hesabın var mı? giriş yap

  • hayatında on kişilik ekip yönetmemiş bebeler, bir kriz anında yetkili kişilerin tamamının isitfa etmesinin onurlu bir davranış olduğunu sanıyor. peki o kriz, sona erene kadar koordinasyon nasıl sağlanacak? kurumsal hafıza ne olacak? en yetkili kişinin yerine tüm kurumu koordine edecek yetkinlikte birini hemen nasıl bulacaksın? yönetim kurulunda sadece huzur hakkı alıp işlerden anlamayan adamlar mı yönetecek şirketi? boş boş, mal mal konuşuyorsunuz. krizin ortasında istifa edip gitmenin onurlu bir davranış olduğunu sanıyorsunuz. eğer krizin sorumlusu sen isen de, tüm yükümlüklerini yerine getirirsin, işi sahipsiz bırakmazsın, çekil dendiğinde çekilirsin ya da çekildiğinde işi yürütebilecek bir ekip olduğundan emin olursun bırakırsın. kriz anında çekilen adam dünyanın en berbat yöneticisidir ya. sen o anda işin başında olmayacaksın da ne zaman olacaksın?

  • olay çok alakasız yerlerde söylemesidir.

    konu açılmamış bilmem ne, bana onun doktor olduğuyla ilgilenmeyeceğim bir konuda telefon açmış. ne mevzunun bir ilgisi var ne de olabilir. benden bir hizmet satın alacak ve alacağı hizmetin de onun doktor olmasıyla hiçbir ilgisi yok. telefon çalıyor, açıyorum. ''merhaba ben doktor bilmem kim'' hoppaa düşünüyorum acaba doktor randevum var mıydı da ben unuttum diye. sonra derdini anlatıyor alakası yok. telefonu kapatınca iş arkadaşımla dalga geçiyoruz doktor bilmem kim diye tanıttı kendini diye. aynı senaryoyu bir çok kez farklı kişilerden yaşadım. mühendis müşterimiz de var, eczacı da, diş hekimi de, subay da avukat da. ben daha hiçbirinden ben avukat bilmem kim, eczacı blabla, diş hekimi bıdıbıdı duymadım. bir de alacağı hizmetle ilgili benzer hizmeti alan biriyle görüşebilir miyim diye sordu. var tabiki sizi görüştürelim mi deyince de hmm yalnız hekim olan başka biri var mıydı? diye sordu. hoppala... gerisini siz yorumlayın.

    örnek 2 :
    fotoğrafçı stüdyosunda bekleme salonunda eşimle düğün fotoğraflarımızı seçiyoruz bastırmak için. bir çift girdi, girer girmez merhaba biz doktoruz da atandık haftaya gidiyoruz fotoğrafları bugün almamız lazım dediler. tamam acelen var, atanmışsın, şehir dışına çıkacaksın da ''biz doktoruz?'' hadi ya?

    örnek3:
    yüksek lisansta ilk dersteyiz, karma bir alan olduğu için her bölümden mezun olan insan gelmiş. hoca içeri girdi merhaba dedi, bu el kaldırıp ''hocam ben doktorum da tezimde şu konuda çalışmak istiyorum olur mu?'' dedi. ulan bi dur bi beş dakika bekle hoca zaten soracak adın ne ne işin yapıyorsun falan tanışacağız. oha bi dur ya.

    örnek4: yüksek lisansta başka bir bölümle aldığımız ortak ders. bizim bölümden olmayan başka bir bölümden başka bir doktor. ben de milleti mail grubuna ekleyip hocadan aldığım slaytları ve duyuruları atan kişi. bu doktor arkadaşa mail gitmiyormuş, bana mail yazdı. en altına otomatik imza olmadığı belli şekilde şöyle yazmış : dr. ayşe tuttufrutti`*. dostum tamam doktorsun da, attığın mailin özeti ''hacı bana mail gelmiyor ekleyiver'' olan bir mesajlaşmaya özellikle neden ekliyorsun?

    doğrusu bir şekilde söylemesi değil, her şekilde söylemesi.

