hesabın var mı? giriş yap

  • tedirgin olmaya gerek yok internette insanlarla tanışabileceğin en güvenli ortam sözlük. ben de yarın ilk defa sözlükten bir kızla buluşucam. yurtdışından gelecekmiş 300 euro gönderdim uçak bileti için. yarını iple çekiyorum.

  • paylaşmayın olsun bitsin. inanın kimse erdil yaşaroğlunun kariktürlerinin yokluğunu da çekmez. profil resmi yapan bireysel kullanıcıya bile dava açmış adam, çıkmış ticari sitelerle işimiz diyor. bu kadar rahat yalan söyleyenden korkarım ve bulaşmam karikatürüne bile.

  • yargıtay üyeleri çocukken kaldıkları yurtlarda/evlerde büyükleri tarafından demekki çok ellenmiş, böyle bir karar verdiklerine göre...

  • hakkinda kamyon dolusu yalan soylenen, okudugu bir cumlenin sonunu basini bilmeden yazan gerzekler nedeniyle devamli suclanan nefis insan, efsane billy shears.

    bir kere, john lennon'in "beatles'taki en iyi davulcu bile degil" lafinin saka oldugunu anlamayanlara sesleniyorum. yahu madem bu kadar kotu davulcu, ringo white album kaydedilirken grup ici gerilimden kavgadan bikip, tasi taragi toplayip cekip gittiginde, neden davula o grup icindeki en iyi davulcu gecmedi de, herif geri gelsin diye haftalarca yunanistan'da peter sellers'le tatile cikmis adama onlarca telgraf yollandi. hatta geri geldigi gun george butun studyoyu welcome home yazan ciceklerle donatmis, ne kotu davulcuymus yav.

    pete best'ten kotu davulcu oldugunu soyleyenler var o daha fena. george martin'in pete best'li beatles demo icin geldiginde ilk dusundugu davulcunun degismesi olmus. gitmis bunu da brian epstein'a soylemis. cevredeki en yetenekli davulcu olarak da ringo alinmis gruba. ancak ringo'ya ilk basta deli diye bakmis george martin orasi da gercek, ilk please please me calarken tek eliyle davul calarken diger eliyle perkusyon calmaya calisirken goruldugu icin akli konusunda supheler olusmus.

    bu adamdan once davulcular hicbir zaman televizyonda gozukmezken, sahnede en arkada karanlikta calarken, ed sullivan show'da ringo ayisi 1 metrelik platform kurdurtup tepesine yerleştirmistir setini. al sana davulcu diye.

    neredeyse mukemmel tempoya sahiptir bu kotu davulcu denilen insan. beatles 1960'larin sonunda sarkilarla deney yapmaya basladiginda sarkilari kesip, belli yerlerini bir daha kaydediyor bu yolla bazi sarkilari 50 kere yeniden soyluyordu. ringo hicbir zaman ritm kacirmamistir.

    bu sansli yeteneksiz adam tek davul solosunu abbey road'in sonunda the end'de atar. sevmez cunku davul solosunu. ancak o attigi tek soloda koyun bakalim yanina bir metronom, gorun bu kulaksiz yeteneksiz adamin ritm duygusunu.

    ringo'dan daha yetenekli oldugu soylenen ve yakisikli oldugu icin kiskanilarak gruptan atildigi yalani dolasan pete best 4/4'lükten baska ritm bilmezken ringo beatles kariyeri boyunca ne kadar alisilmadik ritm varsa calmis ve grubun yaraticiligini ucsuz bucaksiz yerlere goturmustur. here comes the sun orneginde oldugu uzere, tek sarkida 3 ayri ritm calar bu hayvan adam.

    bir de bazi sarkilari calamadigi icin davulu baskalarinin caldigi yalani var. oha diyorum. butun beatles sarkilarinin sadece 4'ünde bu adam yoktur. hemen sayalim; white album sirasinda kavgadan gurultuden biktigi icin dellenmis ayrilmis gruptan, back in the ussr ve dear prudence'ta davullari paul calmistir, bakmislar ringosuz olmuyor adama yalvarmislardir donsun diye. the balad of john and yoko'da davullari yine paul calmistir cunku ringo film cekimlerine gitmistir. son olarak 1962'de love me do'da andy white tek sarkilik davulun basina gecmistir, ringo perkusyn calmistir, o da george martin'in istegiyle olmustur. sonrasinda grup itiraz edince ringo yine butun kayitlara katilmistir.

    herseyi gectim, o kadar kotu davulcudur ve lanet bir adamdir ki, john lennon cogu solo calismasinda yine ringo'yu cagirir, 1964'te ringo tonsilit olup turneye gelemedigi zaman george harrison sahneye cikmayi reddeder. paul mccartney, unlu apple corp catisinda verdikleri konserin ertesi gununde kart atar ringo'ya "you are the greatest drummer in the world. really." der.

    cok seviyorum, oyle boyle degil.

  • 1970'ler beşiktaş... yıldız teknik üniversitesi'nin iki öğrencisi, annem ile babam, muhtemelen bir eylemde, aynı çevrenin içinde karşılaşırlar. bölümündeki tek kadın öğrenciymiş annem, istanbullu, hırslı bir kadın. babam bildiğiniz köylü çocuğu, odtü'den kaçmış ytü'ye gelmiş.
    bir gün annem vapurda beşiktaş'tan üsküdar'a geçerken bir olay yaşanır: faşistler annemi vapurun pervanesine atarlar, kurtulur, karaya çıkarılır, orada da üstüne saldırırlar. neyse, eve gelir, dedem geç kaldığı için kızmış, "ne olursa olsun bu sofraya 7'de oturulacak" der, annem ertesi gün evden kaçar. rahat hareket edebilmeleri için evlenmişler, arkadaşları öyle dedi. bir de babamın anneme abbasağa parkı'nda evlenme teklif ettiğini biliyorum. günler geçer; çok kısa bir sürede evlenirler. beşiktaş'ta bir sürü hatıraları var, bazı günlerde, bazı duvarlarda görülebilen... "bak biz burdayız" diye kırmızı kırmızı göz kırparlar bana... hep olay, hep debdebe...
    günlerden bir gün annem çalıştığı fabrikaya gider, gece nöbetçi. trafoda bir yangın çıkar, bir işçi içeride kalmış, annem girip, kurtarır adamı, kendisi yanar... 10 gün yaşar, sonra ölür ankara'da... öldüğünde 25 yaşında...
    bana da bu hikâye kaldı; bazen bir insanı kurtarmak devrim yapmaktır... bazen bir insanı kurtarmak dünyayı kurtarmaktır...
    bir insanı, düşüncesi, ırkı, dili, dini fark etmeksizin sevmek, hiç tanımadığı bir insan için canını verebilmek...

  • şöyle özet geçeyim:

    zack snyder 214 dakikalık çekim yapıyor.

    warner bros'a 140 dakikasını teslim ediyor.

    joss whedon filmin %70'ini baştan çekiyor ve 120 dakika ile sınırlıyor.

    hala aynı film olacağına düşünen yoktur herhalde.

  • türkiye de olmaması biraz olsun içimize su serpmiştir.
    bu arada o kadar hızlı sıçılıyor mu yahu? biz iki saat ıkınıyoruz wc de. *

  • "yakışıklı abim, 1 kilo yapiyim mi?"

    yarım kilo salatalık istediğimde pazarcı dayıdan gelmişti.