hesabın var mı? giriş yap

  • bir kaç ay önce benzinlikte tam bagaja doğru gömülmüşüm, arkamdan bir pardon lafı geldi, irkildim resmen. neyse baktım arabanın içinden bir tip, "bir şey soracaktım da ben gümrükte çalışıyorum, bize prim olarak parfüm...." demeye kalmadan adama "oo bu işler hala devam ediyor mu ya?" dedim. adam resmen gözüne ışık tutulmuş tavşan gibi kaldı. neyse sonra toparlandıktan sonra "hangi işler abi" dedi, dedim "bu numaralar 20 yıldır var, hala işe yarıyor mu". ve adam bana "evet abi yolumuzu buluyoruz işte" diyerek gülüp gitti. velhasıl tanım olarak, çok eski ve hala işe yarayan bir numarayı yapan kişi.

  • şöyle bir şey.

    nasıl da mutlu not yazmışlar.

    "kutsalımıza saldırıyöörleeer" diye inleyip durup gururla böyle bir şey paylaşmak...

    bu adamlarla aynı ülkede yaşıyoruz lan. inanılmaz.

  • ben daha deneyimsizken, hakkinda babamla aramda gecen bir diyalog:

    -aman evladim korun bak bidi bidi. korunuyosun di mi ?
    + e yani iste kem kum..
    - ne demek e yani iste?
    +bazen kullanmadigimiz oluyo
    - geri cekiliyosun yani?
    + evet
    - dogum kontrolu olarak geri cekilme kullanan ciftlere ne denir biliyo musun?
    +ne?
    - ebeveyn.

  • benim gibi taş kalpli bir adamın bile kalbini yorabilen şeylerdir bazen.

    yıkamacı evlenip taşınacağı için, yeni bir yıkamacı aradığımı söylemiştim sağa sola. sabahları 10-12 tane araba yıkayıp veya temizse silip, ondan sonra çaydı, servisti bu işleri yapıcak.
    dün saat 11 gibi işyerine gittiğimde, girişte bir adamın oturuyor olduğunu gördüm, önemsemedim. daha sonra işten çıkıcak olan çocuk, ''abi bir adam geldi, saat 8'den beri bekliyor'' dedi. ''al içeri'' dedim, geldi. buyur ettim, iş için geldiğini söyledi. elinde de bir kağıt, rulo yapmış tutuyor.

    eski bir takım elbise, eski ama tertemiz boyanmış ayakkabılar, kravatını takmış, saçlarını taramış, ellerini kavuşturmuş. kolonya kokuyor. oturuyor.

    ''o elindeki ne?'' dedim, ''cv'' dedi. aldım.
    42 yaşında, yozgatlı, üç çocuğu olduğunu yazmış, daha önce yaptığı işleri sıralamış. belli bir tarih atmış, yanına sadece 'ticaret' yazmış. ''ne ticareti yaptın?'' diye sordum, yeşilköy'de simit satmış bir ara, ama daha sonra belediye simitçi koyunca, bunu kovalamışlar orada, bırakmış. 'bilmemne inşaat - taşıma' yazmış.
    ''bu nedir, şöförlük mü yaptın?'' diye sordum,
    ''yok, inşaatlarda demirdi, kalastı, çimentoydu, bunları taşıyorduk'' dedi.

