hesabın var mı? giriş yap

  • + tuvalet?
    - kumun ustunde efendim...
    + oyun?
    - bir yumak verin kafi...
    + capkinlik?
    - gecen sene kisir edildim...
    + referanslar?
    - buyrun, uc adet; her evde en sevilen varliktim...
    + en son isinden ayrilma sebebi?
    - en cok beni seviyordu ev sahipleri, digerlerine haksizlik oldugunu hissettim; bir evin tek hayvani olmak istedim...
    + tamam, bugun baslayabilirsin...
    - ben size uc gun sonra donsem... baska yerlerden de teklif var da, o bakimdan...

  • muhasebe sınavı:

    soru: kasa sayımında 100bin tl eksik çıkmıştır. bunu büyük defterde* muhasebeleştiriniz.

    cevap: tekrar sayın, eksik çıkmaması lazım.

  • kendi ülkemizde gezmeyelim görmeyelim diye biçilen fiyattır.

    kişi başı giriş 60 tl, ilk girişten travertenlere kadar olan uzuun yolu mini arabalarla geçmek 6tl, içeriye yiyecek içecek sokmak yasak olduğundan içeride satılan küçük boy su 15tl. —fiyatlar günceldir—

    gerçekten bunun tek adı soygunculuktur. kendi vatanımızda kendi değerlerimizi gezemeyeceksek ne diye yaşıyoruz biz burada? turiste indirim yapıp kendi milletine dayamak hangi aklın ürünü?

    herkes 18bin maaş almıyor herkes zengin değil. asgari ile çalışıp çocuklarına burayı göstermek isteyen anne/baba nasıl bu ücreti karşılayacak? bu fiyatların asla mantıklı bir açıklaması yok!

    sizin ticari zekanız zikriniz fikriniz batsın. soyguncular. 100 tl yapın 500 tl yapın girişleri açıktan sokun millete. size yakışan bu...

    dokunmayın yakarım editi: içeride gezgin olarak türk yok zaten, yüzde 90ı suriyeli arap kuveytli. onlar oranın içine sıçacağına giriş daha ucuz olsa da biz sıçsak aq. fiyat politikası kendi insanımızı etkiliyor sadece. elin ortadoğulusu yine giriyor yine suya çişini yapıyor...

    müzekart edit: herkes tutturmuş bir müzekart müzekart. çok sevdiğiniz müzekart 70 tl. bu verdiğiniz parayla koskoca türkiyede bir elin parmağını geçmeyecek sayıda müzeyi anca gezersiniz. sanıyorlar ki müzekart olunca bütün müzelerde depar atacağız..

    su editi: herkes ‘pamukkalede su kalmadı fiyatlar artmalı’ demiş. bunu diyen saftirikler pamukkale’nin termal suyunun çevredeki otellere aktarıldığını bilmiyor, kendi kendine gezen yerlilerden dolayı azaldı sanıyorlar yau... o otellerle yapılan rezil anlaşmalar olmasa pamukkale şu an fışır fışır suyla doluydu halen. insan önce araştırmalı...

  • uzun bir süre takip etmiştim kendisini. bazı konulardaki yorumlarını haklı buluyordum, ama bir şeyler tuhaftı.

    eleştiriden hoşlanmaması değil eleştiriyi asla kaldıramaması, hesabını büyük ölçüde kendisini eleştirenlere cevap vermek amaçlı kullanması, hep bir herkes tarafından onaylanma ihtiyacı duyması ve alamayınca çok büyük tepki vermesi hatta ve hatta savcılığa vermesi, paylaştığı kişisel fotoğraflarının "bakın bugün nasılım, selfie çektim beğendiniz mi, bugün rakı sofrasındaydım, efkarlıyım" tarzlarında olması ve bunun aktivist olduğunu iddia eden ve hesaplarını bu amaçla kullandığını öne süren biri için hiç profesyonel durmaması, sanki bu işe hep aradığı onayı ve ilgiyi elde etmek için başlamış gibi olması tuhaf. bir keresinde eleştirilerden kriz geçirip hastaneye kaldırıldım, hiç iyi değilim tarzı bir şeyler yazıp bir de serumlu halini koymuştu. sonra silmiş, ama bu bir beni onaylayın onaylamazsanız kendime zarar veririm tavrı değil midir? bir çeşit duygu sömürüsü, bir çeşit ne olursa olsun beni onaylamak zorundasınız yoksa sağlığımı ve yaşam hakkımı elimden alırsınız diyerek insanları onaylamak zorunda bırakma, eleştirileri etkisiz hale getirme çabası adeta. takipçilerine bakın bana ne oldu demesi, sanki okulda çocuklar tarafından alay edilmiş eve gelmiş annesine anlatıyor, ondan ilgi bekliyor.

