ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
ornitorenk dağa küsmüş dağ ornitorenk ne lan demiş
-
tavşan dağa küsmüş dağın haberi olmamış deyiminin daha incitici versiyonudur.
dağ, "tanımam bile kendisini" diyerek ornitorenk'in kırılgan ruhunda derin yaralar açmıştır.
almanya'nın 6.2 milyar euro bütçe fazlası vermesi
-
bizi kıskanacağınıza o 6 küsür milyar avro ile berlin'e bir havaalanı daha yapsaydınız amk..
uğur ışılak'ın neşet ertaş halk ozanı değil demesi
-
(bkz: uğur ışılak ney la)
60 yaş üstü için sokağa çıkma yasağı
-
fiilen uyduğum yasaktır.
arada bir kaçamak yaptığımız da oluyor.3 aylıklarımızı almak gibi filan...(meraklısına : 1943 doğumluyum)
yıllar sonra gelen not : başlık başıma kalmış.
gece araç kullanmanın imkansız hale gelmesi
-
başlığı açacaktım. zaten acilmiş.
artık gerçekten süremiyorum. gözlerim mahvoluyor. üstüne sis farını da açıyorlar. gece artık zorunlu olmadıkça çıkmıyorum.
medeni bir ülkede olsa hepsi anında trafikten men edilir.
bu işin artık boku çıktı. tahammül edilecek hali kalmadı. 10 araçtan 8 tanesi böyle
devletin artık bu ise acil olarak el atması gerekiyor. insanlar olüyor artık.
bu ayarsız, merceksiz farlara led mi xenon mu ne yarragimda taktıran herkesin
allah belalarini versin,
ölmüşleri kabir azabı ceksin
sevgiden, şefkatden mahrum kalsın
eşinden, dostundan hep ah alsın
en kısa zamanda kanser olsun gebersin
iki yakası bir araya gelmesin.
eşi varsa aldatsın
son söz bunu takan ustalar içinde geçerli üstteki beddualar.
allah aşkına su başlığı gündem yapalım.
göğüs dekoltesine bakmamaya çalışmak
-
yakın kız arkadaş göğüs dekolteli bir kıyafet giydiyse işin çok zor. ben bakmak istemiyorum, gerçekten kızı arkadaşım olarak çok seviyorum ve hiç bir fantezim falan da olmaz ama göz bir anda oraya kayıyor işte. (erkek arkadaş bile bağrı açık geziyorsa konuşurken bir anda dikkat oraya kayabiliyor yanlış anlaşılmasın bura.) o anda kız da bunu gördüyse hemen bi kıyafeti çekiştirmece başlıyor. bu durumda ben de otomatik olarak sapık durumuna düşüyorum.
bundan sonra karar verdim tabi, eğer göğüs dekolteli bir kıyafet giydiyse o gün muhabbeti en alt seviyede tutuyorum ve sapık damgası yemekten kurtuluyorum. çünkü hayatta en sevmediğin şeylerin başını çeker sapık muamelesi görmek.
perpa'nın mimarisi
-
perpa ticaret merkezi nde yaşadığım fantastik bir durumu anlatmak istiyorum;
öncelikle perpa dönemin istanbul büyükşehir belediye başkanı bedrettin dalan tarafından, eski perşembe pazarının alternatifi olarak yaptırılmış bir ticaret merkezidir. istanbul avrupa yakasında darülaceze'nin yanındadır.
arkadaş, bu nasıl mimaridir. yemin ediyorum simülasyonda sıkışıp kaldım zannettim. öyle şeyler yaşadım ki akla ziyan. birkaç tuhaf örnek;
asansöre binmek için sıra bekledim, bindim ama çıkacağım katın tuşu yok. diğer asansör sanki miraca çıkmış gibi gelmek bilmedi. gelse de istediğim kata çıkıyor mu bilmiyorum. merdivenle çıktım, çok gariptir ama bir kat çıkıyorum üç kat çıkmış oluyorum. iki kat iniyorum bu sefer beş kat inmiş oluyorum.
dört beş kat çıkıyorum ve ofislerin olduğu bir kata geliyorum. tabii aradığım yeri bulamayıp bir kat daha çıkıyorum ve sürpriz; otoparka girmişim. evet otoparka. neyse bir kat üste daha çıkıyorum ofisler var, sonra bir kat daha çıkıyorum ve sürpriz; yine otoparka gelmişim. matrix evreni gibi bir yer.
