hesabın var mı? giriş yap

  • 2 yıl oldu. 730 gün boyunca her aklıma geldiğinde gözlerim sulandı, burnumun kemiği sızladı. her sıkıldığımda, güzel olan şeyi paylaşmak istediğimde, anneler gününde, doğumgününde, doğumgünümde başkalarının önemli günlerinde senden telefon bekledim. bazı akşamlar rüyama girdiğinde dünyanın en mutlu insanı oldum.

    önemli toplantılarıma hayır duanı almadan girmeye hala alışamadım. tıpkı kandillerde evin telefonunu çevirdiğimde babamın sesini duymaya alışamadığım gibi. karadeniz’e bilet almaya elim bile varmıyor, seni büyüdüğüm evin kapısında görmek istiyorum çünkü hala. soğuk bir mermerle çevrili bir toprak parçasında değil.

    o çok sevdiğim ıspanaklı börekler senin elinden olmayınca birer kor parçasına dönüşüyor. ipek eşarplar bile canımı acıtan birer nesneye dönüştü . “annem beğenir” diyerek alamayacağımı biliyorum artık hayatım boyunca.
    bendeki sarı kafalı , çırpı bacaklı çocuk seninle beraber toprağa girdi.üstünden iki sene geçti acın küllenmedi , küllenmeyecek.

    seni hala çok seviyorum.

  • medyum memis kimligimle soylemek isterim ki bu filmin muzigi acar televoleciler ve haberciler tarafindan aglamakli huzunlu sahnelerde kullanilacak.

    misal:sibel can in eski kocasi supper insan hakan ural bir mafya hesaplanmasinda kanlar icinde hastaneye falan goturulurken calacak bekgraund da.
    benzer bi uygulama schindlers list ve apocaliptikanin unforgiven versiyonunda yapilmisti hatirlatayim.

  • * arkadaşlar son durumu aktarmak boynumun borcu. :)
    amfi çıkışta beni işten aldığında, sevindirik olmuş gözümün içine bakıyorken, üstelik beni hala ekşide olan bitenden habersiz sanıyorken, (saat 17:30 civarı gördüm bu arada*) o heyecanla acele acele bir şeyler karalamak istemedim. (kendisini yarım saat kadar hiçbir şeyden haberim yokmuş gibi kıvrandırıp, beni ekşiye girmem için dolaylı yollardan yönlendirme çabalarıyla eğlenip, birazcık işkence ettikten sonra) o yanımdayken vereceğim cevap sözlükteki cevaptan daha önemliydi haliyle, ama sonucu merak edenleri de daha fazla bekletmek istemedim... gerçek cevabım odun gibi olmadı yani endişelenmeyin. :)

    tabii amfinin daha anneyi, babayı, iki tane abiyi ikna etme faslı da var.
    bizim birbirimizi her halimizle tanıyacak zamanımız oldu, kelimelere döküp soru-cevap beklemeye ihtiyacımız yok artık zaten, sorular da cevaplar da belli. bundan sonraki süreç tamamen kısfmet.

    diğer taraftan, ofiste cuma gününün sonuna doğru gelen muazzam mutlulukla, hadi artık çıkalım gidelim modunda ekşide oyalanayım derken; "abla evleniyonuz mu, evet dedin mi yenge, çocuğun adını ne koyacaksınız, çeyreğimi aldım bekliyorum" temalı mesajlarınızı görmesem ve "o_o noluyo len" dumuruyla linkleri takip etmesem, gerçekten de entryi açıp okumaya durumum olmazmış. başlığın taşınmasına rağmen up'layan, mesajlarıyla entryleriyle desteklerini ve sevgilerini ileten herkese teşekkür ediyorum.

    düğün hediyesi olarak bize harika bir anı bıraktınız zaten, çeyrekleri çocuğun sünnetine falan saklayın.
    entryleri tekrar tekrar okuyup kopuyorum, ve uzun zamandır bu kadar sandalyeden düşercesine güldüğümü hatırlamıyorum gerçekten. :)

    son olarak amficiğime hayatımın badisi olduğu için teşekkür ediyorum.
    iyi günde ve kötü günde beraber olmaya devam edeceğiz.
    so say we all.

  • alsancak arka sokaklarindan kordona inilecektir
    trvt:kardes ates varmi?
    8..8:buyur
    trvt:saol canim ismin ne senin
    8..8:8690582132408(niye söylüyon aptal kafa)
    trvt:istiyon mu beni
    8..8:yok saol
    trvt:tamam canim kib

    2 gün sonra kızarkadasla aynıyerden aynıyere gidilecektir travesti karsımıza cıkar
    trvt:8690582132408 naber?
    kızarkadas:???????????????????????

  • robert frost zekası:

    ikinci dünya savaşından sonra ezra pound faşistlerle işbirliği yaptığından tutuklanmış, önce cezaevine sonra da akıl hastanesine kapatılmıştı. abd'li sanatçılar pound'un salıverilmesi için kampanya başlattılar. başsavcıyla görüşmesi için robert frost'u washington' gönderdiler. bir süre sonra da pound serbest bırakıldı.
    arkadaşları "ne dedin de serbest kalmasını sağladın diye sorarlar frost'a.
    "ne diyeceğim?" diye güler frost. "içerideyken herkesin onunla ilgilendiğini söyledim. bırakırsanız gündemden düşer, kimse yüzüne bile bakmaz, unutulur gider." dedim.

