hesabın var mı? giriş yap

  • koalisyon döneminde olduğunu bilmeyen serenay din istismarıyla oy toplamaya çalışıyor yine :) artık işler değişti sero...

  • bak desen ki günümüzde et yemeye ihtiyacımız yok, çünkü tarım var, etin verdiği kaloriyi alabiliyoruz. derim ki gerzekçe bir argüman değil.

    ama ne tarih bilirsin ne biyoloji bilirsin ne bilmemne...

    bak bi özet geçelim.

    atalarımızın diyeti: ne bulurlarsa onu yemek. meyve, tohum, böcek, tavşan mantar...

    ne bulursak yiyorduk.

    sonra ateşi bulduk. ateşi bulmamızla yiyecekleri pişirerek yemeyi öğrendik. ve çiğ şekilde yememiz ve sindirmemiz saatlerce sürecek(neden? çünkü dedim ya böcek möcek yiyen hayvanlarız, sindirim sistemimiz ona göre evrimleşmişti) eti pişirerek 1 saatte "sofradan kalkar" hale geldik.

    pişmiş yiyeceklerin sayesinde bağırsaklarımız kısaldı, bağırsağa harcadığımız enerjiyi de beynimizi büyütmeye yönlendirdik.

    1 parça etin sağladığı kalori için saatlerce yerde tohum böcek arayıp yememiz lazım. böylece, etin verdiği inanılmaz kalori patlaması ve bağırsakların kısalmasının verdiği avantajla beynimiz büyüdü, sonra o oldu bu oldu işte.

    köpek dişin var, türün mamutların, dev slothların, filkuşlarının soyunu tüketmiş hala insan doğasında et yemek yok diyen adam zır cahildir.

  • filmi beğenmediğini söyleyenler "biliyorum çok tepki alacağım", "çok kızacaksınız bana" falan diyor. arkadaşlar size bir şey söyleyeyim mi? sizin film hakkındaki görüşlerinizi zerre sikine takan yok. sanırsın ki adam film eleştirmeni, akademi üyesi falan. sana niye tepki gösterelim amk, sen kimsin? iyi ya da kötü eleştirini yap filme sonra çek git. çok tepki alacakmış. evet sinema dünyası karışacak sen filmi beğenmediğin için, izleyecekler izlemekten vazgeçecek, "x adlı sözlü yazarı beğenmemiş, o zaman bu film iyi değildir." diyeceğiz. tövbe tövbe ya.

  • son yazısını referans alarak yılmaz özdil yazılarına bir örnek vermek istiyorum. kendisi de eğer ekşi sözlük okuyorsa bu yazıyı çekinmeden copy paste marifetiyle kopyalayabilir. hiçbir telif hakkı istemiyorum kendisinden. lakin yazı çok uzun. bir yazı dizisi şeklinde yayımlaması gerekebilir.

    1895 peder zickler doğdu.
    1896
    1897
    1898
    1899
    1900
    1901
    1902
    1903
    1904
    1905
    1906
    1907 fenerbahçe kuruldu.
    1908
    1909
    1910
    1911
    1912
    1913
    1914
    1915
    1916
    1917
    1918
    1919
    1920
    1921
    1922
    1923
    1924
    1924 ay iki kere yazdım yanlışlıkla.
    1925
    1926
    1297 hiheheh karıştırdım tuşlara basarkene.
    1927 doğrusu bu.
    1928
    1929
    1930
    1931
    1932
    1933
    1934
    1935
    1936
    1937
    1938
    1939
    1940
    1941
    1942
    1943
    1944
    1945
    1946
    1947
    1948
    1949
    1950
    1951
    1952
    1953
    19554 oha.
    1954
    1955
    1956
    1957
    1453 istanbul fethedildi.
    1958
    1959
    1960 obaaaaaa darbeeeeee.
    1961
    1962
    1963
    1964
    1965
    1966
    1967
    1968
    1969
    1970
    1971 obaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa darbe ikiiiiiiiiiii.
    1972
    1973
    1974
    1975
    1976
    1977
    1978
    1979
    1980 ooooooooooooooooooooooo darbeeeeeeeeeeeeeeeeee. gerçi buna niye sevindim bilmiyorum.
    1981
    1982
    1983
    1984
    1985
    1986
    1987
    1988
    1989
    1990
    1991
    1992
    1993 turgut özal öldü.
    1994
    1995
    1996
    1997 hobaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa.
    1998
    1999
    2000
    2001
    2002 hasssssssssss...........
    2003
    2004
    2005
    2006 peder zickler ekşi sözlük'ün altını üstüne getirdi.
    2007-1 hasssssssssss..................
    2007-2 ehehehehehehehehehehehehehehehehehehe merhabaaaaa.
    2008 öyleyken böyle.

