hesabın var mı? giriş yap

  • londra'lı genç bir ingiliz kızı, havanın iyice karardığı bir saatte, yolunu kısaltmak için regent park'tan geçerek evine gitmek istiyor.
    genç kız, gece elektriklerin az aydınlattığı karanlık yolda yürürken, magandanın biri çirkin lâflar atıyor, kızı korkutuyor.
    dehşete düşen genç kız çığlıklar atarak kaçmaya başlayınca, etrafta bulunan ve kızın sesini duyan ingiliz gençler koşup saldırganı yakalıyorlar.
    adam yargılanıyor. ingiliz hâkim ona “7 yıl ve 7 gün hapis cezası” veriyor.
    hâkime soruyorlar:
    “adam kıza elini bile sürmemiş, sadece korkutmuş. bu 7 yıl, 7 günlük ceza çok ağır değil mi?”
    ingiliz hâkimin cevabı :
    “kızı korkutmanın cezası sadece 7 gündür. 7 yıllık ilâve ceza ise ingiliz kızlarının gece parkta dolaşma ve parktan geçme özgürlüklerine saldırmanın cezasıdır!”

    kisinin hak ve ozgurlugune yapilan tecavuzdur. az biledir. emsal teskil etmelidir. kimse kimsenin fotografini, hele ki edep yerlerini, ce ke mez.

  • işte bunlar hep agile çalışmamaktan. aşiret reisine urgent meeting iletmeden önce “sonraki sprintte deploy ediyor olacağız” denilseydi bunlar olmazdı.

  • dün değil evvelsi gün bizim ufaklık cebinde telefonla denize girip düşürmüş, 1 gün sonra bendeniz şnorkel ve deniz gözlüğü ekipmanlarımla dalıp enkaz aramaya başladım, nihayet yaklaşık 1,5 mt derinlikte, üzeri hafif kumlanmış vaziyette enkaza ulaştım.

    tuzlu sudan çıkarıp tatlı suyla şöyle bi üzerinden geçip temizledik. pirinç dolu kâsede 1 gün beklettik, az önce telefonu açtık, hiç ümidim yoktu ama çalıştı.

    öğlen 3’ten ertesi gün sabah 10’a kadar denizin dibinde yatan telefon çalışıyor. teşekkürler apple.

    edit: çocuğa pahalı telefon mu verilir şeklinde mesajlar alıyorum, bizim ufaklık dediğim benim yeğen olur çocuğum değil, (evli de değilim:) kaldı ki çocuk da olsa param varsa alırım size mi soracağım amk.

  • otostopçu görünce dayanamamak gibi salak bir huyum var maalesef. "çok yardımseverim, kahretsin" diye değil, istanbul'da bu işi yapmak pek güvenli olmadığı için salak bir huy bu.

    genelde öğrenci vs alıyorum tabi, özellikle eski ofisimin olduğu sanayi bölgesinde hiç minibüs geçmeyen, saatte bir otobüs geçen bir yoldaki okula, o çocukların başka türlü gitme şansı da pek yok zaten. kapıya kadar bırakmama da izin vermiyor elemanlar "abi müdür kızıyo" diye. müdür de yolda sürünsünler diye değil, 15-16 yaşında çocuklar tanımadığı adamların arabalarına, kamyonlarına binmesinler diye kızıyor muhtemelen.

    bazen öğrenci olmayan adamlar da denk geliyor. daha bu otostop işini keyfine yapana denk gelmedim, o bir kaç liralık yol parasını veremeyecek durumda insanlar oluyor genelde bunlar.

    3 sene önce altunizade'den köprüye katılırken bir eleman aldım 30'larında. hayvan gibi trafik var, yağmur yağıyor. adam teşekkür etti, sonra 10 dakika hiç konuşmadı. sonra radyoda sıkıntıdan zap yaparken şafak türküsü denk gelince "kalabilir mi?" diye rica etti. ben zaten çok severim ahmet kaya'yı, adamı mı kırcam? şarkı bitene kadar da hiç konuşmadı. bitince yine teşekkür etti. ceza evinde bu türküyü çok dinlediğini söyleyince aha dedim, denk geldik sonunda.

    sonra başladı anlatmaya. aslen kozan'lı olduğunu, ktü mezunu makine mühendisi olduğunu anlattı. okul bitince memlekete döndüğünü kan davasından babasını öldürdüklerini, onun da karşı taraftakileri vurduğunu anlattı. tam mühendis olup işe başlayacakken hapse girdiğini, davasının yıllardır devam ettiğini, tam o sıralar hizbullah'tan elemanları falan da saldıkları yasa değişikliği sayesinde tam da benim arabaya bindiği gün serbest kaldığını, bacakları açılsın diye ümraniye ceza evinden altunizade'ye kadar yürüdüğünü anlattı. ceza evindeki tek arkadaşının da bir kaç ay önce serbest kaldıktan sonra öldürüldüğünü anlattı. onun mezarını ziyaret edip memlekete döneceğini anlattı. ben kitlenmiş bir şekilde dinliyorum tabi.