  • yıllarca pkk'ya bilumum rus yapımı silah sağlayan rusya'nın sesini çıkartmaya hakkı olmadığı olaydır. 2015 yılında rus uçağını düşürmemizin hemen akabinde rus savaş gemisi boğazdan geçerken bir rus asker elinde strela-2 karadan havaya füze ile şöyle bir görüntü vermişti: görsel

    basınımız bu olayı anlamamış, dışişleri bakanlığı da olaya tepki göstermişti. bu hadiseden çok kısa bir süre sonra pkk'nın kendi yayın organında bu silah ile vurulan tsk'ya ait cobra tipi helikopter ve şehit olan 2 askerimizin görüntüleri paylaşıldı: görsel (sinir bozan videoyu paylaşmıyorum, tavsiyem siz de izlemeyin)

    demem o ki rusya 1984 yılındaki ilk pkk saldırısından bu yana aralıksız olarak bu terörist organizasyona silah sağlamaya devam etmektedir. pkk'ya verdiği doçka, pks (biksi), ak-47, dragunov ve diğer birçok silah yüzünden binlerce anadolu evladı yaşamdan koparılmıştır. unutmayın!

  • şimdi coder'a anlatır gibi anlatmak gerekirse; korsan yazılım dediğiniz mevzu, bizzat büyük yazılımcılar tarafından desteklenmese de, maksimum şiddetle savaşılmayan bir mevzudur. olmak zorundadır da. çünkü bir yazılımın piyasaya hakimiyeti, onun korsan yaygınlığı oranında mümkündür.

    yarın microsoft, çıkıp korsan office kullanımını, bütün dünyada oldukça komik yüzdelere düşürebilir mi? elbette. çok da zor değil. ama bunu neden yapsın? korsanı bitirseler ve dünyanın sadece yarısı lisanslı office kullanır hale gelse, ertesi yıl dünyanın bu yarısı da office kullanmayı bırakır. çünkü yazılım dediğiniz şey, sadece sizi ilgilendiren bir konu değil. dosya paylaştığınızda, karşınızdaki insanda/kurumda bu dosyanın desteklenmeyeceğini bırak bilmeyi, şüpheye düştüğünüzde, o yazılımı kullanmazsınız.

    aynı şey adobe için de geçerli, diğerleri için de.

    o yüzden kasmayın fazla kendinizi, korsan yazılım, bizzat büyük yazılım firmaları tarafından alenen olmasa da, göz yumulan bir konudur. yazılım firmalarının buna samimi olarak bir itirazı yoktur. ticari akıl bunu gerektirir.

    dolayısıyla korsan yazılım, yazılım firmalarının çok daha büyük paralar kazanmasına sebep olan bir yan üründür.

  • geçenlerde iş yerinden arkadaşım, eşi ve küçük oğlu misafirliğe geldiler. aslında gün içinde arayıp beraber program yapalım minvalinde bir şey söyledi arkadaşım ama bunu usulünce reddettim.
    neyse bu defa dönüş yolunda olduğumuz için eşi eşimi arayıp yarım saatliğine geçerken gelicez 15 dk. sonra oradayız demiş:)
    neyse kaçış yok gibi, gelebilir miyiz diyene gelme denmez.
    neyse efendim geldiklerinde akşam saat 8 'di.
    oturup muhabbet ediyoruz, bizim kız sağ olsun hiç durmuyor hep bir huysuzluk. laf lafı açıyor arada balkona bir salona çıkıyoruz saat oldu gece 12.
    arkadaşım kalkalım diyor eşine eşi cevap dahi vermiyor. ben de yarın iş falan yok oturuyoruz diyorum dilimin ucuyla. bir böyle, iki böyle, beş böyle belki ara ara arkadaşım eşine 10 defa hadi kalkalım dedi :)
    artık arkadaşım kalkalım uykum geldi dediğinde ben de dayanamadım baktım yine yengeden ses yok, benim de uykum geldi dedim. saat 3 oldu bu arada.
    yahu ayıptır ya. ev sahibi tabi ki gidelim dediğinizde oturun diyecek.

  • kardeş sen bu araştırmacı yeteneğini şeyma için heba etme bak. memlekette çözülmeyi bekleyen onca dert var hazır, bi el atıver.

  • tabiki korkusuz korkak. hala çözemedim hangi kafanın ürünü olduğunu. senaryodan oyuncu kadrosuna, mekanlarından felsefesine kadar, her şeyiyle bir sır küpü. izledikçe gülüyorum.

    ustalara saygı kuşağı babında bir sahneyi yazayım.

    mülayim, işe gitmek için evden çıkmıştır ve sokakta yürümektedir. karşıdan ise bir adam gelir.

    - merhaba mülayim abi.
    + merhaba canım. bu herifi de hiç sevmem.