ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
babayı tv'de aziz yıldırım'ı omuzlarken görmek
-
tenis maçı seyretmek için tv'yi açmış ergenin halet-i ruhiyesini parçalayan olay.
"sharapova servis mi kıracak acaba?" diye bakarken cart diye "flaş gelişme!!!" giriyor ekrana. aziz tahliye edilmiş, çağlayan karışmış falan. taraftar başkanını omuzlara almış, ağlayanlar var. o sol taraftaki adam... lan?!
türklerde mesai sonrası bar kültürünün olmaması
-
italyanlar , almanlar , fransızlar , ispanyollar bu kültürü yasayan önde gelen haklardır. bizde bu kültürün olmamasının bir kac ana nedeni var ;
1- aperativo kültürü 1 adet alkollü içecek ve biraz çerez / tapas/ aperatif gıdalardan oluşur, ve nerede olursa olsun bunun total fiyatı 5 -6 euro/kişi . vazyettedir.
2- bir türkiye gerçeğidir ki her okumuş insan alkol almaz , kimisi dini kimisi ailesel nedenlerden. bu yüzden çoğu kafe veya lokanta insanlarin kitlesi ulkemizde buna göre belirlenmektedir. yani bir sirketin marketing departmanindaki 10 kişinin hepsine hitap eden tek bir yer genellikle olmaz.
3- bizde ki içki kültürü daha çok yemek yanında icilmesiyle makbul. çünkü halk olarak rakıyı ya üzgün olduğumuz da yada mutlu oldugumuzda bir seyleri kutlamak icin iciyoruz.
4- ülkemizde maalesef aynı evde yaşayanlar arasında bile iletişim problemi yaşanmaktadır. etrafımızda ki insanlar için oluşturduğunuz kalıplar ve dedikodu merakımız neticesinde insanlar sirketlerinde sadece çok az sayıda insanlan gün içi bos vakitlerinde havadan sudan konuşur vaziyettedir. ( arkadaş olmak zorunda değiliz kimseyle ancak herkesle sohbet edebilmek önemli bir husustur. ) buna ek ulkemizde maalesef yine bu kalıplardan kaynaklı kişilere nefret ve soğuma hissiyatı vardır bu da çevremizdekilerin düşüncelerine saygı duymadan arkalarindan konuşmamıza neden olmaktadır.
yukarida sunduğum 4 madde benim dışarıdan ülkemiz insanlarını gözlemlemem sonucu düşüncelerimdir. zor yaşam şartları olan ülkemizde cok isterimki insanlar o çalışma gününün sorunlarını dışarı da bırakabilecek iş çıkışı aktiviteler yapabilseler. bu sayede daha mutlu ev halleri olur eski türkiye gibi ve hatta çalışan ebeveynler daha mutlu umutlu cocuklar yetiştirebilir. siz çalışan insanlar isterseniz bir hafta deneyin , işten çıktıktan sonra iş arkadaşlarınızla ayak üstü bir içki/çay için hayattan konuşun , spordan konuşun , hobilerinizden konuşun bunu haftanin 3 günü yapın ve göreceksiniz ki o haftayı daha hızlı ve mutlu geçirmişsiniz.
5 bin 500 tl maaş için genç bir kızın yaşadıkları
-
mesele kahve teklif edilmesi değil, "muhtaç" durumda olduğu düşünülen bir insanın mevcut durumundan faydalanılmaya çalışılmasıdır. işe alım konusunda size göbekten bağlı, avucunuza düştüğünü düşündüğünüz bir insanın çaresizliğinden faydalanılmaz. belli ki "kahve teklifini" kabul edecek bir aday çıkana kadar işe alım mülakatları devam edecektir.
bu normalleştirilecek bir hareket olmadığı gibi oldukça çirkin bir tavırdır, aklınızı başınıza alın.
"yakışıklı olsaydı", "zengin olsaydı", "şöyle olsaydı, böyle olsaydı" gibi varsayımlara dayalı olasılıklar kişinin karakteriyle alakalı bir durumdur, kişinin kendisini bağlar.
çocuklarla girilen komik diyaloglar
-
ege (6,5) ve ilay (4,5) arabanın arka koltuğunda. ilay yoldan geçen hiç tanımadığı birine selam verir...
ege: tanımadığın insanlarla konuşmamalısın ilay, sadece arkadaşlarına selam ver!
ilay: sadece idil'e ve irem'e mi selam vereyim?
ege: hayır hayır, yarın anaokuluna başlayınca yeni arkadaşların olacak...
ilay: arkadaşlarım karnımdan mı doğacak?
ege: bak bunu söylemek istemiyorum ilay ama sen biraz salaksın, o yüzden tanımadığın insanlarla konuşmamalısın zaten!
doktor kıza talip olan haddini bilmeyen öğretmen
-
cahil hallerini sakın unutma
öğretmene dil uzatma sebepsiz.
sen anandan yine çıkardın amma
okumayı yazmayı bilmezdin şerefsiz...