  • 27 haziran 1941, varşova, polonya'da doğmuş ve 13 mart 1996 tarihinde hayata veda etmiş dahi.

    1970'lerin 80'ler ve 90'ların sosyal ve ahlaki temalarını araştıran belgesel, uzun metrajlı film ve televizyon filmlerinin önde gelen polonyalı sinemacısı.

    kieslowski, varşova'da tiyatro teknolojisi okudu ve 1968'de polonya, lodz'daki devlet tiyatro ve film koleji'nden mezun oldu. film kariyerine, mezun olmadan önce polonya televizyonu için yaptığı zdjecie (the photograph) dahil olmak üzere belgeseller çekerek başladı.

    ilk önemli filmi siyasetten vazgeçip eski duvar örme mesleğine geri dönen siyasi bir aktivistin öyküsü murarz'dı (1973; the bricklayer).

    kieslowski, 1970'lerde, polonya sağlık sistemindeki sorunları ortaya çıkarmak için gizli bir kamera kullandığı szpital (1976; hospital) dahil olmak üzere, çoğu televizyon için birçok önemli belgesel çekti.

    kısa belgeseli z punktu widzenia nocnego portiera (1979; from a night porter’s point of view), totaliter dünya görüşlerine sahip bir bekçiyi konu alır.

    (bkz: blizna) (1976; the scar), kieslowski'nin ilk sinema gösterimiydi; polonya endüstrisindeki yönetim-emek ilişkilerine odaklandı.

    sanatsal ifadenin sonuçlarını öğrenen, gelecek vadeden bir belgesel yönetmeni hakkında otobiyografik bir çalışma olan amator (1979; camera buff) ile dünya çapında dikkatleri üzerine çekti.

    (bkz: przypadek) (1987; blind chance) ile anlatı denemeleri yaptı. (film, bir tıp öğrencisinin trene binmek için acele ederken hayatının alabileceği üç önemli yönün izini sürüyor.)

    kieslowski'nin, ailesini hayatlarını sürdürürken izleyen ölü bir avukatın öyküsü olan bez konca (1985; no end), krzysztof piesiewicz ile uzun süreli bir yazarlık işbirliğinin başlangıcı oldu.

    kieslowski'nin piesiewicz'le birlikte yazdığı dekalog (1988–89; decalogue), on emir'den ilham alan ve polonya televizyonu için yapılmış bir diziydi.

    10 saatlik bölümlerin her birinde bir emre odaklanırken; emirler açıkça adlandırılmadığı için seyirci olay örgüsündeki ahlaki veya etik çatışmaları belirlemeye davet ediliyordu.

    dizi, tüm konsptiyle 1989 venedik film festivali'nin en önemli parçası olarak gösterildi ve modern bir sinema şaheseri olarak kabul edildi.

    bölümlerden ikisi uzun metrajlı filmlere genişletildi: krótki film o zabijaniu (a short film about killing) ve krótki film o milosci (a short film about love), her ikisi de 1988'de gösterime girdi.
    (bkz: a short film about killing/@justin mcleod)

    la double vie de véronique (1991; the double life of veronique) ile eleştirmen övgülerinin yanı sıra ticari başarı da geldi.

    kieslowski ve piesiewicz'in sonraki ortaklıkları, üç renk üçlemesi/the three colours trilogy, fransız bayrağının renklerini temsil ediyordu: bleu (1993; blue), blanc (1994; white) ve rouge (1994; red); sırasıyla özgürlük, eşitlik ve kardeşlik temalarına odaklandılar.

    filmler birkaç ay arayla gösterime girdi ve her biri kendi başına bir film olarak görülebilse de bütünüyle tek bir hikâyeye hizmet edecek şekilde tasarlandılar.

    insan ilişkilerinin kırılganlığına odaklanan tema, mavi'deki yalnız uyanıştan ortaya çıktı ve kırmızı'daki sembolik aydınlanmayı sağlamadan önce beyaz'ın acımasız mizahına nüfuz etti.

    kieslowski, red için en iyi yönetmen dalında akademi ödülü'ne aday gösterildi.

    kieslowski sürekli olarak film yapımcılığını bıraktığını duyururdu. bununla birlikte, öldüğü sırada, o ve piesiewicz, dante'nin the divine comedy / ilahi komedya'sının bölümlerine dayanan yeni bir film üçlemesi üzerinde çalışıyorlardı.

    piesiewicz sonunda 21. yüzyılın ilk on yılında çekilen üç bölümün de senaryolarını tamamladı.

    kieslowski, alman film yapımcısı tom tykwer tarafından yönetilen heaven (2002) adlı filmin ortak yazarlığını yaptığı için övgüler aldı.

