hesabın var mı? giriş yap

  • askerde 2-4 kişilik odalar, sıcak su, odada tuvalet. sen gelmişsin kızlı erkekli. iki ülke arasında en az 50 yıl var. üstünü sen tamamla hem insani hem maddi olarak.

  • elimde camide terleme görüntüleri var. ama sanatına laf yok: çünkü bi boka benzemiyor.

  • --- spoiler ---

    armagan: zeliha yenge, vahit amcayla sen, yani nasil basladiniz?

    (o sirada vahit alt katta oglanlarla icmektedir. orada da ayni konu konusulmaktadir)

    vahit: anasiyla babasi, yirmi yas buyuk birisiyle sozlemislerdi tanistigimizda. ben kasaba pazarina elma indirdiydim. o da elma almaya geldi.

    zeliha: baktim, bu elinde elma kasasi, arkasi da bana donuk, oyle duruyor. surdan iki kilo elma versene, dedim. o zaman bana yuzunu dondu

    vahit: donmemle, yuregim yuregine zincirlendi sanki. gozleri urkek bi ceylan, yanaklari gul yapragi gibiydi.
    sikilaraktan guldu. ben de guldum.

    zeliha: oyle bi gulusu vardi ki... yani sanki boyle daglarin tepelerinden gurleyip gurleyip gelen sular boyle akti akti akti akti taa boyle icime doldu. soyle kana kana seyredeyim istedim. ikimiz bir oylece kalakalmisiz. sonra bana dedi ki

    vahit: yolu yok! benim kadinim sen olcan, dedim!

    zeliha: ya olmaz, dedim. ben baskasina sozluyum, dedim. oyleyse seni kaciricam, dedi.

    vahit: bizi vururlar, dedi. dedim, vursunlar. biz birbirimize boyle vurulduktan sonra ne yazar

    zeliha: dedi. eger elin elimde olacaksa, bayram yerine gider gibi giderim ben olume, dedi. ee madem oyle, kacir beni diyivermisim

    vahit: kacirdim ben de. istanbul'a geldik. tam uc sene bi akrabamin yaninda, tek goz odada yasadik. o oda var ya cocuklar...

    zeliha: o odaya biz kocaman bi sevda sigdirdik. o oda bizim peri sarayimizdi. sobamiz bile yoktu ama birbirimize sarilip oyle guzel isinirdik ki... bi cocugumuz olsun istedim, olmadi...

    vahit: yoksulluk... amelelik yaptim... zelihami doktor doktor gezdirdim. ne fayda... zeliham... kisir cikti.

    zeliha: aslinda... kisir olan vahit'ti... ona hicbi zaman diyemedim. diyeydim, kendini hic bagislamazdi yoksa... amaaaan, varsin dedim beni kisir bilsin.

    vahit: bizim memlekette, kisir kadina hor gozle bakarlar. biliyorsunuz... zelihami uzmesinler diye, burda ac kaldim, yine de memlekete geri donmedim! sevda ince istir evlatlar!
    --- spoiler ---

    bir daha!

    --- spoiler ---

    sevda ince istir evlatlar!
    --- spoiler ---

  • hz. muhammed'in içinde bulunduğu uhud savaşında okçular tepeyi terk edince, islam ordusu büyük kayıp vermiş, hz. muhammed'in amcası hz. hamza ve 70 kişi öldürülmüş, hz. muhammed'in dişi kırılmış ve yanağından yaralanmıştır:

    "ibn kamîe, hz. peygamber’in yanına kadar sokulup bir kılıç darbesiyle onu yüzünden yaraladı, aldığı darbenin etkisiyle hz. peygamber’in miğferi ikiye bölününce halkaları yüzüne battı. utbe b. ebû vakkas’ın attığı taşla alt dudağı yarıldı ve bir dişi kırıldı. ~

    evliyalar çanakkale'de "savaş kazandırırken", islam peygamberinin savaşına katılmamış.

