hesabın var mı? giriş yap

  • sebebi şu videoda bahsettiği "birbirini nakzeden iki önerme ile başka bir önermenin birleşiminden istediğin sonucu çıkarabilirsin" mantığını felsefesinde istediği sonuca varabilmek için gönlünün keyfine göre kullanması, yani bir bakıma matematik bilmemesi yahut bildiği halde şarlatanlık yapmasıdır.

    şengör videoda "bunu zaten matematikçiler biliyor" dediği için matematikçilerin ne bildiğini açıklamaya çalışma gereksinimi duydum. işsiz misin diye mesaj atmayın çünkü işim bu.

    başlayalım:

    şengör'ün videoda bahsettiği bu olaya matematikte hepdoğru (totoloji) ya da hepyanlış denir ve gerçekten de bu tür önermelerle gönlümüzün keyfi nasıl bir sonuç isterse öyle bir sonuç bulmamız mümkündür.

    öncelikle önermeler mantığı bilmeyenlerin bertrand russell'ın papa olduğunu kanıtlaması yazısından konu hakkında yüzeysel de olsa fikir sahibi olmasını şiddetle öneriyorum. önermeler mantığına hakim olanlar ise yazıyı hiç okumadan devam edebilir.

    şimdi diyelim ki totoloji, yani her zaman doğru olan bir önerme yaratmak istiyoruz.

    bunun için basitçe q = ( p v p' ) şeklinde bir q önermesi, yani celal şengör'ün tabiriyle birbirini nakzeden iki ifadenin birleştirildiği bir önerme tanımlarız.

    bu durumda q önermesinin değeri p önermesinin ne olduğuna bakılmaksızın her zaman, ama her zaman doğru olur. buna totoloji denir.

    eğer biz her zaman doğru olan bir önerme yerine her zaman yanlış olan bir önerme oluşturmak istersek de basitçe q önermesinin değili olan q' önermesini, yani de morgan yasası gereği p' ^ p önermesini kullanmış oluruz.

    eğer biz q önermesini gönlümüzün keyfine göre herhangi bir önerme ile veya bağlacı ile birleştirirsek bu iki önermenin birleşmesinden ortaya çıkan üçüncü önermenin daima doğru olacağından emin olabiliriz.

    örneğin r = ( q v p ) durumunda r önermesinin p ne olursa olsun doğru olacağını biliriz.

    bu durumda basit bir totoloji tekniğinden yola çıkılarak oluşturulmuş bir önerme kullanarak ciltlerce felsefe kitabı inşa edebiliriz ve biz bu kitabı totoloji üzerine inşa ettiğimizden dolayı ne dersek diyelim dediğimiz şeyin doğru olduğunu öne sürebiliriz.

    yani mesela hegel = ( q v r v t v y v u v ı... ) şeklinde sonsuza kadar gidebiliriz ve hegel önermesi her zaman ama her zaman doğru olur çünkü zaten q önermesi totoloji olduğundan her zaman doğrudur.

    "iki önermeyi neden veya bağlacıyla bağlıyoruz, onun yerine ve bağlacıyla bağlayalım işte, zaten hegel ve bağlacıyla bağlıyor" diyenler olacaktır.

    bunun sebebi tüm önermelerin bir normal önermeye eşdeğer olması ve normal önermelerin de tümel asal önermelerin veya bağlacı ile birleştirilmesinden ibaret olmasıdır.

    bunun ne anlama geldiğini kavrayabilmek için normal önerme ve tümel asal önerme dediğimiz şeyleri açıklamamız gerekir.

    tümel asal önerme dediğimiz şeyler matematiksel açıdan tutarlı, yani mantıksal çelişkilere ve paradokslara izin vermeyecek biçimde inşa edilen önermelerdir. bir önermenin çelişki içermemesi için totoloji ve hepyanlış içermemesi gerekir. bunun yolu şu şekildedir:

    n bir doğal sayı ve her i = 1,2,3,....n için q(i) ya bir temel önerme ya da bir temel önermenin değili olsun. ayrıca herhangi bir temel önermenin hem q(i) hem de q(j) önermelerinde aynı anda bulunmadığını varsayalım. yani i değerlerinden herhangi biri ile j değerlerinden herhangi biri aynı olamaz. bu durumda q(1) ^ q(2) ^ q(3) ^... q(n) önermesi tümel asal önerme olur.

    bu durumda bir tümel asal önerme iki eş temel önermeyi yahut herhangi bir önermenin hem kendisini hem de değilini, kısaca totoloji veya hepyanlış içermez.

    yani mesela p(1) ^ p(1) bir tümel asal önerme değildir.

    aynı şekilde p(1) ^ p(1)' de bir tümel asal önerme değildir.

