hesabın var mı? giriş yap

  • bugün hem rte'den hem de davutoğlu'ndan duyduğum laf obegi.

    bir yol mühendisi olarak tek sorum var.

    neden o guzergahlari direkt otoyol olarak projelendirip bir kerede yapıp cikmadiniz?

    dur ben cevap vereyim.
    rant.

  • anne yüreğini iş başında gösteren, duygulandıran video.
    kadın anlamadığı etmediği bir ortamda, bir durumda bile yavrusunun yanında. kızsa da üzülüyor, teselli etmeye çalışıyor.

    debe editi: hdp barajı geçsin, bırakın ondan sonrasını yalçın akdoğanlar falan düşünsün, siz keyifle yaz tatilinize çıkın!

  • bu bebeyim gercekten bebeklikten basliyor ve ozunde cok iyi biri. tamamen annenin cocugun ihtiyacarina dozunda ve sureklilik arzeder bicimde cevap vermesiyle ilgili hayatimizi kurtarabiliyor, ya da kaydirabiliyor.

    en onemli calisma, mary ainsworth anneye ait, ki soyle:

    1) 1.5-2 yas araligini anneyle oyuncaklarla dolu bir odaya aldin.
    kriter: cocuk anneden ne kadar uzaklasiyor, ne kadar yeni oyuncaklari ve odayi kesfediyor, ne siklikla donup anneye bakiyor.

    2) yabanci bir kadin odaya girip once kitap okumaya, bir sure sonrada anneyle konusmaya ve cocukla oynamaya calisiyor.
    kriter: cocugun tepkisi, anne-yabanci-kendisi ucgenindeki davranislari, oynamaya yeltenen yabanciya tepkisi

    3) anne kapidan cikip gidiyor, cocuk atese atmissin gibi agliyor genelde, yabanci kadin cocugu sakinlestirmeye ugrasiyor (separation)
    kriter: ne kadar sakinlestirilebiliyor, ne kadar siddetli agliyor

    4) anne geri gelip kucagina aliyor (reunion)
    kriter: ne kadar surede sakinlesiyor, anneye yapisma- anneyi itme davranislari sikligi, ondan sonra anneye yakinligi

    5) yabanci cikiyor, sonra bir bahaneyle anne de cikiyor. cocuk burda genelde perisan olma arifesine geliyor, ancak 15-20 saniyede yabanci geri geliyor.
    kriter: yine, yabanci kadin cocugu ne kadar sakinlestirebiliyor

    6) anne donyor, cocugu aliyor.
    kriter: anneye tepkisi.

    dort ana tip tespit ediyor ainsworth:
    a) securely attached (guvenli baglanma): annenin varliginda cesur, odayi oyuncaklari kesfediyor ama anneden de tam kopuk degil, anne gidince agliyor ama geri dondugunde kolayca sakinlesiyor, yine guvenip kolayca birakiyor anneyi oynamak icin.

    b) insecurely attached/ resistant (ambivalent): can hiras agliyor, kolay sakinlesmiyor, zaten bastan itibaren annenin eteginin dibinden pek ayrilmiyor, aglayip anne geri donunce adeta ustune yapisiyor, ama aglamasi da dinmiyor, tam anlamiyla ustune asiliyor (clingy). ileride hicbir sevgi yeterli gelmiyor, surekli bir beni sevmiyorsun guvensizlikleri, herkes her an onlari terkedecek gibi. zaten anneye yapismasi da terketmesini engellemek icin.

    c) insecurely attached/ avoidant: bu teori en cok bu kategoriden elestiri aliyor, iste misal alman kulturunde guvenli cocuk da boyle, hayatta avoidant olmaktan aldigim zevki alman olmaktan bile almadim vs. bunlar takmiyor, bir iki tepki verse de, genelde anneyle duygusal bag kurmuyor, ittirebiliyor, uzak durmayi tercih ediyor, ki anne de kendisinden pek farkli degil ki boyle. bunlar teoriye gore, hayalkirikligindan korktuklari icin bastan onlar vazgeciyorlar. zaten ileride de hayalkirikligina ugramamak icin bastan kesen, kendilerine yakinlastikca kacanlar bunlar.

    d) disorganized: ortaya karisik.

    tek faktor bu degil tabii insan iliskilerinde, ama genelde devamlilik arzediyor bebeklikten yetiskinlige bu stil. fakat insan pozitife yatkin, bir securely attached anaokul ogretmeni, anneanne/babaanne hatta ileride sevgili ya da es, insecure'u secure'a dondurebiliyor. oysa secure bir kere o temeli almissa insecure'a donmuyor.

