hesabın var mı? giriş yap

  • yanlış önerme. çorum, yarısı karadeniz diğer yarısı iç anadolu sınırlarında olmak üzereye ikiye ayrılmıştır.

    karadeniz'de kalan kısmına kuzey çorum, iç anadolu'da kalan kısmına ''nörüyon heri '' denmektedir.

  • yeni akrabalar edinmektir. ulan benimkilerle zor baş ediyorum bir de sırf evlendik diye saçma sapan tiplerle muhatap olmak zorunda kalacağım. planlarım arasında eşimin sevmediğim akrabalarından borç para isteyerek kendimden uzak tutmak var. bu yöntem hep işe yarar, hiç arayıp sormazlar.

    edit: muhattap değil, muhatap. *

  • insanları konuşmaları yada şekliyle değerlendirip ezik diyen ezik insanın açtığı ezik başlıktır bu başlık.

  • pink floyd'un kayıtları ilk gergin geçen albümüdür. ama bu gerginlik grup elemanlarının birbiriyleriyle geçinememelerinden değil, dark side of the moon'un başarısının üzerlerlerinde yarattığı büyük beklentilerden kaynaklanmıştır. çünkü daha önce bir sürü kesim tarafından ciddiye alınmayan bir toplulukken, birden rock müziğin mihenk taşına dönüşmüşlerdir. bunun sonucunda, herhangi bir şeyi kaydetmek için stüdyoya girme lüksleri kaybolmuştur.

    roger waters bu durumu dark side of the moon ile başarmak istediğimiz birçok şeyi (zengin ve meşhur olmak) başarmıştık gibisinden belirtmiştir. grup önce 1974'te households project diye saçma bir işe başlar. enstrüman kullanmadan, ev eşyalarıyla bir albüm yapmayı düşünürler. ama sonra projede bir ışık görmedikleri için vazgeçerler.

    ondan sonra bilindik wish you were here albümüne odaklanırlar. roger waters'ın kafasında özlemler belirir. en başta syd barrett'a karşı. belki de onu yarı yolda bırakmış gibi hissetmenin getirdiği bir suçluluk duygusu buna neden olur. david gilmour gitarı eline alır ve hüzünlü bir solo atmaya başlar. albümün kayıtlarını bu solo tetiklemiş olur. çünkü soloyu duyan roger waters, shine on you crazy diamond'ın dokunaklı sözlerini yazmaya başlar. sonra hepsi parçanın üzerinde çalışmaya başlarlar ve shine on you crazy diamond efsanesi ortaya çıkar. belki syd barrett'ı en çok özleyen waters olduğu için, lead vocal işini david gilmour'a bırakmaz. sonra yine eleştirisel bakışı işe koyulur. kendilerinin de artık çok önemli bir parçası haline geldiği müzik endüstrisini eleştirir. ortaya welcome to the machine ve have a cigar çıkar. david gilmour welcome to the machine'nin kendisini söylemekte en çok zorlandığı parça olduğunu da belirmiştir. ayrıca, roger waters have a cigar'da which one's pink diyerek, o zaman grubu terk etmek kafasında olmasa bile, ilerde yaşayacağı gruptan kopuşuna bir selam çakar. sonra sıra roger waters'ın yine bütün özlediklerine sıra gelir. birçok insan wish you were here'in syd barrett'a ithaf edilerek yazıldığını düşünse de, roger waters shine on you crazy diamond'ın özellikle onun için yazıldığını fakat wish you were here'in daha genel bir parça olduğunu belirtmiştir. waters stüdyoda gilmour'u o bilindik wish you were here parçasının girişini çalarken yakalar ve ikili parçanın üzerinde çalışmaya başlarlar. sözler tabii yine roger waters'tan gelir. bu arada yan stüdyoda kayıt yapan stephane grapelli'yi getirirler ve kemanını kullandırırlar. ama sonra kemanın baskın olduğu versiyonu kullanmazlar. tabii atlanmaması gereken ve bilindik bir olay olan, kayıtlarda beklenmedik bir misafirin gelişidir. bu kişi albümü ithaf ettikleri syd barrett'tır. bu ziyaret hepsinin üzerinde bir şok etkisi yaratır. çünkü uzun zamandır haber alamadıkları eski dostları, karşılarına eski karizmatik halinden eser kalmamış, şişman ve kel bir şekilde karşılarına çıkması bütün grup elemanlarını hüzne boğar.

    sonuç olarak grubun en duygu yüklü albümü ortaya çıkar. çünkü dark side of the moon hayatı, animals düzeni eleştirir.the wall ise eğitimi, savaşı, iletişimi sorunlarının insanda yaratığı çöküntüyü ortaya koyar. ama wish you were here müzik endüstrisini eleştirmenin dışında, saf duygudur. çok hissidir. bunda david gilmour'un gitarı ve roger waters'ın sözleri baş roldedir. ilk defa rick wright hiçbir parçanın vokalinde yer almamıştır. zaten bu albümle artık rick wright ile nick mason iyice pasifleşmiş, dark side of the moon'a kadar olan omuz omuza olan iş birliği bitmiş ve yük tamamen roger waters ve david gilmour'a binmiştir.

