faust’un unlu monologuyla baslar, ardindan buyu kitabini acan faust macrocosmos isaretini gorur ve doganin yaratici gucune ulasmaya calisir. basaramaz. yeryuzunun ruhuna ulasmayi dener, bu sefer basarili olur ama ruh, olumlu oldugu icin onunla konusmayi reddeder. daha sonra yasli faust’un gencligini simgeleyen ogrencisi wagner’le diyalogu gelir. goethe, burada universite sistemini ve ona verilenle yetinen universite ogrencilerini elestirir. ardindan mephisto gelir, o da wagner’le konusur ve ogrenme askini yok etmeye calisir. sonra mephisto ve faust bir hana gider. goethe bu kisimda da universite ogrencilerinin hayatini alayci bir dille aktarir. o ana kadar yazilmis ve bilinen tum faust hikayelerinin han sahnesinde masadan sarap akitan faust’ken, urfaust’ta bunu mephisto yapar. boylece goz boyayici sihirler yapan sarlatanlik ozelligi mephisto’ya aktarilmis olur. bu sahnenin ardindan margeritte trajedisi gelir ki bu kisim tamamen goethe tarafindan yaratilmistir. trajedinin sonunda margeritte olur ama sonrasinda ne oldugu aciklanmaz ve urfaust bu sekilde biter. (goethe’nin genclik yillarinda, çocuğunu öldürdugu icin asilan susane margaretha brandt’in infazina tanik oldugu ve kadının savunmasında icine giren seytan nedeniyle bu cinayeti isledigini itiraf ettigini de belirtmek gerek)

    faust’la ilgili calismalarini surduren ve yaptigi italya yolculugu sirasinda klasisizm’den oldukca etkilenen goethe, 1790 yilina geldiginde yazdiklarini faust ein fragmeit (parcalar halinde faust) adiyla yayinlamistir. sturm und drang’a tamamen sirtini dondugu bu kitapta urfaust’a uc yeni sahne eklemistir: bunlardan ilki; faust-mephisto ve mephisto-wagner arasinda gecen iki diyalogun baglantisini kuvvetlendirmek icin yazdigi, faust ve mephisto arasinda gecen yeni bir diyalogdur. ikincisi; cadinin faust’u genclestirdigi ve faust-margeritte trajedisini daha anlamli kilan sahnedir. ucuncusuyse; goethe’nin buyuculuk konulariyla alay etmek icin ekledigi magara ve orman sahneleridir. bunlarin yani sira, han sahnesinde kimi degisiklikler yapmis ve kitabin sonundaki margeritte’in oldugu kismi atarak eserinin bitisine belirsiz bir hava katmistir.

    goethe, bu kitabin ardindan faust uzerinde calismaya ara vermis; fakat donemin en onemli dusunur ve sairlerinden biri olan, dostu friedrich von schiller’in baskisiyla tekrar bu proje uzerine calismaya baslamistir. (schiller’in 18 ve 19. yuzyil alman edebiyati’nda gorulen ve goethe’nin nefret ettigi romantizm akiminin da en buyuk temsilcisi oldugunu belirtmekte yarar var) nitekim 1808 yilinda faust’un su an elimizde olan ilk kitabi yayinlanmistir. goethe, eserine shakespeare’e duydugu saygiyi gostermek icin tiyatro sahnelerini ve mephisto’nun neden faust’a geldigine aciklik kazandirmak icin de tanri-seytan arasindaki iddia sahnesini eklemistir. goethe, bu ilk kitap icin « kucuk dunya’ya (microcosmos) yolculuk » sozunu de kullanir.

    cunku 1831’de (olumunden bir yil once) kusursuz hale getirmeyi basardigina inanip yayinlayacagi faust’un ikinci kitabinin konusu da « buyuk dunya’ya (macrocosmos) yolculuk » olacaktir. bu kitapta faust antik yunan’a gider ve truvali helen’le evlenir. bu evlilik, goethe’nin ideali olan alman-antik yunan uygarliklarinin birlesimini simgeler. ancak bu ideal, ogullari euphorion ve ardindan da helen’in olumu nedeniyle gerceklesemez. sonrasinda faust almanya’ya geri doner, kusursuz bir toplum yaratmak icin calisir. oldugundeyse seytani hayal kirikligina ugratacaktir.

    goethe’nin altmis yilini harcadigi faust karakteri, filozofun trajedisini anlatir.
    friedrich nietzche’nin übermensch’idir (ustuninsan).
    johann wolfgang von goethe’nin alter egosudur.

  • ingilizler kolonileşme döneminde bunun gibi ilkel kabilelerden insan alıp, onlara güzel davranıp, onlara hediyeler, ödüller vererek ingilizlerin iyi kalpli sevgi kelebekleri olduklarını göstermek gibi bir strateji geliştirmişler.

    ingilizler bu ilkel insanları ikna etmeyi başardıklarında ise tekrar kabileye yollayarak kaçırılan bireylere yaşadıklarını anlatmalarını istemişler. kabile bireyleri ingilizlerin onlara yardımcı olmak istediğini sanıp bunlara inanmış ve bu sayede de böyle kabileler kolaylıkla kolonize edilebilmiş.

    adadan 2 yaşlı 2 tane de çocuk kaçırılmış. yaşlı bireyler ölmüş, "biz bunların ölümüne sebep olduk, artık ne kadar uğraşsak da bizi dinlemezler" diyip çocukları adaya geri getirmişler. ingilizlerin kolonileştirme hayalleri de böylelikle sona ermiş.

    bağışıklık sistemlerinin bizimki gibi gelişmediği için modern hastalıklara karşı direnç kazanamadıkları için öldükleri tahmin ediliyor. bu durumda adadakilerin agresif tavırları da anlaşılabilir, sonuçta adamların arkadaşlarını ve çocuklarını kaçırmışsınız bir de öldürmüşsünüz. ne yapacaklardı, sarılacaklar mıydı size? aynı dili de konuşamıyorsunuz, nasıl anlaşacaksınız?

    tahmin edebildiğim kadarıyla adaya gelen yabancılar uzaylı olarak falan görülüyor. büyük ihtimalle nesilden nesile, aktarılan hikayelerle yabancı düşmanlığı kuvvetlenmiş.

  • drummer alt kültürünü rock müziğe sokan adamdır ringo starr. ondan önce tüm davulcular blues davulcusu iken, ringo starr'ın çağ değiştiren farklı davul partisyonları günümüzün rock müziğine de ışık tutmuş, aydınlatmış, gelişmesini sağlamıştır. the beatles üyeleri tarafınca grubun en göz ardı edilen üyesidir. with the beatles albüm kapağında sanki son anda kapak çekimine dahil olmuşçasına çıkması, the white album'ün kayıtlarının birçoğuna alınmaması, bir noktadan sonra grubun kendisiyle ilişiği kesmesi gibi bir çok "ün ve şöhretin getirdiği megalomanlığın" etkisinde bırakılmıştır john ve paul tarafından. ama buna rağmen grubun en sevilen üyelerinden birisidir. hala turne yapmaktadır. hala beatles'ın barış mesajlarını dünyanın dört bir köşesine yaymaktadır. belki hala grubun ekmeğini yiyordur ama grup onun ekmeğini çok yedi, onu çok ezdi. sıra ona çoktan gelmişti bile.

    kısacası en sevdiğim the beatles üyesidir kendisi.

  • yeni gelen köylü kız zehranın süt kızıymış, ulan bu ferihayla mehmet ikiz değil miydi? bi de bu süt kızı mı emzirmiş zehra, oha lan inek mi bu, nasıl bitmeyen bir süttür bu?