ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
kafe ve restoranlara 45 dakika sınırı getirilmesi
-
amaç içkiyi azaltmak, meyhaneleri kapatmaya zorlamak. kim 45 dakikada rakı sofrası kuracak? üstü örtülü içki yasağı var memlekette
dinlenme tesislerinin olmazsa olmazı
-
otobüsten inip tenha yerlere osurmaya gidenler.
bo burnham
-
çağdaş mizah üreriticileri arasında özgünlüğü ile yüksek sıralarda yer alan komedyen, yazar ve yönetmen.
youtube’da viral olan videolarıyla büyük bir çıkış yakalayıp büyük balıkların arasına geçiş yapmış biri kendisi. mizahi zamanlamasından ironik üslubuna kadar çok özgün ve bir o kadar yaptığı işte başarılı.
şimdiye dek ürettiği üç tane special’ı var: words words words, what. ve make happy.
her bir show burnham’ın dünya ve kendisi ile olan ilişkisini yansıtıyor. eski işlerinden yenilerine doğru gittikçe iğneleyici ironi yerini anksiyete ve depresyona bırakıyor. bo burnham’ın gelişim süreci hakkında güzel bir inceleme wisecrack tarafından yapılmış.
en “depresif” parçaları (üçü de kapanış parçası):
we think we know you
cant handle this
are you happy
stand up performansları sergilemenin onun üzerinde oluşturduğu baskı dolayısıyla stand up’a ara vermiş gibi gözüküyor. h3d3 ile yaptığı podcast’te şovların öncesinde ve sonrasında geçirdiği panik ataklardan ve anksiyetesinin onu ele geçirdiğinden bahsediyor.
ilk defa yönetmenlik tecrübesi olan -senaryosu da kendisine ait- eighth grade eleştirmenler ve sinefillerden oldukça pozitif yorumlar (rt’de %98~) topladı. ödül sezonunda en azından festival ödüllerini silip süpürür gibime geliyor.
röportajlarını dinlediğinizde aklının işlemci hızına şaşırıyorsunuz cidden. şimdiye dek bir cümlesinin sonunu görmedim ben. bir örnek. bunun nedeni biraz da anksiyetesi olabilir.
doğuştan yetenekli olduğuna inandığım bir insan kendisi. piano ve gitarı o kadar güzel çalıyor ki. aynı zamanda eggshell isimli şiir kitabında mizahi şiir nedir ne değildir açık açık gösteriyor, kelime ustası. görüldüğü üzere kamera önünde olduğu kadar arkasında da başarılı.
bo burnham en klişe tabir ile güldürürken düşündüren biri: onun için düşünüyorsunuz, sonra kendiniz için düşünüyorsunuz. anlattıklarında kendisiyle alay ettiği kadar izleyici ile de dalga geçiyor. bazen izleyicisine kızıyor, anlattıklarını anlayamadıkları için. bunun en güzel örneği green room’da art is dead isimli parçasını seslendirirken komedyenlerin sessizce oturup seyircinin sözlerin anlamından bihaber gülüyor olması sanırım. cant handle this isimli parçada direkt “chipotle metaforunu anlamadınız o yüzden açık açık anlatayım” diyor.
özellikle what. ve make happy’yi izlerken içinizin bi tarafı hüzünle dolar, hatta benim ikisinin de bitişinde gözlerim de dolar. bo burnham’ı eşsiz yapan da bu samimiyeti ve kişinin kendisiyle ilişkilendirirken hiç zorluk çekmeyişidir *. kimisi için de bo burnham bir yansımadan ibarettir. umarım yeni şeyler üretmeye devam eder ve bizi kendisinden mahrum bırakmaz.
konya'da üretilen robotun sahneden düşmesi
-
(bkz: al işte kırdın)
soruları soran abla, kağıttan okuduğu soruların sırasını değiştirse, hababam’daki meşhur şaban-müfettiş sahnesi gerçek olabilirdi...
ayrıca sorular belli; cevapları dinlemek için oraya bu robotumsu yerine bi teyp getirilse aynı işlevi yapardı.
kocasını amcasının oğluyla aldatan kadın
-
adamı adamın kuzeniyle aldattığı yetmiyor bir de dördüncü çocuğu da kuzenden yapıyor ama adam nafaka ödemeye mahkum ediliyor. e böyle yargıya, karara ne desek az.
edit: düzeltme
tsk'ya er olarak giren generalliğe yükselebilecek
-
yandaş mısınız?
general mi olmak istiyorsunuz?
amaa askeri okul bitirmediniz mi? hatta sizi almadılar mı?
hiç problem değil artık akp hükümeti sayesinde her yandaş general olabiliyor.
bu fırsatı kaçırmamak için yapmanız gereken tek şey ilçe teşkilatımıza üye olmak.
