ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
üstad kadir mısıroğlu
-
ateşin bol olsun üstad
kemal sunal filmlerinde natuk baytan ekolü
-
70'lerde arzu film ile sayısız efsane filme imza atan kemal sunal'ın 1976 yılında natuk baytan'ın yönettiği sahte kabadayı'da oynaması ile başlayan ekoldür. daha önce cüneyt arkın'la tarihi filmler çeken natuk baytan birdenbire kemal sunal ile komedi filmleri işine girmiştir. bu filmler tam olarak şunlardır:
1976 sahte kabadayı
1977 sakar şakir
1978 avanak apti
1979 korkusuz korkak
1980 gerzek şaban
1981 üç kağıtçı
1982 yedi bela hüsnü
1983 tokatçı
1984 atla gel saban
1986 tarzan rıfkı
bu filmleri diğer kemal sunal filmlerinden ayıran özelliklerden bazıları:
- bir kere her filmde ilginç lakaplı bir kötü adam bulunur.
(bkz: gardrop fuat) (bkz: ayı abbas) (bkz: sansar selim) (bkz: gerzek hamdi) (bkz: malik) (bkz: dikiştutmaz sabri) (bkz: karbonat erol)
- akıl ve mantık sınırlarını zorlayan absürt sahneler bol bol vardır.
yedi bela hüsnü'de malik ve adamlarının armutları kaldırarak şerefe demeleri.
korkusuz korkak'ta yazı tura atarken paranın dik gelmesi.
sakar şakir'de şapkaya işeme sahnesi ve bakkalda çıkan yangının istanbulun yarısını kül etmesi.
atla gel şaban'da atın ters ters koşması.
- bu filmler ayrıca bir çok kült objeyi hayatımıza sokmuştur:
(bkz: bombalı armut)
(bkz: şiki şiki baba kasedi)
(bkz: papağan ziya)
- bu filmlerin hiçbirinde kemal sunal'ın en iyi rol arkadaşları şener şen ve halit akçatepe yoktur.
ölümden sonra neler oluyor
-
bir bok olmuyor diyen gözümde net cahildir.
üst perdeden egolu yorumlar yapıyorlar. bilmiyorum demek ülkede suç falan sayılıyor da haberimiz falan yok sanırım. spermden insan oluyor, koca evrende manasız şekilde dolaşıyorsun, gelip bir pc araclığı ile ahkam falan kesiyorsun. tüm bunlar olabildiğince saçmayken ya da en azından aklımız varoluş konusuna yetmiyorken, bişey olmuyor ne demek lan. bu sorunun tek cevabı var; o da "bilmiyorum" bu kadar basit. din gerçek olabilir, sadece çürüyebilirsin, ya da bilmediğin farklı bir seçenek gerçekleşir. sekiz kafalı bir başka varlığa dönüşüp başka bir evrende hayatını sürdürüyor olma ihtimalin bile var. adam gelmiş ciddi ciddi bir halt olmuyor demiş. kendinden emin. bu nasıl bir kafa yapısı acaba. bilmesi imkansız olan bir konuda yorum yapıyor. millet uzun uzun yazıyor cahil gibi. çok mu zor bilmiyorum demek. dindarsan inandığın şey belli, değilsen de cevabı bilmiyorum olan bir soru. bu kadar basit.
denizli'de bıçaklı liseli kavgası
-
bu çocukları alıp suriye-ırak sınırlarımızda canlı kalkan yapacaksın 2 sene. ölen ölür kalanlar akıllanır.
meni yutmak
-
başlık, akıllara aşağıda yer alan, benim de bir zamanlar bir yerde okuduğum hikayeyi getirmiştir.
çapa tıp fakültesi'nde okuyan arkadaşlar anatomi hocasi sami zan'ın ününü
bilirler.
sami hoca sırf üreme organlarını kendi üslubuyla anlatan ve her dersinde 400 kişilik anfiyi dişarıdan gelenlerle birlikte yaklaşık 700-1000 kişiyle dolduran çok değerli bir hocadır... anatomi derslerinin birinde, erkek menisindeki yüksek glükoz, yani bizim bildigimiz şekerin seviyesini anlatıyordu. o yıl liseden mezun genç bir ögrenci kız arkadaşımız el kaldırdı ve bombayi patlattı:
"anladığım kadarı ile, menide çok şeker olduğunu söylüyorsunuz.."
"evet aynen öyle" dedi sami hoca ve dediklerini destekleyen istatistik oranlarin tablosunu gösterdi. arkadaşımız gene elini kaldırıp söz istedi:
"o zaman tadı neden şekerli değil, tuzlu?.."
anfide korkunç bir sessizlik oldu... ve sonra bütün anfi gök gürültüsü gibi bir kahkaha koyverdi... yüzü birden kıpkırmızı olan arkadaşımız, hızla defter ve kitaplarını toplayıp kapıya koşarken, sami hoca çok ciddi bir yüz ve buz gibi sesle derse devam etti...