    tümel asal önermeleri q(1) ^ q(2) ^ q(3) ^... q(n) şeklinde tanımladığımız için p(1) v p(2) önermesi de bir tümel asal önerme olamaz.

    bu durumda herhangi bir tümel asal önermenin değerini her durumda doğru yapabilmek için tek koşul tüm önermelerin doğru olmasıdır. yani siz mantıklı bir sonuca varmak isterseniz birbiri üzerine inşa ettiğiniz hiçbir önermenin değeri yanlış olmamalıdır. çünkü tümel asal önermelerin yapısı gereği eğer tek bir yanlış önermeniz bile olursa bütün sisteminiz çöker ve siz saçmalamış olursunuz.

    bu şekilde herhangi bir önerme doğru diye o önermeden istediğimiz sonucu çıkaramayız ve yabancıların "mathematical rigour" dedikleri üstün keskinlikte çelişkisiz önermelerle hareket etmek zorunda kalırız.

    normal önerme dediğimiz şeyler de şu şekilde tanımlanır:

    birbirinden farklı tümel asal önermelerin birbirleriyle veya bağlacı ile birleştirilmesiyle oluşan önermeye normal önerme denir.

    bu durumda şu sonuca varırız:

    eğer bir normal önermenin doğru olmasını istiyorsak o önermeyi oluşturan bütün tümel asal önermelerden tek bir tanesi bile doğru olsa normal önermemiz doğru kabul edilir.

    normal önermeler matematiksel açıdan tutarlı önermelerdir çünkü veya bağlacı aslında "bu önermelerin içinden en az biri doğruysa genel önerme doğrudur " demekten ibarettir. eğer o şeylerin içlerinden biri bile doğru değilse önermemizin değeri yanlış, biri bile doğruysa da doğru olur.

    örnek:

    a = 1
    q=1
    p=0
    r=0

    bu durumda d(a) = ( d(q) v d(p) v d(r) ) dediğimiz zaman "a önermesinin değeri q önermesinin, p önermesinin ve r önermesinin değerlerinden en az bir tanesine eşittir" demiş oluruz ve bu doğrudur çünkü a önermesinin değeri q önermesinin değerine eşittir.

    şimdi celal şengör'ün hegel'e salak demesinin sebebine gelelim.

    hegel şengör ve popper'e göre salaktır çünkü hegel normal önermelerin totoloji içerebileceğini iddia eder ve normal önermeler totoloji içeremez çünkü normal önermeler tümel asal önermelerin veya bağlacıyla birleşmesinden oluşur. eğer normal önermeler totoloji içerirse bu tümel asal önermelerden en azından bir tanesinin totoloji olduğu anlamına gelir, ki bu tanım gereği mümkün değildir. şengör'ün tabiriyle zırvadır.

    peki hegel'in normal önermelerin totoloji içerebileceğini iddia ettiği nereden çıktı?

    çünkü zaten her önerme aslında bir normal önermeye eşdeğerdir. yani eğer herhangi bir önerme ortaya atıyorsak mutlaka ve mutlaka değer çizelgesi bu önermeninki ile tamamen aynı olan ve tümel asal önermelerden oluşmuş başka bir önerme de bulunmak zorundadır. bu durumda eğer birbirini nakzeden iki ifadenin birleşiminden, yani totolojiden yola çıkar ve bunun üzerine her haltı doğru olan bir felsefe inşa edersek, bu durumda değer çizelgesi bu felsefe ile tamamen aynı olan bir normal önerme de bulunmak zorundadır.

    yani basitçe hegel'in mantığına göre bizim canımız neyin doğru olmasını isterse o doğrudur.

    mesela canımız zfc aksiyomatik sistemince 2+2=8 denklemi doğru olsun isterse o zaman 2+2=8 doğru olur.

    evet, o cilt cilt kitaplar bu kadar saçma bir mantık üzerine kurulu işte.

    neden?

    çünkü mantığın ne olduğunu bilmeden mantıksal çıkarım yaparsak saçmalıklar üzerine kolaylıkla ciltlerce kitap yazabiliriz.

    peki neden her mantıksal önerme için o önerme ile eşdeğer çizelgeye sahip bir normal önerme bulunur?

    bu saatte onun kanıtını burada açıklamaya üşendiğim için direkt olarak ali nesin'in önermeler mantığı isimli kitabından kanıtın görselini bırakıyorum.

