hesabın var mı? giriş yap

  • garip bir kısır döngüyü barındıran süreç. kalksan kalkılmaz, yatmak istesen uyku yok, öyle yorganın içinde esir oluyor insan. ciddi manada sabır gerektirir.

  • kotasiz, sinirsiz, tabusuz, cilgin bir internet hayati mumkun degil. adil kullanim da bizim cinfikirlilerin uydurdugu yeni bir kavram degil, cogu yer de "fair use" diye limit vardir, aynen almislar iste. zira kullanici sayisinin sabit kaldigi ulkelerde dahi, trafik hacmi altyapidan katbekat hizli artiyor. ve her iste oldugu gibi burada da bir cesit 80/20 kurali gecerli: kullanicilarin yuzde 20'si, trafigin yuzde 80'inden sorumlu.

    ama bu spesifik uygulama sacmalik, bunu tartismayi "korsanla mucadele" olarak cercevelemek iyice sacmalik.

    ikinci kismin kaniti cok basit: gecen sene sadece netflix trafigi, amerika'daki "fixed access" (cep telefonlari sayilmiyor) download trafiginin yuzde 30'unu olusturuyordu. youtube da ayriyeten yuzde 10, 40 yapar. cep telefonundan kimsenin korsan indirmeyecegini, onlarin trafik hacminin de cogunun video olacagini dusunursek...koca abd trafiginin neredeyse yarisi sadece iki siteden yapilan legal streamingden ibaret demek. uc bes zibidi degil, herkes yapiyor.

    bunun daha skype'i var, hulu'su var. isimle ilgili hersey cloud hizmetlerinde zaten, telefonumdaki numaralar bile google hesabimda sakli. kisaca genel kullanici profilinin birkac sene icinde bu kadar degistigi bir dunyadaki altyapi problemine, hala 10 sene oncesinin gerzek mentalitesiyle yaklasmak, cumlenin gidisatindan da anlasilacagi uzere tam bir gerzeklik.

    cozumun teknik tarafina fazla kafa patlatmadim, arastirmalari yapilmistir illa ki. ama ilk bakista su uc problem var:

    1) 8mbps'a 25gb kota olur mu lan? 5 saatlik full kullanimla aylik (720 saat) kotani dolduracaksin yani. 100mbps hiza 100gb kota iyice komik, sirketten ftp yapacaksin mesela, iki saatte kota bitiyor.

    2) daha dereceli bir hiz dususu lazim. 8'den 1'e direkt dusus ceza gibi.

    3) daha onemlisi, bunun bir ust limit degil, alt limit olmasi gerekliligi. yani "25'i astin, bundan sonra 1mbps ustune cikamazsin" demek yerine, "artik sana en fazla 1mbps garanti edebilirim ama yogun olmadigi zamanlar bu hiz artacaktir". geceleri kimse kullanmiyorken, emailine bakan adami rahatsiz etmeyeceksen, kotanin sinirin ne geregi var, internet kullandikca biten bir enerji kaynagi degil ki.

    o yuzden dedim "ceza vermek" seklinde yaklasiyor adamlar olaya, adil bir sekilde trafik yukunu altyapiya dagitmaya ugrasacaklarina. 30 senelik qos algoritmalari sunu becerebiliyorken, hala boyle kati kotalar, sinirlar, cezalar, stigmatize etmeler (hirsizsin sen) ne yahu?

  • bir çoğunuzun tahmin ettiği, bazılarınızın bildiği bir şeyi dile getireceğim.

    bu ve benzeri cümlelerle yazılmış yorumların %90ı ajanslar veya benzer hizmet verenler tarafından yapılır.

    birebirde bir müşterimle yaptığım iştir esasında. kendisi trendyol hesabını bize iletiyor. bazı da bilgiler veriyor. işte şu ürünün satışı artsın vs vs. ekibimdeki arkadaşlar ile konuşuruz. ardından şirketin bize verdiği kart ile satıcıdan ürünleri sipariş ederiz ve yorum gireriz. "çeyizim için aldım, damat bohçası için aldım vs vs vs" istenilen şudur. google'a çeyiz takımı, damat bohçası vs vs yazıldığında alışveriş kısmında bu satıcının daha yukarda gözükmesi ve yorumlara inanan cahil/aptal (firdevs yöreoğlu deyimiyle) gençleri kendisinden alışveriş yaptırmaya itme. çoğu evlenme ateşiyle tutuşan gencimiz bu yorumları görüp ben de çeyiz yapıyorum bak onlar almış ben de alayım diye alıyor. fotoğraflı yorumlara da ürünün sitedeki fotoğrafını koyuyordu arkadaşlar çoğu zaman sonra uyardık biraz satıcıdan bir ürünün 8-10 fotoğrafını istiyoruz gönderiyor onları ekliyoruz vs vs.

    kısacası salakça bir pr cümlesi. bu yazımı okuyunca "lan buna kim inanır mk" dersiniz ama cidden inanan büyük bir tayfa var. satışlarının arttığını söyleyen büyük bir müşteri portfoyumda var.

    haa son 4 aydır yapmıyorum ama ekibim devam ediyor. çünkü fazla vakit almayan ve kazancı büyük bir iş. trendyolda satış rakamınızı ve yorumunuzu arttırmanın en güzel ve kazançlı yoludur.

    şimdilik bu kadar. başka bir kalpazanlık anısından görüşünceye kadar hoşça kalın.

    debe editi:

    ülkenin deprem gerçeğini unutturmamak için deprem timine el verin (bkz: ekşi sözlük deprem unutturmama timi)

    kahramanmaraş bölge köyleri için acil ihtiyaçlar: (bkz: #150531407)

  • özdemir asaf'ın bekle dedi şiirinde geçen enfes dizeleridir efendim...

    geleceğim, bekle dedi, gitti
    ben beklemedim,
    o da gelmedi
    ölüm gibi birşey oldu.
    ama kimse ölmedi

  • "merhaba"nın bir soru olmadığını bilmeyen kimselerin aradığı cevaplar. "neden cevap vermedi ki yeaa" diye üzülür sonra bi de bunlar, kıyamam :(

  • butun sinifin babasinin terzi oldugu almancadir.

    - was ist dein vater von beruf? (baban ne is yapiyor)
    - mein vater ist ein schneider. (babam terzi)

    butun sinifin fix cevabi buydu bizim anadolu lisesinde. *

    ayrica yine herkes yillar sonra bile sorulsa, bu dili ilk ogrenmeye basladigi yastadir.

    - wie alt bist du? (yasin kac?)
    - ich bin dreizehn jahre alt. (13 yasindayim.)

    ayrica bu almanca'da kahvaltida yenen seyleri yillar boyu hic ogretmezler ama;

    - um wie viel uhr fruhstuckst du? (saat kacta kahvalti yapiyosun?)
    - ich fruhstucke um sieben uhr. (saat 7de kahvalti yapiyorum.)

    kahvalti saatini sormayi sular seller gibi ogrenirsin.
    ve yine butun sinif ayni saatte yapar kahvaltisini. *