"şeker tadı alınamaz. çünkü şekeri hisseden tat alma hücreleri insanın dilinin ucundadır... gırtlak derinliğinde ise, acıyı ve ekşi tadı algılayan reseptörler bulunur..."
selçuk yöntem
-
çok babacan adamdır... çok uzun yıllar önce bir gün, sabahtan başladık arkadaşlarla içmeye. akşam da taksim'e çıktık. adını hatırlayamadığım bir barda gece acayip uyku bastı beni ve "tuvalete gidip kestireyim" dedim kendime. evet sözlük yazarları, gerçekten sabahtan içmeye başlamıştık çünkü. neyse efendim... küçücük bir tuvalet. üstü açık ama... cabrio yani. ben kendimce en temiz köşesinde tuvaletin sadece beş dakika için gözlerimi kapatmaya niyetlenerek amele oturuşu dediğimiz pozisyonu aldım ve kapattım gözlerimi. ne kadar zaman sonra bilmiyorum, başımdan aşağı dökülen bir kova suyla uyandım. kafayı bir kaldırdım... selçuk yöntem. tuvalet cabrio olduğu için bir sandalye üzerine çıkmış ve bir kova suyu dökmüş üzerime; zira dışarda inanılmaz bir tuvalet kuyruğu oluşmuş ve ben tüm kapı çalmalarına, tüm seslenmelerine rağmen uyanmamışım. neyse, o kafayla hızla yerimden kalkıp kapıyı açtım. karşımda selçuk yöntem... kendi babamın da adı selçuk ve bunu belirterek sarıldım kendisine. rezalet resmen!!! sağolsun o da sarıldı. sonra barda oturduk, kahve ısmarladı falan... ben sürekli selçuk baba dedim kendisine. ne anlattıysam dinledi... ne anlattığıma dair de en ufak bir fikrim yok. yani şimdi yıllar sonra düşünüyorum da, bugün tuvalette sızıp kalan genç bir adama kahve ısmarlayıp dertlerini de dinlersem, sayesindedir. güzel adamlarla karşılaşmak gerek hayatta... güzel adamdır vesselam!
andromeda galaksisine 23 yılda gidebilmek
-
michio kaku’nun geleceğin fiziği adlı kitabında idda ettiği bilimsel bir açıklama.
bu konuyu uzun süredir araştırıyordum ve az çok fizikle ilgilenen kesmin büyük bir çoğunluğu 2 milyon ışık yılı uzaklıkdaki andromeda galaksisine ışık hızına yakın bir hızda gidilirse kaç yılda gidilir? sorusuna yaklaşık 2 milyon yılda gidilir diyeceğinden eminim.
bunun öyle olmadığını biliyordum ancak farkın bu kadar büyük boyutlarda olacağı aklıma hiç gelmemişti.
oncelikle kısa ve öz bir şekilde açıklamam gerekirse evet ışık hızı ile andromeda galaksisine 2 milyon yılda gidilir ama kime göre? dünyada bekleyen insanlara göre. uzay gemisinde ışık hızına yakın bir hızda ilerleyen insana göre zaman çok yavaş akacağından sadece 23 yılda diğer galaksi sistemine ulaşmış olacak. bizlere göre onlarca yıl alan yıldızlara belki birkaç saat içinde gitmiş olacak.
bugüne kadar çogumuza bu bilginin verilmediğinden adım gibi eminim. çünkü diğer yıldızlara gidebilmek için uzay gemisinde çoğalıp onlarca kuşak sonrası neslimizin ancak ulaşabileceği yerler olarak hayal edildi hep.
michio kaku’ya göre ramjet füzyonu sayesinde sürekli çalışan 1000 tonluk ramjet motorunun saniye kare başına 9,8 metrelik bir ivme sağlayabilmesi halinde (ki bu dünya’da hissedilen kütle-çekim ivmesidir) bir yıl içinde ışık hızının yüzde 77’sine ulaşabilmesi mümkün.
bu ramjet füzyonu uzayda her yerde bulunan hidrojen gazını sıkıştırıp elektrik ve manyetik alanlar ile ısıtıp hidrojeni helyuma çevirerek oluşan füzyon.
kısacası bir motoru güçlü bir şekilde sürekli çalıştırırsanız yavaş yavaş da olsa ışık hızına yaklaşırsınız. hiçbir zaman ışık hızına ulaşamasınız ama gerek de yok.
einstein’ın görelilik teorisine göre, zaman hızlanan bir rokette yavaşlar, böylece dünyada milyonlarca yıl geçmiş olmasına rağmen, astronotlar bu olaya göre sadece 23 yıl yaşlanmış olacaklar.
dardanel'in imalı paylaşımı
-
iğrenç, cinsiyetçi, sportmenlikten uzak bir paylaşım. kınıyorum.