ingiltere zanzibar savaşı
-
bu savaşta ingiliz bataryaları daha zanzibar'a yaklaşır yaklaşmaz, ülke teslim olmuştur. yani savaş sadece 38 dakika sürmüştür. hiçbir insanın ölmediği ve bu kadar kısa süren savaşlar pek alışılmadık türden.
edit: ingiliz bombardımanı sonucu 500'e yakın kişi ölmüş diyorlar.
telefon şakaları
-
istanbuldaki galatasaray milan sampiyonlar ligi macindan onceki gece. sene 2001 olsa gerek. saat ikide ter icinde ama cin bir fikirle uyanmistim birdenbire. milan'in kaldigi oteli ogrenmistim bir sekilde, ve bir cirkinlik yapip kilit bazi futbolculari rahatsiz etme fikriyle sarsilmisti bunyem.
plan cok basitti, resepsiyonu arayacak, koyu bir ingiliz aksani patlatarak, oliver bierhoff'un ingiltere'den yakin dostu oldugunu ve kendisini cok onemli bir haber verecek oldugumu soyleyecek ve resepsiyonda muhtemelen uyuklamak uzere olan kisinin tedbirsizliginden yararlanip bierhoff amcamla basbasa kalacaktim. hakikaten de oyle oldu :
speedy - cok kritik bir mevzu var, oliver'ın cep telefonu da kapali, lutfen beni odasina aktarir misiniz?
resepsiyon - hmm..aaa.. peki efendim hemen aktariyorum
speedy - keh keh keh
--
oliver bierhoff - hmsmshh, alo?
speedy - bay bierhoff?
oliver bierhoff - evet?
speedy - efendim merhabalar, ben lust ozel dedektiflik firmasindan dedektif roger smith, sizi bu saatte onemli bir gelisme yuzunden rahatsiz etmis bulunmaktayim.
oliver bierhoff - hmsmshh..
speedy - efendim bugun yaptigim arastirmalar sonucu kesfetmis bulunmaktayim ki, sevgili esinizin, takim arkadasiniz zvonimir boban ile bir iliskisi var
oliver bierhoff - himsh..hot. kimsin lan sen? gudik?
speedy - bu gelismeden haberdar olmaniz gerektigini dusunmustum
oliver bierhoff - lan gudik, kimsin sen?
speedy - roger smith efendim, ozel dedektif
(cat)
sonuc
oliver bierhoff belki inanmadi soylediklerime, ancak macta tel tel dokuldu, ve 60'nci dakikada oyundan cikarildi. galatasaray ise maci 2-0 kazandi..
bierhoff'tan sonraki ilk munasabetim luis figo ile olmustu, lakin o bu kadar sansasyonel degildi.
2 ekim 2017 las vegas saldırısı
-
- daha kimin yaptığı belli bile olmadan "kesin müslümanlar yeaa, biriş dini islim" cılar. check.
- daha geçen gün oradaydım cılar, check.
- siz ortadoğuda yaparken iyiydiciler, check.
- siyasi iklimden kıyas yapan şuku dilencileri, check.
- mal mal espri kasan ergenler, check.
- check listesi yapan dallamalar (bu ben oluyorum), check.
hmmm. sözlük sağlam, çalışır durumda. sıkıntı yok dürüm reyiz. las vegastan uzak dur bugünlerde yeter.
robinson crusoe
-
yazari daniel defoe denilen adam, aslinda zamanin ertugrul ozkok'lerinden biriymis. bu kitabi da ekonomik ve sosyal sinif farkliliklarinin aslinda gerekli oldugundan tutun da, insanin bireysel olarak tek basina herseyi asabilecegini vs. vurgulamak icin yazmismis.
hatta ve hatta jonathan swift, gulliver'i, defoe'ye cevap olarak yazmistir diye de okumustum bir yerlerde (#1998913'de de dendigi gibi: "çağın avrupa'sındaki adaletsizliklere, hak ihlallerine dikkat çekmiştir. ayrıca sade insanların birleşirlerse ne kadar etkili olabileceklerinin, kendilerinde büyük yetkiler taşıyan insanların ise aslında hiçbirşey olmadıklarının üzerinde durmuştur" ayrica "sen insan tek basina herseyi yapar diyorsun ama, ordan konusmak kolay, bazen oyle bir hale dusersin ki, devler ulkesinde cuce bulursun kendini" gibisinden bir cevap oldugunu da okumustum.)
yani sadece tom hanks'in oynadigi filmle degil, en bastan gozden dusmesi gereken bir esermis.
döviz/altın alımında kambiyo vergisinin %1 olması
-
(bkz: muamele vergisi)
hükümet en azından bu konuda dürüst.
bence direk olarak hesaplarımıza el koysunlar böyle yavaş yavaş gelen hamleleler çok can sıkcı oluyor çünkü.
kolay değil, 18 senedir yiyorlar ve delik o kadar büyük ki artık nasıl kapatacaklarını şaşırmış durumdalar.
ne diyorum hep; (bkz: siyasal islamcılar bu ülkenin kanseridir.)