hesabın var mı? giriş yap

  • muharrem ince'yi muharrem ince'den daha fazla kimse asagilayamaz.

    adam 1%'lik oyuyla, 50%'den fazla oy alacak ittifaka cekilin ve beni destekleyin dedi.

  • bu çocukları alıp suriye-ırak sınırlarımızda canlı kalkan yapacaksın 2 sene. ölen ölür kalanlar akıllanır.

  • nereden baksan hırsızlıktır. bu eylemin gerçekleşmesi için esrar içen bir baba ve en az bir çocuk olmak zorundadır. üzeri ejderha oymalarıyla bezeli küçük bir tabakada saklardı babam esrar plakasını. tütün için kullandığı sigaraları ve üzeri yaldızlı arapça harflerle bezeli, şeker ambalajına benzeyen diğer şeyi. ejderhalı tabakayı da başucunda. küçük bir kız için eğlenceliydi babayı esrar pişirirken izlemek. önce gazete kağıtlarına, en son bir jelatine sarar, pişirirdi ocakta. sonra da bir su şişesinin altına koyar, üzerine çıkar, zıplardı. en sevdiğim bölümdü. komik gelirdi. aklım erdiğinde ben mi uzaklaştım yoksa uzaklaştırıldım mı bilmiyorum ama daha az şahit olduğum bir durumdu.
    bilinen gerçek: babam esrarkeş. yani babam esrar diye birşey içiyor. içki gibi... yok, sarhoş olmuyor. hayır, sallanıp yıkılmıyor yere filan. sigara gibi. belki de çok anlatmaya başladığım için uzaklaştırılmış olabilirim. "çaylak her zaman tehlikelidir" derdi babam.

    tam olarak ilkokula başladığım sene gözümün önünden bu görüntüler, burnumun dibinden esrarlı sigaranın dumanı ve genzimdeki yakıcı tadı kaybedilmişti. sanırım yeniden ortaya çıktığında orta ikinci sınıfa başlamıştım. neden hiç esrar içmeyi merak etmedim, neden hiç denemedim, hiç özenmedim, bilmiyorum. belki abartısız, sıradanmış gibi, olduğunca normal bir şekilde önüme sunulduğu içindir, bilmiyorum. belki de tesadüftür. kullanmadım, meraklanmadım. ama... sadece bir kez.. evet, bir tek kez.. babamın kutsal emanetinden bir cigaralık esrar çaldım. sezin abla için. evet. bıçakla çizerek, kırdım ve çaldım. hırsızlık anından yarım saat sonra babam anladı durumu. evde annem, ananem, iki kedi, bir kanarya yaşıyor. kimseye sormamış bile. doğrudan beni çağırdı. kanım dondu. parçamı bile bulamazlar. beni doğrayıp arka bahçeye gömeceğinden emindim.
    "rana... burdan birşey aldın mı?"
    ömrümün yüzbin yılını verdim bu soruyu cevaplamak için.
    "almadım baba!"
    ayağa kalktı. kenarına iliştiğim yatakta eriyip muşambaların üzerine akacağımı sandım. onüç yaşındaydım.
    "doğru, almadın. çünkü çaldın!"
    ağlamaya başladım. korkudan altıma işedim. titriyordum. şimdi bile ellerim titredi yazarken..
    "kime verdiysen, git onu getir buraya.." dedi. arkasını dönüp arka odaya gitti. evden ölü çıkmış gibi bir sessizlik döküldü sofaya. niye yazıyorum bunları. bilmiyorum. ders, anı, hatırat merakı, kendimi deşifre etmek için belki. bilmiyorum. üstümü değiştirdim, ağlamamı kimse kesemiyordu. hıçkırmaktan göğsümün acıdığını hala hatırlıyorum. gidip, sezin abla'yı çağırdım. geldi. esmer bir kızdı. yirmili yaşlarını sürüyordu. bembeyazdı babamla karşılaştığında yüzü. babam ikimizi de karşısına aldı. sezin abla'ya içici mi olduğunu, ne zamandır içtiğini, nedenlerini sordu. sonra beni odadan dışarı çıkardı. onlar gene konuştular. uzun konuştular. sezin abla mutfaktan çıkıp evine gitti. hiçbirimizin yüzüne bakmadı. babam benle konuşmadı. ben günü huzursuz tamamladım. geceyi uykusuz geçirdim. bir bedeli olmalı bunun.