    birinci sayfa

    ikinci sayfa

    dipnot: matematikte teorem ve kanıtlarda kullanılan totolojiler, yani daima doğru kabul edilen şeyler vardır ve bu şeylere "aksiyom" denir. biz aslında matematiği aksiyomlar üzerinden inşa ederiz ancak bu aksiyomlar aşırı derecede basit, tamamen sağduyu ve mantık ile oluşturulmuş, kişinin perspektifiyle ilişkili olmayan şeylerdir. yani siz eğer felsefe yapacaksanız kendi görüşünüzü destekleyebilmek için ortaya aksiyom atıp bu aksiyom üzerinden sonuçlara vararak gerçeklik budur diyemezsiniz çünkü eğer ortaya aksiyom atıp gerçeklik budur derseniz yaptığınız şey felsefe değil din, ortaya aksiyom atıp bu aksiyom neticesinde şu sonuçlara varılabilir derseniz de yaptığınız şey yine felsefe değil matematik olur. yani hegel'in totolojilerini aksiyom kabul edersek yine aynı mantıkla gerçeklik dediğimiz şeyin hegel'in keyfi ne isterse o olacağını kabul etmiş oluruz.

  • şüphesiz ki bu fiyatları normalleştiren dallamalar birazdan başlık altına damlayacaktır.

    dolar bazında bile bu fiyatlar abes kaçıyor. ibiza'da, floransa'da bile böyle değil lan.

    turizmciler, galericiler, taksiciler, emlakçılar… mahşerin dört atlısı.

  • didem: hocam siz fethullah ile gorustunuz mu hic?
    ilber: gorustum tabiki ben herkesle gorusurum
    didem: nasil birisidir?
    ilber: gereksiz birisi

    5 dakika sonra:

    didem: hocam siz pensilvanya'da mi gorustunuz baska yerde mi?
    ilber: orda da gorustum burda da. bir donem herkes gorusuyordu ne var bunda?

    5 dakika sonra:

    didem: tam tarihi hatirliyor musunuz?
    ilber: bu bilginin sana tam olarak ne gibi faydasi olacak? cetelesini tutmadim. simdi adam burda yok diye kotuleyelim mi istiyorsunuz anlamadim ki?

    adam tarihsel olarak hasan sabbah, humeyni duzleminde fethullah'in hizmet hareketini karsilastiriyor spiker kizimiz ne zaman gorustunu? nerde gorustunuz? bidir bidir sorup duruyor. ilerleyen dakikalarda hoca cok sinirlenecek benden soylemesi.

  • alışık olmadığı bir iyilik ile karşılaştığı için buna cevap verme ihtiyacı duyan yayadır.

    aslında bir kültür olması gereken şey ülkemde iyilik haline gelmektedir ne yazık ki. sen arabanda oturduğun yerde konforlu konforlu oturuyorsun, arkanda yol vermekle tıkanacak bir trafik falan da yok... yaya ise yürüyüş eforu sarf ettiği gibi her türlü sıcak, soğuk yağmur, çamur, toz, ekzoz dumanı durumu ile karşı karşıya. tabi ki insan olarak yayanın üstünlüğü olacak, arabaya bindin de o insandan daha büyük bir şey mi oldun?

    ağa - maraba anlayışı genlerimize işlemiş, yani ata binmiş olan ağadır, atı olmayan ona hürmet etmelidir. ancak genel olarak şöyle bir şey de var;
    (bkz: trafikte yol verilince oluşan mahcubiyet duygusu)

    tam tersine haklı gururun bokunu çıkartan yayalar da vardır.

    (bkz: yol verilince ağır ağır hareket eden yaya)
    (bkz: yol verilince küstahlaşan yaya)

  • bir anne-baba, çocuğunu 'acı çekmesin diye' öldürebilecek duruma gelmişse, bilin ki oğlunu kızını o kadar çok seviyor ki, artık acı çekmesine gönlü razı olamıyor demektir.

    yaşlı anam, kalp krizi geçirip ameliyat oldu ve yoğun bakımda uzun süre yattı. artık kapalı yerde kalmak nasıl bir acı verdiyse, yanına her girişimde, "oğlum beni bi 5 dakika dışarı çıkar etrafı göreyim, ne olur!" diye yalvarır oldu. doktorlara söyledim, 'olmaz' dediler, 'yapamayız, ölürse sorumluluk bizde olur', dediler. ben de mecburen boyun eğdim. annem, 1 hafta sonra öldü.

    şimdi düşünüyorum da, keşke son kez çıkartabilseydim, şöyle doya doya gökyüzünü seyrettirebilseydim, o gün de ölseydi. işte çaresizlik.

    'o duruma düşmeden anlaşılamayacak bir olay' kanımca.

    debe editi: ilk debe'mi, canım anneme armağan ediyorum. huzur içinde uyusun.

  • elalemde olunca bizdekinin de meşru olacağı ve normalleştirileceği ümidiyle gündeme getirilen olaylardır.