hesabın var mı? giriş yap

  • umarım en kısa sürede bu manzaraya sebep olanların boğazını uykularında keserler.

    korkma müslüman ümmetin bu işte, ümmet ne eylerse güzel eyler.

    izle bunları nevşin, ucuz iş gücü değil mi?

    bence kiralık katil arayanlar için evet ucuz iş gücü.

  • bugün kafeye biri kız biri erkek iki tane ilkokul çocuğu geldi en fazla 3. sınıfa gittikleri belli, hiç istiflerini bozmadan kasaya doğru geldiler yanıma erkek olan abi bu kadar param var dondurma gelir mi dedi. baktım paraya 1 buçuk lira. normalde 3 liranın altında vermiyoruz dondurmayı çok az oluyor boş külahtan hallice. gelin bakalım dedim açtım dolabı seç dedim. kakao çilek olsun dedi, yanındaki kız da bakıyor öyle ona. ardından kıza dönüp sen seç şimdi dedim erkek olan da onun parası yok abi dedi. kıza seç seç hadi dedim o da kakao çilek istedi. dondurmayı uzattım kıza verdim birbirlerine bakıp güldüler. onlar gülünce ben de gülümsedim kendi kendime.

    debe editi: birbirinden güzel onlarca mesaj aldım, çocukların mutluluğuna ortak olanlara, hepinize güzel dilekleriniz ve kalpleriniz için teşekkür ediyorum.

  • tarihin en kısa savaşı olarak bilinir. 1986 yılında vuku bulmuştur ve yaklaşık 45 dakika sürmüştür.

    lan ben age of empires'da bir yeri yıkarken en az 1 saat harcıyorum 45 dakika nedir? bence sözlükte bu kadar yazar varken, bi tanzanya'ya zanzibar'a doğru gitmek lazım. bizi biraz zorlarlar ama cavalier çok basarız, hallederiz işi bence.

  • yepyeni bir dil, çok farklı bir ifade tarzı.

    twitter, facebook, ekşi sözlük, friendfeed... gibi ortamlarda yazarken kullanılan dil. kullanılan platformun teknik özelliklerinden kaynaklanan sınırlar var bir yanda. misal twitter'daki 140 karakter, friendfeed'deki 350 karakter sınırı gibi. öte yandan özel hayatı ifşa etmenin de herkes için farklı sınırları var.

    sanırım en tanınanı facebook etkinliğine yurtdışında olacağım yazmak. ama onla da kalmıyor. doğruyu tam olarak ifade etmeye platformun şartları el vermeyince, gerçeği kırpmak zorunda kalıyorsun. işte gerçeği neresinden kırpacağın da sana kalıyor. zaten seni çok iyi tanımayan insanlar var ortamda. eğer makası doğru yere vurursan, hem yalan söylememiş oluyorsun, hem de bu hiç tanımadığın insanlara hava basabiliyor, şanslıysan prim yapabiliyorsun.

    birkaç örnek vereyim:

    "italyancamı ilerletecek zaman bulabilsem keşke."
    takipçinin düşünmesi beklenen: italyancası var. oh oh şahane.
    gerçek: bon corno prinçipessa ve yemek isimleri dışında italyanca tek kelime bilmiyorum.

    "istemediğimi anlatmak için daha ne yapabilirim? bunaldım."
    takipçinin düşünmesi beklenen: vaaaay, peşinde köpek olan erkek/kadın var desene. ben de kimse senle ilgilenmez zannediyordum. peşinde koşanın olduğuna göre fark edemediğim bi şey olmalı. dur az da ben koşayım.
    gerçek: turkcell yeni kampanyasını tanıtacak diye günde 10 tane mesaj atıyor.

    "insan çalıştırmak çok yorucu. o kadar laf anlatacağıma kendim yaparım dediğim oluyor ki bu çok yanlış.
    takipçinin düşünmesi beklenen: ooo adam yöneticiymiş. müdür mü, şef mi neyse artık.
    gerçek: yurtiçi kargo'dan paket gelmedi hala. gidip kendim alasım da yok. öfff.

    "millet kafileler halinde amsterdam'a gidiyor. gidin gidin. benim bulamadığım bir şey bulursunuz belki orada."
    takipçinin düşünmesi beklenen: amsterdam'a gitmiş. beğenmemiş. demek ki daha güzel yerler de görmüş.
    gerçek: değil amsterdam'a, izmit'e bile gitmedim.

    "mmmm kendi tarifimle gnocchi yaptım. nefis."
    takipçinin düşünmesi beklenen: uu hem italyan mutfağını biliyor, hem değişiklik yapabilecek kadar hakim mutfak işlerine.
    gerçek: üç tane patatesi duru suda haşladım. çatalla ezip üstüne tuz biber ektim de yedim.

  • ahlak bekçileri gelmeden önce yazayım.
    önce direkt savcılığa yanında güvendiğin bir avukat (mümkünse feminist bir kadın) ile git.
    siteye mesaj at ve dava açacağını söyle. ve davanı da aç ciddi ciddi.
    pezevenklere yer sağlamanın bedelini ödesin ibneler.
    ondan sonra o bilgim yok diyen ibneye de ayrı bir dava aç.
    çok genişlemeden sadece savcılık ve bir avukat ile yaptıkları şantajları bir taraflarına sokarsın onların.

    korkma. ciddiyim korkma.
    burada gelip sana ahlak dersi verecek ibneler geceleri o sitelerde ezik ezik gezen piçler. kim kime ahlak dersi verecekmiş herkes kendine baksın.
    dediğim gibi çok duyurmadan ve korkmadan savcıya git.

    edit: ülkemizde görme engelli insanlarımız için rehber köpek uygulaması için lütfen destek olalım.

