hesabın var mı? giriş yap

  • antalya'daki kuaförleri denetleyen müyap, telif ödemeden radyo ve tv’den müzik dinlettikleri gerekçesiyle kuaför ve çeşitli esnaflara 3500tl ceza kesmiş. müyap ve müyorbir avukatı ile polisten oluşan 7 kişilik ekip, lisans ücreti ödemeden müzik yayını yapan işyerlerine yönelik denetim gerçekleştirmiş. 5846 sayılı fikir ve sanat eserleri kanunu kapsamında lisans ücreti ödemeden müzik yayını yaptığı tespit edilen işyeri sahiplerine para cezası kesilmiş.

    bu adamlar kafayı yemiş olmalı. bu durumda eve gelen misafire tv izletmek için lisans mı alacağız? ülkede her şey fıkra gibi. bu lisans çılgınlığı nereye gider belirsiz.

  • islamla taşşak geçen siyasal islamcıların bir başka iddiasıdır...

    he amk he aynen
    başkasının hakkını yemek hoş değilmiş

    hoş değil dediği şey, kuran'da affı olmayan tek günah
    bak dinlerini bile büküyorlar sırf akepe'ye laf gitmesin diye

    ekleme: altta gene gelmiş biri affedilmeyen tek günah hak yemek değil diyor.
    kuran oku olm kuran oku, allahın diyor ki bana kul hakkı ile gelme, hak yediğinden isteyeceksin yani affetmiyor kendisi.
    olm inandığınız dini bile bilmiyorsunuz ya gerçekten komedi bir de aklamaya çalışmış bu hak yemeyi, olm siz müslüman mısınız gerçekten?
    adam diyanete değil bana laf ediyor uydurulmuş diye. komedi yemin ediyorum komedi, akepe allah'dan büyük bunlar için yeter ki laf gelmesin padişahlarına

  • benim sevmediğim bi şeysi var bunun. çok minik, aslında kimse farketmiyo muhtemelen ama, benim biraz sinirime dokunuyo.

    akşam eve geliyorum, yatana kadar ses telleri pasif, yatarken zaten pasif, sabah kalkıyorum, alelacele işe gidiyorum, teller hala pasif. iş yerinde, belki bi 15-20 saattir hiç hareket görmemiş ses tellerim, ilk rasladığım iş arkadaşıma günaydın derken bi garip oluyo, çatallı gibi garip bi ses çıkarabiliyo. yarım öksürük/boğaz temizleme gibi bişiden sonra sorunsuzca günaydın diyebiliyorum ama akabinde.

    bu durumdan zerre haz etmediğim için sabahları işe giderken yolda, bi kere bile olsa mutlaka "aaa eee ooo öööö uuu üüüü ıııı iiii" diyorum. en fazla 5saniyemi alıyo.

    çok küçük hesapların adamı diye milletle dalga geçiyodum. şimdi şu halime bak.

  • 1953 yılında, stanley miller ve harold urey adlı bir bilim insanlarının, canlılığın ortaya çıkışıyla ilgili görüşleri aydınlatmak için gerçekleştirdikleri deneydir. deney, ismini bu iki bilim insanının adından alır.

    abiyogenez teorisi'ne göre canlılar, cansız varlıklardan üremiştir, hatta türemiştir. yani bu teori, "bir yaratıcıya ihtiyaç duyulmadığını" anlatmak istemektedir. işte söz konusu bu deney, bir bakıma abiyogenez teorisi'nin geçerliliğini sınamak için gerçekleştirilmiştir.

    deneyin yapılışı: kısa ve net anlatmak gerekirse deney su (h2o), metan (ch4), amonyak (nh3), hidrojen (h2) ve karbon monoksit (co) ile yapılmıştır. düşünceye göre, böylesi bir karışıma yıldırım, şimşek gibi doğal etmenler etkilerse; canlılığı oluşturan aminoasitler oluşacaktır. şimşek, yıldırım gibi kıvılcımları temsil etmek için deneyde elektrotlar kullanılmıştır.

    deney sonucu : yukarıda belirtilen karışıma elektrotlar yardımıyla kıvılcımlar uygulandığında, yaşamın temel taşı olan aminoasitler kendiliğinden oluşmuştur. aminoasit demek protein demektir, protein demekte canlı demektir. yani deney sonucuna göre canlılık doğa olayları sonucunda kendiliğinden oluşmuştur.

    deneye yapılan itirazlar: böylesi bir deneyin yapıldığını duyan "dinciler" (dikkat, özellikle dinciler) durur mu, yapıştırmışlar hemen cevabı; "ilk insanın nasıl yaratıldığı kutsal kitaplarda yazıyorken, böylesi bir deney de nereden çıktı ey mümin kardeşler?" yok, yok; şaka yaptım. ilk defa mantıklı bir itirazda bulunurlar. şöyle ki:

    birtakım bilim insanlarına göre, ilkel atmosferde metan ve amonyak yerine; azot ve karbondioksit bulunmaktadır. hal böyle olunca, söz konusu bu deneye göre aminoasitler oluşamayacaktır. hatta deneyi gerçekleştiren bilim insanlarının da bunu kabul ettiklerini iddia ederler.