  • insanoğlu evriminin nerelere ulaştığına haşmet ve görkemle şahit olmamızı sağlayan edebiyat türü. ben de şöyle bir katkı yapayım buna:

    "bilim kurgu denilince akla gelen ilk kitap" veya "ilk dizi" gibi cümlelere aşinayız ama müzik kısmına şahsen pek şahit olmadım. o nedenle çeşitli kaynaklardan ve kendi arşivimden yararlanarak insana güzel bir bilim kurgu romanı okuyormuş hissi veren şarkıları derledim. şahsen güzel bir asimov öyküsünü, okurken değil de (kitap ve müziği aynı anda tüketemiyorum, kafam karışıyor), o öykünün can alıcı kısımlarını kendi kendime hatırlatarak dinleyince çok şahane oluyor. buyrunuz:

    1) a space oddity, david bowie
    2) the battle of evermore, led zeppelin
    3) ’39, queen
    4) come sail away, styx
    5) flash’s theme, queen
    6) still alive, jonathan coulton
    7) ıron man, black sabbath
    8) 2112, rush
    9) mr. roboto, styx
    10) astronomy domine, pink floyd
    11) yoshimi battles the pink robots pt. 1, the flaming lips
    12) rapture, blondie
    13) rocket man, elton john
    14) wintersun, brendan perry
    15) the humans are dead, flight of the conchords
    16) space girl, the ımagined village (folk soundu ile uzay havası vermeyi başarmışlar, helal)
    17) moonage daydream, david bowie
    18) space song, beach house (çoğu şarkıları bu kategoriye girebilir gerçi)
    19) tranquility base hotel & casino, arctic monkeys
    20) space to bakersfield, black mountain (favorim, uzayda salınmak istiyorsanız buyrun)

    kaynak 1
    kaynak 2

  • kendini guclu hissetmeye ihtiyac duyan $ahislarin basit cafe, bakkal, pastane, lokanta tribidir. genellikle hatunlarda rastlanan bir trip olup tikky zihniyetle de normalin uzerinde bir alakasini ben saptadim, sizi bilmem. $imdi ne diyor bu adam diyorsunuz, haklisiniz. izah etmeye kasacagim.
    bir cafeye, lokantaya gittin misal. garsona sipari$ verirsin degil mi? istedigin bir $ey olduguna gore de, kurdugun cumle veya cumleler icinde "istemek" fiilinin gecmesi kadar dogal bir olay yoktur. ama bir $artla, bakin nasil:
    - merhaba hanimefendi buyrun, ne istemi$tiniz?
    - bir nescafe istiyorum, sutlu olsun. bir tane acibadem istiyorum, bir tane de tramisu istiyorum.
    - tamam hanfendi.
    - cikarken de bir pasta istiyorum. franbuazli var mi acaba?
    - evet efendim.
    - o zaman bir tane de franbuazli pasta istiyorum.

    burada sipari$ veren $ahis her istedigi "$ey" kadar istemek fiili kullanmi$tir.

    - ho$geldiniz. ne alirdiniz?
    - biz onden birer tane corba istiyoruz, birer tane icli kofte istiyoruz. canim cig kofte ister misin?
    - olabilir.
    - ortaya bir tane cig kofte istiyoruz. daha sonra ben bir tane adana istiyorum.
    - hanfendi siz?
    - ben iki tane lahmacun istiyorum. acisiz istiyorum lutfen.
    - kunefe alir miydiniz?
    - evet, iki tane de kunefe istiyoruz.
    - anla$ildi.
    - te$ekkur ederiz.

    ne kadar nazik ve dogallar degil mi?

    degil!
    yukaridaki iki ornek sipari$ diyalogu, anlamda hic bir degi$im olmadan ve ayni nezaket ile ama cok daha "az" istemek fiili ile kurulabilirdi. peki fark ne?