    yetiskin baglanma stilleriyle ilgili soyle kuul bir calisma var: ciftleri laboratuvara aliyorlar, kadinla adami katakulliyle bir dakika ayirip sadece kadina "az sonra baya stresli bir deneyin parcasi olacaksiniz" deniyor, ve kadinin iritasyon olusu tetikleniyor.daha onceden olcek verilip bunlar guvenli baglanma mi guvensiz baglanma stili mi bakilmis. neyse, sonra kadinin baglanma tipine gore nasil bir ilgi aradigina, adamin baglanma stiline gore nasil bir ilgi verdigine gore nasil cevap verdigine bakiyorlar.

    sonuclar cinsiyetten bagimsiz ayni minvalde: kadin avoidant'sa, normal durumda fiziksel ve duygusal sevgilisiyle ilgiliyken, irite olduktan sonra kabuguna cekiliyor, erkek avoidantsa kadin irite olunca o da hemen kabuguna cekiliyor, kaciyor. kadin guvenli baglanma modeliyse stres olunca yardim ve ilgi ariyor, erkek guvenli baglanma stilindeyse, ilgi arayan/irite olan kadini fiziksel ve duygusal olarak sakinlestirmeye ugrasiyor.

    hayatinizi mi karartmak istiyorsunuz, oyleyse avoidant bulun gencler adli bir entry'nin daha sonuna geldik.

  • adamın biri bir gün psikolağa gitmiş. başlamış derdini anlatmaya: "geceleri uyuyamiyorum efendim, sürekli yatağın altında biri varmış gibi geliyor. yatağın altına iniyorum bu seferde sanki yatağın üzerinde birileri varmış gibi geliyor."

    doktor "altı aylik bir çalisma sonucu bu sorunu hallederiz." demiş.

    adam: peki vizite ücreti ne kadar ?

    doktor: seans başı 50 dolar haftada üç seans.

    tabi adamin gidis o gidiş. doktor bir kaç ay sonra sokakta hastaya rastlamis gicik bir şekilde gülerek ;
    - ne oldu hastalıktan kurtulabildin mi?

    adam da gülerek;
    - evet hemde bir şişe şaraba hallettim.

    doktor çok sasirmis ;
    - nasıl yani ?
    adam: sizden çıktıktan sonra birahaneye ugradim, birami içerken yanımdaki berduşla dertleştik, ona bir şişe şarap ısmarladım o da bana karyolanın bacaklarını kesmemi tavsiye etti!

  • "saatler önce evlilik teklifi aldığım mutlu günümü mahveden onca yazar" diyerek gerekli yerlere göz dağı vermeyi ihmal etmemiştir.

    sevgili alexandra,

    sen sözlüğü şu anki haliyle gördüğün için belki de anlam veremiyorsun olup bitene. “nedir bu tantata bu gereksiz, çocuksu ve %90’ı cahil barındıran site için” diyorsun belki kendi kendine. hep böyle değildi buralar alexandra. kimisi kişiliğini inşa etti burada. filmler izledi, şarkılar dinledi. tartıştı, öğrendi, tanıştı, dertleşti. tabii bunlar yaşanırken sen henüz çocuktun. o güzel şeylerin hepsi vaktiyle yaşandı burada. sonra kanzuk ticari hırsları uğruna hepsini tek tek mahvetti, ama o başka bir günün konusu.

    burası her geçen gün ne kadar yozlaşmaya, kokuşmaya, iğrençleşmeye devam etse de, sırf geçmişin hatrına bile olsa bazı korumacı reflekslerimiz var. gördüğün yazarların yazar olmak için ne kadar beklemesi gerektiğini biliyor musun alexandra? çok. 10 entry girip senelerce bekledi insanlar. sen ise kuyruğun en önüne kaynak yapan kişi oldun. sence bu hareket, tüm o insanlara saygısızlık değil mi alexandra?

    londonphile meselesi gelelim. bu yazar seninle tartıştıktan sonra sebepsiz yere uçuruldu. bu kişi sana hakaret etmedi. senin yazdığın yazıyla ilgili bir yorum yaptı ve sözlük doğasınca bu onun en doğal hakkıydı. “benim haberim yok, ben yapmadım” demenin hakkın olduğunu düşünmüyorum. sence burada ufak da olsa bir sorumluluk kabul edip bunun neden olmuş olabileceğiyle ilgilenmen gerekmiyor mu alexandra? gazeteci ruhun da mu merak etmiyor bu esrarengiz olayı? bu kişi uçuruldu ve tüm entryleri çöpe gitti. belki de senelerce yazdığı yazılar, notlar hepsi gitti. sence bu hareket insanların emeğine saygısızlık değil mi alexandra?