    ayrıca aminoasitler oluşsa bile, ilkel atmosferde oluşacak aminoasitleri parçalayıp onları yok edecek oksijen miktarı oldukça fazlaydı. yani yine aminoasit oluşamayacaktı.

    deneyi destekleyen durumlar: birtakım bilim insanları derki; " ilkel atmosfer karışımını kesin olarak bilmesekte, bu deneyde kullanılan atmosfer karışımı, gerçeğe en yakın karışımdır ve deney geçerliliğini korumaktadır."

    bazı bilim insanları şunu der: "söz konusu oksijen miktarı fazla değildir ilk zamanlar. çünkü bundan yaklaşık 5 milyar yıl önce demir yatakları bulunmuştur. işte atmosferdeki oksijen, demir ile etkileşime gireceğinden, atmosferde sanıldığı kadar oksijen yoktur."

    her iki kesim kendilerince kanıtlarını, görüşlerini ortaya koyarlar kısacası.

    sonuç: bilindiği gibi dincilerin en büyük kanıtları kutsal kitapları. orada yazılanlar kesin ve nettir. değişmemiştir, ya da insanlar tarafından zamanla çarpıtılmamıştır. ayetler nedense hep birilerinin çıkarları adına farklı farklı yorumlanmıştır. canlılığın oluşumu dincilere göre kesin ve nettir.

    ancak bir gün bilim insanları canlılığın nasıl oluştuğuna dair bir deney gerçekleştirse, dinin emrettiği gibi araştırıp sorgularsa, bu durum hemen tepkiyle karşılaşır. en azından bazı bilim insanları, körü körüne inanmak yerine araştırmak istemiş, kendilerince bir sonuç, bir delil aramak istemişlerdir. nitekim söz konusu bu deney de birtakım din tacirlerini rahatsız etmiş olacak ki, onlar dahi araştırma gereği duymuşlardır, bu deneye itiraz edebilmek için.

    ancak şöyle de korkunç bir durum vardır, yakın zamanlarda bu deneye benzer deneyler yapılmış ve aminoasitlerin kendiliğinden oluşabildiği anlaşılmıştır. yani deneyler olumlu sonuç vermiştir. "zaten yaşamın dünyaya başka gezegenlerden, yıldızlardan geldiği tezi" git gide kuvvetlenmiştir.

    bilmem söylemiş miydim; "bilim bilmek ister, din ise inanmak."

  • başlık: yılmaz özdil gibi yazıyoruz gelin bakalım

    1.

    bugün evden çıktım...

    *

    benzin azalmış, benzin alayım dedim...

    *

    baktım, benzinci de yok memlekette...

    *

    neyse, yarım saat kadar aradım ve buldum bir tane...

    *

    yerleştirdim arabayı...

    *

    dedim: 4 litre süper...

    *

    adam yarım saatte doldurdu, memleketimin insanı işte sabah sabah böyle oluyor...

    *

    olm bu entry nerelere gidiyor toparlayamıyorum bak...

    *

    neyse, kolunu uzattı arabanın içine...

    *

    "16 lira!" dedi...

    *

    "oha, yine mi zam" diyemeden...

    *

    "zam geldi" dedi.

    *

    neyse, işte iktidarı bugün de eleştirdim...

    *

    haydi dağılın.

    17.

    türk kovboy atına binmiş

    *

    dıgıdık

    *

    dıgıdık

    *

    dıgıdık

    *

    dıgıdık

    *

    dıgıdık

    *

    dıgıdık

    *

    dıgıdık

    *

    dıgıdık

    *

    dıgıdık

    *

    dıgıdık

    *

    dıgıdık

    *

    atından inmiş.

  • 3.5 yıllık mühendisim. geçen müdür kenarıya çekti. sadede gelecek olursak bey maaşınıza 500? zam geldi dedi. yani dedim 3500? oldu. evet dedi. sustum. ne düşünüyorsun diye sordu. dedim ki elimden geleni yapıyorum, yapacağım. doğru ya da yanlış bir iş etiği vardır, bunu çiğnemem. ama az dedim. biliyorum dedi. sustuk. onluk bir iş olmadığını biliyorum. onun da elinden bir şey gelmiyor.
    maalesef ki beterin beteri var. gelecek adına pek bir ümidim yok. onlar da biliyor daha iyi bir iş bulsam bırakacağımı.
    şu anda tüm birikimimi kendime harcıyorum ve kenarda bir ay yetecek param yok. kendimi geliştirip gitmek istiyorum ama annemi bırakmak da zor. türkiye’de aha böyle başlıklara içimi dökerek ömrümü tamamlayacağım.

  • "le cola'yı fransız malı zannedip arkadaşlarla bim'i bastık, feyizli bir abi bizle sohbet etti. şimdi namaza gidiyoruz. nereden nereye."

  • kendisi istanbul içerisinde mecidiyeköy'den ümraniye'ye 2 saatte giderse şükreden bir yazar tarafından küçümsenen teknoloji.

    lan trafiği var, regülasyonu var da var bu işin. uzaylıya haraç yedirmeden olmuyor işler öyle kolay.