    neyse avrupa yakasına geçtik, ben ıkına sıkıla ihtiyacı olup olmadığını sordum, memlekete dönecek yol parası olmadığını, gönlümden ne koparsa alabileceğini söyledi. nerdeyse 1 saat vakit geçirmişiz, hayvan gibi etkilenmişim adamın hayat hikayesinden, ben de kopan x lira'yı verdim. bu andan sonra ekran cızırdar gibi oldu biraz. adana'ya otobüs biletinin daha pahalı olduğunu varsa biraz daha vermemi, başkasına el açtırmamı rica edince sinir oldum, yok dedim. ısrar etmeye başlayınca da bunaldım, benim buralarda işim var deyip indirdim.

    3 senedir de hep aklımdadır bu hikaye. kimi alsam arabaya bu eleman gelir aklıma. 2-3 ay önce aynı noktada aynı boktan havada birinin beklediğini görünce de yine dayanamadım aldım. selamınaleyküm de ses tonu tanıdık geldi. lan yine mi o herif? ama tipe bakıyorum alakası yok. diğeri uzun paltolu kurtlar vadisi figuranı, bu eleman takım elbiseli, iyi parfümlü. radyoda bu sefer beşiktaş maç muhabbeti vs. hangi takımı tuttuğumu sordu. fener dedim. eleman başladı anlatmaya. aslen kozan'lı olduğunu, ktü mezunu makine mühendisi olduğunu anlattı. istanbul'da 2006'da maç yüzünden 2 fb'liyle kavga edip meşru müdaafa'dan öldürdüğünü, bugün cezaevinden çıktığını anlattı. bacakları açılsın diye ümraniye'den buraya kadar yürüdüğünü, cezaevindeki arkadaşının babaannesini ziyaret ettikten sonra memlekete döneceğini söyledi.

    adam otostopta yalan söyleme rituelini başka bir boyuta taşıyarak resmen otostopçuların keyser söze'sine dönüşmüş rıza baba? herif o an elindeki tüm keyword'lerden acıklı hikaye uydurarak arabasına bindiği insanlardan para toplayan bir sosyopat çıktı.

    bir yandan adamı yalanlarıyla yüzleştirmek için içim içimi yese de, hiç çekinmeden başkasının arabasına binip böyle bir hikaye uydurabilme potansiyeli olan herifin buna ne tepki vereceğini bilemediğimden ben de inadına yeni hikayeyle ilgili saçma sapan detaylar sormaya başladım bu sefer. fenerin oynadığı tüm derbilere hakim olmanın verdiği rahatlıkla, hangi maçtı, golleri kim atmıştı, hangi tribünde oturuyordun? çarşı'dan kimi tanıyorsun, olay nerede oldu vs vs diye adamı sorularımla ambale ederek yıldırdım. köprüden geçer geçmez de metro turizmin ofisinin önünde durdum, aha otobüsler buradan kalkıyor bin git dedim. bir an dönüp para istemeye yeltenir gibi olunca da bastım gaza gittim.

    insan parasız kalınca her yola girebiliyor ok ama bu ney lan? nasıl bir coğrafya olm burası?

    edit: mesaj yoluyla soranlar oluyor. böyle dallamalar çıksa da arada evet hala otostopçu almaya devam ediyorum mümkünse. kendinize güveniyorsanız siz de alın, paylaşmak güzeldir. yol kenarında 2 kişi durup da soteye saklanan arkadaşlarıyla arabama 8 kişi binen gebze hatice bayraktar meslek lisesi ergenlerine de selam olsun buradan :)

  • hiç bir halt yapmadığı halde, "ben sizin için her şeyi yaptım, evimi arabamı sattım, hiçbir şeyi eksik etmedim" diyip(kesinlikle aksi durum söz konusu ise), bi de üstüne etrafa -kendi çabalarıyla bir yere gelmiş çocuklarıyla- ben yaptım işte benim eserim diyip caka satan baba hakkında ortaya çıkan en doğal sonuç, his.

  • kocaları "neden benimle hiç fotoğraf paylasmiyorsun" dediğinde. "aşşşırı yakışıklısın seni o çakalların görmesini istemiyorum, sen yalnızca bana aitsin" diyerek kandırırlar. böylelikle dm'lerine gelen mesaj sayısında azalma olmaz. bu şekilde motive olurlar.

    boynuzluyordur...

  • ben de ezansız bir ülkede yaşamak istiyorum. her istediğimiz gerçekleşmiyor ama.

    tanım: çöl bedevilerinin taleplerinden birisi. yallah arabistan'a. burası türk yurdu, arap çölü değil.

  • işini düzgün ve onurlu yapan taksi emekçilerini tenzih ederek söylüyorum, bu taksicilerin dağdaki teröristten bir farkı yok. bunlarla ilgili çok ciddi yaptırımlar gelmediği ve uygulanmadığı sürece daha çok rezilliklerini görürüz.