    diğer filmler ; danis tanovic'in yönettiği l'enfer (2005; cehennem); ve stanislaw mucha'nın yönettiği nadzieja (2007; “araf”).

    kieslowski, film okulunun son yılı olan 21 ocak 1967'de ömür boyu aşkım dediği maria (marysia) cautillo ile evlendi.

    marta (d. 8 ocak 1972) adında bir kızları oldu ve ölümüne kadar evli kaldılar.

    kieslowski, avrupa'nın en etkili yönetmenlerinden biri olmaya devam ediyor ve eserleri dünyanın her yerindeki üniversitelerdeki film dersleri araştırmalarına dahil ediliyor. 1993 tarihli kieslowski on kieslowski kitabı, danusia stok'un röportajlarına dayanarak hayatını ve çalışmalarını kendi sözleriyle anlatıyor. ayrıca, krzysztof wierzbicki'nin yönettiği krzysztof kieslowski: ı'm so-so (1995) adlı biyografik bir filmin konusudur.
    kitap

    kieslowski, emekli olmasının üzerinden iki yıldan kısa bir süre geçtikten sonra 13 mart 1996'da 54 yaşında açık kalp ameliyatı sırasında kalp krizi geçirerek öldü.

    varşova'daki powazki mezarlığı'na defnedildi. mezarında, dikdörtgen bir boşluk oluşturan iki elin baş ve işaret parmaklarından oluşan bir heykel vardır.

    görsel
    görsel

    kaynak; cılture.pl
    criterion
    görsel

  • komik kararlardır. her ayrılık bir milattır, önemsenen bir ilişki olduğunu varsayarsak tabi.
    1. artık kolay kolay "seni seviyorum" denilmiycek
    2. hisler ne derse desin akılla hareket edilecek
    3. hiç bir klasik taktik küçünmeyecek hepsi uygulanacak (kaçan kovalanır vs)
    4. her içinden geldiğinde aranmayacak sevgili yada adayı
    5. düzelir diye beklenmeyecek, düzgün değilse en karizmatik şekilde baybay denecek
    6. yeni stajyerle yüz göz olunmayacak, herkesle hanım bey diye konuşması sağlanacak
    7. kimseye, yeni stajyere de acınmayacak, en ağır işler sınavı olsa bile ona yüklenecek
    8. gülümseyerek uyanılacak, sevgili olsa da olmasa da
    9. anne iki günde bir aranacak
    10. her zaman hoş ve bakımlı görünülecek
    11. eski dostlar aranacak, onlara zaman ayrılacak, sonra niye kimse beni aramıyo diye hayıflanılmayacak
    12. az içilecek, ortamlardan ve mekanlardan mümkün olduğunca uzak durulacak
    13. öküz olma sanatı öğrenilecek
    14. bencil olma sanatı öğrenilecek
    15. dört aydan önce bağlanılmayacak

    editle devam ediyoruz:
    16. eski sevgiliye geri dönülmeyecek, her dilde, kültürde ve durumda asla! (gülmeyin len)

    2011/17. karaoke yapılacak

    2013/oylandıkça karşıma çıkıyor, gülüyorum da bu sefer en çok 15. madde güldürdü. 4 ay: ) stajyerle yine yüz göz olup sıçtığımı da eklemeliyim. neyse hadi bakalım, büyüyoruz, değişiyoruz ama silmiyoruz geçmişimizi.. ayrılık konusunda bunu yazdığım zamandan beri çok şey öğrendim, madem bu kadar sık okunuyor onları da burada söyliyim.
    müptela olmayın sevgilinize. kendinize de müptela olmayın. müptelalık kötü değil, bilakis, en tepesinde "hayat"ın kendisi yazan bir "müptela olunacaklar listesi" yazabilirim buraya. mutluluğunuzun kaynağını tek bir insana indirmeyin. düşününce ne acı değil mi: o varken mutlusun, yokken mutsuz. saçmalık bu. ha, böyle bir gerçeği hepimiz yaşıyoruz, bir bacak entrisiydi: hayatlarımız o kadar boktan ki piyango çıkınca düzelecek sanıyoruz. gibi birşey. söylenecek çok şey var ve ayrılık acısı çekene gerçekten üzülürüm ondan yazıyorum. şunu da diyip kaçiyim şimdilik: zamanında kendimi biri için duvardan duvara vurmuştum. sonra biri için kendimi yerden yere attım. 3-4 ay önce de, yatakta tek başıma yatıyorum, birini seviyorum, çok severek yüzünü düşünüyorum, şöyle bir düşünce geldi: öncekiler iyi ki olmamış. şükür ki olmamış. ne şanslıyım ki olmamış. şimdi, bundan sonrası ne olur hiç belli olmaz ama ne olursa olsun, öncekiler iyi ki olmamış. bunun niyelerini nedenlerini yazamam, kendimden bahsetmek konusunda epey gerilediğim için şimdi bile kendimce fazla gitmiş olabilirim ama sizler için değerli ayrılanlar kendimi zorladım bak. üzülmeyin. üzülmeyince geri geliyorlar zaten: ) hadi çav şimdilik.