bir yerden geçiyorum yol bitiyor. merdivenden iniyorum yine yol bitiyor, bir yere varmayan yol, bir yere inmeyen merdiven yapmışlar. örnek veriyorum 8. kattan 7. kata iniyorum ama yine 8. kattayım. geldiğim kata geri çıkayım diyorum bu sefer bir bakıyorum 10. kattayım.
navigasyonsuz ülkeyi dolaşan adamım, yeminle perişan oldum. spor salonuna gitsem bu kadar kalori yakamazdım. allah aşkına biri söylesin bu nasıl bir mimari. kamera şakası niyetine kurulmuş büyük bir plato gibi.
kızın biri benden yardım istedi, o da kaybolmuş. sonra birlikte tekrar kaybolduk. çıkışı tepeden görebiliyoruz ama oraya varamıyoruz. çok acayip bir deneyimdi.
(gideceğim yeri arayıp kayboldum amk gelin beni alın diyemedim. sanırım biraz da hoşuma gitti.)
mehmet barlas'ın başbakana cesur sorusu
-
-başbakanım ne tarafa yatırıyorsunuz?
+sağa. soldan ne zaman hayır gelmiş ki? bu arada kemal bey de istifa etsin.
türkçenin yetersiz bir dil olması
-
80 milyona dayanmış nüfusu olan ülkede kitap okuma alışkanlığı olan kişi sayısı kırk bin, bir de bu yavşaklara dil beğendiremiyoruz anasını satayım. dedirten fışkı. yetersiz dil yoktur, az dil bilgisi vardır. votka. nokta.
opel türkiye'nin gürses opel rezaletine cevabı
-
"siz anlaşın, biz takip ederiz"
yazılı bir sözleşme yapalım, hasar ve değer kaybını kayda alalım talebini reddetmişler.
üzerine bir de "dava açarsanız şikayeti kapatırız" şeklinde basiretsiz bir cevap dönmüşler.
yarın sabah bu tavırlarından dönerler umarım çünkü kendilerini global bir kriz bekliyor.
tüm ekşicilerin hem fikir olduğu ender bir konu ile karşı karşıyasınız opel türkiye.
marka, imaj falan yerlerde. 75-80 binlik tv reklamı ile kotaramayacağınız algıyı kaybediyorsunuz.
ama hiçbir şey için geç değil opel türkiye. ayarı ver gürses'e ve bu konu burada kapansın!
(bkz: gürses opel rezaleti)
opel türkiye hesabı: https://twitter.com/opel_turkey
opel global hesabı: https://twitter.com/opel
opel global ceo hesabı: https://twitter.com/kt_neumann
opel global cmo (pazarlama) hesabı: https://twitter.com/tinamuelleropel
diğer kodamanlar
https://twitter.com/nicoschmidtopel
https://twitter.com/hahamprecht
https://twitter.com/gm
örnek metin: "have you heard about opel turkey's major f.ck up in turkey. a drunk opel employee, driving and crashing a customer's car"
ben ancak bu kadar britanya köpeği olabildim, daha etkili bir metin için daha britanyacı arkadaşların önerilerine göre metin güncellenecek.
o kızcağız yalnız değil opel türkiye!
23 eylül 2015 işe gitmem
-
adam gibi cümle kuracak vaktim olmadığından rezaletli başlık açamadım. bana göre rezaletlerin en büyüğü. sabah facebookta gördüğüm komikli paylaşımı da yazayım burda dursun. ' öğretmen arkadaşım 4 aydır tatilde, öğretmen olduğunu unuttu şimdi iş arıyor'. ben de özel sektörde arefe günü işe gidiyorum füze fırlatmaya. hoş, telekom sektöründe insanların yıllık izninden düşüp gelmeyin deniyor. en azından bunu zorunlu yapsınlar. pendikten 1.5 saatte bağcılara gelip 3 saat mesai yapıp 1.5 saatte geri dönen adamları gördü bu gözler. kreşi, okulu tatil olduğu için 3 yaşındaki bebesini sırtına sarıp kod yazan kadın gördüm.
dün servisçiye yarın sabah geliyoruz dedik, adam ama ben gelmiyorum dedi. ahahahha. o bile ben gelmiyorum diye atar yapabiliyor. şu dünyada memur olmak varmış yemin ediyorum ya.
edit: sen de öğretmen olsaydın, sen de memur olsaydın diye mesajlar alıyorum. size dokunmayan yılan bin yaşasın arkadaşlar. sen de öğretmen olsaydın demek yerine burda ağlayacağına örgütlenin adam gibi hakkınızı arayın yazanları daha samimi buluyorum.
japon başbakanı'nın araç konvoyu
-
oldukça nazik bir ekip tarafından trafiğe karışabilen 5 araçlık konvoydur.