  • cem yılmaz, cmylmz diamond elite platinum plus adlı son stand up gösterisinde bu karşılaştırmayı bizzat yapmış.

    harfi harfine olmasa da akılda kaldığı kadarıyla aktarmaya çalışırsam şöyle;
    "... ata bursa'da büyümüş, üniversiteyi istanbul'da okumuş, genç yaşından itibaren benden çok daha fazla yer görmüş, farklı farklı illerde yaşamış, daha çok insan tanımış, gözlemlemiş ve çözmüş, halkın içinden gelmiş ve halkın içinde olan bir adam. benden çok daha fazla anısı var. tespitlerini ve esprilerini bu birikiminden çıkarıyor. 'eyva eyva be ya' diye aldı yürüdü bir sürü film yaptı. ben istanbul sarıyer'de* doğdum büyüdüm, istanbul'da okudum, çevrem belliydi ve hep o çevrede yaşadım, dışına çıkmadım hiç. sadece karadeniz'de bir yere film çekmeye gitmiştim o kadar..." ... gibi bir açıklama yaptıktan sonra bölge insanıyla ilgili birkaç espri ve şive taklidiyle bağladı mevzuyu.

    özetle "konfor alanı" muhabbetine değindi. konfor alanından çıkmayan, hayatı boyunca sadece konforlu alanlarda dolanan bir insanın kendi rahatını düşünmesi aslında akıllıca gibi görünüyor, ancak bu rahatlık her zaman ultra süper çıkış plus bir başarı grafiğini garantilemiyor ne yazık ki. cem yılmaz da bunu biliyor ve aksini iddia etmiyor zaten. cmylmz diamond elite platinum plus başlığında on yüz milyon sözlükçünün yaza yaza bitiremediği eleştirileri, cem yılmaz özeleştiri şeklinde şovuna güzelce serpiştiriyor. hatta hayat boyu konfor alanında yaşamış olmasıyla tatlı tatlı övünerek yapıyor bunu, övünürken sözlerini değil mimiklerini kullanıyor.

    özeleştiri zekice bir taktik. gerçekçi özeleştiri yapabilen insan, dışardan gelen eleştirilerden olumlu ya da olumsuz yönde zerre etkilenmez. şaşırmaz, alınmaz, bozulmaz, "aa bak ben bunu hiç düşünememiştim dur hemen düzelteyim, kendimi geliştireyim" falan demez, anca malzeme olarak kullanır, tespit ve espri çıkarır. cem yılmaz'ın "çok da ş'apmayan" tavrı bundan kaynaklanıyor. ata demirer'in kendi kilosu üstünden yaptığı fiks espriler de bu taktiğe dayanıyor.

    "ata demirer gazinosu" adlı son şovuna bakılırsa ata demirer yıllara yenilmemiş görünüyor. çoluk çocuk derdi yok. gençken zayıf olup da yaşlandıkça kilo almış ve değişmiş biri değil. her gösterisinde çocukluktan beri kilolu oluşunu anlatır ve espri malzemesi yapar zaten. hayata dair gerçeklerden biri de şudur; ergenliğinde, gençliğinde karşı cinsten ilgi, pohpoh, müsamaha görmemiş ve dolayısıyla buna alışmamış kişiler yaşlandıklarında yoksunluk hissetmez ve negatif ruhsal değişim yaşamaz. ata demirer'de de bu stabilite hissediliyor. adamın modunda hiç değişiklik yok. metin akpınar üstadı da anarak onun yaptığını yapıyor ve sahnede sesiyle, müzik bilgisiyle yardırıyor.
    metin akpınar da devekuşu kabare'de yeri gelince bir şarkı patlatır ve seyirciyi ayağa kaldırırdı. "alo galaksi taksi araba yok" dedikten sonra çaayelinden öteyee diye başlardı mesela... ata demirer de bu taktiği daha büyük bir destekle, arkaya taşkın sabah orkestrasını alarak uygulamış, çok da iyi etmiş. üç bej saat iyi eğlendirdi be ya...

    edit: cem yılmaz'ın doğup büyüdüğü semt sarıyer değil samatya imiş. düzeltme için mesaj butoncuğumu yeşillendiren yazarlara teşekkür ederim.

  • cevabı kabataş'ta görüntü var özgecan'ın katlin de ise deliller var olan soru. bunlar ciddi ciddi kabataş'ta çıkan ve bunların iftiralarını ortaya koyan görüntüleri yok sayıyorlar ya ben ona şaşırıyorum. lan kabataş'ta görüntü var var olmasına da sizi desteklemek bir yana iddialarınızı çürütücek şekilde var. yalan söyledik özür dileriz diyecek onur yok sizde ama onda haklısınız bak.

  • hikayenin hepsini uzun bir zaman diliminde okudum. kör oldum şu an kabartmalı klavyeyle yazıyorum. çok içten, gerçekçi bir hikaye. aşk, nefret, entrika, her şey bu hikayede mevcut. umarız yakında sinemalarda...

  • 30'lulara teyze diyen liselilerin sayısının da azımsanmayacak kadar çok olduğunu gösterir.

  • kendi hayatı sonuçta ne düşündüğü umurum bile değil ama senin için onca uğraşan insanın emeğini ziyan ettin. bu insanlar senin yüzünden yarın öbür gün aynı motivasyonla benzer bir mağdura yardıma koşamayacak maalesef.