    ''anlar mısın araba yıkamaktan, çay servisi yapmaktan?'' diye sordum, ''bilmem ama öğrenirim'' dedi.
    ''şimdi sen çık, üzerini değiş, hadi yıka bakalım bir araba, ben buradan görüyorum'' dedim.
    koşa koşa gitti. bu arada müşteri geliyor, telefonla konuşuyorum, ama bir gözüm de onda. uğraşıyor, didiniyor, orayı siliyor, uzaklaşıp bakıyor, tekrar aynı yeri siliyor derken bir yarım saat geçti.
    dışarı çıktığımda ''bitti mi?'' diye sordum, ''evet, nasıl olmuş?'' dedi. gerçekten de bir araba ancak bu kadar kötü yıkanabilirdi, ses etmedim. çünkü 15 dakika içinde 10 araba yıkayabilen, çaydı, servisti, sağa sola koşuşturabilen ateş gibi çocuklar var. giyindi, geldi.
    yalan söylemeyi beceremediğim için ''olmadı'' dedim, yüzü düştü ama belli etmedi.
    ''canın sağolsun abi'' dedi, ama öyle bir dedi ki, benim yüzüm düştü bu sefer.
    ''hayırlı işler olsun abi'' dedi, ''saol'' dedim.
    o gittikten on beş dakika sonra kadar ben de öğle yemeği için çıktım. ışıklarda durduğumda, parkta, elinde bitmeye yakın bir sigara, oturmuş, hüngür hüngür ağlıyordu az önceki naif adam. diğer elindeki bez mendiliyle, gözyaşlarını siliyor. ne yanına, ne de yemeğe gidebildim, dükkana döndüm.
    masada duran cv'de yazan numarayı aradığımda, buruk bir sesle telefonu açtı, kendimi tanıtınca, heyecanlı ve düzgün bir sesle ''buyur abi'' dedi. ''çok uzağa gitmediysen bir uğra bakalım'' dedim.

    şimdi, işi araba yıkamak olan ama araba yıkamayı beceremeyen birisi çalışıyor burada.
    çayı güzel demliyor ama. napıcaz bilmiyorum. en azından güzel bir yıkamacı bulana ve ona da başka bir iş bulana kadar çalışsın bakalım.

    ve vicdan, bundan sen sorulmusun kardeş, hiç kusura bakma!

  • "sayın terim çok doluyum diyor. bir kere de dolu olma allah'ını seversen"

    "sahaya 11 tane fatih terim çıkmış. hepsi gergin"

    "letonya'yı en son 90 sene önce yenmişiz. kime bu afra tafra."

    "fatih hocanın yaptığını almanya hocası san marinolu gazeteciye yapmaz"

    "büyümek küçülmeyi bilmekten geçer"

    sözlerinin sahibi.

  • üç gün önce sabah saatinde motora yetişmeye çalışıyorum. geç kaldığım için büyük panik içerisindeyim. motor kalkmak üzere. koşuyorum. yetiştim yetişicem. görevli acele etmemizi söylüyor. "evet! yetiştim! başardım! yetiştim!" derken... dodidotdodidot!!! akbilim boş... içimden burada yazamayacağım cümlecikler geçiyor. henüz turnikeden geri adım atmamışken biri akbilini basıyor. "geç abla." diyor arkamdan. arkamı dönüp bakıyorum. omzuma bile gelmeyen küçük bir çocuk. o an durumu algılayamıyorum. "geç abla!" diyor tekrar. geçiyorum. çocuğun içine miroğlu kaçmış. yağız bir delikanlı edasıyla cool cool akbilini basıp motora ilerliyor. elimi çantama atıyorum "dur bekle, sana parasını veriyim.". elini talk to the hand edasıyla kaldırıyor ve "gerek yokk." diyor. "teşekkür ederim canım." diyip açık alana geçiyorum.
    aklıma geldikçe hala gülüyorum. centilmenliğiyle saniye bile düşünmeden bana yardım edip, gururundan ağzıma sçarak benden para almayan çocuk... utançla sevinci bana bir arada yaşatan çocuk... yolun açık olsun! üsküdar-beşiktaş hattı seninle gurur duyuyor!