  • mercedes otobüslerin yakıt tankının izalasyonunun yetersiz olduğu ve yolcu kabiniyle yakıt tankı arasında kullanılan blokların ahşap olması sebebiyle 48 kişi diri diri yanarak can verdiği kazadır. dava normal şartlar altında sümen altı edilecekken odtü makine mühendisliği öğretim üyesi hüseyin vural başkanlığındaki bilir kişi heyeti hem almanya'dan hem de türkiye'den gelen büyük baskılara rağmen 2105 sayfalık raporlarında ayrıntılarıyla, bu eksiklikleri ortaya koyup mercedes'in piyasadaki bu modeldeki tüm otobüslerini toplatılması kararını çıkartmış ve mercedesin tarihinin en büyük marka imajı sarsıntılarınıdan birini yaşatmıştır.bilir kişi raporu sürecinde,mercedes ve diğer hatırlı!! kişiler dışında bilirkişi heyetinin kararlarına mercedes lehine müdahil olmaya çalışan diğer bazı odtü makine hocaları da olmuştur. ancak hüseyin vural tüm bunlara rağmen raporu hazırlayıp ekibiyle birlikte mahkemeye sunmuştur. bu mercedesci hocalar daha hala makinada hocalık yapmalarına karşın, idealist duruşu ve bir dünya devini karşısına alan bilirkişi raporu sebebiyle hüseyin vural ile konuşmamakta iletişim kurmamaktadır.

  • bir arkadaşım bu durumu bildiğinden aynı yüzüğün pahalı olanıyla ucuz olanını yaptırıp, gerçeğini veriyor kıza. 1 ay falan sonra versene yüzüğü bir bakayım deyip ucuzuyla değiştirmiş el çabukluğuyla. kız hala pahalı olanı taktığını sanıyormuş. kızlar ayık olun azucuk la.

  • diğer ülkelerde durum böyle midir bilmiyorum ama türkiye'de son derece mide bulandırıcı bir hal almaya başlayan şımarıklıktır.

    yıllar ilerledikçe ve insanlar biliçlendikçe bu şımarıklığın azalması gerekirken ülkemizde tam tersi bir durum söz konusu. problemin kaynağı ise evlenen kadınlardan çok onların akıllarına giren aileleri. son derece entelektüel biriyle bile evleniyor olsanız eğer kadının ailesi geri kafalıysa o şımarıklığı çekeceksin kardeşim kaçışı yok.

    en eğitimlisinden en cahiline kadar türk kadınını esir almış olan bu virüsün bir an önce yok olması en büyük temennim.

  • hedef kitlem; cumartesi gecesi evde oturan ezik ve yalnız insanlar . evet, hep beraber gülümseyelim istemez misiniz? haydi toplanın öyleyse.

    neredeyse her allahın günü üreticide yatıp kalktığımız günlerden bir gün, fabrikada bazı denemeler yapıyoruz yine. yorgunluk, sinir, stres had safhada. yüzler de, bunlarla doğru orantılı olarak, asık. ben de beş karışlık suratımla üretimde dolaşırken, pres makinasının arka tarafında duran atıl tezgahın üzerinde üç adet ansiklopedi gördüm. iki tane ana britannica bir tane de meydan larousse, gazetelerin verdiklerinden... önce yanlış görüyorum sandım, çünkü resimde öyle sakil duruyorlar ki. sonra tezgahın başına gittim, üstleri başları etrafa uyum sağlamış halde ve eser miktarda yağ içinde olan ansiklopediler orada duruyorlardı, evet. fırsatı kaçırmadım ve hemen pres ustasına seslendim;

    - hayırdır veysi usta, bunlar nedir?
    + ha, onlar mı? onlar benim büyük sözlükler. geçen hafta bizim evin oradaki çöpün kenarında buldum. birileri atmış, ben de aldım buraya getirdim. her gün vardiya molalarında, öğle yemeklerinden sonra, açıp okuyorum biraz biraz. bir görsen dünya bilgi dolu içi, bir sürü de şey öğrendim. bu yaştan sonra, bunun bağımlısı olduk iyi mi?

    (tarifsiz bir gülümseme ve ışıl ışıl gözler eşliğinde, devam ediyor)

    + bizim okuma şansımız olmadı ki. ortaokulu bitiremeden usta yanına verdiler bizi. şimdi benim çocuklar okusun istiyorum. ama her gün başka başka şeyler öğreniyorlar, görüyorlar, gelip evde soruyorlar, “bilmiyorum” demek çok ağrıma gidiyor. belki bunları okursam, onlara da bir faydam dokunur.

    bazı insanlara babalık nasıl da yakışıyor değil mi? veysi usta, o gün bana da babalık etti bir anlamda. okul okumadan da öğrenebildiği, ve etrafına öğretebildiği, şeyler var çünkü. bazılarımızın parayla pulla, çok okumakla, çok bilmekle sahip olmaya çalıştıkları var, onun cümlelerinde...