    biz türkiye’nin yorgun insanları, ekonomik olarak batık, psikolojik olarak çökük insanlarıyız. biz neden bu hale geldik biliyor musun alexandra? çünkü bizi bu hale getirenler torpille, adam kayırmayla, elindeki gücü kullanarak başkasını haksız yere ezerek bizi bu hale getirdi. ve siz dün gece bizi bu hale getiren olayların mikro bir örneğini bize sundunuz. bizi 2 ekmeğe muhtaç eden adamlarla aynı karaktere sahip olduğunuzu gösterdiniz.

    edit: sözlük cevap vermiş:
    ---- “yazar kendi tercihiyle hesabındaki entry’leri silip tek entry’sini bırakarak hesabını "yetersiz entry profili" haline getirmiştir. bu doğrultuda, hesabı iddia edildiği üzere kişisel sebeplerle değil yetersiz entry profili ve tarihçe sebebiyle kapatılmıştır. torpille yazar alımı olarak ifade edilen konu ise ekşi sözlük'e emek vermiş kişilerce referans verilen, bilinen ve tanınan kişilerin yazarlığa kabulü 2004 yılından bu yana var olan bir durumdan ibaret.” ----

    siz de ne tesadüf ki “yetersiz entry profili” sebebiyle londonphile’ın hesabını tam o tartışmadan sonra kapattınız. insanlarla dalga geçer gibi cevap veriyorsunuz. yetersiz entry profili olduğunu gece 5’te mi fark edip kapattınız hesabı?

    açıklamaya dair tek tatmin edici şey sözlüğün 2004’ten beri omurgasız olduğunu öğrenmemiz oldu. böyle bir cevap vermek yerine hiç cevap vermeseniz çok daha iyi olurdu.

    bu cevaptan sonra benim gördüğüm, olayda en suçsuz insan alexandra. her şeyi eline yüzüne bulaştıran yönetimin kurbanı olmuş. mini diktatörlüğünüzde size başarılar. ben gidiyorum. unutmadan. ssg sen de ideoloji rolleri kesme kimseye artık. ikinizin de tek efendisi para.

  • bugün şehirler arası otobüste biri kadın, diğeri erkek olmak üzere iki kişiyi bu dili konuşurlarken duydum. başta sorun değildi, ama zaman ilerledikçe durumdan rahatsız olmaya başladığımı fark ettim. bir zaman sonra ise artık tamamen rahatsızdım. oysa rahatsız olmam çok saçmaydı! önce, anlamadığım bir dil konuşulduğu için rahatsız olduğumu düşündüm; ama bu koca bir yalandı. italyanca ya da ne bileyim, fransızca olsaydı bu diyalog, umurumda bile olmayacaktı. sonra acı içinde fark ettim ki o iki kişinin bir şekilde bana zarar vereceklerinden korkuyordum.

    tüm yol boyunca korktum. en ufak kıpırdanmalarından korktum, tedirgin gözlerle onları izleyip durmuşum yol boyunca kendim bile farkında olmadan. her an bir patlama sesi bekledim, hatta bir canlı bombanın hedef seçmesi için ne kadar uygunuz, onu hesapladım kendimce. belki de hiç düşündüğüm gibi değildir o işler; yabancısıyım, bilemiyorum. onlarsa yol boyunca o beni korkutan dilde konuşup gülüştüler. yani her insanın yapabileceği şeyler.

    erkek olanın annesi olduğunu düşündüğüm kadın, muhtemelen kürtçe dışında bir dil bilmiyordu. belki şehrinden dışarı bile ilk çıkışıydı. eğer öyleyse ne güzel bir karşılama yapmıştım içimden ona. tüm bunları düşündüğüm için kelimelerle ifade edemeyeceğim kadar çok utandım kendimden. kelimelerle ifade edemeyeceğim kadar çok canım yandı hissettiklerimden. bana göre hiçbir dilden korkulmamalıydı ya, ikiyüzlülüğümden utandım.

    oysa bana tüm bu mücadele, tüm bu dökülen kan saçma, aptalca ve hatta komik geliyor. önemsemeyi reddedeli çok zaman oldu içimde olan biteni. kimse düşmanım değildir benim, ben de kimsenin düşmanı değilimdir. bunlara rağmen yine de korkuyorsam bir şeyler her zamankinden de çok yolunda gitmiyor demektir bir yerlerde...