  • bugün ellerime yaptırdığım botokstur.

    işlem öncesi anestezi kremi sürülüp 20 dk bekleniyor. on dakika sonra eller hafif hafif uyuşmaya başlıyor. ardından operasyona başlanıyor. avuç içi kalemle çizilip iğne batırılacak yerler belirleniyor. ince uçlu bir iğneyle avuç içine birer cm aralıklarla ilaç enjekte ediliyor. ortalama 35-50 arası iğne batırılıyor.

    dürüst olmak gerekirse oldukça acılı bir işlem. anestezi kreme rağmen çığlık çığlığa bi operasyon oldu. iğnenin her batışı, ilacın enjekte edilişi, iğnenin çıkarılışı.. hepsini hissettim. iğne yerleri çok hafif kanadı ama hemen geçti. ardından elim şişti bi yarım saat bir saat kadar. uyuşukluğun tamamen geçmesi uzun sürdü. avuç içimin uyuşukluğu 1-2 saatte elimin dış kısımlarının 5-6 saatte anca geçti. uygulama bittikten sonra çok acı olmadı sadece bi 20 dk zonklayıp geçti. 2 saat sonrasında iğne yerleri hafif kızarmaya ve morarmaya başladı. ama elimi az da olsa kullanabiliyordum. 5 saat sonra bütün yerleri baya kızardı ve morluklar arttı. normal kan vermiş gibi bi hissiyat vardı yumruk yaparken zorluyordu o yüzden. uyuşukluk geçtikçe elimi daha rahat kullanabildim. sadece iğne yerlerine baskı uygulayınca acıyordu. 1 gün banyo yapma dedi doktor. terlemede herhangi bir azalma yok şu an. ama zaten ilk günlerden bi performans beklemenin doğru olmayacağını da belirtmişti doktorum, hatta 3 hafta sonrasında kontrol seansı da gerektiğini söyledi. gün gün editleyeceğim.
    1.gün: elimde iğne batan bütün noktalar kızardı, bazıları morardı ve morluk büyüdü. harekette kısıtlanma hafif var o da elimi kullanınca iğne yerleri acıyor ondan dolayı. düğme ilikleme gibi ince işlerin sıkıntılı olabileceğini söylemişti doktorum ama ben sorun yaşamadım.
    3.gün: kızarık noktaların çoğu geçti birkaç tane kaldı. morluk da geçmeye yüz tuttu. terlemede iyileşme var mı emin olamıyorum ama azaldı gibi geliyor.
    5.gün: elimin ortasından parmaklarıma doğru karıncalanmayla birlikte yüzük parmağımda uyuşma oldu. gün boyu devam edip akşama doğru geçti ya da ben alıştım. avuç içinde terleme yok fakat parmak uçlarında hala var.
    8.gün: sabun şişesine parmakla basma, limon sıkma, çubuk kraker pakedini açma gibi bazı işlevleri yapamıyorum. elimde güçsüzlük var. doktor bunun normal olduğunu ve kalıcı olmayacağını korkmama gerek olmadığını söylemişti ama çok sinir bozucu.

    3.hafta: botoks işleminin ikinci seansı uygulandı. önce bir ter testi yapıldı batikon üstüne pudra dökülerek hala terleyen yerler tespit edildi. o yerlere özel uygulama yapıldı. baş parmağımda ciddi bi güç kaybı olduğu için oraya uygulanmadı. ilk sefer 50 civarı iğne batırılmışken bu kez 20 civarıydı. şişe kapağı açarken, parfüm sıkarken ellerim tutmuyor hala. terlemede ise ciddi bi azalma var evet. ama eldeki güçsüzlüğe değer mi onu değerlendirmek lazım.

  • ''kayserispor taraftarlarına ayrılmış bir bölüme rakip takım formasıyla çocuğunun elinden tutup maç izlemeye gelmek dünyanın her yerinde anormal bir durum olarak görülmekte ve de tepki çekmektedir.''

    pezevenklerdeki özgüvene bak. çomar diyarının okumuşları da en fazla bu kadar oluyor demek ki.

  • konser verdiğinde resmi tatil olan tek rock grubu. show must go onnnn!!!