    ertesi gün yemekten sonra babam beni alıp sokağa çıkardı. herhalde dönemeyeceğim kadar uzağa bırakacak, diye düşündüm. arabayla kuruçeşme'ye gittik. sahile park edip, topal ömer'e çay söyledi. sonra uzun uzun anlattı. uzun uzun. dinledim. yeminler ettim. sarıldım. özür diledim. kızmadan konuştu benimle. dedi ki: "korktum... hem de çok korktum. evladımsın. dahası avcuma bırakılmış bir hayatsın sen. nereye koyarsam orda duracaksın ya da yıkılacaksın.. korkuyorum bu sorumluluktan ve seni yanlış yere mi koydum diye soruyorum kendime "

    bugün, benim babamın, doğum günü olacaktı. eğer yaşasaydı. böyle işte..

  • sayelerinde koca bir nesil "-de" ve "-ki"nin kullanımını, her "şey"in ayrı yazılması gerektiğini öğrenmiştir. öğretemedikleri bir grup ruh hastası da başlık açıp bunlara söver.

    ben senin neyi kastettiğini anlamak için cümlenin gelişine bakmak zorunda mıyım dangoz adam? adam "de"yi yanlış kullanıyor, biz kafamızda düzeltip doğrusunu anlıyoruz, herif bir de utanmadan "yanlış yazarım nolmuş?" kafasına giriyor, ruh hastası da "doğru kullan" diyen oluyor. hem suçlu hem güçlü lan. yeni türkiye'nin yeni grameri.

  • herkes sırf vize gerektirmiyor diye komorlar'a gitmek istemeyebilir. türk vatandaşlarından vize istemeyen bazı görülesi ülkeler:

    1) japonya
    - tokyo'da yapılacaklar listelere sığmaz. theme park'lar, müzeler, restoranlar, otaku shop'lar içinden önceliklerinizi kendiniz belirleyeceksiniz; ama yine de not düşelim: ulusal doğa ve bilim müzesi, 1800'lerde açılmış önemli bir müze.
    - matsumoto'ya, tokyo'dan trenle ulaşılabilir. kalenin tarihi, sengoku dönemine dayanıyor, yani iç savaş dönemine. 15. yüzyıldan 17. yüzyıla kadar dayanan bir dönem.
    - tokyo'da alışveriş için gitmeniz gereken yer ginza. shinjuku, tokyo'nun levent'i.
    - hiroshima peace memorial museum. doya doya weltschmerz yaşamak için, kendi hayatınızdaki problemleri unutmak için en uygun yer.
    - miyajima: hiroşima'ya bir saatten az mesafede küçük bir ada. hiroşima'ya gitmişken görülebilir.
    - katana sevenler, tamahagane üretimi (#80233894) ile ilgili olarak yasugi'deki wakou museum'a gidebilirler.
    - yasugi'deki adachi museum of art da oldukça hoş bir japon bahçesi.

    2) arjantin
    - tango turizmi ulusal bir çılgınlık, faydalanın.
    - buenos aires yolcusu sanatseverlere duyurulur: malba: burada kahlo'dan ‘autoretrato con mono y loro, berni'den manifestación sergileniyor.
    - sahil beldesi isteyenler için: (bkz: mal der plata)
    - "antarktika'ya da geçerim."ciler için: (bkz: ushuaia) buradan antarktika'ya cruise'lar var. gerçi buzul görmek için antarktika'ya gitmeniz şart değil. perito moreno buzulu arjantin'de.
    - iguazu şelaleri. dünyadaki en büyük şelale sistemi.