    içinde incinmiş, sevgi ve ilgiyi yeterince görememiş, yaralı bir kız çocuğu taşıyor. o kız çocuğu, ne yaparsa yapsın yaptığı işlerden daha ön planda ve işlerinin, yaptığı doğru ve olumlu şeylerin bile önüne geçiyor, o kız sanki her şeyi itip ön plana çıkmak istiyor. haykırıyor. ben buradayım beni fark edin diyor. herkesin onayını almak ve alkışlanmak gibi bir şey peşinde ama bunun asla elde edilmeyeceğinden habersiz. mizah yapıyormuş gibi gözükerek hukuk okudum esprileri, harikayım alt mesajları, övgülerden ve kanaat önderi denilmesinden aşırı memnun olma hali...

    eksik ve yarım değilim mottosu taşıyan birisi, ama kendisini eksik ve yarım hissettiği o kadar belli ki. belki de eksiğini bu şekilde kapatmaya çalışıyor. ve kendisi bunun farkında bile değil. aklı, eğitimi ya da kendini yetiştirme tarzı öyle birine benzemiyor ama içindeki yaralı çocuk ilgi çekmeye çalışıyor. kadın da kendisiyle çatışıyor.

    özetle, yapmaya çalıştığı şeylerden aslında çok uzak olan biri. erkek egemen olan bir düzene yine erkek egemen tavırlarla karşı koyduğunu sanıyor. bunun dışında umarım iyileşir, ömür boyu bu gerçeği bilmeden de yaşayabilirdi. bu yorumlar içindeki eksik kalmış şeylerden ötürü oluşan hatalı imajına yapılmıştır, kendisine değil. evet kimseden nefret etmiyorum. çünkü hiçbirimiz mükemmel değiliz. ve herkesin bir hikayesi var.

    edit: bu entry son zamanlarda çok oylanınca birkaç güncelleme yapmak istedim. kendisi sosyal medya kullanımını düzeltmiş, yukarıda saydığım hiçbir şekilde bir sosyal medya kullanımı yapmıyor şu anda. instagram için konuşursak tabi, twitter kullanımı hala tartışılabilir. ayrıca eski tweetlerinin photoshop olduğunu iddia etmiş, twitter’da birisine yazdığı mention’da. photoshop olduğuna ben şahsen inanmıyorum. zamanında kabul edip özür dilediği bir şeye yıllar sonra photoshop demesine inanmamızı beklemesin.

  • "atom fiziğine de profesörlüğüne de lanet olsun. insanlık için çalıştık sokakta kaldık. bundan sonra kumarbazlığı, itliği,hergeleliği öğreniciğiz. " şeklindeki kadirizmin güzide repliğidir. filmin adı da ceza olsa gerektir.

  • atası, dedesi çeviriyor arsayı içine bir gecekondu, seçim zamanı imar affı sonra müteahhide ver zincir reaksiyonu şeklinde devam eden sebepsiz, haksız zenginleşme silsilesi
    geçmişten günümüze onlarca imar affı çıkmış, çöken, çeviren, kaçak kat çıkan onlarca kez ödüllendirilmiş, torununa kadar ödüllendirmişler adamı. sen ise bu barzonun sadece bir dairesini satın alabilmek için yıllarca çoluk çocuğunun rızkından kesiyorsun buna rağmen alamıyorsun belki de.
    tapu kayıtları ülkedemizdeki en sağlam arşivlerdendir. bak arşive ilk sahiplenmeye ve tescile ulaş, sahiplenmesi bu şekilde ise ver buna iki daire sonra gerisini tokiye devredip vatandaşa uygun şartlarda sat. cebinden beş kuruş çıkmadan bir adam 400 daire sahibi oluyorsa burada özel mülkiyetden bahsedilemez, burada bir yanlış vardır.
    bizim dedemiz hakka hukuka uydu diye cezalandırılmamız neden?

  • polinomlar ile tanışılan andır. o günden sonra matematik ile sadece merhaba merhaba.

    bu arada şimdi hatırladım o polinomlarla degil fonksiyonlar ile tanışılan an olacak, polinom nedir hiç bir fikre sahip değilim, buraya neden yazdım onu da bilmiyorum.

    edit: (bkz: taban carpi yukseklik bolu iki) polinomlar ile fonksiyonlar aynı şeymiş. artık matematiğe ne kadar kafam basmıyorsa, konuları bile anlayamamışım.
    editin editi: polinom ile fonksiyonlar aynı şey degilmiş, polinomlar lineer fonksiyonmuş.

    cahillik editi: lise 1 de fonksiyonlarla tanıştıgım anmış.

    isabetli karar editi: bu entry üzerine aldıgım mesajlardan sonra, anladım ki, matematiğe veda etmekle çok isabetli bi karar almışım.

  • toplu taşımayı özel şirkete verirsen kapatır da atar da satar da.

    böyle kolaysa herkes yönetir zaten istanbulu aq

  • ahmet davutoğlu'na göre "bizde böyle bir inanç var"mış.

    ben 35 senelik istanbulluyum böyle bir inançtan haberim yok.

    yavşaklığın da gereği yok. kimse sabrımızı test etmesin.