  • millet anlamadan saydırıyor, başlığı açan da mal topluluğuna laf anlatmaya çalışırsan böyle olur diyor. arkadaşlar 100 liralık mala %200 enflasyonla 300 lira oldu diyelim, daha sonra 300 liraya 200 lira daha enflasyon olursa ne olur %66 oldu eee ne olmuş oldu enflasyon %200 den %66 ya geriledi heyoooo ama sonuç ne, 100 lira olan mal 500 liraya yükseldi.

  • kesinlikle içinde bulunduğum ikilemdir.

    okuduğum bölümden ötürü akademik altyapıyla yetiştirilmiş olmama rağmen içimde bu tarz bir isteğin tek bir emaresine bile rastlamadım yıllardır.
    eskiden beri içimde resmen esnaf bir dayı var ve sürekli olarak durup durup ''hadi'' diye sesleniyor. üstelik etrafımda ve ailemde tek bir esnaf bile yokken sadece bende böyle bir aşk olması da genetiğin mucizesi.
    büfe olur, efendime söyliyim tekel bayisi olur, restoran olur, hep sürekli bir alayım satayım, ticaret yapayım, dükkan işleteyim hevesindeyim.
    bi laboratuara kapandığını düşün, makalelere gömüldüğünü falan, bi de işlek caddede büfe falan işlettiğini. oha lan büfe süper olm.
    ama sermaye şart.

  • ifadesinde 'çocuğumuz olmayacağı için üzüldüm, stresten yaptım' demiş. senin çocuğunun olmaması insanlık için daha hayırlı olacak zaten allahın cezası. bu caniyi iyi halden serbest bırakan hakime ne demeli peki? bu hayvan hakları yasası boşuna mı var?hangi hayvanı koruduğunu gördük bugüne kadar. yazık günah masum canlar bu caniler tarafından katlediliyor.

  • her düşündüğünü, hissettiğini paylaşmak.

    sen doğduğun günden beri kendinle yaşayan tek kişisin. ne ailen ne de arkadaşların varoluş sürecini seninle birlikte geçiriyor. geceleri uyumadan önce, sabah yataktan kalkmayı erteleyip bir o tarafa bir bu tarafa dönüp dururken düşündüklerini bir sen biliyorsun yani. o düşünceleri tam manasıyla anlayabilecek tek kişi de sensin zaten. başkalarına bunu anlatma, açıklama çabasına girmemek gerekiyor. aslında düşünürken yaptığın şeyin düşünceleri kendinle paylaşmak olduğunun bilincine varınca, başkasıyla paylaşma ihtiyacı da duymuyorsun zaten bir süre sonra.

    peki diğer insanlarla ne paylaşalım madem? saatlerce, belki günlerce, aylarca üzerine düşündüklerin dışındakileri. sen o düşünceye o kadar zaman ayırmışsın, kafa patlatmışsın. hiç aklın kesiyor mu yani beş dakikada anlatacaksın da karşındaki de anlayabilecek ne demek istediğini, ya da saatlerce anlatmana müsaade edecek de katlanacak sana. o iş olmaz, boşuna zorlayıp insanlarla ilişkini bozma.

  • ortamlarda sorsan da hepsinin en sevdiği film de fight club'tır ha!

    kişisel gelişim kitaplarında okudukları zırvaları kendi yaşanmışlıkları, fikirleri ya da hayat prensipleriymiş gibi anlatıp profesyonel görünmeye, prim yapmaya çalışan bir avuç beyaz yakalı kölenin tiyatrosu

    karakterler:
    tülay : ofiste klima savaşlarını yapan kişi .
    salih : meslekteki 20. yılına rağmen hala müdür olamamış, tecrübeleriyle egosunu tatmin eden ofisin deneyimlisi.
    arzu : hergün meeting set edip konsörnleri konuşan mba'lı abla.
    haldun: stajyerliği yeni bitmiş ve şirkette yer edinmeye çalışan yalaka.
    nazan : linkedin'in yılmaz özdil'i... ... ...
    belma : başka şirketten yeni geçiş yapmış ve otorite kurmaya çalışan yönetici adayı.
    ferhat: iş ortamında efendi adamlar yerine tercih edilen piç bu.
    hasan: şirketin badem bıyıklısı.
    adem: fizik okurken kafayı sıyırıp sonra iş bulamayınca finans sektörüne giren adam.
    mutlu: en alt tarafta en yapıcı yorumu yapan adam gibi adam.
    aykut: bariz ekşici.

  • yıkmaya yakmaya doyamayanların yeni marifeti. tesadüfe bak ki tam da işe yarayacak yerler yanıyor.

    hırsınızın ve hırsızlığınızın bir sınırı yok mu?