    3) bahamalar
    - nassau'da: parlamento binaları: 1800'lerde loyalistler yaptırmışlar. (loyalistler amerikan bağımsızlık savaşı'nda ingilizlere sadık kalan amerikan kolonistleridir.)
    queen's staircase: köleler, köleliğin kaldırılmasına katkıda bulunan kraliçeyi onurlandırmak için bu merdivenleri, 1700'lerin sonlarına doğru oymuşlar.
    fort charlotte: nassau'da ingiliz sömürge dönemi kalesi.
    - dalış yapacak olanlar için:
    stuart cove: new providence island'da.
    sunn odyssey divers: grand bahama island'da.
    - bahamalar'ın her yeri sahil ve huzur olsa da, özel olarak not düşülebilecek bir yer: pembe sahil. harbour island'da.

    4) güney kore
    - kore tarafsız bölgesi: kuzey kore ile güney kore arasındaki demilitarize bölge. "ne işimiz var?" dediğinizi duyar gibiyim ama benim gibi amaçsız yaşayan insanlar için buraya turlar var.
    - güney kore'ye gidip de savaş müzesi gezmemek olmaz. the war memorial of korea
    - seul'de saray görmek isteyenler için anahtar sözcük: gyeongbokgung.
    - hwaseong kalesi, suwon şehrini çevreleyen surlara sahip. unesco dünya mirası listesi'nde.
    - boseong yeşil çay tarlaları. insanın içindeki konstantin dimitriyeviç levin ortaya çıkıyor bir defa bakınca.
    - geleneksel kasaba atmosferi ve street food keyfi için: jeonju hanok

    5) fas
    - volubilis: müthiş bir antik kent. milattan önce 300'lere dayanan bir tarih. elbette unesco dünya mirası listesi'nde.
    - atlas film studios var. varzazat'ta, fas'ın güneyindeki bir şehirde. alexander the great, the mummy, star wars ve daha çoğu filmin çekim yeri.
    - fas islam ülkesi, ama bildiğimiz gibi kumar serbest.
    - kazablanka'da denizin doldurulmasıyla elde edilen bir alan üzerinde inşa edilmiş olan 2. hasan camii. mimarı fransız.
    - aït benhaddou: unesco dünya mirası listesi'nde olan bir köy.
    - moda tasarımına ilgi duyanlar için bir cennet: musée yves saint laurent. marakeş'te. gerçi bu konuda lübnanlı tasarımcıların yeri bir başka. lübnan'da zuhair murad veya elie saab müzesi varsa ona da gidilir.
    - legzira sahili: ben konuşmuyorum, sahil konuşsun.
    - fas'ta bir sürü aşçılık okulu var. meraklısı iseniz gittiğinizde fas yemeklerini yapmayı öğrenmeniz mümkün.
    - çöl turlarına katılabilir, camel trekking yapabilirsiniz.

  • hafızaya full erişim. istenilen bilgilerin kaydedilebilip, istenmeyenlerin silinebilmesi.

    yağ yakma işleminin istenildiği zaman manuel hale gelebilmesi.

    adrenalin kontrolünün aynı şekilde istenildiği zaman kontrol altına alınması.

    uyku moduna geçmenin tamamen kullanıcıya bırakılması.

  • ulan burayı bile savunan çıktı ya aga hayret birşey. ne yapılacakmış üstüne peyzaj yapılacakmış. ulan gider yapmayı unutmuş adam ne peyzajından bahsediyon sen. yağmurlu günlerde meydandan yürüyen merdiven ile hiç aşağı inmeye çalıştın mı? inemezsin... neden biliyon mu? su bi yerden gitmek istiyor ya, hani gidecek yer yok. hah işte o yürüyen merdivenden gidiyor su. o yüzden çalıştırmıyorlar yürüyen merdivenleri. böylede eşsiz bir proje. akıllara durgunluk veriyor. oraya çok güzel palmiye olur. ama dalsız. böyle ortada sik gibi durur da millet anlar ne yapıldığını...

  • videonun kurgu olduğunu düşünenler ya tipik türk ailesinde yetişmemiş ya da zamanında fazladan izlediği teletabi programları beyinlerini yakmıştır. ortalama bir türk ailesinde yetişen herkesin buna benzer anıları vardır. zamanında kameramız yoktu ki çekelim.

    not :aramızda kim bilir kaç kişi pamuk içindeki çimlendirdiği mercimek, fasulye için bir gün annenin "attım o pis şeyi" lafına kaldı...