ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
rejim değişikliğini bayram olarak kutlamak
-
peygamberin göğe yükselişini kutlayan adamın saçma bulduğu olaydır.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
"birilerinin özel kalem müdürü "para sayma makinesini polis koydu" demiş. camideki bira şişesinin selamı var dostum..."
30 nisan 2007 ulusa sesleniş konuşması
-
sayın başbakan'ın ulus'u düşünemeyen bireylerden oluşan topluluk olarak düşünerek yaptığı konuşmadır.
1933'de 4000 otomobil vardı, bugün 6 milyon var,
1929'de 15.000 telefon abonesi vardı bugün 19 milyon var...
bu karşılaştırmaların hangi amaçla yapıldığını anlayan varsa lütfen beni aydınlatsın. dünya'da teknolojinin gelişmesini kendi varlığı ile mi açıklamaya çalıştı?
ayrıca bir sonraki konuşması için süper bir istatistik buldum.
1923 yılında türkiye'de hiç bilgisayar yoktu, bugün 22 milyon bilgisayar var. yaa yaa.
ekleme : 1923'de telefon hattımız türkiye cumhuriyeti'ne aitti. bugün lübnanlı'ya ait.
hipergami
-
güvendiğim ve çok sevdiğim ve kendine sözde feministim diyen birinden bile "ben bir çocuğum, öyle kalmak istiyorum ama erkekte bunu istemem/aramam, şunu bunu isterim" gibi bir cümle duyduktan sonra kafamda perçinleşmiş tanımdır. kadınlar kendini kandırmasın diyeceğim fakat solipsist zihinleri yüzünden kandırmaya devam edecekler. özet olarak, bayanlar(en azından çoğunuz) güce tapıyorsunuz. sizi kişiler değil, tavırlar ve durum etkiliyor. tavır ve durum değiştiğinde siz de değişiyorsunuz. kesin ve net.
yıllar boyu red pill öğretilerini çürütmeye çalıştım. fark etmeden yararlandım da ve sonunda hep aynı batağa saplandım. ve genelde bu davranışı test ederken o kişiden üzülerek, acı içinde vazgeçtim. inanılmaz bir şey, dark triad'ı bıraktığım anda hep aynı şey oldu. yani o kadın, geçmiş toplumların ona öğrettiği kolay vazgeçme, çarpık tümevarım yönetimi ile geride bırakma tavrını seçti. güçlü erkek duruşunu yeniden sağladığımda ise bana tekrar bağlandılar.
inatla da bu tavrı bırakmayı seçtim, yahu ben bunu istemiyorum ki. böyle onlarca kadın var zaten. karşımdaki neden düşerken, zayıf anımda yanımda olmuyor? sanki onca yaşanan şeyi komşu yaşıyormuş gibi, bir anda yok oluyorlar. ne yaşadığınızın hiç bir önemi olmuyor.
üstte bahsettiğim birinde daha yakalar gibi oldum ama olmadı. o pek farkında bile değil, kendince sebepleri var. oysa bilmiyor ki bir çoğuna inanmasını sağlatan bile bendim. söylemeyi çok istedim, "öyle olma, fark et" ima ettim ama malesef... olamayacağını anladığım anda da beta konuma soktum kendimi. yani açıklama yaptım, özür diledim, onu validasyonuna yanıt verdim. kendi fark etmese de gerçek yüzüyle tanışarak bitsin istedim. yoksa eminim, net olarak terk etsem, sert konuşsam, hiçbirini kabullenmeyecek, o ilişki sünecek ve sürdürülebilir olacak. yalan bir sevginin içinde sürüklenip duracağız.
her defasında manipülasyonu değil, gerçek sevgiye inanmayı çok istiyorum ve hep hayal kırıklığına uğruyorum. yine de vazgeçemeyeceğim. malesef bir kadının gerçek yüzünü görmek, onunla tanışmak çok zor, ya bunu göze alacaksınız ya da hipergamiye inanarak, herşeyi kabulleneceksiniz.
haklı olmayı sevmiyorum... evet belki de istisnayı arıyorum.
14 ağustos 2015 dağlıca'da 4 askerin şehit olması
ukrayna şehirlerini türklerden biz koruduk
-
kenya’da iki kabile mızrak savaşı yapsa ucu dönüp dolaşıp bize giriyor nasıl iş anlamadım amk.
hayatın otuz iki yaşında bitmesi
-
iki yıl önce öldüğümü öğrendiğim başlık. halbuki ne iyi adamdım lan ben.
aslı enver
-
ingilizce konuştuğu sahnelerde dizi, kavak yelleri olmaktan çıkıp bir hollyoaks'a dönüşüyor adeta. bence yapımcılar bu ablamıza bi güzellik yapsın ve o ingiliz elemanı diziden çıkartmasın. o konuşsun, biz dinleyelim.
özcan deniz ingilizcesinden sonra insana gurur veriyor lan?! bir türk böyle güzel konuşsun bir başka dili. heyret!
not: biliyoz heralde orada doğup büyümüş hatun. ona bakarsan mahmut tuncer de istanbul'da büyümüş sayılır? o türkçeyle hem de.
kum yığını altında kalan işçinin otopsi raporu
-
(bkz: failed state)
kamu kurumlarından irin fışkırıyor. muz cumhuriyeti ülkelerinin özelliğidir bu.
kamu görevlileri resmi yalanlar söyler. hatırlı kişiler türer.
steve irwin
-
asıl adı stephan robert irwin'dir. 22 şubat 1962 doğumludur, tarihte bugün yani 4 eylül 2006'da, ölümcül bir biçimde bir iğneli vatoz tarafından göğsü delinmiş ve bunun neticesinde hayatını kaybetmiştir. bu olay queensland'in kuzeyinde belgesel çekimi esnasında gerçekleşmiştir. olay kamera kayıtlarına yakanlanmıştır ve bir kopyası queensland polisine verilmiştir.
kazanın kopyasının yeniden incelenmesinden ve kayıt yapan kameraman ile konuştuktan sonra, deniz belgeseli film yapımcısı ve ben cropp isimli balıkçı, iğneli vatozun kendisini tehditte hissetmiş olabileceğine dair yorum yapmıştır. steve irwin'in vantuzla hareket ederken, onunla yan yana olduğunu ve kameramanın ileride bulunduğunu söylemişlerdir. bu tür durumlarda iğneli vantuzun tehlikeye otomatik bir şekilde kuyruğundaki bükülen keskin kısım ile karşılık verdiği belirtilmiştir. vantuzun kuyruğundaki uzun kısmın 25 cm kadar varabileceği söyleniyor. böyle bir vakanın milyonda bir görüldüğü de belirtiliyor ayrıca.