türkiye'de doğuya gittikçe değişmeyen tek şey
shaquille o'neal
-
nba organizasyonlarından bugüne kadar aldığı toplam 292,198,327 dolarlık maaşla bu konuda gelmiş geçmiş tüm oyuncular içinde zirvededir. tabi bu ücret sponsorluk, reklam gibi tüm gelirlerden bağımsız, yalnızca organizasyonlardan alınan meblağdır. ayrıntılı dökümü aşağıdaki gibidir:
(kendimi sosyal sigortalar çalışanı gibi hissediyorum)
1992-93 / orlando magic - $3,000,000
1993-94 / orlando magic - $3,900,000
1994-95 / orlando magic - $4,800,000
1995-96 / orlando magic - $5,700,000
1996-97 / los angeles lakers - $10,714,000
1997-98 / los angeles lakers - $12,857,143
1998-99 / los angeles lakers - $15,000,000
1999-00 / los angeles lakers - $17,142,858
2000-01 / los angeles lakers - $19,285,715
2001-02 / los angeles lakers - $21,428,572
2002-03 / los angeles lakers - $23,571,429
2003-04 / los angeles lakers - $24,749,999
2004-05 / miami heat - $27,696,430
2005-06 / miami heat - $20,000,000
2006-07 / miami heat - $20,000,000
2007-08 / phoenix suns - $20,000,000
2008-09 / phoenix suns - $21,000,000
2009-10 / cleveland cavaliers - $20,000,000
2010-11 / boston celtics - $1,352,181
kobe'nin 11 haneli vatandaşlık numarasını alayım, onu da paylaşacağım. neyse...
bunun karşılığında gösterdiği performans, kendisine şu başarıları getirmiştir:
- 4 defa ayın çaylağı,
- 1993'de yılın çaylağı,
- 12 kez ayın oyuncusu,
- 3 kez all-star'ın en değerli oyuncusu,
- 3 kez nba finallerinin en değerli oyuncusu,
- 2000 yılında nba'in en değerli oyuncusu ödüllerini almış;
1993'de nba en iyi çaylaklar beşine, 3 kez en iyi savunma beşine, 14 kez nba'in en iyi beşine seçilmiş;
15 kez all-star, 4 kez nba şampiyonu olmuştur.
şu entry'deki veriler de buraya ek niteliği taşıyor:
(bkz: #18625787)
türkiye'de ezine peyniri olmak
-
cogu isci ve memurdan kaliteli yasamak, memurlarin 5+7 zam aldigi yerde yaklasik %60 zam almaktir.
keske doktor olacagima ezine peyniri olsaydim dedirtir.
guatemala'da linç edilip canlı canlı yakılan kız
-
en azından bizim memlekette böyle şeyler olmaz diyenleri şuraya alalım
(bkz: sivas katliamı)
adamlar sırf kendileri gibi düşünmüyor diye 35 kişiyi diri diri yaktı.
genç kızların burun kırmayla biten twitter kavgası
-
şu sosyal medya ve gerçek hayatta pek çok adres isteyen gördüm, hiçbiri fiile dönüşmedi. ilk gördüğüm fiile dönüşen kavga 3 kız arasında oldu. hem de ağıza burna diz atmalı. çok korkutucu canlılar gerçekten.
yaşar kemal'in cenazesinde hiç başörtülü olmaması
-
konuyla yakından alakalı olarak ;
(bkz: kitap okumuyorum eksikliğini hissetmiyorum)
17 yıl önceki lise görüntüleri
-
gerçekten muhteşem görüntüler.
öncelikle ülkenin neresine giderseniz gidin, okul formatı hep aynı.
videoyu görünce hepimizin lan burası bizim okul mu diye kendine sorduğuna yemin ederim ama ispatlayamam.
-bir diğeriyse her sınıfta, her okulda bulunan şu sırayı darbuka olarak kullanıp inanılmaz ritim tutanlardan en az 1 tane olması.
-o gürültüde ders çalışmaya çalışan bir ineğin olması
- olayla alakasız takılanların olması
-eğlenceyi abartarak şımaranların olması
-sabote ederek kendini ön plana çıkarmaya çalışanın olması
-olayın akışına kendini bırakıp eğlenenler....
ve hepimizin yaşadığı buram buram ergenlik.
ayrıca sınıfa gelip de, öğrencileri uyaran, güler yüzlü hocalar yok artık.
ya medrese hocası gibi gelen, siyasi militan görünümlü hocalar var yada hayat mücadelesi veren, her ay sonunu hesaplayan bıkmış, bezgin hocalar yada sallabaşı al maaşı diyenler.
öğrenciler de eskisi gibi değil, bundan 20 yıl önce okuduğum lisenin önünden geçtim.
çocukların elinde telefon, hepsinin boynu önde telefona bakıyorlardı.
hepsi sessiz çıt çıkmıyordu.
şu görüntülerdeki çocuklar, okulda eğlenen son nesildi bence.