    $udur:
    sanki bu tarz ki$iler bir $eyi vurgulamak ister gibidirler. bunu kasten yapmiyorlar. sadece farkinda olmadan "istemek" filli kullanirken "..... istiyorum." derken kendilerini iyi hissederler. o yuzden de haddinden cok kullanirlar. parasini verecekleri bir ortamdalar. tabi istediklerini alacaklar. ama her "- istiyorum..." ayni zamanda bir "- aliyorum, gucluyum, kiymetliyim..." demek sanki.

    bakin cok basit bir sipari$ daha:
    - bir paket marlboro lights istiyorum, bir tane kagit mendil istiyorum, bir de cikolata istiyorum...
    $oyle olamaz mi?
    - bir paket marlboro lights, bir kagit mendil bir de cikolata alabilir miyim lutfen?

    ne degi$ti?
    birinde nezaket dahilinde de olsa conan girdi bakkala, istedigini aldi, oyle hissetti, siradan bir $eyi ozel hissetti, oburunde ise ricaci bir adam!

    bu gozlemi yaptigimda daha cok genctim. onceleri fazla kullanilmiyordu. sonra ozellikle kadinlarda cok yogun kullanimini gorur oldum. burada kadinlar bir de bu "istiyorum"u ozel bir tonlama ile soylerler. hic bir harfi yutmadan, bazen sonunu "istiyorroaam..." falan gibi gevrek tamamlarlar. sevimlilik tribi yaparlar... sanki... bak sanki diyorum.

    bir sipari$ veriyorsun. tabi ki istiyorsun. bunu bu kadar vurgulamak neyi gosterir? bir $eyleri gosterir gibi. istedigini alma garantisi olmayan ortamlarda istedigini alamayanlar, istediklerini alacaklarini bildikleri ortamlarda habire isterler. cunku isteyip "almaya" ihtiyaclari vardir onlarin. sanki bir tur "odunleme".

    sipari$ vermede bu formatin hic boyle du$unulmeden, begenildigi icin kabul edildiginin ve tabi ki "- ezikler boyle yapiyor abi..." demedigimi ozellikle anlatmak isterim. dedigim $u: bu format boyle adamlar tarafindan, anlattigim hisleri yaratarak kullanildi, sonra boyle olmayanlar tarafindan "sevimli" bulundu, yayildi, icindeki "afyon" onlari da etkisi altina aldi ve boyle bir gozlem oluverdi.

    izah edebildigmi du$unuyorum. onda pek $uphem yok. $uphe duydugum $udur ki, acaba sizde "- harbiden lan, boyle habire isteyip isteyip duran tipler var, ben hic boyle du$unmemi$tim..." dedirtebildim mi?

    not: bu entry kotulenmesin istiyorum, bir salem lights istiyorum, bir tane de toyota corolla istiyorum, 1.4 terra klimali olsun istiyorum.

  • buradan süpürge aldım ben. ilk gün güzel güzel çalıştı. ikinci gün gitti. belki de ben bozdum.

    chat'e bağlandım, dedim adres verin garanti için yollayacağım. çok tutar sen yollama, al sana yenisini yolluyoruz üzme tatlı canını dediler.

    kargo margo vs. her şeyi iade ettiler. yeni makine yolda. eskisini de tamir ettirebilirsen ettir kullan dediler.

    ben de adınıza bağış yapacağım dedim tamir olursa. hakikaten de yapacağım.

    müslüman geçinen şark kurnazları, keşke az biraz gavur olabilseydiniz.

    edit ve detayları merak edenler için:
    orijinal süpürge fiyatı: 80 dolar, en dandik kargo ile gönderim 40 dolardı.
    sonra süpürge fiyatı 10 dolar düşmüştü bana ulaştığında, bu bana iade edildi.
    daha sonra süpürge bozuldu, kargo dahil tüm ödemem iade edildi.
    yeni süpürgeyi 70 dolara aldım, şimdi baktım dhl ile kargo 220 dolar tutuyormuş. bu parayı da almadılar.
    açıkçası isteseler 220 dolar verecek gücüm de yoktu, ama verebileceğim maksimum miktarda tutarı çocuk esirgeme kurumu veya tema'ya bağışlayacağım. amazon'a yazdım sertifikayı size yollayacağım adres verin diye, çok sevindik ama veremiyoruz, çok teşekkür ederiz dediler.
    anneme hediye olarak aldığımı söylemiştim, annenizden de özür dileriz, saygılar sunarız diye defalarca tekrarladılar. ben anneme bu kadar saygı sunmadım ya ömrüm boyunca.
    sonra ülkeden neden para çıkışı oluyor, bizim firmalardan niye alışveriş yapılmıyor, yerli esnaf ne yapsın soruları...
    yerli esnaf biraz ders alsın.

    edit 2: önemli bir şey farkettim, süpürge almayın, voltaj çeviriciler yetmiyor. çok güçlü motorlar oldukları için yeteri kadar elektrik çekemiyorlar. çaresiz avrupa'ya uygun bir modeli aradaki farkı vererek almaya karar verdim. motorun trafosu mu ne değişiyormuş uyumlu hale getirmek için. uğraşılır ama kim uğraşacak.

  • 45 gün nedir arkadaş!
    kendisi yatırım yapıp para kazanacak diye esnafa zulüm.
    tüketici olarak bilmediğimiz detayların bazılarını gösteren başlık.

  • piyango yine 65 yaşa vurdu. şimdi demez mi bu insanlar "e biz aşıyı niye olduk, covid-19'un askeri biz miyiz ulan" diye :) aşılanan insanlara yasak getirip, aşı olmayanları sokağa salan tek ülke biz miyiz gerçekten merak ediyorum. şimdi covid-19'a karşı kullandığımız en büyük kozumuz 65 yaşlar mıydı? her şeyin sorumlusu onlar mıydı? daha önce aşılama olmadığı halde bu denendi ve hiçbir sonuç alınamadı. zaten 65 yaş son zamanlarda herkesten fazla dikkat ediyor diye biliyorum.

    çok değil iki üç gün sonra vaka sayılarını düşürmeye başlarlar artık şöyle başardık, böyle yendik diye. alınan kararlar "dostlar alışverişte görsün" diye alınmış. hafta sonu ve gece yasaklarını zaten ipleyen yoktu. millet yolunu bulmuş, almış eline bir kağıt parçası at koşturuyordu sokakta. yine aynı şekilde devam.

  • genellikle dogumdan sonraki üç ay içinde, bazen de doğumdan sonraki ilk yili takiben ortaya çikan durum. her ne kadar "dogum sonu" dense de dogum öncesi ve sirasinda da ortaya çikabilmekte aynı zamanda. hasta, depresyonun tipik belirtileri olan üzüntü, moralsizlik, kendine güvende azalma, kötümserlik, aglama sikayetlerinden yakınır. tablo ağırlaşmadan müdahele edilmesi önerilir.

  • başlık: berberde yaşadığım ibretlik olayy

    berber nihat abi saçlarımı kesti, son olarak da ensemi toparlayacaktı. başını öne eğ dedi, ben de 'ben türküm, kimseye baş eğmem' dedim. o anda radyodaki şarkı yerini istiklal marşına bıraktı. marş bitince nihat abi, ben de dahil oradaki 4 kişinin saçını asker traşı yaptı ve sonra inzibat geldi, bizi gönüllü olarak askere aldılar..

    özet: akılalmaz bir olay..

  • araplar cezayir örneği gibi bir sömürgeye karşı mücadele verseler suriye'ye silah gönderilmesi ile bir tutabilecegim hadisedir efenim.
    ama araplar yıllardır bagımsız olan devletlerini sömürgeleştirmek ve kendi halklarını din ve mezhep ugruna katletmek ugruna silah alıyorlar. ve biz de buna bu başlıgın ilk entrysinde söylendigi gibi ortak oluyoruz.
    bunu suriye meselesi ile bir tutmak biraz da silah gönderilmesini kabul etmek olmuş oluyor.
    silahların kime gittigi ve kimleri katlettiği de belli zaten. türkmenlerin silahı olsaydı durumları böyle mi olurdu acep?